İlhami Sertkaya // Güney Kürdistan’da, devletleşme referandumu gündeme geldiğinde, ömrümde bu kadar heyecanlandığımı, çoşkulu olduğumu anımsamıyorum. Bu heyecan kadar, özlediğim manzarayı, beklediğim, göreceğine emin olduğum çoşkuyu yeterince göremediğimi de belirtmekle birlikte, ‘derin düşüncelere’ daldığımı da anımsamıyorum.
Bir amaca, hedefe ulaşmak için yapılan siyasetin insanı ‘şekillendirdiğini’ biliyoruz. Asırlardır egemenlik altında olan Kürdistani siyasetin, bu mazlum milletin özgürleşmesi, devletleşmesi için yapıldığını sanmış, inanmış, verilen emeklerin, yapılan fedekarlıkların, çekilen acıların, bu kutsal amaç uğruna dökülen kanların, kahramanlıkların, ödenen bedellerin ‘başka ne amacı olabilirdi’ diye tuhaf bir soruyu aklıma getiren tuhaf durum; devletleşme referandumuna karşı olan bazı tavırlar, söylemlerdir.
Anlaşıldıki; insanı ‘şekillendiren her siyaset’, bahsediğidiği ya da sanıldığı gibi, ülkenin özgürleşmesi ve bunun heyecanını değil, örgütünün, partisinin, ideolojisinin heyecanını esas almış. ‘Kürdistani’ bilinen bir partinin, örgütün kendisi ya da taraftarları, ‘devletleşme referandumu ile ilgili zayıf, sönük heyecanlı, ulusaldan ziyade partisel yaklaşımı, düşündürücüdür. ‘Ulusal bilinçten’, ulusal heyecanı yaratmadaki kırılma, partisel heyecanın öne çıkartılmış olmasının acı gerçeğine evrimiş olması düşündürücüdür. Ülke sevdasının, kişi ya da parti sevdasına dönüştürülmüş olması düşündürücüdür.
Kendi kaderini tayin etmesi gündeme gelmiş bütün milletlerin tarihine bakıldığından, oluşan heyecan, coşku, ulusal simgelerinin, ulusal bayraklarının altında tartışmasız milli duruşları, ulusal refleksleri, adeta ‘yeri- gögü titrettiklerini’ okuyor, görüyoruz. Böyle anlarda, engel olma girişimlerini, girişimcilerini adeta ‘boğarcasına’ oluşan o ulusal refkels, heyecan, hiç bir ‘ama-fakat’ gerekçelerini, ‘hata-eksik’ tartışmalarını, ön plana çıkarılmamış, böyle küçük hesapları taşıyanları da dinlememiştir.
Bizde ‘filozofsal kimi aydınları’! Okuduğumuzda, trajedik bir durum ile karşılaşıyoruz. Şu söylemlerina bakın;
-Barzanistan devleti
-Barzanistan bayrağı
-Barzani rantı, aşiret hanedanı, Barzani menfaati..
-Devletmeşmenin zamanı değilmiş..
-İkinci İsrail… (Ah ki Kürdistan İsrail kadar, israil seviyesinde, İsrail gibi olsaydı ah…)
Beyler, bayanlar; size hiç de hoşunuza gitmeyen bir söylemle belirteyim; binlerce şehidi olan, katliamalara uğrayan, savaşların hep ön cephelerinde bulunan Barzaniler ve aşireti, Kürtcülüğün asıl damarıdır. (Kürdcülük olmadan Kürdistan’ın kurulamayacağını anlamanız biraz zor.) Milletleşmede, devletlerin kurulmasında, hep böyle bir damar oluşmuştur. Hataları, eskikleri bilinclice ön plana çıkarıp devletleşmeye karşı kulanmanızın altında yatan sıkıntınızı anlıyoruz. Sandığınız gibi ‘enfal katliamlarından’ savrulup gelen başkan Barzani, ‘kendi çıkarını düşünseydi’, yaratılan olanaklarla yetinir, devletleşme gibi, etrafındaki bin bir puştluklarla girişeceği açık olan sıkıntılara, risklere girmezdi.
Beyler, bayanlar; siz, devletleşmeye karşı olduğunuz için, ve devletleşme bugün Barzani ismiyle simgeleştiği için bu ismi hedef alıyorsunuz. Bazani yerine Ali de, Veli de olsaydı, aynı tuhaf durumunuz olurdu, biliyoruz. Geniş zamanların teorik ‘bilgiçlik tasarlama’ durumunuzu, bu ‘dar zamanın somut, pratik’ sonuç alıcı gerçekliği, somut cevabını sizlere dayatarak sonlandıracağı için, niyetiniz ister-istemez netleşiyor, anlaşıyor. Sizin; ‘ulusal sıkıntı’ değil, ‘şapkalarınınızın düşeceği, kelliklerinizin görüneceği sıkıntıdır’.
Ulusal heyecanınız söndürülmüş. Kendinizi pembe teorilerle oyalamaya devam edin… ‘üzümü de yeseniz, baÄŸcıyı da dövseniz’ bu mazlum milletin ulusal heyecanını taşıyan sevdalıları karşısında, kısmen zaman kaybettirmekten baÅŸka, yapabileceÄŸiniz pek bir ÅŸey yoktur. Sizinki, lüks siyasetidir. ‘Goran’ böyle diyor, ‘Soran böyle düşünüyor’ , konjoktür falan.. geçin bunları… Harap edilmiÅŸ bir coÄŸrafyanın katliamlardan gelmiÅŸ, ve her an katliamlara uÄŸrayacak durumda olan mazlum milleti, bu uzun, acılı tarihini sonladırmak için devletini kurmak istiyor. Heyecanınız yoksa, sönmüş, söndürülmüşse, pembe söylemlerinizin ne hatırı ne de ‘tadı’, yoktur.
Trajikomik bir durumdasınız.
Bu trajedinin bir adı olmalı..