Ama söz konusu mektup ve Goran’lı yetkililerin daha sonra yaptığı açıklamalar, kendi tabanlarına boş yere bir kavga ettirdiklerini ortaya koydu. Çünkü açıkça, başkanlık yasasını değiştiremediklerinden dolayı yenilgilerini itiraf etmiş oldular. (İşin aslı Goran, yasadan çok Kürdistan Bölgesi Başkanı’nın görevinden alınmasını amaçlıyordu.)
Goran, şimdi başkanlık seçimleri gündeme gelmişken, eski yasaya göre halkın doğrudan Kürdistan Bölgesi’nin gelecek başkanını seçsin istiyor. Hatta parti olarak aday bile göstereceklerini ifade ediyorlar.
Doğrusu bu tür açıklamalar Goran’ın daha sonra atmayı planladığı adımları örtmek için yapılıyor. O adımların bazı emareleri şimdiden ortaya çıkmaya başladı bile.
Goran ne parlamentonun aktifleştirilmesini istiyor ne de referandumun yapılmasını. Şimdilerde üzerinde çalıştıkları şey, referandumun önemini düşürmek ve bu sürecin ulusal değil şahsi olduğunu lanse etmeye çalışmak.
Açıktan “Hayır” diyen Goran, referandumun tümden yapılmaması için planlar yapıyor. Başta Süleymaniye olmak üzere KYB ile kendi bölgelerinde sandıkların kurulmasını engellemek için bu işi planlıyorlar.
Goran’ın KYB üzerinden yapmak istediği operasyon başarılı olursa, Kürdistan referandumdan önce zor bir iç savaş dönemine girmiş olacak. Nasılsa Goran’ın kaybedecek hiçbir şeyi yok. (Goran’ın uluslararası denklemlerde yeraltı kaynakları üzerine sürdürdüğü büyük iddia, Rus Petrol Şirketi Rosneft ile yapılan anlaşmayla son buldu). Goran şimdi sadece KYB tarafından yutulmasını önlemeye çalışıyor. Bu uğruda son nefesine kadar Barzani’ye karşı rekabet edip KYB’yi bölmeye çalışacak. Ancak bu kez KYB’nin içişlerine karışmak ve dengesini bozmak, kanlı olacak. Goran’ın KYB’den ayrılışı gibi olmayacak.
“Evet” veya “Hayır” ile Barzani kazanacak
Ben KDP’nin yerinde olsaydım, Yusuf Muhammed’in Yüksek Seçim Komisyonu mektubu iddiasından sonra kendisini Erbil’e çağırarak Parlamento Başkanlığı’na davet ederdim. Çünkü artık ne Mesud Bey başkanlık için aday olacak ne de Goran başkanlık sistemini değiştirmekte ısrar edecek.
Karşındaki yenilgiyi itiraf ettiğine göre senin de bir adım öne gelmen lazım. Geriye referandum ve seçim tarihlerinin farklı tarihlerde belirlenmesi kalır.
Mesud Bey, bağımsızlık referandumu tarihini belirleyerek Kürdistan halkının kurtuluş hareketinin önderlik tarihinde son görevini yerine getirdi. Şimdi bu belirleyici karar, Kürdistan halkının önünde ve sonucu ortaya çıkacak. Eğer evet çıkarsa (ki kesinlikle evet olacak) artık bağımsız Kürdistan gerçek olacak. Hayır çıkması ise milletin esareti kabullendiği anlamına gelecek ve hiç kimsenin mücadele vermesine gerek kalmayacak.
Bazıları referandum sonucunun bağımsızlığın ilan edilmesine yönelik olmadığı üzerine iddiaya giriyor! Veya onların eliyle olmadığı için bu süreci akamete uğratmak için ellerinden gelini yapıyorlar. Öyleyse eğer, siz de birleşin. Millet “Evet” derse ve Barzani de bunu Bağdat’a ve başka yerlere karşı bir baskı kartı olarak kullanırsa, o kartı elinden alın ve milleti aldattığı söyleyin. Herkesin sizi baş tacı yapması için, milletin oyunu kurucusu olun ve bağımsız Kürdistan’ı ilan edin. Ama acı gerçek şu ki başımıza gelenler başkasının değil kendi düşüncelerimizin ürünü.
İran’ın 11 Eylül’ü
Geçtiğimiz günlerde Tahran’da yaşanan şiddet eylemleri ciddi şüpheler taşıyor. Hiç kimse Ortadoğu’daki radikal dini ve mezhepsel grupların en büyük destekçisi ve kurucusunun kendisinin kurban olduğuna kolay kolay inanamaz.
Bu tıpkı Amerika’daki 11 Eylül olayına karşı duyulan şüphe gibi. Aynı şey Tahran’daki eylemler için de geçerli. Asıl mesel şu: İran’ın da uluslararası terörün kurbanı olduğu ispatlamak. Ama neden IŞİD en güçlü olduğu ve her tarafa saldırdığı dönemde İran’a saldırmadı? IŞİD, şimdi yok olmaya doğru giderken neden İran’a saldırıyor? Neden şu ana kadar sözde en büyük düşmanları olan İran’a karşı bir tek eylem bile yapmadı? IŞİD neden şimdiye kadar yapmadığı şeyi yaparak Farsça bir açıklama yayımladı?
IŞİD adına düzenlenen ve bir senaryoya benzeyen saldırının arkasında birtakım şeyler yatıyor. Birincisi, Hameney’in, cumhurbaşkanı olan Ruhani’ye karşı yumuşak veya sert bir darbe yapmasıdır. Bununla birlikte Kürtler yeniden terörizmin dinamosu olarak tanıtılıyor, Suudi suçlanıyor ve kendisini kurban seçiyorlar.