Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

O Türküyü Söyle – 4

Selim Çürükkaya, Mevlut Çavuşun “hazır ol lan!” demesiyle düşlerinden sıyrılır, hücrede olduğunu anlar.

Ayağa kalkarak hazır ol vaziyete geçer.

Demir anahtarla demir kapı açılır.

Âdem salona çıkarılır.

Ekibin başı Mevlut Çavuş, yumuşak bir ifade ve ses tonuyla:

“Beyefendi hangi koğuşta kalmak istersiniz?” der.

Ama Âdem artık yumuşak ses tonlarına ve ifadelere karşı kaygılar beslemeye başlamıştır.

Banyolu(!) ve televizyonlu(!) koğuşlara gitmeye istekli değildir.

 Başını önüne eğerek tereddüdünü gizlemeye çalışır.

Kara bela`nın “Söyle lan yavşak!” sesiyle irkilince, dudaklarından “ben bilmem” kelimesi dökülüverir.

Tekme tokat darbeleri altında Mevlut Çavuş`un yine bir hinlik tasarladığını anlamakta güçlük çekmez.

Mevlut Çavuş:

“Tamam lan! Seni bütün koğuşlarda gezdireceğiz. Hangisini konforlu bulursan orada istirahat edeceksin!” diyerek sırıtır.

Hazırlanan senaryodan habersiz olan Âdem çaresiz emre uyacaktır. Mevlut Çavuş:

163

 “Rahat!”

Âdem ayağını bir asker gibi yana açarak rahata geçer mevlit Çavuş:

“Hazır ol!”

Âdem hazır ola geçer.

 Mevlut Çavuş:

“Üçüncü koğuşa doğru marş, marş!”

Âdem korkuyla titreyen acemi bir asker gibi nizami adımlarla uzun koridora doğru yürür.

– 10-

Üçüncü koğuşun kapısı açılır.

Yanındaki Mevlut Çavuş ile Akın bir yana, Kambur ile Kara bela diğer yana çekilir. Âdem açılan 3. koğuş kapısının tam ortasına dikilir.

Göz ucuyla koğuşun içine bakar .

Karşılıklı olarak koğuşun her iki duvarına iki katlı ranzalar konulmuştur.

 Ranzaların arasındaki boşlukta ise iki sıra halinde dizilmiş tutuklular vardır.

Kafaları sıfır numaraya vurulmuş tutuklular heykel gibi durmaktadır.

Avurtları çökmüş, gözleri çukura düşmüş, benizleri solmuş mumyalar gibidirler.

Hepsinin üzerinde aynı renkten siyaha boyanmış asker elbisesi bulunmaktadır.

Gözyuvarlarında oynayan gözlerini görmeseydi bunların ölü olduklarına inanacaktı.

“Dikkaaaaaat!” diye gür bir ses duyulunca, tutuklular hep bir ağızdan boğazları yırtılırcasına “Emredersiniz Komutanım” diye karşılık verirler.

“Ne biçim ses, lan yavşaklar! Ranza altı ol!” diye bağırdı Mevlut Çavuş.

Sıraya dizilmiş olan tutuklular “Ranza altı ol!” komutuyla birlikte adeta birbirlerini çiğnercesine yerlere uzanıp ranzaların altına girmeye çalışırlar.

164

 3. Koğuşun şişman asker gardiyanı:“ Son sayı üç!” diye bağırır.

Ranza dipleri o kadar sayıda insanı alacak kadar geniş hacimli değildi. Yeterince yer yoktu. Bir uzuvları dışarıda kalmasın diye tutuklular birbirlerini çiğniyorlardı.

Şişko Komando er “iki” diyor.

En zorda kalanlar ise uzun boylu tutuklulardı. Uzun boylu tutuklulardan biri ranzanın altına giremiyordu.

 “Üç” denilince bütün hareketli bedenler taş kesiliyordu.

Ama kiminin kolu, kiminin bacağı ve kiminin kıçı dışarıda kalmıştı.

….. Ve eli kalaslı komandolar var güçleriyle dışarıda kalan uzuvlara vurmaya başladılar.

Bağırış ve haykırışlar yeri göğü inletiyor. Bu feryatlar karşısında sessiz bir ölüm bile haz veriyor Âdem`e.

Mevlut Çavuş Âdem`e dönerek “Burayı beğendin mi beyefendi?” diye sorunca Adem lal kesilir.

Yanıt alınmayınca kapı sert bir şekilde kapanır.

“Geriye dön! Besinci koğuşa uygun adım marş, marş!” komutuyla birlikte adeta robot kesilen Âdem, verilen komutu eksiksiz yerine getirir…

 – 11 –

Âdem zindanı tam ortasından ikiye bölen koridorun orta yerinde beklemektedir.

Bu koridor aşağı yukarı 200 metre uzunlukta sekiz metre genişliktedir. Bu ana koridora sağlı sollu açılan çok sayıdaki koridorla cezaevi adeta kocaman bir labirenti andırıyor.

Bütün bu koridorların duvarlarına yağlı boyayla savaş manzaraları, Atatürk portreleri ve ay-yıldızlı bayraklar çizilmişti.

Askeri marşlar ve Türklüğün büyüklüğünü anlatan çeşitli sloganlar, Atatürk posterleri, savaş manzaraları ve ay yıldızlı şekillerle duvarlar süslenmişti.

Ana koridorun zemini nemli ve ıslaktı. Hatta yer yer 5 cm kadar deterjanlı suyla doldurulmuştu.

165

 100 metre kadar ileride bir grup tutuklu görünmektedir.

Her on metrede bir olmak üzere 20 kadar asker de sağlı sollu olarak koridora dikilmişti.

Âdem`i koğuşlarda dolaştıran Mevlüt Çavuş: “Kıta dur!” deyince Adem biraz yana çekilerek koridorun kenarında put gibi yerinde durur.

Önünden geçmekte olan manzarayı seyre koyulur:

 Sekiz kişi sırtüstü yere yatırılmış, sekiz kişi de arkaları dönük halde yerde yatanları ayak bileklerinden tutarak çekmekte ve yatanları paspas olarak kullanmaktadır.

Böylece koridorda bir iki tur attırıldıktan sonra, bu sefer de çekenler çekilenlerin pozisyonuna geçerek koridoru temizlemeye devam ediyorlardı.

Âdem hayretler içinde insanların da paspas olarak kullanılabileceğini ilk defa burada görüyordu.

Başını kaldırıp karşısındaki duvara bakıyordu:

“Bir Türk dünyaya bedeldir” vecizesini gözleriyle okuyunca, midesi bulanıyordu…

 -12-

Beşinci koğuşun kapısı da komutla açılır ve Âdem içeri sokulur.

Burada 30 civarında tutuklunun hazır ol vaziyette ayakta dikili olduğunu görür.

 Tutukluların göğüsleri öne doğru çıkık, elleri ise yandan dizlerine yapışıktır.

Elinde kalın kaplı bir kitap tutan tutuklu bu gruptan yaklaşık üç metre uzaklıkta ve yüzü gruba dönüktür.

Adem’in içeri girmesiyle birlikte tutuklu yüksek sesle kitabı okumaya başlar. “Mustafa Kemal”

Elleri dizlerine yapışık göğüsleri öne fırlamış tutuklular koro halinde “Mustafa Kemal…”

Kitabı okumakta olan tutuklu: “…Atatürk’ün Hayatı”

166

 Tutuklular koro halinde “…. Atatürk’ün Hayatı.” Kitabı okuyan: “Mustafa Kemal Atatürk’ün…”

 Koro “Mustafa Kemal Atatürk’ün…”

Kitabı okuyan “Babasının adı:”

Koro “Babasının adı:”

 Kitabı okuyan “Ali Rıza Efendi!”

Koro “Ali Rıza Efendi”

Komando Akın : “Ses kes lan yavşaklar, ses çıkmıyor”

O ara elinde kalas ile içeri giren Kara bela “Ses kontrolüne” başlıyor. Kara bela: En baştaki tutukluya “ Mehter marşına başla” komutunu verir. Tutuklu yüksek sesle:

“Ceddin deden neslin baban Hep kahraman

 Türk Milleti Orduların pek çok yaman

 Vermiştiler dünyaya şan”

Marşını eksiksiz okur.

 Kara bela: “Lan niye sesin düşmemiş? Dayak düzeni al! Yavşak!”

Mevlut Çavuş diğer bir tutukluya “Sen de Harbiye Marşına başla! Göt!” diye komut verir.

Tutuklu:

“Yolumuzda olsa da dağlar kalın bir perde

Pervasız bir kartalız bu hudutsuz göklerde” diye okumaya başlar ama sesi çok düşmüştür. Sadece ağzını açıp kapatmakta, ağzından hırlamalar çıkmaktadır.

Mevlut Çavuş: “Lan yavşak hani ses? Neden sesin düşmüş?

Sen de dayak düzeni al puşt!”

Tutuklu ellerini öne doğru uzatarak açar.

167

 Demir çubuklar, lastik hortumlar, coplar ve kalaslarla dövülmeye başlanır. Gün boyunca bu minval üzeri derse (!) devam edilir.

Âdem bugün için görmesi gerekenleri görmüş, görmediklerini görmesi için başka bir koğuşa doğru nizami adımlarla yola koyulmuştur.

– 13 –

 Âdem altıncı koğuşun havalandırmasına alınır.

Burası da 50 metrekare kadar bir alandır.

Başını kaldırır yukarılarda mavi gökyüzünden başka bir şey göremez.

Kırmızıya boyanmış, karşısındaki pencere camlarının ortasında nakşedilmiş beyaz ay-yıldızı görür.

Etrafına bakar. Her taraf beton bloklarla sarılmıştır. Ve yaz güneşi ortalığı kasıp kavurmaktadır.

Çökmüş vaziyette bulunan tutukluların tümü sıfır numaraya vurulmuş dazlak kafaları ve çıplak ayakları ile bekleşmektedir.

Filmin başlaması için sanki her şey onu bekliyordu. Sessizliğin sesi vardı ortalıkta. Birazdan kıyametin kopacağını çok iyi biliyordu.

Havalandırmaya haramiler misali ellerinde coplar, sopalar, kovalar ve içleri yağ dolu

 Şişelerle komando erler dolar.

Anlar ki birazdan çokça can yanacak, insanlar ağlayacaktır.

Komando erlerden biri “En baştaki yavşak! Koğuşun ortasına gel!” diye bağırır. Uzun boylu tutuklu orta yere doğru koşar.

Emirle belden aşağı soyunur.

Elleri dizlerinde olduğu halde domalır.

Katran karası cop kovaya sokularak yağlanır.

Önce diğer tutuklular ayağa kaldırılır, yüzleri duvara çevrilir.

168

 Komando er yağlı copu iki eliyle erkeklik organı üzerine yerleştirerek domalmakta olan tutuklunun makatına sokar.

Tutuklunun çığlıkları havalandırma sahasının dışına taşar.

Bu bağırış ve feryatlar içinde adeta vahşileşen bir hayvan gibi komando er de ileri geri yaparken:

“Bu Ahu Tuğba için, bu Zerrin Egeliler için ”[1] diyerek bağırır.

 Makatında cop olan tutukluya “Dik dur lan!” komutu verilir ve bu arada yüzleri duvara dönük olan diğer tutuklulara da “Geriye dön!” emri verilerek olay kendilerini seyrettirilir.

“Nedir bu lan?” diyerek seyreden tutuklulardan cevap istenir.

Kimseden ses çıkmaz. Herkes içinde kırılan bir şeylerin acısıyla başını önüne eğerek suskunluğa gömülür.

İleri geri yapan komando er “Cevap lan!” diye bağırınca başları önlerine düşmüş tutuklular koro halinde “Bilmiyoruz Komutanım” diye bağırarak cevap verirler.

Komando er biraz geri çekilerek “ Bakın lan yavşaklar! Kuyruklu Kürt budur işte!” diye bağırır.

Uzun boylu tutuklu grubun içine gönderilirken aynı işlemi tekrarlamak için bir başka tutuklu, ensesinden yakalanarak orta yere alınır….

 …. Ve Âdem buradan başka bir koğuşa götürülür. -14-

“Dördüncü koğuşa doğru marş!” komutu ve uygun adımlarla Âdem`i koridorda yürütmeye başlarlar.

Kendisini dördüncü koğuşta ne türden bir zulüm bekliyor diye düşünerek yürümeye başlar.

Başı dik olduğu halde düşüne düşüne uygun adımlarla yürümeye devam eder. Mevlut Çavuş “Gideceğin koğuşta veremlilerle tanışacaksın!” diye itekler. Dördüncü koğuşun kapısı açılır açılmaz boğuk öksürük sesleri yükselmeye başlar. İçeri girince sigara dumanından insanları seçmekte zorlanır.

169

 Gözlerini ovuşturur, karanlığa uyum sağlamaya çalışırken , bazı siluetler belirir. Gözleri biraz daha seçince;

Veremli her hastanın sağ elinin iki parmağı arasında yakılmayı bekleyen dört sigarayı görür.

Komando erin komutuyla bir anda çakmaklar çakılarak sigaralar tüttürülmeye başlanır.

 Emirle eller kalkar ve yine emirle dudaklar sigaraları yakalar.

“Çekerek, bıraaaaaaak! Çeeeeeek, bıraaaaaak!” emirleri eşliğinde koğuşa daha fazla duman dolar.

Kendilerini sigarayla vuran tutuklular için ağlamaya çalışırken, boynundan tutularak dışarı çıkarılır.

Devam edecek

7 Yorum
  1. BARZAN diyor

    Mehmed Selim bey.
    Benim dediklerim dogrudur.
    Biri elini ve kolunu uzatip kibrit yakacak sonrada Celaletin bunu hazir ve bekler gorecek.
    Mavi pelur kagidina yazili ceza-evi tarihi Hawar gazetesi olarak el yazma ilà ceza-evinde yazildigini kabul ediyorsaniz ben hakliyim.
    Ben Hawari okudum.
    Celaletininin gormesi mùmkùn deyil.
    Sizin kitabinizda 35 kpgu§un cizimleri var.
    Ben ise 35 kogu§u gordùm.
    Youtube,de Mazlum Doganin gorùntlù konu§masi tv çikan itirafcilar dizisimi? yoksa deyil?
    Açlik grevini kirip hopùrlerde konu§an kim?
    1980 -5 Nisan tarihli Gùnaydin gazetisinin ilginç intiharlari yazi kopùrùnù yan hùcredeki Mazluma veren kim?
    Siz gercekci bir Kùrd evladisiniz.
    Necmettini Bùyùkkaya,yi unutmanizi nasil ifade edeceksiniz?
    Artik yazmayacagim.
    Alivi,den kahraman çikmaz.
    Selamla.

    1. Vengma diyor

      Mehmed Selim bey.
      Benim dediklerim dogrudur.

      Senin bildiklerin doğru değildir. Sabırlı olun tek tek ispatlayacağım.

      Biri elini ve kolunu uzatip kibrit yakacak sonrada Celaletin bunu hazir ve bekler gorecek.

      Evet 21 Mart gecesidir. Mazlum Doğan 35. Koğuş olarak adlandırılan hücrelerin 4. Katının 9. Hücresinde kalmaktadır. Celalettin Delibaş ise 35 koğuş olarak bilinen hücrelerin 4. Katının 7. Hücresinde kalıyordu. Yani Mazlum Doğan ile Celalettin Delibaş arasında 8. Hücre vardır ve o da boştur. Gecenin geç saatlerinde Celalettin, Mazlum Doğanın kollunu hücrenin parmaklıkları arasından uzattığını ve elinde üç kibrit çöpünün yandığını görür. Kibritler sönünce Mazlum elini içeri çeker, Celalettin’de hücresindeki sekinin üzerinde uzanır. Mazlum’un kendisini asacağını veya kendisini öldüreceğini bilemez ki herhangi bir şey yapsın. Sana göre Celalettin ne yapmalıydı? Ey arkadaşlar uyanın bakın mazlum üç kibrit yaktı kendisini asmaya gitti mi demeliydi? Sen Celaletin’i görsen ve de sorsan, desen ki, madem gördün Mazlum üç kibrit çöpü yaktı, neden hazır bekledin? O da sana diyecek ki ben nerden bileyim ki kendisini asacak?
      Mavi pelur kagidina yazili ceza-evi tarihi Hawar gazetesi olarak el yazma ilà ceza-evinde yazildigini kabul ediyorsaniz ben hakliyim.
      12 Eylül darbesi gelmeden önce Hawar dergisi Diyarbakır cezaevinde çıkıyordu. Editörü de Ferhat Kürtay’dı. Kürtçe ve Türkçe yorumlar, hikayeler ve ziyaretçilerin getirdiği haberler yayınlanıyordu. Gazete, yazısı güzel olanlar tarafından el yazsıyla yazılıyor, her bloka bir tane gönderiliyordu. Pelür kağıdına değil kareli defter kağıdına yazılıyordu. 1983 Eylül direnişinden sonra da Hawar dergisi birkaç sayı daha çıktı cezaevinde.
      Ben Hawari okudum.

      Sen Hawar’ı okumuşsan. Normaldır. Bununla ben de cezaevindeydim demek istiyorsan, kabul ettim.

      Celaletininin gormesi mümkün deyil. Sizin kitabinizda 35 kpguşun cizimleri var. Ben ise 35 koguşu gordùm.

      Celalettin’in görmesi mümkün değil diyorsun! Ama dediğiniz gerçeklerden uzuktır. Celalettin 4. Kat 7. Hücrede Mazlum, 4.kat 9 hücrede aralarında üç metre var ve dokuzuncu hücredeki parmaklıkların arasından uzatılan bir el, kolaylıkla 7 hücrede parmaklıların önünde ayakta bekleyen biri tarafından görülür. Benim kitabımda çizimler var, ne olmuş çizimlere yani? Sen 35. Koğuştaki hücreleri görmüşsün, ben ise 35. Koğuşta 7 yıl kalmışım. Senin amacın nedir ben bir türlü anlayamadım?

      Youtube,de Mazlum Doganin gorùntlù konu§masi tv çikan itirafcilar dizisimi? yoksa deyil?

      Youtube de hangi konuşmayı izlemişsin bilemiyorum! Mazlum Doğan mahkeme salonunda defalarca konuştu. Aynı davadan yargılanıyorduk. Youtube de ki bir filmde konuşan Teoman Düzgüner’dir ama Mazlum Doğan’dır demişler. Onu işaret ediyorsan, Teoman da savunma yapıyordu.

      Açlik grevini kirip hopùrlerde konuşan kim?,

      Bununla ben de ordaydım bak biliyorum diyorsan gerek yok, Hoperlorda konuşan Siverek Doğumlu Ali Kılıç’tır.

      1980 -5 Nisan tarihli Gùnaydin gazetisinin ilginç intiharlari yazi kopùrùnù yan hùcredeki Mazluma veren kim?

      1980 yılının 5 Nisan günü Mazlum Doğan hücrede değildir. Daha meşhur cezaevine bile gitmemiştir. O tarihte Mazlum Doğan Diyarbakır Sosyal Sigortalar Hastanesine yakın bir hapishanede kalıyordu. Kaldığı koğuşunun adı çocuk koğuşuydu. M. Hayri Durmaş, Mustafa Karasu, Rıza Altun aynı koğuştaydı. Bu cezaevinde de birkaç hücre vardı. Ama Mazlum Doğan buradaki hücrelerde hiç kalmadı. Ve kimse de hücreden hücreye ona Günaydın gazetesini vermedi.
      Yani senin mantığına göre, Mazlum Doğan 5 Nisan 1980 günü Günaydın gazetesinde ilginç intiharlar haberini okuduktan sonra düşünmeye başlar, bizi bu cezaevinden başka bir cezaevine taşıyacaklar, altı ay sonra askeri cunta işbaşına gelecek, bize işkence yapmaya başlayacak, bir kısmımız direnecek, bir kısmımız teslim olacak, biz direnenleri bir hücreye toplayacaklar, direnişimiz burada devam edecek, ölüm orucu başlayacak, Esat Oktay anlaşmaya bağlı kalmayacak tekrar direniş başlayacak, neticede yenilerek fiziki olarak teslim olacağız. Ve üç yıl önce Günaydın Gazetesinde okuduğu ilginç intihardan birini hatırlar ve kendi hücresinde onu deneyecek.

      Siz gercekci bir Kùrd evladisiniz.

      İltifatınız için teşekkür ediyorum.

      Necmettini Bùyùkkaya,yi unutmanizi nasil ifade edeceksiniz?

      Ben Necmettin Büyükkaya’yı asla unutamam. Onun yiğitliği karşısında eğilirim. Kastınız eğer 12 Eylül Karanlığında Diyarbakır şafağı kitabımın birinci veya ikinci cildinde Necmettin den söz etmemem ise, onu size açıklayayım.
      12 Eylül Karanlığında Diyarbakır Şafağı’nın 1. Cildi 1980 Mayıs ayından anlatmaya başlar. 1982 Eylül Ayında Hayri Durmuş ve arkadaşlarının ölüm orucunun sona ermesiyle biter.

      İkinci cilt ise, 1982 Eylülünden 1983 Eylül direnişinin sonuna kadarki olayları anlatır. Ve bu tarihlerde Necmettin Büyükkaya daha Diyarbakır Cezaevinde bir aktör değildir. Benim kitaplarım 1980’nin başı ile 1983 sonuna kadar ki dönemi anlatır. Ondan sonrasını yazabilseydim Necmettin Büyükkaya’nın rolünü anlatmasaydım haklıydın. Ama ben 3 yıllık dönemi anlattım. Zaten Necmettin çok geç tutuklandı.1983 Eylül Genel direnişine kadar kendisinden haberimiz bile yoktu.

      Artik yazmayacagim.

      Senin yazmamaya iten nedeni bir bile bilsem!

      “Alivi ,den kahraman çikmaz.” demişsin.
      Bir dine veya mezhebe beslediğin düşmanlığa şaşıyorum. Benim ise çok kahraman Alevi arkadaşlarım oldu. Ben Suni’den kahraman çıkmaz, Alevi’den kahraman çıkmaz, Hiristiyan’dan kahraman çıkmaz gibi saçma sapan bir düşüncenin sahibi değilim.

      Selamla.

      Aleykümeselam.
      Selim Çürükkaya

  2. BARZAN diyor

    Mehmed Selim bey.
    Gùvenilir insanin §ahidligine gùvenilir.
    Ben sizden cevabi aldim.
    Yalan ilà ilkel ve çagda§ Kawa yaratildi.
    Oysaki ulusun kahramanlarina ilkel denilmez.
    PKK,deki yalan makinasi herkesi AGIT olmaya davet eder.
    Ama davetyecilerin kendisi AGIT olmayi dù§ùnmezler.
    Ayrica nasil olduda AGIT bir gerilla mùfrezesinde yattigi yerde olù bulundu ve cesedi birakildigini kimse yazmaz.
    Merkez komitesinde bir basamak kalir ve Kùrd komutanlari §aibeli bir §ekilde infaz edilir.
    once bu olùmler tasfiyecinin tasfiyesi denilirdi.
    §imdi olùme metihye yazilarak Kùrd yigitlerinin olùmù perdeleniyor.
    Yinede PKK,nin Kùrd u Kùrdistani bir yonetime gececegine inaniyorum.
    §imdilik rojeva Kùrdistan sevinci bize yeterli.
    Selamla.

    1. Vengma diyor

      Keke Barzan Kimse Demir’ci Kawa ya ilkel kawa dememiştir. Benim kitabımın adı “Demirci Kawa ile Çağdaş kawa” dır. Ve Demirci Kaw’ nın kendisi Keyakser, yani Med’lerin Komutanı Keya’dır. Sakin olun.

  3. Simko Engizek diyor

    Benim şahsi savaş ve mücadelem Amed Zindan Direnişi ile dalga geçen Öcalan ile.
    Bu diyarda ve ahiret’de peşini bırakmayacağım,Öcalan!

    Amed Zindan Direnişi, Kürdistan dağları ve Kürdistan Şehidleri Kuzey ve Batı Kürdlerin yolu, imanı ve inancı!!!

    Öcalan, takımı ve kervanı hakiki ve namuslu Kürdün kızıl düşmanı!!!

    Rahmetli Dedem derdi bana:
    Sana birisi hakkı olmadan bir tokat atarsa, diğer yanağını uzatma.Bizim kitapımızda yoktur.Unutma ve mutlaka intikamını alır.Kürdün dağı ve onuru var.
    Onursuz yaşayamaz.”

  4. BARZAN diyor

    Mehmed Selim bey.
    Uzun yillar once okudugum ama asla unutmadigim gibi bana yol gosterici olan romanlar.
    Haydari Kampi.
    çin ùzerinde kizil yildiz.
    Kizil kayalar.
    Kala Dimdim.
    Golgeler ordusu.
    Ay vadisi.
    Açlik.
    Sizin romaniniz bir hakikatin anlatimidir ama biraz Aziz Nesimi gibime geliyor.
    Tabi biraz Rustemi Zali anlatimlarda var.
    §oyleki Hapishenin duvarlarina kim o resimleri ve yazilari yazdi?
    O insanin yada insanlarin ozele§tirisi kendini cezalandirmami oldu?
    ùç kibrit çopùnùn alevi yok,dumani yok,kokusu yok,alev aydinligi yok ve goren yok.
    Bu nasil bir yangin?
    Selamla.

    1. Vengma diyor

      Barzan Merhaba, Mazlum Doğan Üç kibrit çöpü ile kendini yakmamış, gece saat 11 de elini ve kolunu dışarı uzatarak üç kibrit çöpünü yakmış. Bunu gözleriyle gören de dördüncü kat yedinci hücrede kalan Celalettin Delibaştır. Kendisi Norveç’tedir, ulaş kendisine sor. Mazlum Üç kibriti yakıp söndükten sonra hücersinde ya kendini asmış, yada bir yerlerini kesmiş, sabah ölüsü hücrede tuvalet bölümünde kapı aralığında Sürmeli Çelik tarafından çorba dağıtılırken görülmüş. Hücrenin Çavuşu biz hücrelerde kalanlara “Mazlum Doğan Kravatıyla kendisini asmıştır, başınız sağlsun” demiştir. Selamlar

Vengma adlı kişiye yanıt verin
Yanıtı İptal Et

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

4 × 4 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla