Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Kürt sorununun birkaç yönü

Selahattin Çelik // Filistin sorunu nedeniyle İslam İşbirliÄŸi TeÅŸkilatı, İstanbul’da toplandı. Bilinen ÅŸeyler! anlaşılmayan ise ÅŸu: Örgüt 1969’da kurulmuÅŸ, 56 üyesi var. Hep toplanır. İlginçtir, bu örgüt Halepçe soykırımı dahil Kürtleri bir kere olsun gündeme almış deÄŸil.

Kürt sorunu, İslam coğrafyasının en büyük sorunu olmasına rağmen, İslam neden Kürtlere uzak durur? Çünkü Kürtlere egemen devletler, İslam devletleridir. Çünkü ortada bir evrensel İslam yoktur, aksine milliyetçileştirilmiş İslam vardır.

Adamlar İslam’a hakaret ediyorlar. Bu onların sorunu. Bizim sorunumuz daha ağır, gerçeği bir türlü görmek istemiyoruz. Ulusal çıkarı, din faktörüne tabi kıldık. Dini zehire çevirdiler, durmadan kafamıza şırınga ediyorlar. Bizler, saflığımızın kölesi kurbanı durumundayız. Bu durum daha nereye kadar sürecek?

“Toplumsal barışı inÅŸa etmek”

Bu seçimlerin egemen sloganı. Gerçekte Kürt ya da Türk, dindar ya da ateist, muhafazakar ya da liberal, tüm toplum kesimlerinin o atmosfere ihtiyacı var. Peki, haksız bir zemin üzerinde toplumsal barış inşa edilebilir mi? Zemindeki arızaları gidermekle başlamak gerekmiyor mu?

Slogan daha çok CHP saflarından geliyor. HDP’de de alıcısı çok. CHP’nin samimiyeti konusunda kuÅŸkuluyum. Şöyle ki: Ben insanım ve Kürt’üm. Türk deÄŸilim. Türk tarihi benim tarihim deÄŸil. Türk Devleti benim devletim deÄŸil. Türk bayrağı benim bayrağım deÄŸil. Türk ataları benim atalarım deÄŸil. Kültürlerin evrensel yanını yadsımıyorum, ama Türk kültürü de benim kültürüm deÄŸil.

Tarihimi, dilimi, kültürümü, insani haklarımı istiyorum. Türk devleti o hakları gaspetmiş. Kürtler istiyor, devlet öldürüyor. Kürt sorunu budur.

Sorunu yaratan kim? Bizzat Mustafa Kemal’in kendisi. Kürtler fiili olarak mevcut, ama resmi olarak ismi olmayan bir ırk, bir halk, bir ulus. ErdoÄŸan 15 yıldır egemen ve kırıyor. Ama 1920’den 2002’ye kadar 82 yıl Kemalistler egemendi ve kırıyorlardı.

AKP iktidarının adalet sisteminin adaletsizliÄŸi, ortada. Ama 2005 Åžemdinli Olayına kadar Kemalist adalet sistemi vardı. Peki o, JİTEM’in hukuku deÄŸil miydi? Kürt öldürmekten cezaevinde olan bir tek polis ya da subay var mıydı?

Muharrem İnce ya da bir diğeri, kim devlet başkanı olursa olsun, o haksız zemin giderilmediği müddetçe Kürtleri öldürmeye devam edecektir. Çünkü Kürtler haklarını istemekten vazgeçmeyeceklerdir.

Burada sorun olan Kürtler değildir, siz Türklersiniz. Militaristsiniz, ırkçısınız, hastasınız. Siz değişmek zorundasınız. Devletin ırkçı ideolojisi politikasını, kurumlarını değiştirmek zorundasınız, yoksa atılan toplumsal barış sloganı demagojiden başka anlama gelmeyecektir.

Mukteda Sadr

Irak seçimlerinin sürprizi, Sadr’ın blokunun baÅŸarısıydı. AteÅŸli bir ABD karşıtı. Uzun süre İran’da kalmış. Tahran’ın adamı sayılıyordu. Adamlık adayları o kadar çoÄŸalmış ki, bazılarına geride kalmak dışında yol kalmamış gibi.

İnternet trafiÄŸinde Sadr’a maledilen ÅŸu sözler dikkatimi çekti. “BaÄŸdat’ı terketmesi için Kasım Süleyman’a 24 saatlik süre vermiÅŸ.” Haberi yayan, “Zernews” internet sayfasını referans veriyordu. PeÅŸine düştüm, birÅŸey elde edemedim. Zararı yok. Çünkü bildiÄŸim kadarıyla Sadr öyle birÅŸey söylemez, söyleyemez. O halen Tahran’ın adamı. Ayrıca unutmamalıyız, geçen yılın Ekim ayında Irak Arap güçleri Kerkük’e girerken, Sadr baÄŸlı milislerin de içlerinde olduÄŸunu sanıyorum. O da, Kerkük ve diÄŸer yerleri Arap malı görüyor.

Sadr’ın baÅŸarısı yeni bir durum. WaÅŸington, Tahran’ın boÄŸazına yapışmış. Mollalar onur kırıcılığı sineye mi çekecekler? Yok derlerse, Irak bir çekiÅŸme alanı. Sadr ne yapar?

Bu konuyu neden gündem yaptım? Sadr o sözleri söyledi ya da söylemedi, her iki durumda da temel bir zaafımızı deÅŸmeye yetiyor. Kasım Süleyman geçen yılki referandumdan hemen önce Talabani’nin bir oÄŸlunun korumasında Hewler’de en üst iki Kürt yöneticiyle görüştü. Qasimlo’nun katillerinden biri olduÄŸuna inanılan İranlı bir yetkilinin, Süleymaniye ve Hewler’in en üst iki yöneticisiyle resimlerini görmüştük. Saddam’ı yanaklarından öpenlerin resmi gözönünden gitmiyor. Biz, “yok” demeyi bilmiyoruz. Onun için de baÅŸarılı olamıyoruz.

Türkiye seçiminde Kürt sorunu

Kuzey’de de ezilmiÅŸlik psikolojisi öyle. Öyle olmasa “ateÅŸkes” kelimesi öyle anlamsız kullanılmazdı. Türk iktidarının Kürt kini, mezarları yıkma noktasına ulaÅŸmış. Bu ErdoÄŸan ÅŸimdi bile bir göz kırpsa, “ateÅŸkes” bahanesiyle çamura yatanlar çok olacaktır. Nerede onur? Kürt sorunu, onur sorunu da deÄŸil midir?

Seçimde Kürt sorununu en isabetli nasıl tanımlayayım diye kafa yorarken, bu örnek çarpıcı geldi bana: İstanbul’da “Gün Matbaacılık”ın ilkokul çocukları için “Zimanê kurdî” isimli kitabı basması, “terör propagandası ve teröre destekle” eÅŸdeÄŸer görülmüş. Matbaa çalışanları yargılanıyor. Dahası var.

Kürt çocuklarına “Kürtçe öğretmek”, “beyin yıkama” olarak isimlendirilmiÅŸ. Kürt dili için de, “sözde Kürt dili” ifadesi kullanılmış. Halbuki soykırım yasasında, “Bir halkın çocuklarına zorla baÅŸka dili öğretmek, onları asimile etmek, soykırım suçudur” denmektedir. Yani Kürt çocuklarına Türkçe öğretmek, insanlık suçudur.

Türk devleti, bu vahim gerçeği tersyüz etmiştir. Ama insanı daha çok acıtanı var; soykırım suçu bile artık sıradan bir olay gibi görülüyor. Otokratın kendini seçtirme çadır tiyatrosundayız, gerçeğimizin ne kadar bilincindeyiz?

Rudaw

 

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

eleven − two =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla