Haşim Ural / Celal ÇAYIR M. Cengiz YILDIZ İsmail GÖNENÇ
İSİMLİ KİŞİLERDEN KOPYALADIM. İSLAMİ KAYNAKLARDAN DA YARARLANILMIŞ BİR YAZI, BAZI BİLGİLERİN DOĞRULUĞUNA KENDİM DE BAKTIM. UMARIM FAYDALI OLUR.
NOT: BAZI YERLERDE YAZIYA EKLEME YAPACAĞIM.
Harrânîler Ve şemsîlerin inançları Ve ibadet Mekânları
Mezopotamya bölgesinde yaşayan toplulukların çoğu, geçimlerini tarım yoluyla sağlıyorlardı ve bu verimli topraklardan ürün alabilmek için Güneş ve suyun önemi büyüktü. Bu bölgede yaşayan toplulukların inançlarında yer alan Güneş, Ay, yıldız, su kültlerinin oluşmasında, içinde yaşadıkları coğrafî ve sosyal şartların etkili olduğunu söyleyebiliriz.
MEZOPOTAMYA DENEN YER, DİCLE VE FIRAT ARASINDAKİ TOPRAKLARIN BASRA KÖRFEZİNE KADAR OLAN KISMI DEMEKTİR. BU BÖLGENİN İLK SAHİPLERİ OLARAK HİNT – SAMİ KARIŞIMI OBEYD VE HALAF KÜLTÜRLERİ OLDUĞU DÜŞÜNÜLMEKTEDİR. SONRASINDA SÜMERLER – AKADLAR – BABİLLİLER – ASURLULAR GELMEKTEDİR. DIŞARIDAN GELEN KAVİMLER ARASINDA İSE ELAMLILAR – MİTANNİLER – PERSLER – ROMALILARI SAYABİLİRİZ. BUNLARIN DIŞINDA UFAKLI BÜYÜKLÜ BİR ÇOK TOPLULUĞA DA EV SAHİPLİĞİ YAPMIŞTIR.
Harran ve civarında yaşayan toplumların Güneş ve diğer gezegenlere tapmalarının yanında su tanrıçaları ve su ayinlerinin önemli bir yere sahip olduğunu görmekteyiz. Bu durum, bölgedeki insanlar için güneşin ve suyun önemini ortaya koyması bakımından önemlidir.
İlkel olsun medeni olsun, çoğu insan sıkıntılarını dua ve adaklar yoluyla tanrılara, ruhlara veya kutsal kabul ettiği her ne ise ona karşı birtakım ritüellerle yöneltir. Bu davranış tarzı, evrensellik arz eder. Kutsallık atfedilen bir varlığa inanma, ona saygı gösterme ve birtakım şekillerle ona ibadet etme, insanda doğuştan gelen özelliklerdir.
Yıldızlara–gezegenlere tapınma Harran, Yemen ve Irak’ın yukarı kesimlerinde mevcuttu. Güney Arabistan’da Ay, Güneş Ve Zühre yıldızından oluşan üçlü tanrılar sistemi mevcuttu. Burada Ay, baba tanrı; güneş ana tanrıça; Zühre de oğul tanrı sayılıyordu.
YEMEN BÖLGESİNDE BU KÜLTLERİN OLDUĞUNU ŞİMDİYE KADAR HİÇ OKUMADIM. AMA NEDENSE İSLAMİ YAZARLAR BU KÜLTÜ ARABİSTANIN EN ALTTA OLAN KISMA DA EKLERLER. MUHTEMELEN DİN ÜZERİNDEN YAPILAN BİR OYNAMADIR.
AY, İNSAN GÖZÜYLE BAKILINCA DAHA BÜYÜK OLDUĞU İÇİN BABA FİGÜRÜ İLE MANEVİLEŞTİRİLMİŞTİR, GÜNEŞ DAHA KÜÇÜK GÖZÜKTÜĞÜ İÇİN KADIN SİMGESİ İLE AVATARLAŞTIRILMIŞTIR. BU DA BİZE ATAERKİL BİR YAPIYI İŞARET ETMEKTEDİR.
YILDIZLARI İSE BU İKİLİNİN ÇOCUKLARI OLDUKLARI DÜŞÜNÜLMÜŞTÜR.
SÜMERLERDE 7 LİLER VE 50 LİLER ŞEKLİNDE TANRI BETİMLEMESİ DE BURADAN DOĞMAKTADIR. EN BAŞTA ” AN ” ADINDA BİR ERKEK FİGÜRÜ ( DAĞ İLE SİMGELEŞİR ) VE ” Kİ ” ADLI ANA TANRIÇA ( YERYÜZÜ ) FİGÜRÜ VARDIR. ONLARIN OĞLU İSE ” LİL ” YANİ BİLİNDİĞİ İSMİYLE ” ENLİL ” DOĞAR. YER VE GÖĞÜ AYIRIR. KENDİSİ DE İÇİNDE YAŞAYAN CANLILARI VE MADDELERİ TEMSİL EDER. ENLİL DÜZENİ SAĞLAMAK İÇİN ” ENKİ ” Yİ YARATIR. TEVHİD DİNLERİNDE BAAL DİYE TANIDIĞIMIZ FİGÜRDÜR.
GÖKTEN DÜŞEN YAĞMURLARI SPERM ( ERKEK ), TOPRAĞI İSE DOĞURUP YİYECEK VERDİĞİ İÇİN KADIN OLARAK GÖRMÜŞLER. ARASINDA OLAN HERŞEYE DE OĞUL KAVRAMINI VERMİŞLERDİR.
BİZ İNSANI SUDAN YARATTIK SÖZÜ DE BU KONUYLA ALAKALIDIR.
An (Anu) Sümerler An, Akadlar Anu şeklin de isim vermişlerdir. An gökyüzü anlamına gelmekteydi. An, ilk hareketin oluşmasını sağlayan tanrı olarak kabul edilmiştir. …
Enlil (Nunamnir)
Enki (Ea)
Ninhursag (Nintu)
Nanna-Sin (Sin)
Utu (Şamaş)
İnanna (İştar)
Bu üç gök cisminin oluşturduğu tanrılar sisteminin Bâbil kaynaklı olduğu bilinmektedir.
İnandıkları tanrılarını sembol eden heykellerin önünde, çeşitli zamanlarda tapınma, bayram ve merasim törenleri düzenlemek ve tanrıları için kurbanlar adamak ve kesmek, Harranlılar’ın önemli ibadetlerini oluşturuyordu. Ayrıca onlar için sihir, büyü ve astrolojinin ibadetler kadar önemli olduğunu görmekteyiz.
PAGANLIĞI, HER ŞEYDE OLDUĞU GİBİ EVRELERE AYIRMAK MÜMKÜNDÜR. İLK ÇAĞLARDA OLGUNUN DİREK KENDİSİNE TAPINIM OLURDU. HERHANGİ BİR HEYKEL YA DA İNSANİLEŞTİRME SÖZ KONUSU DEĞİLDİ. İNANÇ YAYILDIKÇA EVRİLMELERE UĞRADI. ÖNCE SEMBOLLER OLUŞTURULDU. SEMBOLE DİREK TAPINIM YOKTU. SONRA HEYKELLER ÜZERİNDEN TANRI DEDİKLERİ OLGULARI TAPINIM BAŞLADI. SONRASINDA İSE BU HEYKELLER KÜÇÜK TANRILARA DÖNÜŞTÜRÜLÜP ARACI OLARAK DÜŞÜNÜLDÜ. YANİ İLK PAGANLIK FELSEFESİ İLE PUTPERESTLİK BENZER ANCAK TEMELDEN AYRILIRLAR.
PAGANLARIN İBADETLERİ TANRILARI ” TAKLİT ” ETME ŞEKLİNDE YAPILIRDI. MİTOLOJİK HİKAYELER OLUŞTURULDUKTAN SONRA İNSANLAR TANRILARI TAKLİT ETMİŞLERDİR. SUNU YAKMAK ( KURBAN KESMEK ) İNSANİ TANRILARIN DOYURULMASI VE BÖYLELİKLE KENDİLERİNE ZARAR VERMELERİNİ ENGELLEMEK ÜZERİNE KURULUDUR. BU ARADA SUNU YAKMAK NEDİRİ TEVRATTAN ÖĞRENEBİLİRİZ. BU BİRAZ DETAYLI OLDUĞU İÇİN BURADA DEĞİNMEYECEĞİM.
NAMAZ ŞEKLİNDE BİR RİTÜELİ İSE FAZLA GÖREMEYİZ. GÜNÜN, HAFTANIN, AYIN, YILIN BELLİ ZAMANLARINDA TAPINAKLAR DA DUA OLARAK KARŞIMIZA ÇIKMAKTADIR. NAMAZ RİTUELİ TEVRATTA VE İNCİL DE YOKTUR. EN BELİRGİN HALİ MÖ 1000 – 500 ARASINA KONAN ZERDÜŞTLÜK İLE TARİHİN SAYFALARINA GİRMİŞTİR.
Bîrûnî, Harrâniler’in Güney Kutbunu kıble edindiklerini, yıldızlara taptıklarını, “Belit”(Venüs), Mars, Satürn, Merkuri, Hermes, Güneş ve Ay heykellerini diktiklerini dile getirir. Tanrılara kurban ve adaklar sunmak, tanrıları sembolize eden heykellerin önünde tapınma törenleri tertip etmek ve bu tanrılar adına yılın belli zamanlarında bayram ve merasimler düzenlemek, belli başlı inanç sistemlerini oluşturuyordu. Büyü, sihir ve astroloji, Harrânîler’in ibadetlerinde büyük bir öneme sahipti.
KIBLE HALEN BİR ÇOK DİNDE GÜNEYDİR. MÜSLÜMANLAR KABEYİ YÖNELMEK İÇİN GÜNEYE DÖNERLER.
BÜYÜ – SİHİR VE ASTROLOJİ KONUSU İNSANLARIN YAŞAMLARINDA KARŞILAŞTIKLARI VE ANLAM VEREMEDİKLERİ OLAYLARA DAYANIR. AYRICA BÜYÜ VE SİHİR İNSAN YÖNETİMİNDE İNANDIRICILIKLA ALAKALIDIR. İKNA YÖNTEMİ OLARAK DÜŞÜNMEK GEREKİR. BUNUN ÖRNEKLERİNİ MUCİZE BAŞLIĞI ADI ALTINDA İNCELEMEK EN DOĞRUSU OLACAKTIR.
ESKİ TOPLUMLARDA ASTROLOJİ OLDUKÇA İLERLEMİŞ VAZİYETTEDİR. BU DA OLDUKÇA KABUL EDİLEBİLİR BİR DURUMDUR. İNSANLAR GÖKTEKİ CİSİMLERİ TANRILARI OLARAK KABUL ETMİŞLER, BU NEDENLE ONLARI İNCELEMİŞLERDİR. AYRICA TANRILAR BİZİ İZLİYOR KAVRAMINI DA BU FELSEFEDEN OLUŞMUŞTUR. HER DAİM GÖKYÜZÜNDE BİR NESNE VARDIR. GÜNDÜZLERİ GÜNEŞ ONLARI İZLERKEN, GECE, AY VE YILDIZLAR ONLARI TAKİP ETMEKTEDİR. O YÜZDEN TANRILAR HERŞEYİ BİLİR VE ONLARDAN HABERSİZ BİR İŞ YAPILAMAZDI.
Harran’daki ay tanrısı Sin, Mezopotamya’nın yıldız ve gezegen kültüne dayalı tanrıların başında yüce ulûhiyeti temsil etmekteydi. Harran’da yapılan kazılarda elde edilen yazmalardan anlaşıldığına göre, Harranlılar tarafından Venüs gezegenini temsil eden tanrıça İştar, Sin’in kızı, Güneş tanrısı Şamas ise oğlu olarak kabul ediliyordu. Harran’da görülen böyle bir tanrı düşüncesi, Eski Yunan, Mısır ve Ortadoğu’da görülen yüce tanrı ve onun ailesi düşüncesi ile paralellik göstermektedir.
AİLE PANTEONU BİR ÇOK KÜLTÜRDE MEVCUTTUR. TANRILAR MİTOLOJİYLE İNSANİLEŞTİRİLMİŞ, TIPKI İNSAN GİBİ DAVRANMAYA BAŞLAMIŞLARDI. EVLİLİKLER, ÇOCUKLAR, KAVGALAR, ORTAKLIK KURMALAR BU YÜZDEN BAŞLAMIŞTIR. TEVRATTA DA BUNUN KARŞILIĞINI GÖRMEKTEYİZ. VE SIKÇA ARANIZDA YAŞAYAN TANRIYIM BETİMLEMESİ BUNA ÖRNEK VERİLEBİLİR. KURANDA İSE SİZE ŞAH DAMARINIZDAN YAKINIM TASVİRİ BU FELSEFEYE BAĞLANABİLİR.
İNSANLAR, KENDİLERİNDEN UZAKTA OLAN TANRILARI, YANLARINA GETİREBİLMEK VE ÖZÜMSEMEK İÇİN ONLARIN İSİMLERİNİ BİLE ALMIŞLARDIR.
NARAM-SİN
ADAD-NİNARİ
GİBİ.
BABİL KRAL LİSTESİNİ İNCELEDİĞİMİZ DE BİR ÇOK KRAL
SİN İSMİNİ KULLANMIŞTIR.
PAGANİZM DE HER KABİLENİN KENDİSİNE AİT BİR TANRISI MEVCUTTUR. KABİLE LİDERLERİ DE TANRININ İSMİNİ KULLANMIŞLARDIR. TEVRATTA VE ZERDÜŞLERDE BU OLGUYU DAHA BELİRGİN BİR ŞEKİLDE GÖREBİLİRİZ. YEHOVA YAHUDİLERİN, AHURAMAZDA PERSLİLERİN TANRISIDIR.
PAGANLARDA İSE
SÜMERLERDE BAŞ TANRI; ANU
BABİLLİLERDE; MARDUK
ASURLULARDA; AŞŞUR
MISIRLILAR DA; RA
GİBİ GİBİ
Ay, Güneş ve Zührenin dışında daha başka yıldızların da bu bölgede kutsal sayıldığı görülmektedir. Güneşe tapanlar, güneşi temsil eden putun bulunduğu tapınakta güneşin doğuşu, zevali ve batışı sırasında günde üç vakit dua ederlerdi.
Güneşin kutsal kabul edilmesinin ve güneşe tapılmasının, Cahiliye Dönemi inançları arasında önemli bir yere sahip olduğu bilinmektedir. Hatta İslâm’dan önce, Abdüşşems (Güneşin kulu), yaygın olarak kullanılan isimler arasındaydı. Abdüşşems adı Sebeliler’de olduğu gibi, Kureyş kabilesi arasında da kullanılıyordu.
Edessa (Urfa), Hıristiyanlığa geçtiği dönemlerde Harran’da Sin, Ay ve diğer gezegenlere inanç devam ediyordu. Dördüncü yüzyılda Harran’ın henüz Hıristiyanlığa geçmediğini anlatan Aziz Efraim, olayı şu şekilde ifade edilmektedir:
Senin suların acı ve çocukların kaba. Ey Harran, Haç’la kendini tatlılaştır… Ey Harran, benim hazinem, ünlü ve güzel Edessa, sana komşu. Ey kız, dünyanın tuzu olan annen gibi ol ve onun öğretisiyle zihninin sertliğini yumuşat… Sen ey Harran, pissin. Bak, aynan güzel ve saf. Önünde duran o kutsanmış şehirle kendini süsle.
Aziz Efraim ve diğerleri tarafından, halkın arasında yaygın olan Güneş ve yıldızlara tapılması sapkın bir inanç olarak kabul edilmiş ve yaygın olan bu inançlara karşı şiddet ve saldırı ile karşılık verilmiştir.
Harran’da tapınakların içinde yapılan ayinlerin yanında bir de tapınağın dışında derin bir kuyu açılıp, yılda iki kez orada su ayinlerinin yapıldığından bahsedilir. Başka bir kaynakta ise, su ayinlerinin bir gölde yapıldığı belirtilmektedir. Gölün ortasında bulunan tanrıçaya doğru inananların yüzdükleri ve dinsel ayinlerini gerçekleştirdikleri bir de sunak yer almaktadır.
SUNAK AYİNLERİ PAGANLARIN BAŞLICA İBADETLERİDİR. BU SUNAKLARDA TANRILARA SADECE HAYVAN DEĞİL, YİYECEK VE İÇECEK SUNULURDU. TANRI KABÜLLERİ TIPKI İNSANLAR GİBİ OLDUĞU İÇİN, ONLARINDA ACIKTIĞINI DÜŞÜNÜRLERDİ. YİYECEKLERİN BİR KISMI TANRIYA SUNULURKEN, BİR KISMI TAPINAĞIN İŞLERİNİN DEVAMI İÇİN DİN GÖREVLİLERİNE VERİLİRDİ. SUNU ADAMAK YAKMAK İŞLEMİ İLE OLURDU.
TEVRATIN BAZI BÖLÜMLERİN DE BU KONU AYRINTIYLA VERİLİR. ANCAK BAZEN TANRI ÇOK SİNİRLENDİĞİNDE SUNAK YAPMANIN BİR DEĞERİ OLMADIĞINI, ÖNEMLİ OLANIN KURALLARA UYUP TANRIYA İNANILMASI GEREKTİĞİNİ DE SÖYLER.
SU KAVRAMI, HAYATIN KAYNAĞI OLARAK GÖRÜLDÜĞÜ İÇİN KUTSALLAŞMIŞTIR.
Edessa’nın (Urfa) krallık döneminde, kendi halkının yanında, Harran ve Hierapolis’teki komşularının da gezegenlere taptıkları bilinmektedir.
PAGANLAR KENDİ TANRILARINI EN TEPEYE KOYMALARINA RAĞMEN, DİĞER KABİLELERİN TANRISINI DA RET ETMEZLERDİ. ONLARA DA SUNAK ADARLARDI. ZATEN HEMEN HEMEN HERKESİN ALT TANRILARI AYNIYDI.
YAĞMUR TANRISI – RÜZGAR TANRISI – TOPRAK TANRISI VS VS VS
Tempo dergisinde yer alan bir haberde, Yahudilerin, Harran’da kuyu başında ayin yaptıklarından bahseder. Yahudiler, Harran’ın 1 kilometre uzağında bulunan bu kuyunun ‘Yakup’un kuyusu’ olduğunu ve kendi köklerinin de bu kentte olduğuna inanmaktadırlar. Bugün, Harran kentinin bir kilometre uzaklığında bulunan ve halk tarafından “Yakup’un kuyusu” olarak adlandırılan kuyunun, Yahudiler açısından önemli bir yeri vardır. Elde edilen kasette, Yahudi din adamı tarafından gerçekleştirilen ayine 12 İsraillinin katıldığı yer Edessa şehrinin merkez yerinde yer alan büyük sunağın varlığının Hıristiyanlığın kabul edilişinden sonra bir müddet daha devam ettiği bilinmektedir. Ayrıca, Edessa’nın güney tepelerinde yer alan Nafşatha Manastırı’nda veya kule mezarlarda putperest sunağı bulunmaktaydı. Edessa surlarının dışında Kefar Şelem (Put Köyü), Kefar Nabu (Nabu’nun Köyü) gibi putperestlikle ilgili isimlerin altıncı yüzyıla kadar kullanıldığını, hatta bunlardan sanem mağara (Put Mağara)isminin günümüze kadar devam ettiğini görmekteyiz.
BU NOKTADA PAGANLIKTA MABED İNANCININ NE DEMEK OLDUĞUNU SÖYLEMEM GEREKİYOR. PAGANLAR TANRILARI OLUŞTURDUĞUNDA ONLARIN BİR YERLERDE YAŞAMASI GEREKTİĞİNE KARAR VERDİLER.
BÜYÜK DAĞLAR ( SÜMER BAŞ TANRILARI ANU VE ENLİL )
BULUTLAR ( ZEUS )
GEZEGENLER ( MARDUK – SİN )
YER ALTI ( HADES – ERİŞKİGAL ( inannanın kız kardeşi )
OKYANUSLAR (POSEİDON )
GÖKLER ( ALLAH )
ANCAK BURALAR KENDİLERİNİN ULAŞMALARI İMKANSIZ YERLERDİ. KENDİLERİNDEN UZAKTA OLAN TANRILARINI YANLARINA, İÇLERİNE ÇEKMEK İSTEDİLER. ONLAR ADINA TAPINAKLAR YAPMAYA KARAR VERDİLER. BÖYLELİKLE HER İSTEDİKLERİNDE TANRILARINA YAKARABİLECEKLERDİ. SÜMER TAPINAKLARINA BAKTIĞIMIZDA ŞEKLİNİN DAĞA BENZEDİĞİNİ GÖREBİLİRİZ. BAŞ TANRILARINI ARARAT DAĞLARINDA DÜŞÜNEN PAGANLARIN BU BENZETMEYİ YAPMASI GAYET MANTIKLI BİR DURUMDUR.
AYRICA BU TAPINAKLAR KENDİ TANRILARININ EVLERİ OLMASI İLE KABİLELERİNİ DE SİMGELEMEKTEDİR. ANCAK HER KAYBEDİLEN SAVAŞTAN SONRA, KAZANAN TARAF ESKİ MABEDİ YIKIP, KENDİ TANRISINA AİT BİR MABED YAPMIŞTIR. BU NEDENLE ARKEOLOJİK KAZILARDA BİR ÇOK KÜLTÜRE AİT İZLER BULUNMAKTADIR.
Ali Dougan Yildirim
Celal ÇAYIR
M. Cengiz YILDIZ
İsmail GÖNENÇ
İSİMLİ KİŞİLERDEN KOPYALADIM. İSLAMİ KAYNAKLARDAN DA YARARLANILMIŞ BİR YAZI, BAZI BİLGİLERİN DOĞRULUĞUNA KENDİM DE BAKTIM. UMARIM FAYDALI OLUR.
NOT: BAZI YERLERDE YAZIYA EKLEME YAPACAĞIM.
Harrânîler Ve şemsîlerin inançları Ve ibadet Mekânları
Mezopotamya bölgesinde yaşayan toplulukların çoğu, geçimlerini tarım yoluyla sağlıyorlardı ve bu verimli topraklardan ürün alabilmek için Güneş ve suyun önemi büyüktü. Bu bölgede yaşayan toplulukların inançlarında yer alan Güneş, Ay, yıldız, su kültlerinin oluşmasında, içinde yaşadıkları coğrafî ve sosyal şartların etkili olduğunu söyleyebiliriz.
MEZOPOTAMYA DENEN YER, DİCLE VE FIRAT ARASINDAKİ TOPRAKLARIN BASRA KÖRFEZİNE KADAR OLAN KISMI DEMEKTİR. BU BÖLGENİN İLK SAHİPLERİ OLARAK HİNT – SAMİ KARIŞIMI OBEYD VE HALAF KÜLTÜRLERİ OLDUĞU DÜŞÜNÜLMEKTEDİR. SONRASINDA SÜMERLER – AKADLAR – BABİLLİLER – ASURLULAR GELMEKTEDİR. DIŞARIDAN GELEN KAVİMLER ARASINDA İSE ELAMLILAR – MİTANNİLER – PERSLER – ROMALILARI SAYABİLİRİZ. BUNLARIN DIŞINDA UFAKLI BÜYÜKLÜ BİR ÇOK TOPLULUĞA DA EV SAHİPLİĞİ YAPMIŞTIR.
Harran ve civarında yaşayan toplumların Güneş ve diğer gezegenlere tapmalarının yanında su tanrıçaları ve su ayinlerinin önemli bir yere sahip olduğunu görmekteyiz. Bu durum, bölgedeki insanlar için güneşin ve suyun önemini ortaya koyması bakımından önemlidir.
İlkel olsun medeni olsun, çoğu insan sıkıntılarını dua ve adaklar yoluyla tanrılara, ruhlara veya kutsal kabul ettiği her ne ise ona karşı birtakım ritüellerle yöneltir. Bu davranış tarzı, evrensellik arz eder. Kutsallık atfedilen bir varlığa inanma, ona saygı gösterme ve birtakım şekillerle ona ibadet etme, insanda doğuştan gelen özelliklerdir.
Yıldızlara–gezegenlere tapınma Harran, Yemen ve Irak’ın yukarı kesimlerinde mevcuttu. Güney Arabistan’da Ay, Güneş Ve Zühre yıldızından oluşan üçlü tanrılar sistemi mevcuttu. Burada Ay, baba tanrı; güneş ana tanrıça; Zühre de oğul tanrı sayılıyordu.
YEMEN BÖLGESİNDE BU KÜLTLERİN OLDUĞUNU ŞİMDİYE KADAR HİÇ OKUMADIM. AMA NEDENSE İSLAMİ YAZARLAR BU KÜLTÜ ARABİSTANIN EN ALTTA OLAN KISMA DA EKLERLER. MUHTEMELEN DİN ÜZERİNDEN YAPILAN BİR OYNAMADIR.
AY, İNSAN GÖZÜYLE BAKILINCA DAHA BÜYÜK OLDUĞU İÇİN BABA FİGÜRÜ İLE MANEVİLEŞTİRİLMİŞTİR, GÜNEŞ DAHA KÜÇÜK GÖZÜKTÜĞÜ İÇİN KADIN SİMGESİ İLE AVATARLAŞTIRILMIŞTIR. BU DA BİZE ATAERKİL BİR YAPIYI İŞARET ETMEKTEDİR.
YILDIZLARI İSE BU İKİLİNİN ÇOCUKLARI OLDUKLARI DÜŞÜNÜLMÜŞTÜR.
SÜMERLERDE 7 LİLER VE 50 LİLER ŞEKLİNDE TANRI BETİMLEMESİ DE BURADAN DOĞMAKTADIR. EN BAŞTA ” AN ” ADINDA BİR ERKEK FİGÜRÜ ( DAĞ İLE SİMGELEŞİR ) VE ” Kİ ” ADLI ANA TANRIÇA ( YERYÜZÜ ) FİGÜRÜ VARDIR. ONLARIN OĞLU İSE ” LİL ” YANİ BİLİNDİĞİ İSMİYLE ” ENLİL ” DOĞAR. YER VE GÖĞÜ AYIRIR. KENDİSİ DE İÇİNDE YAŞAYAN CANLILARI VE MADDELERİ TEMSİL EDER. ENLİL DÜZENİ SAĞLAMAK İÇİN ” ENKİ ” Yİ YARATIR. TEVHİD DİNLERİNDE BAAL DİYE TANIDIĞIMIZ FİGÜRDÜR.
GÖKTEN DÜŞEN YAĞMURLARI SPERM ( ERKEK ), TOPRAĞI İSE DOĞURUP YİYECEK VERDİĞİ İÇİN KADIN OLARAK GÖRMÜŞLER. ARASINDA OLAN HERŞEYE DE OĞUL KAVRAMINI VERMİŞLERDİR.
BİZ İNSANI SUDAN YARATTIK SÖZÜ DE BU KONUYLA ALAKALIDIR.
An (Anu) Sümerler An, Akadlar Anu şeklin de isim vermişlerdir. An gökyüzü anlamına gelmekteydi. An, ilk hareketin oluşmasını sağlayan tanrı olarak kabul edilmiştir. …
Enlil (Nunamnir)
Enki (Ea)
Ninhursag (Nintu)
Nanna-Sin (Sin)
Utu (Şamaş)
İnanna (İştar)
Bu üç gök cisminin oluşturduğu tanrılar sisteminin Bâbil kaynaklı olduğu bilinmektedir.
İnandıkları tanrılarını sembol eden heykellerin önünde, çeşitli zamanlarda tapınma, bayram ve merasim törenleri düzenlemek ve tanrıları için kurbanlar adamak ve kesmek, Harranlılar’ın önemli ibadetlerini oluşturuyordu. Ayrıca onlar için sihir, büyü ve astrolojinin ibadetler kadar önemli olduğunu görmekteyiz.
PAGANLIĞI, HER ŞEYDE OLDUĞU GİBİ EVRELERE AYIRMAK MÜMKÜNDÜR. İLK ÇAĞLARDA OLGUNUN DİREK KENDİSİNE TAPINIM OLURDU. HERHANGİ BİR HEYKEL YA DA İNSANİLEŞTİRME SÖZ KONUSU DEĞİLDİ. İNANÇ YAYILDIKÇA EVRİLMELERE UĞRADI. ÖNCE SEMBOLLER OLUŞTURULDU. SEMBOLE DİREK TAPINIM YOKTU. SONRA HEYKELLER ÜZERİNDEN TANRI DEDİKLERİ OLGULARI TAPINIM BAŞLADI. SONRASINDA İSE BU HEYKELLER KÜÇÜK TANRILARA DÖNÜŞTÜRÜLÜP ARACI OLARAK DÜŞÜNÜLDÜ. YANİ İLK PAGANLIK FELSEFESİ İLE PUTPERESTLİK BENZER ANCAK TEMELDEN AYRILIRLAR.
PAGANLARIN İBADETLERİ TANRILARI ” TAKLİT ” ETME ŞEKLİNDE YAPILIRDI. MİTOLOJİK HİKAYELER OLUŞTURULDUKTAN SONRA İNSANLAR TANRILARI TAKLİT ETMİŞLERDİR. SUNU YAKMAK ( KURBAN KESMEK ) İNSANİ TANRILARIN DOYURULMASI VE BÖYLELİKLE KENDİLERİNE ZARAR VERMELERİNİ ENGELLEMEK ÜZERİNE KURULUDUR. BU ARADA SUNU YAKMAK NEDİRİ TEVRATTAN ÖĞRENEBİLİRİZ. BU BİRAZ DETAYLI OLDUĞU İÇİN BURADA DEĞİNMEYECEĞİM.
NAMAZ ŞEKLİNDE BİR RİTÜELİ İSE FAZLA GÖREMEYİZ. GÜNÜN, HAFTANIN, AYIN, YILIN BELLİ ZAMANLARINDA TAPINAKLAR DA DUA OLARAK KARŞIMIZA ÇIKMAKTADIR. NAMAZ RİTUELİ TEVRATTA VE İNCİL DE YOKTUR. EN BELİRGİN HALİ MÖ 1000 – 500 ARASINA KONAN ZERDÜŞTLÜK İLE TARİHİN SAYFALARINA GİRMİŞTİR.
Bîrûnî, Harrâniler’in Güney Kutbunu kıble edindiklerini, yıldızlara taptıklarını, “Belit”(Venüs), Mars, Satürn, Merkuri, Hermes, Güneş ve Ay heykellerini diktiklerini dile getirir. Tanrılara kurban ve adaklar sunmak, tanrıları sembolize eden heykellerin önünde tapınma törenleri tertip etmek ve bu tanrılar adına yılın belli zamanlarında bayram ve merasimler düzenlemek, belli başlı inanç sistemlerini oluşturuyordu. Büyü, sihir ve astroloji, Harrânîler’in ibadetlerinde büyük bir öneme sahipti.
KIBLE HALEN BİR ÇOK DİNDE GÜNEYDİR. MÜSLÜMANLAR KABEYİ YÖNELMEK İÇİN GÜNEYE DÖNERLER.
BÜYÜ – SİHİR VE ASTROLOJİ KONUSU İNSANLARIN YAŞAMLARINDA KARŞILAŞTIKLARI VE ANLAM VEREMEDİKLERİ OLAYLARA DAYANIR. AYRICA BÜYÜ VE SİHİR İNSAN YÖNETİMİNDE İNANDIRICILIKLA ALAKALIDIR. İKNA YÖNTEMİ OLARAK DÜŞÜNMEK GEREKİR. BUNUN ÖRNEKLERİNİ MUCİZE BAŞLIĞI ADI ALTINDA İNCELEMEK EN DOĞRUSU OLACAKTIR.
ESKİ TOPLUMLARDA ASTROLOJİ OLDUKÇA İLERLEMİŞ VAZİYETTEDİR. BU DA OLDUKÇA KABUL EDİLEBİLİR BİR DURUMDUR. İNSANLAR GÖKTEKİ CİSİMLERİ TANRILARI OLARAK KABUL ETMİŞLER, BU NEDENLE ONLARI İNCELEMİŞLERDİR. AYRICA TANRILAR BİZİ İZLİYOR KAVRAMINI DA BU FELSEFEDEN OLUŞMUŞTUR. HER DAİM GÖKYÜZÜNDE BİR NESNE VARDIR. GÜNDÜZLERİ GÜNEŞ ONLARI İZLERKEN, GECE, AY VE YILDIZLAR ONLARI TAKİP ETMEKTEDİR. O YÜZDEN TANRILAR HERŞEYİ BİLİR VE ONLARDAN HABERSİZ BİR İŞ YAPILAMAZDI.
Harran’daki ay tanrısı Sin, Mezopotamya’nın yıldız ve gezegen kültüne dayalı tanrıların başında yüce ulûhiyeti temsil etmekteydi. Harran’da yapılan kazılarda elde edilen yazmalardan anlaşıldığına göre, Harranlılar tarafından Venüs gezegenini temsil eden tanrıça İştar, Sin’in kızı, Güneş tanrısı Şamas ise oğlu olarak kabul ediliyordu. Harran’da görülen böyle bir tanrı düşüncesi, Eski Yunan, Mısır ve Ortadoğu’da görülen yüce tanrı ve onun ailesi düşüncesi ile paralellik göstermektedir.
AİLE PANTEONU BİR ÇOK KÜLTÜRDE MEVCUTTUR. TANRILAR MİTOLOJİYLE İNSANİLEŞTİRİLMİŞ, TIPKI İNSAN GİBİ DAVRANMAYA BAŞLAMIŞLARDI. EVLİLİKLER, ÇOCUKLAR, KAVGALAR, ORTAKLIK KURMALAR BU YÜZDEN BAŞLAMIŞTIR. TEVRATTA DA BUNUN KARŞILIĞINI GÖRMEKTEYİZ. VE SIKÇA ARANIZDA YAŞAYAN TANRIYIM BETİMLEMESİ BUNA ÖRNEK VERİLEBİLİR. KURANDA İSE SİZE ŞAH DAMARINIZDAN YAKINIM TASVİRİ BU FELSEFEYE BAĞLANABİLİR.
İNSANLAR, KENDİLERİNDEN UZAKTA OLAN TANRILARI, YANLARINA GETİREBİLMEK VE ÖZÜMSEMEK İÇİN ONLARIN İSİMLERİNİ BİLE ALMIŞLARDIR.
NARAM-SİN
ADAD-NİNARİ
GİBİ.
BABİL KRAL LİSTESİNİ İNCELEDİĞİMİZ DE BİR ÇOK KRAL
SİN İSMİNİ KULLANMIŞTIR.
PAGANİZM DE HER KABİLENİN KENDİSİNE AİT BİR TANRISI MEVCUTTUR. KABİLE LİDERLERİ DE TANRININ İSMİNİ KULLANMIŞLARDIR. TEVRATTA VE ZERDÜŞLERDE BU OLGUYU DAHA BELİRGİN BİR ŞEKİLDE GÖREBİLİRİZ. YEHOVA YAHUDİLERİN, AHURAMAZDA PERSLİLERİN TANRISIDIR.
PAGANLARDA İSE
SÜMERLERDE BAŞ TANRI; ANU
BABİLLİLERDE; MARDUK
ASURLULARDA; AŞŞUR
MISIRLILAR DA; RA
GİBİ GİBİ
Ay, Güneş ve Zührenin dışında daha başka yıldızların da bu bölgede kutsal sayıldığı görülmektedir. Güneşe tapanlar, güneşi temsil eden putun bulunduğu tapınakta güneşin doğuşu, zevali ve batışı sırasında günde üç vakit dua ederlerdi.
Güneşin kutsal kabul edilmesinin ve güneşe tapılmasının, Cahiliye Dönemi inançları arasında önemli bir yere sahip olduğu bilinmektedir. Hatta İslâm’dan önce, Abdüşşems (Güneşin kulu), yaygın olarak kullanılan isimler arasındaydı. Abdüşşems adı Sebeliler’de olduğu gibi, Kureyş kabilesi arasında da kullanılıyordu.
Edessa (Urfa), Hıristiyanlığa geçtiği dönemlerde Harran’da Sin, Ay ve diğer gezegenlere inanç devam ediyordu. Dördüncü yüzyılda Harran’ın henüz Hıristiyanlığa geçmediğini anlatan Aziz Efraim, olayı şu şekilde ifade edilmektedir:
Senin suların acı ve çocukların kaba. Ey Harran, Haç’la kendini tatlılaştır… Ey Harran, benim hazinem, ünlü ve güzel Edessa, sana komşu. Ey kız, dünyanın tuzu olan annen gibi ol ve onun öğretisiyle zihninin sertliğini yumuşat… Sen ey Harran, pissin. Bak, aynan güzel ve saf. Önünde duran o kutsanmış şehirle kendini süsle.
Aziz Efraim ve diğerleri tarafından, halkın arasında yaygın olan Güneş ve yıldızlara tapılması sapkın bir inanç olarak kabul edilmiş ve yaygın olan bu inançlara karşı şiddet ve saldırı ile karşılık verilmiştir.
Harran’da tapınakların içinde yapılan ayinlerin yanında bir de tapınağın dışında derin bir kuyu açılıp, yılda iki kez orada su ayinlerinin yapıldığından bahsedilir. Başka bir kaynakta ise, su ayinlerinin bir gölde yapıldığı belirtilmektedir. Gölün ortasında bulunan tanrıçaya doğru inananların yüzdükleri ve dinsel ayinlerini gerçekleştirdikleri bir de sunak yer almaktadır.
SUNAK AYİNLERİ PAGANLARIN BAŞLICA İBADETLERİDİR. BU SUNAKLARDA TANRILARA SADECE HAYVAN DEĞİL, YİYECEK VE İÇECEK SUNULURDU. TANRI KABÜLLERİ TIPKI İNSANLAR GİBİ OLDUĞU İÇİN, ONLARINDA ACIKTIĞINI DÜŞÜNÜRLERDİ. YİYECEKLERİN BİR KISMI TANRIYA SUNULURKEN, BİR KISMI TAPINAĞIN İŞLERİNİN DEVAMI İÇİN DİN GÖREVLİLERİNE VERİLİRDİ. SUNU ADAMAK YAKMAK İŞLEMİ İLE OLURDU.
TEVRATIN BAZI BÖLÜMLERİN DE BU KONU AYRINTIYLA VERİLİR. ANCAK BAZEN TANRI ÇOK SİNİRLENDİĞİNDE SUNAK YAPMANIN BİR DEĞERİ OLMADIĞINI, ÖNEMLİ OLANIN KURALLARA UYUP TANRIYA İNANILMASI GEREKTİĞİNİ DE SÖYLER.
SU KAVRAMI, HAYATIN KAYNAĞI OLARAK GÖRÜLDÜĞÜ İÇİN KUTSALLAŞMIŞTIR.
Edessa’nın (Urfa) krallık döneminde, kendi halkının yanında, Harran ve Hierapolis’teki komşularının da gezegenlere taptıkları bilinmektedir.
PAGANLAR KENDİ TANRILARINI EN TEPEYE KOYMALARINA RAĞMEN, DİĞER KABİLELERİN TANRISINI DA RET ETMEZLERDİ. ONLARA DA SUNAK ADARLARDI. ZATEN HEMEN HEMEN HERKESİN ALT TANRILARI AYNIYDI.
YAĞMUR TANRISI – RÜZGAR TANRISI – TOPRAK TANRISI VS VS VS
Tempo dergisinde yer alan bir haberde, Yahudilerin, Harran’da kuyu başında ayin yaptıklarından bahseder. Yahudiler, Harran’ın 1 kilometre uzağında bulunan bu kuyunun ‘Yakup’un kuyusu’ olduğunu ve kendi köklerinin de bu kentte olduğuna inanmaktadırlar. Bugün, Harran kentinin bir kilometre uzaklığında bulunan ve halk tarafından “Yakup’un kuyusu” olarak adlandırılan kuyunun, Yahudiler açısından önemli bir yeri vardır. Elde edilen kasette, Yahudi din adamı tarafından gerçekleştirilen ayine 12 İsraillinin katıldığı yer Edessa şehrinin merkez yerinde yer alan büyük sunağın varlığının Hıristiyanlığın kabul edilişinden sonra bir müddet daha devam ettiği bilinmektedir. Ayrıca, Edessa’nın güney tepelerinde yer alan Nafşatha Manastırı’nda veya kule mezarlarda putperest sunağı bulunmaktaydı. Edessa surlarının dışında Kefar Şelem (Put Köyü), Kefar Nabu (Nabu’nun Köyü) gibi putperestlikle ilgili isimlerin altıncı yüzyıla kadar kullanıldığını, hatta bunlardan sanem mağara (Put Mağara)isminin günümüze kadar devam ettiğini görmekteyiz.
BU NOKTADA PAGANLIKTA MABED İNANCININ NE DEMEK OLDUĞUNU SÖYLEMEM GEREKİYOR. PAGANLAR TANRILARI OLUŞTURDUĞUNDA ONLARIN BİR YERLERDE YAŞAMASI GEREKTİĞİNE KARAR VERDİLER.
BÜYÜK DAĞLAR ( SÜMER BAŞ TANRILARI ANU VE ENLİL )
BULUTLAR ( ZEUS )
GEZEGENLER ( MARDUK – SİN )
YER ALTI ( HADES – ERİŞKİGAL ( inannanın kız kardeşi )
OKYANUSLAR (POSEİDON )
GÖKLER ( ALLAH )
ANCAK BURALAR KENDİLERİNİN ULAŞMALARI İMKANSIZ YERLERDİ. KENDİLERİNDEN UZAKTA OLAN TANRILARINI YANLARINA, İÇLERİNE ÇEKMEK İSTEDİLER. ONLAR ADINA TAPINAKLAR YAPMAYA KARAR VERDİLER. BÖYLELİKLE HER İSTEDİKLERİNDE TANRILARINA YAKARABİLECEKLERDİ. SÜMER TAPINAKLARINA BAKTIĞIMIZDA ŞEKLİNİN DAĞA BENZEDİĞİNİ GÖREBİLİRİZ. BAŞ TANRILARINI ARARAT DAĞLARINDA DÜŞÜNEN PAGANLARIN BU BENZETMEYİ YAPMASI GAYET MANTIKLI BİR DURUMDUR.
AYRICA BU TAPINAKLAR KENDİ TANRILARININ EVLERİ OLMASI İLE KABİLELERİNİ DE SİMGELEMEKTEDİR. ANCAK HER KAYBEDİLEN SAVAŞTAN SONRA, KAZANAN TARAF ESKİ MABEDİ YIKIP, KENDİ TANRISINA AİT BİR MABED YAPMIŞTIR. BU NEDENLE ARKEOLOJİK KAZILARDA BİR ÇOK KÜLTÜRE AİT İZLER BULUNMAKTADIR.
“Ülkelerin Yasaları” adlı kitabın yazarı olan astrolog Bardaysan Usta’nın eserinde astroloji ile ilgili kavramlara yer verilmektedir. Edessa’nın kapılarının birine, orada bulunduğu düşünülen güneş tapınağına atfen, Beth Şemeş adının verildiğini görmekteyiz. Gezegenlerin; Edessalıların özel adlarında, kendi metinleri ve civarında bulunan Süryanice metinlerde, mozaiklerde ve mezar duvarlarında yer aldığı görülür. Buralarda diğer yıldız ve gezegen tanrılarından söz edilmesi, Edessalıların Arabistan putperestleriyle ortak tanrıçaya taptıklarını göstermesi bakımından önemli görülmektedir.
YALNIZ BURADA ARABİSTANIN 3 BÖLÜME AYRILDIĞINI SÖYLEMEK DURUMUNDAYIM. KUZEY ARABİSTAN, ORTA ARABİSTAN VE GÜNEY ARABİSTAN.
YEMEN TARAFLARI GÜNEY ARABİSTAN
MEKKE – MEDİNE TARAFLARI ORTA ARABİSTAN
ÜRDÜN VE IRAK TARAFLARI KUZEY ARABİSTAN DİYE GEÇER.
YANİ ARABİSTAN DEYİNCE BU BÖLGELERİ DE HESABA KATMAMIZ GEREKMEKTEDİR. BURADA BAHSEDİLEN TANRI KUZEY ARABİSTANA AİTTİR.
Hayatının çoğunu Edessa ve Suruç’ta geçirmiş olan altıncı yüzyıl şairlerinden Suruçlu Yakup, Harran’da “Köpeklerinin Mar(i)’si (efendisi)” adıyla anılan bir tanrının varlığından bahseder. Addai’nin öğretisinde yer alan bir pasajda ise, Edessa (Urfa)’nın Hıristiyanlığa geçmeden önceki dini inancı şu
veriliyor. Yahudiler için Roş Aşana Günü, Şabat ile birlikte kutsal sayılan 14 gün arasında yer alır. Her yılın Eylül ayında iki gün olarak kutlanan “Roş Aşana”da günahlar içten itiraf ediliyor. Bu günde ‘taşıma’ dışında, Şabat günü yapılması yasak olan hiçbir işi yapmıyorlar.
TEVRAT METNİNDE EVRENİN 6 GÜNDE YARATILDIĞINI VE YEDİNCİ GÜN DİNLENDİĞİNİ YAZAR. BUGÜNLER DE BU KELİME 2018 DE YAŞAYAN BİR İNSANA MANTIKSIZ GELDİĞİ İÇİN ” BİTİRDİ ” ŞEKLİNE DÖNDÜRÜLMÜŞTÜR. ÇÜNKÜ ZAMANIZ İNSANINA GÖRE TANRI DİNLENMEZ. DİNLENİR DERSE YORULDUĞU MANASI ÇIKAR BU DA BUGÜN Kİ İNSAN ANLAYIŞINA GÖRE TANRI SIFATINA DAHİL EDİLEMEZ.
ANCAK MÖ 500 YAŞAYAN TANRI ZATEN İNSANİ OLDUĞU İÇİN ” DİNLENDİ ” SÖZÜNÜ O DÖNEMDE KİMSE GARİPSEMEMİŞTİ. ZATEN BU SÖZ ARANIZDA YAŞAYAN TANRI YEHOVA FİGÜRÜNE OLDUKÇA UYGUNDU VE OLMASI GEREKENDİ.
Yahudiler, geleneksel olarak, Roş Aşana’nın ilk günü yapılan Minha duasından sonra, bir su kaynağına giderek uygun duanın yapılmasıyla ‘Taşlih’ geleneğinin yerine getirildiğine inanıyorlar. Taşlih geleneği, kaynağını, İbrahim’in Tanrı’nın kurban etme emrini yerine getirmesi sırasında olan olaylardan alıyor. İnanışa göre, Şeytan, İbrahim’in sınavı geçememesi için elinden gelen her şeyi yapar. Bunlardan biri de geçilmesi mümkün olmayan bir nehirdir. İbrahim nehirde ilerleyerek, Tanrı’ya yardım etmesi için yalvarır; nehir, ortaya çıktığı gibi yok olur. Yahudiler, Roş Aşana günü bir su kaynağı başına giderek dua okur ve bu sınavı hatırlamış olurlar. Addai, Hz.İsa’nın Havarilerinin şakirtlerinden olup Hıristiyanlığı Urfa’ya getiren kişi olarak bilinmektedir.
“Bu şehrin Tanrı’ya karşı çıkan putperestlikle dolup taştığını gördüm. Önünde eğildiğiniz bu Nabu, ellerinizle biçim verdiğiniz bu put kim, saygı gösterdiğiniz Bel kim? Bakın, aranızda komşularınız Harranlılar gibi Beth Nikal’e, Mabboglular gibi Tar’atha’ya, Araplar gibi Kartal’a, size benzeyen başkaları gibi güneş ve aya tapanlar var. Güneş ve ayın veya parlak yıldızların ışıkları sizi doğru yoldan saptırmasın.”
NABU SİN İLE EŞDEĞERDİR VE GEZEGEN KÜLTÜNÜ ANLATIR. BEL İSE BAAL İLE AYNIDIR.
Duval Rubens, “Edessa Tarihi” adlı eserinde, Hıristiyanlığa geçmeden önce Urfa’daki halkın çoğunun gök cisimlerine taptıklarını ve en büyük tanrılarının da Şemes (Güneş) olduğunu belirtir.
ŞEMEŞ – ŞEMS – ŞAMAŞ
ŞAMAŞ BABİL PANTEONUNDA OLAN BİR TANRIDIR.
TEVRAT METNİ SÜMERLER DÖNEMİNE ASLA ULAŞMAZ. BUNUN NEDENİ BABİL SÜRGÜNÜNDE YA DA BİTİMİNDE YAZILMASI İLE ALAKALIDIR.
MESELA SÜMERLERDE GÜNEŞ TANRISI ”UTU” İSMİYLE ANILIR. SANIRIM TANRI SÜMERLERİ BİLMİYORDU.
Harran halkının tarih boyunca pagan kültüne bağlı olmasından dolayı ortaçağ Kilise Babaları tarafından Harran’ın “Hellenopolis” yani “putperest şehir” olarak isimlendirildiğini görmekteyiz. Antik döneme ait bir yerleşim merkezi olan Harran’a Hıristiyan yazarlarının ve misyonerlerinin özel önem verdiklerini ve buraya yönelik ciddi misyon faaliyetlerini yürüttükleri de bilinen bir gerçektir.
ÖNCEKİ YAZIMDA SÖYLEDİĞİM GİBİ HARRAN VE UR ” SİN KÜLTÜNÜN ” BAŞKENTLERİ OLMUŞTUR. ANCAK BU SUREÇ BABİL VE ASUR DÖNEMİNDEN KAYNAKLIDIR. SÜMERLERDE İSE UR ŞEHRİ ” ANU VE ENLİLE ” BAĞLANIR.
Onlara göre, üçüncü yüz yıldan itibaren Hıristiyanlığın kalesi konumunda olan Edessa (Urfa)’nın yanı başında bulunan putperest Harran’ın mutlaka ihtida ettirilmesi gerekliydi.
Sonraki yüzyıllarda Kuzey Mezopotamya ve Suriye’nin geniş bir bölgesinde tek tanrı anlayışının hâkim olmaya başladığı görülür.
BİR TARİH METNİNİ OKURKEN GÖZDEN KAÇMAMASI GEREKEN İKİ ÖNEMLİ NOKTA VARDIR. BİRİNCİSİ ZAMANLAR, İKİNCİSİ İSE COĞRAFİ YER VE DURUM.
3 YY KADAR PUTPERESTLİK BÖLGE DE HAKİM İKEN BU DÖNEMDE İKİ HAKİM GÜÇ VARDI. SASANİLER VE BİZANS,
BU BÖLGELER SÜREKLİ EL DEĞİŞTİRİRDİ. BU NEDENLE ZERDÜŞTLÜK VE HRİSTİYANLIK BÖLGE İNSANINA SÜREKLİ OLARAK DAYATILIRDI. ZATEN KARIŞMALARININ ASIL NEDENİ DE BUYDU.
BU DÖNEM DE İSLAM DAHA GELMEMİŞTİ. BAZI ŞEYLERİ ANLAMLANDIRABİLMEK İÇİN 325 İLE 610 YILLARI ARASINDA NELER YAŞANDIĞINI ÖĞRENMEK GEREKMEKTEDİR.
Buradaki tek tanrı anlayışı, eşitleri arasında diğer bütün tanrıların üstünde ya da daha az önemli olan tanrılara göre daha önemli kabul edilen anlayıştır. Be’elşamin’in beşinci yüzyıla kadar Harran’da “tanrıların başı” olarak kabul edildiği görülmektedir. Onlara göre, tek tanrının özelliklerinin tasvir edilmesi, insanın gücünün ötesindedir. Onlara göre O, insanlardan kendisine tapmalarını talep etmeyecek kadar büyük ve uzaktır. İsa’dan önce altıncı yüzyılda Harran’daki Babil Kralı yazıtlarında, baş tanrının diğer tanrıların üstünde evrensel bir tanrı olarak kabul
edildiği ve kendisine “tanrıların kralı”, “tanrılar ve tanrıçaların en büyüğü” şeklinde hitap edildiği bilinmektedir
BURADA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN ŞUDUR. TEVHİD DİNLERİNİN ORTAYA ÇIKMASININ ASIL SEBEBİ BURADA ANLATILAN DURUMDUR.
İKİ ÇEŞİT TANRI VARDIR. BİR TANESİ EN BÜYÜK TANRI, BU TANRI YARATIR. SONRA HİÇ BİR İŞE KARIŞMAZ. DEİST TANRI PROFİLİNDE. DİĞERİ İSE YARATILAN İKİNCİ TANRI. BU TANRI İSE DİĞER TANRI ADINA EVRENİ YÖNETİR.
YEHOVA İLE BAAL ARASINDAKİ MÜCADELEDE BURADAN BAŞLAR. BAZI TEVRAT KISSALARINDA BU DURUM ÖRNEKLERLE ANLATILIR. KENANİ BÖLGELER DE İSE ” EL ” KARIŞMAYAN BAŞ TANRI İKEN ” BAAL ” YÖNETEN TANRIDIR.
BU ARADA HARRANİLERİN BAŞ TARISI ” SİN ” İSMİYLE ANILIRKEN ” TANRILAR TANRISI ” DENMESİ GEREKTİĞİNDE ” MAR ALAHE ” İSMİYLE ÖZDEŞLEŞİRDİ.
Yeryüzündeki düzenin bir parçası ve hayatın değişik özelliklerinin kaynağı olarak kabul edilen Ay’ın insanoğlu tarafından kutsallığına inanılmıştır. Ay’ın doğup batışı, onun yaşamın kaynağı olarak algılanmasına ve ona saygı duyulmasına yol açtığı söylenebilir.
Harranlılar’ın yüce varlığa ilişkin gök cisimleri ile ilgili inançlarının, aynı zamanda Eski Türk dinindeki Tengri ve İslam öncesi dönemdeki Hicaz bölgesindeki Allah düşüncesi arasında benzerlik bulunmaktadır.
TENGRİ KAVRAMI GÜNEŞ KÜLTÜ İLE ALAKALI BİR DURUM OLDUĞUNU SÖYLEMEM GEREKİYOR. AYRICA SANILDIĞI GİBİ TENGRİ İNANCINDA SADECE TEK BİR TANRI YOKTUR. DİĞER PAGAN DİNLERİNDE OLDUĞU GİBİ KÜÇÜK TANRILARDA MEVCUTTUR.
NASIL YEHOVA YAHUDİ TOPLUMUNUN, MARDUK BABİL TOPLUMUNUN BAŞ TANRISI İSE TENGRİDE TÜRKLERİN BAŞ TANRISIDIR.
BU ARADA HİCAZ BÖLGESİ KIZILDENİZ ÇEVRESİ OLARAK BİLİNİR. ANCAK BU ANLATILAN BÜTÜN İNANIŞLAR KUZEY ARABİSTANA AİTTİR.
Mardin’de, tek tanrılı inancın benimsenmesine kadar birçok dini eğilim yer almış olmasına rağmen, eldeki mevcut veriler, sadece Hıristiyan ve Müslüman’lara ait dini ve sosyal yapılardan söz etmemize imkân vermektedir. Mardin’de Yahudilerin ikamet ettiği bir Yahudi Mahallesi ve bir Sinagog’un olduğu bilinmekle beraber, bununla ilgili günümüze ulaşan yapısal bir veri kalmamıştır. Aynı şekilde, XIII. ve XVI. Yüzyıllarında Mardin’de Şemsîlere ait ayrı bir mahalle ve mezarlığın mevcut olduğu bilinmektedir.
Urfa şehri, Güneşe tapma inancının yerini Hıristiyanlığa bıraktıktan sonra, Nebo ve Bel için kurban kesilen sunaklar yıkılmış, ancak şehir merkezinde yer alan büyük sunağa dokunulmamıştır. Kentin Hıristiyanlığı kabul etmesinden sonra, küçük bir azınlık eski dinine inanmayı gizleyerek sürdürmüştür.
Diyarbakır Mardin Kapı’nın çıkışından başlayıp solda Dicle nehri kıyısına kadar devam eden Hevsel Bahçeleri’nin tam karşısında bir zamanlar “Şemsîler Tepesi” ya da “Şemsîler Kayalığı”nın bulunduğunu, Mardin yolunun genişletilmesi sırasında Şemsîlere ait bu tapınak kalıntılarının da yok olduğu belirtilmektedir.
Her kabilenin koruyucu tanrıları bulunduğu gibi, bunun yanında sulama ve ocak tanrılarının da övüldüğünü görmekteyiz. Ayrıca, her şehrin kendine ait bir veya birden çok mabedinin olduğunu görmekteyiz.
PAGAN FELSEFESİNDE TANRILARIN YARATTIĞI HERŞEY KUTSALDIR. SIKÇA TAŞ ETRAFINDA DÖNEN İNSANLARI BU KONUDA ELEŞTİRİ YAPILIR. AMA O İNSANLARIN TAŞA DEĞİL, TAŞI YARATAN TANRILARA İBADET EDİLDİĞİ MANTIĞINI GÖRMEZLER.
PAGANLAR, NE GÖRDÜLER İSE ONLARA BİR KUTSALLIK VERMİŞ VE TANRI SIFATLARI OLUŞTURMUŞTUR. ÖNCELERİ GÜNEŞ – AY – RÜZGAR – YAĞMUR GİBİ DOĞA OLAYLARINA BU TANIMI VERİRKEN İLERLEYEN DÖNEMLERDE ÖNCE DİĞER MADDELERE SONRA MANEVİ DUYGULARA DA UYGULAMIŞLARDIR.
MESELA AŞK TANRISI, KÖTÜLÜK TANRISI, BİLGELİK TANRISI VS VS
BU DURUM HİTİTLER VE PERSLER DÖNEMİNDE ZİRVEYE ÇIKMIŞTIR. ÇÜNKÜ HER İKİ DEVLETTE YAYILMACI BİR POLİTİKA İZLEMEK VE ALINAN YERLERDEKİ İNSANLARIN İSYAN ETMELERİNİ ENGELLEMEK İÇİN BÜTÜN TANRILARI KABUL ETMİŞLERDİR.
HİTİTLER BİR DÖNEM BİN TANRILI DEVLET HALİNE BİLE GELMİŞ, DAHA SONRA BU TANRILARI AZALTMA YOLUNU SEÇMİŞTİR.
PERSLER BABİL SÜRGÜNÜNÜ BİTİRİP YAHUDİLERİ KUDÜSE GERİ GÖNDERDİĞİNDE, PERS KRALI YEHOVAYA TANRIM DİYE SESLENİR. BUNU İLK OKUYANLAR VE TARİHİ BİLMEYENLER PERS KRALININ YEHOVAYI BAŞ TANRI YAPTIĞINI DÜŞÜNÜR. ANCAK PERSLERİN TANRISI AHURAMAZDADIR.
ÖNCEDEN SÖYLEDİĞİM GİBİ PAGANLAR DİĞER TANRILARI DA KABUL EDERLER.
GÖRÜLECEĞİ ÜZERE HARRAN ESKİ İSMİYLE KİZZUVATNA TAM BİR BULUŞMA NOKTASI DURUMUNDADIR. BÜTÜN DİNLER BURADA HARMAN OLMUŞTUR.
MS 500 – 600 LÜ YILLARDA BÖLGE 325 İZNİK KONSÜLÜNDE ÇIKAN KARARLAR İLE DAHA KARIŞMIŞ BİR HALE GELİR.
BÖLGEDEKİ SÜRYANİLER BASKILARDAN DOLAYI ROMA KİLİSELERİNDEN UZAKLAŞARAK ÜRDÜN, IRAK, İRAN GİBİ BÖLGELERE KAÇAR VE BURADA BU HARMANLANMIŞ İNANCI TEMSİL EDERLER.
BU ARADA BAZEN YAHUDİLERDE VE HRİSTİYANLARDA DA NAMAZ VAR ŞEKLİNDE VİDEOLARLA KARŞILAŞIYORUM. ASLINDA BU KİŞİLER SÜRYANİ HRİSTİYANLARDIR. ZERDÜŞTLÜK İLE HRİSTİYANLIĞI HARMAN ETMİŞLER VE PAGAN ÖĞELERLE BEZEMİŞLERDİR.