Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

‘De-humanizasyon’ İnsanlıktan çıkarma

Şilan Yaşar / Saf Kürtler, bir dizi devlet tarafından muazzam bir şekilde istismar ediliyor. Öyle ki: Siyaset ile aptallaştırılmış, din ile uyuşturulmuş bir halk’a her istenileni yaptırabilirsiniz haliyle.
Saflık ve siyaset üretimi de bu olsa gerek!
Çünkü düşünmeyi değil emre itaati esas alır.
21. Yy’da Kürtlere karşı bu uygulamalarla, anayasa, kanunlar, uluslararası sözleşmeler, insancıl hukuk çiğneniyor, bu uygulamaların hepsi kanun dışıdır.
Yıllardır, Kürtler için endişeliyiz diyen ve hiçbirşey yapmayan BM ve kurumları da aynı tavrı sergiliyor.
Üstüne üstlük: BM ve AB’nin izniyle işgaller oluyor, Onlar için önemli olan pazar ve ticaret.
BM ve uzantıları saldırganı lanetleyeceklerine, onunla nasıl başa çıkılacağını dünyanın sorunu olarak tartışacaklarına, direnişçilerin neden zayıf oldukları, nasıl yanlış politika izledikleriyle ilgili ahkam kesiyorlar.
Dünyanın bir çok coğrafyasında suçsuz yere boğazlanan, kesilen insanlar, yaşanan kitlesel katliamlar’da bu zuhurun bir sonucu.
Üstelik, bastırarark söylüyorlar: “İnkâr, imha, asimilasyon bitmiştir”
Dalga geçer gibi söylemeye devam edebilirler:
Ama işin aslı De-humanizasyon’a devam ediyor.
Şimdilerde birbirlerine girdiler bloklaşmada, bu gerçeği kendi resmi ağızlarıyla da itiraf ediyorlar.
Parça parça söylüyorlar ama puzzleyi birleştirdiğinizde zaten tablonun bütünü ortaya çıkıyor.
Hem faaliyetleri sürdürmede bir devamlılık, bir serilik, hemde giderek bir çok olay da ortaya çıkıyor.
Bu yüzyıl, Kürtlerin de-nasyonalizasyon (ulusal inkarı) ve de-humanizasyon tarihi olarak devam ediyor.
Adı da var: De-humanizasyonun. İnsanlıktan çıkarma. İnsan-olmayan olarak damgalama. İnsanlıkdışılaştırma. Kimine kuyruklu kimine virüs kimine kara fatma kimine de yaban hayvanı dendi. İnsanat bahçeleri vardı bir zamanlar şimdilerde de kavimler göçü yaşayanlar için Insanat ülkeleri inşa ediliyor. Yani anlayacağınız: Hep süregeldi ama sadece açıktan yaygın şekilde görünür oldu.
De-humanizasyon çağı hiç duraksamadı Dünyada.
Bugün anladığımız anlamda “insan” değil; bir şey bir yaratık, ama bildiğimiz anlamıyla “özgür” insan değildi.
Firavunlar ve Nemrutlar ya güçlerini tanrılardan aldıkları, ya da doğrudan tanrı oldukları iddiasında olanlar bile.
Köleci dönemde efendiler için kölelere sahip olmak, onları satma ve öldürme de dahil, yasalardan doğan bir hakları vardı…
O yüzden iki Efendi bir kölenin mülkiyeti üstünde hak iddia ederse, yargıç köleyi ortadan ikiye bölüp eşit biçimde pay
edebilirdi, bu hukuken mümkündü. Köle paylaşılabilir ama pay sahibi olamazdı, kendi bedeni üstünde bile.
Kürtlerin ahvalı gibi. Kürdistan 4-5 parçaya bölündü. Tam eşit parçalara bölünmedi ama Efendiler havada kaptı, Yaklaşık bir asır geçti hala hukuken hep haklı durumdalar. Kürtler paylaşılır imha edilir ama söz ve pay sahibi olamaz!.
Kürtleri parçalanmışlıkta tutanlar her bir parçada sıkıca hukuksuzluğa sığınıp sistematik olarak De-humanızasyona tabi tutuyorlar. Bu hususta sağcısı,solcusu; dincisi ve dinsizi; eğitimlisi, eğitimsizi de, eşitlendi. Kürdistan hep yangın yeri.
Kürdistan; Her bir yandan ve içerden hem askeri hem sosyal kuşatma altında, nefes alamıyor.
Yalan üzerine kurulu baskıcı devletler bütün vahşetiyle varlığını sürdürüyor.
Kürdistan’ı boydan boya kat eden haksızlıkların, çoluk çocukla bombalanması, yerinden yurdundan edilmelerin, daha da korkunç olanıysa sokak ortasındaki itilip kakılma ve gayesı olmayan ölümlerinin döngüsü!…
Bu şartlarda bile Kürtler kışkırtılarak açlık grevlerine ve intihar eylemlerıyle katliama davet ediliyor.
Adı her neyse de çok pahalıya mal oluyor bütün bunlar!
Devlet canavarının o bir türlü bölünmeyen, devredilmeyen, asla tartışılamayan misakkı milli teranesi.
BM ve kurumları görevini yapmıyor. Yapmak istemiyor. Özellikle: Kürtlere uygulanan soykırımı görmezden geliyor.
Çünkü, Kürdistan’ın parçalı bedeninin tamamında ciddi pay sahibi.

Bağımsızlık referandumu ardından, Kürdistan’ın her karışı yeniden işgal edildi. Kürtler yeniden soykırım yaşadı.
Oysaki, Kürtlerin BM tarafından “dünyanın en çok zulüm gören halkı” ilan edilmesi elzem görevi: Kürdün kimliği, evi, eğitimi ve ibadet haklarının olmaması, köle olarak satılmaları, köle gibi çalıştırılmaları, mülkiyete sahip olamamaları, sürgün bölgelerin dışına çıkamamaları gibi akıl almaz sosyal siyasal baskılar…
Ve sonucunda Kürdistan tam bir harabeye dönüştü.
Bu yüzyıl, Kürtlerin de-nasyonalizasyon ve de-humanizasyon tarihi olarak devam ediyor. Soykırım, katliamlar ve bununla da gurur duymaları.
Öldürdükleri Kürt kellelerini sıralayarak ”öldürme kapasitelerinin yüksek” olduğunu övünerek beyan ediyor.
Kürtlerin dilinde tüy bitti; kendisi silah satıcı olan, katliamcı Sscb-Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya, Abd, Barbar Türk’e , despot Ayetullah’a niçin soykırımcı desin?.
Zamana yayarak 3-5 Kürt infaz eden, kendi çocuklarını bile açıktan seks işçiliği yaptığı İran’a neden sapkın veya Soykırımcı desin?
Birilerinin demiyor oluşu soykırıma maruz Kürtlerin demeyeceği anlamına gelmiyor.
Nitelik tanımında birilerinin ne deyip demediği değil sözüm ona devletin yada örgütün ne tür suçlar işlediği dikkate alınmalı.
Onlar demiyor ama bizler; avazımız çıktığı kadar yüksek tonda bağırmalıyız: Soykırımcıları tanıyoruz!.

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

fifteen + 14 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla