Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

BEKAA VAHÅžETÄ° (4)

 Ã‡oÄŸu kendi isteÄŸiyle, kampa ziyarete gelmek isterken, ya da davet edilerek gelen yurtseverler kamp giriÅŸinde ‘ajan’ diye tutuklanıyor, iÅŸkence sürecinde ‘ajan’ olduÄŸu ve ‘önderliÄŸi’ imha için gönderildiÄŸi söylettirildikten sonra, infaz ediliyorlar.

Türkçesi çok zayıf olan bir yurtsever sorgulama anında, ajan kelimesini bir isim olarak algılar. ‘ben ajan deÄŸilim’ diyerek kendi ismini söyler.

Tutuklamalar, gözaltına almalar ve infazlar ilk aylarda dikkatimi çekmedi.

Sadece III. Kongre sürecinde en az 100 Türk ajanının etkisiz hale getirildiğinden bahsediliyordu.

Bu mümkün olmayan bir iddiaydı.

Açıkki 100 dolayında insan 1985-86’da Kongre sürecinde öldürülmüş. Ancak bunlar kesinlikle devletin (T. C’nin) ajanları deÄŸil, Lübnan’da yerleÅŸik bulunan ve ya mevsimlik işçi olarak gelen, çoÄŸu Mardin’li yertseverlerdi.

Bir kısmıda PKK içindeki kadro ve savaşçılardı.

EÄŸer Türk Devleti bahsedilen dönemde Bekaa’da 100 ajanını kaybetmiÅŸ olsaydı, çok ciddi tepki gösterirdi. Ajanlık faaliyeti pahalı bir faaliyettir. YetiÅŸtirilen elemanlar ciddi eÄŸitimlerden geçiriliyor.


Çok yönlü geliÅŸmeleri saÄŸlanıyor. T. C’nin; benim ajanım dediÄŸi eleman, bir millet vekilinden veya bir validen daha etkili ve yetkilidir.

Bir kere, 100 ajanını bir yıllık süre içerisinde Bekaa’ya sürmez.

Hiç bir devletde böyle bir aptallık yapmaz. 100 asker veya 100 polis, bazı durumlarda (genellikle yurt içi operasyonlarda) görevlendirilir.

Tümünün imhası bile T. C’yi etkilemez. SeçilmiÅŸ ajanlarda durum farklıdır, devlet varlık nedenini bunlara dayandırıyor. Derin devletin tek güvencesi gizli örgütleridir.

III. Kongre’nin en belirgin yanı Kürt kanının, Kürt hançeriyle akıtılmasıdır.

Bunu çok iyi bilen devlet (T.C) ve ya devletler neden mudahale etsinler ki?

Sadece ‘önderliÄŸe saldırı var’ adı altında, çoÄŸu davet edilerek, Lübnan’dan getirilen yurtsever Kürtler ‘ajan’ diye katlediliyor.

Bu ‘ajan’ denilenlerin hiçbirinin kimliÄŸi açıklanmıyor.

Ä°mralı sürecinde de devlet ‘elemanlarımızı imha ettiniz’ diye bir suçlama da bulunmadı.

Yani yapıyı sindirmek ve ne kadar önemli bir ‘adam’ olduÄŸunu ıspatlamak için bu yönteme baÅŸ vuruyor.

Onun mantığına göre neredeyse Lübnan’da bulunan bütün Kürtler, ‘önderliÄŸi imha etmek için gelmiÅŸler veya gönderilmiÅŸler.’

Hemen hepsi yurtsever olan ve PKK’ye yardımlarda bulunan bu kitle, bir mezbaha önünde kesilmeyi bekleyen hayvan sürüsü gibiydi.

Belkide hayvanlar kesilecek anı hissediyorlar.

Onlar bundan da habersizlerdi.


ÇoÄŸu kendi isteÄŸiyle, kampa ziyarete gelmek isterken, yada davet edilerek gelen yurtseverler, kamp giriÅŸinde ‘ajan’ diye tutuklanıyor, iÅŸkence sürecinde ‘ajan’ olduÄŸu ve ‘önderliÄŸi’ imha için gönderildiÄŸi söylettirildikten sonra, infaz ediliyorlardı.

Türkçesi çok zayıf olan bir yurtsever sorgulama anında, ajan kelimesini bir isim olarak algılar. ‘ben ajan deÄŸilim’ diyerek kendi ismini söyler.

Yine çok utangaç ve hiç türçe bilmeyen Mardin’li köylü bir kürt kadını getirilmiÅŸti, başında kürt yazması ve kürt kadın giysileri içinde etrafına ürkekçe bakıyordu.

Tutuklu erkeklerle aynı yere koymuşlar.

Utantığından hiç hareket etmeyen Kürt kadınını bayan arkadaşların olduğu yere gönderdiler.

Tuvalete gitmeye bile utanıyordu.

Bir bayan arkadaÅŸ O’nu tuvalete götürüyordu, bir an gözgöze geldik, çok etkilenerek baktım, O’da fark etti.

Benden yardım istedi; ‘bıra ez tiÅŸki nizanım’ dediÄŸinde kahrolmuÅŸtum.

Bekaa’da ki en kötü anımdı. Çok çaresiz ve çözümsüz kaldım.

Hiç bir cevap veremedim.

Oysa bayanlar konusunda büyüklerim tarafından duyarlı yetiştirilmiş ve sonrada bilimsel anlamda kadın haklarını öğrenmiştim.

ÖğrendiÄŸim gerçekler hiç bir ÅŸeye yaramamıştı. O’ çaresiz bakışları
benden bir umut beklemesini ve çaresizliğimi hiç unutamıyorum.

Bayan arkadaÅŸlada göz göze geldik ve sessizce gittiÄŸimiz yönlere hareket ettik. Mardin’li kürt kadınının akibetini öğrenemedim.

Yani Bekaa kampının dört tarafı kürt insanının kemikleriyle doludur.

Bunun en büyük tanığı ve suç ortağı Faşist Esat diktatörlüğünün ta kendisidir. A. Öcalan canisi gücünü onlardan aldı.

Bir kaç yüz metre ötede bulunan Helve köyünde Suriye gizli servisi El Muhaberatın karakolu bulunmaktaydı. Vadinin karşı tarafında ise Suriye Ordu’sunun bir üssü bulunmaktaydı.


Tüm olup bitenler, Suriye devletinin bilgisi ve gözü önünde yapılıyordu.

Eğer bu gün ve ya gelecekte, Kürtler soydaşlarının kemiklerini almak için bir uluslararası girişimde bulunurlarsa en büyük engeli, Faşist Esat diktatörlüğü çıkarır.

Bu insanlarımızın kemiklerinin ortaya çıkarılması, ulusal bir borçtur.

Mevcut yönetime rağmende bu girişimler yapılabilinir. Mümkün olmasa bile, gidici olan bu Faşist diktatörlükten sonrada mutlaka bu insanlarımız kemiklerine ulaşmalıyız.

III. Kongre sürecinde Bekaa’nın her tarafı kürt kanıyla boyanmıştı.

Ama yeminli T.C ajanı A. Öcalan daha kürt kanına doymamıştı.

Sadece Kongre’nin bittiÄŸi Kasım’ın ilk haftası 1986’dan 1987 baÅŸlarına kadar, öncesine nazaran ‘sakin’ bir süre geçti.

Kampa gittiÄŸim dönem bu ‘sakin’ süreçti. 1987 baÅŸlarında. A. Öcalan canice faaliyetlerine yeniden baÅŸladı.

Bu kez hedef ağırlıkta kadrolardı.

Terzi Cemal (Ali Ömürcan) Pazarcık’lı. PKK’nin Antep’deki ilk kadrolarındandır.

PKK’nin oluÅŸumunda belirleyici rolü olan büyük entenasyonalist, önder Hakki Karer’den etkilenerek Kürdistan Devrimcilerine katılır. O dönem Antep’te bir Terzi dükkanı iÅŸletmektedir.

Terzi lakabıda ordan takılıyor. A. Öcalan O’na ‘Antep esnafı’ derdi.

Yani, Antep esnafına büyük bir tepkisi vardı.

A. Öcalan’ın tepkileri kürtlerin güçlü özelliklerinedir. Antep esnafı baÅŸarılı olduÄŸu için A. Öcalan bunu kabullenemiyor ve yakıştıramıyor.

Oysa bügün bile Antep sadece, G. Kürdistan’a günde ortalama 1000 kamyon mal gönderiyor.


Ayrıca Türkiye genelinde mal götüren 2000 binden fazla kamyonda Antep bağlantılıdır.

Yanı Antep esnafı Kürt ulusal sermayesini işlemeye ve geliştirmeye en uygun olan bir kesimdir. Ve Türkiye genelinde de başarılıdır.

Nasılki Dersim’in sosyal ve düşünsel, Botan’ın savaşçı, Cizre’nin kültürel ve Amed’in tarihi gerçeklikleri kabul edilmiyorsa, Antep’inde ticari baÅŸarıları kabul edilmek istenmiyor. Daha doÄŸrusu Kürtlere layık görülmüyor.

Terzi Cemal’e her saldırdığında Antep esnafını hedef aldı. Ben Ali Ömürcan hakkında tanık olduÄŸum gerçekleri yazıyorum.

Öz eleÅŸtirilerinde hep Hakki Karer’e baÄŸlı olduÄŸunu ve Ondan
etkilendiÄŸini ısrarla belirtiyordu. ‘Ben Hakki’nin öğrencisiyim’ derdi.

1980 Öncesi Antep ve MaraÅŸ’da aktif olarak faaliyetlere katılmış.

BaÅŸta kendi aile çevresini ulusal mücadeleye kazandırmış. PKK Komutanlarından Mustafa Ömürcan, amcası oÄŸlu, Salman Ömürcan’da (Avrupa’da Kasım olarak bilinirdi bir dönem sorumluluk yaptı) kardeÅŸidir.


1980 12 Eylül sonrası ilk çekilen gruplar arasındadır. Yeniden K. Kürdistan’a dönüşte de ilk gruplar içindedir.

1983, 84 ve 85′ de Kürdistan’ın deÄŸiÅŸik bölgelerinde Komutanlık düzeyinde
görevlerde bulunur. 15 Ağustos 1984 Silahlı Mücadelenin başladığı dönem Çatak grubunun başındadır. Ağır kış koşullarından dolayı ayak parmaklarında yanma olmuştu.

Yürüyüşünden belli de oluyordu. Ãœlke pratiÄŸi baÅŸarılı görüldüğü için III. Konre Divanı’nada da Halil Kaya ile (A. Öcalan’ın deÄŸimiyle kör Cemal) birlikte layık görülmüşlerdi.

A. Öcalan’ın olmadığı oturumlarda Onlar Kongre’yi yönetiyorlar.

Hiç bir zaman iÅŸlerliÄŸi olmayacak MK’yede seçiliyorlar.

III.Kongre’nin gözdeleri olarak seçilmelerinin kendileri için bir tuzak olduÄŸunun farkında deÄŸillerdi.

A. Öcalan’ın klasik bir taktiÄŸi;harcamak istetiÄŸi kadroları Ã¶nce pohpohlayıp Ã¶nemli görevlere layık görür, sonrada ‘ajan’lık suçlamalarıyla, ya kiÅŸiliklerini tümden bitirir yada infaz ettirir.

Halil Kaya çok kısa sürede infaz ettirildi, Terzi Cemal’ın ise önce kiÅŸiliÄŸini bitirdi, hiçleÅŸtirdi binbir türlü yöntemle yoldaÅŸ katili yapıldı ve en sonda iÅŸkenceyle katlettirdi.

GittiÄŸimde Halil Kaya’ nın O. Öcalan’la birlikte Ä°ran’a gönderildiÄŸi söyleniyordu. Kendisi hakkında fazla bilgim yok. Bir kaç ay sonra katledildiÄŸini duydum.

1987 Newroz’u yaklaşıyordu. Güvenlik birimine alınmıştım ve aynı zamanda redeksiyon biriminde de çalışıyordum. AkÅŸam üstüydü, birÅŸeyler dönüyordu ve yönetim odasında bir yoÄŸunlaÅŸma seziliyordu.

Redeksiyon çalışmalarının olduÄŸu binada A. Öcalan’ın kaset konuÅŸmalarını (çözümlemeler) çözüyorduk.

Ömer beni çağırdı, birlikte dışarı çıktık. ‘Önem’li bir ajan yakaladık çok uyanık ve tehlikeli biri duvarların arasındaki küçük deliklerden bile kaçabilir’ dediÄŸinde bayağı heyecanlanmış ve inanmıştım.

Benim nöbet tutmamı söyledi.


Birlekte yürüyoruz, ama tutukluların olduÄŸu binaya deÄŸil, banyo olarak kullanılan ve yanında küçük bir oda bulunan binaya doÄŸru gidiyoruz. ‘Burda iÅŸte, çok dikatli olmalısın’ talimatını verdikten sonra ayrıldı.

Kaç saat nöbette kaldım hatırlamıyorum, sonra başka arkadaş geldi.

Sabah kalktığımda gerçeği öğrenmiştim.

‘Çok uyanık ve tehlikeli ajan’; Kamp sorumlusu PKK MK üyesi, silahlı mücadele faaliyetlerinde baÅŸarılı görülen ve Kongre divanına layık görülen, Hakki Karer’in öğrencisi olmakla hep gurur duyan, Terzi Cemal’den baÅŸkası deÄŸildi.


Oysa yapıyı ayakta tutan O’ydu. Kabullenmedim ama tepkim içimde kaldı.

Geldiğimde MK ve Avrupa Parti merkezi üyelerini bitmiş olarak görmüştüm.

Åžimdi de Terzi Cemal ‘ajan’ Nasıl olur da birdenbire ‘ajan’ olunur?

Bunu anlamak çok güç!.

Kamptaki arkadaÅŸ yapısı Terzi’den memnunlardı. Espirili biriydi, cana yakın, herkesle diyalog kurmasını bilen, yerine göre ÅŸaka yapan ve gülen biriydi.

Ama ‘yoldaÅŸları’ O’nu yalnız bıraktı. Kendimde içindeyim.

Yapı öyle bir hale getirilmiştiki, insanlar arasında sıradan bir diyalog yoktu. Kuşku, şüphe ve güvensizlik yapıya egemen olmuştu.


Bir tepki göstermek için birileriyle konuşmak gerekiyor. Bununda ortamı yok edilmişti.


Ya da Botan’lı bir savaşçı gibi bireysel tepki…

Evet, en zor koÅŸullarda bile bireysel tepki gösterenler oluyordu. Ä°ÅŸte Terzi olayında Botan’lı bir genç, daha yirmisinde deÄŸildi. Terzi’yi ülkeden tanıyormuÅŸ.

Belkide birlikte T.C Ordu’suna kurÅŸun sıkmışlar. Adını bile hatırlamıyorum, Terzi bulunduÄŸu küçük odadan alınarak normal tutukluların olduÄŸu binaya götürülüyor.

Bu durumu gören Botan’lı genç müdahale ederek, yarı kürtçe, yarı türkçe konuÅŸmalarıyla, Terzi Cemal’e yönelik suçlamları kabul etmiyor.

Tutukluların bulunduÄŸu binanın kapısına dayanrak sebest bırakılmasını istiyor, ya da kendisininde tutuklanmasını. Terzi’ye çok baÄŸlı olmalı ki aÄŸlamaya baÅŸlıyor. Ve o’ ÅŸekilde zorla uzaklaÅŸtırıyorlar.

Terzi Cemal’e yönelik suçlamalar belirlenmeye baÅŸladı:

Bir; Ã¼lkeye yönelik hazırlık faaliyetlerini bilinçli olarak geciktiriyor.

Ä°ki ; buna baÄŸlı olarak III. Kongrenin almış olduÄŸu ve 1987 ortalarında gerçekleÅŸtirilmesi planlanan ‘bir parça özgür vatan’ kararına karşıdır. Yani kurtarılmış bölgeye.

Üç; Silahlı mücadele pratiÄŸi düşmanla iliÅŸki içindedir, ayak parmakları karda yanmamış üstelik helikopterle sınıra kadar getirilmiÅŸ!!

Dört; 1980 öncesi Antep’de katledilen bir Grup, Halkın KurtuÅŸu militanının olayıyla ilgili MÄ°T’le iliÅŸki içindeymiÅŸ!!!

BeÅŸ; 12 Eylül 1980 sonrası, Orta DoÄŸu’ya geri çekiliÅŸte, Ali Çetiner ve Semir’le (Çetin Güngör) birlikte devletle olan iliÅŸkilerinden dolayı geçiÅŸleri baÅŸarılı tamamlamışlar!!!

Altı; KardeÅŸlerinin ve yakın akrabalarının MÄ°T’le iliÅŸkileri tesbit edilmiÅŸ ve özellikle (Gulistan diye hatırlıyorum) bir kız kardeÅŸinden bahsediliyordu. En önemli MÄ°T baÄŸlantısı oymuÅŸ!!!

Yedi; en az bir bu kadar suçlamayıda hatırlayamıyorum, neler yoktu ki…

Salih ARAS

12.08.09 devam edecek

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

15 − three =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla