Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Dr. Yekta Uzunoğlu Cesaret Ödülü aldı!

Dr. Yekta Uzunoğlu Cesaret Ödülü aldı! | Edebiyat Bahçesi Dr. Yekta Uzunoğlu‘nun Çek Cumhurbaşkanından Cesaret ödülünü alırken yaptığı teşekkür konuşmasının metnidir.

Sayın jüri üyeleri, Sayın Profesör Janouch, Sayın Cumhurbaşkanı Václav Havel, Bayanlar ve Baylar, Değerli Dostlarım!

Duygusal olarak belki de bugün hayatımın en zor günü. Geçtiğimiz otuz yıl boyunca hayatımın birçok aşamasında ve her türlü koşulda benimle birlikte olan, birçok ülkeden ve kültürden insanın tek bir çatı altında bugün bir araya gelmesi bazıları burada bizimle birlikte olamasalar bile yine de bizimle birlikte olduklarına inandığım, “uzaklardaki” çok sayıda dostlarımı şuan düşünmek bile, benim için zor bir sınav bir o kadarda güçlü bir deneyimdir.

 Dostlarım, on iki yıl boyunca beni ve arkadaşlarımı hedef alan her türlü iddiaya, suçlamaya, hakarete ve devlet tarafından yönetilen ya da derin devlet tarafından hoş görülen teröre rağmen – Pavel Dostál [1]’ a yapılan fiziksel saldırı, Çek Helsinki Komite ofisinin soyulması, evimin yakılması, bahçemdeki bombalar ve sayısız diğer yasadışı, ahlak dışı saldırılar dâhil- bana ve Çek Cumhuriyeti’ndeki hukukun üstünlüğü ve adaleti için olan mücadeleme inanmaktan asla vazgeçmediler. Hayatımın o en zor anlarında beni asla terk etmediler.  Değerli öğretmenim, arkadaşımız, Profesör Abdul Rahman Kassemlou’nun [2]’ bugün aramızda olmadığını his etmek bile hüzün bulutlarıyla boğulmam için kâfi. Bu ülke nasıl benim için ikinci bir vatan haline geldiyse, onun için de öyle olmuştu.

Şuan, meslektaşım Dr. František Kriegel [3]’in adını taşıyan ödülle ödüllendirilmem bile, duygusal olarak kaldıramayacağım kadar fazla. Kendimi varlığımla özdeşleştirebileceğim başka bir ödül veya başka bir sembol düşünmek mümkün değil. Ben Prag’da genç bir tıp öğrencisi iken, sayın Kriegel, ten rengi veya sosyal duruşundan bağımsız olarak, her koşulda ihtiyacı olan insanlara yardım eden, şu anda çok küçük olan gezegenimizin her köşesine yardıma koşan bir tıbbi etiğin modeli-sembolüydü: Çekoslovakya’dan İspanya’ya, Çin’den Hindistan’a, Burma’ya ve hatta Küba’ya! Doktor Kriegel, aynı zamanda daha adil bir dünya için savaşan, yorulmak nedir bilmeyen cesur bir savaşçıydı,  kendi anlayış şeklindeki adalet için.

O, saçma milliyetçi ve ırkçı ideolojilerin veya sahte vatansever duyguların esiri değildi, olmadı, olamazdı da sıklıkla egemen ideoloji ile taçlandırılmış kimlik yerine, insanoğlunun birincil ve en temel kimliğini vurgulardı, bir Çek veya Alman, bir Kürt veya bir Yahudi, bir işçi veya doktor değil, 0, insanoğlunun her şeyden önce bir insan olduğu gerçeğine parmak basardı.

  Avrupa medeniyetimizin trajedisi olan, tarihinde birincil ve temel kimliğimizi yok sayarak, ikincil veya üçüncül kimliği sahtekâr yöntemlerle yüceltip yüzyıllarca suç işleyebilmiş olmasıdır.

Şiddet dolu Sovyet baskısı altındaki Çekoslovakya da 1968 Ağustos’unda Moskova Protokolü’nü kökeni Yahudi, doğduğu yer Polonya olan Dr. Kriegel imzalamayı reddeden tek Çekoslovakyalı politikacı olmasının yansıra, aynı zamanda bu ülkenin bugününe ve geleceğine yönelik onurlu, sorumlu bir tutum sergilemesiyle de Kriegel bize, son nefesini verene kadar, bu ülkenin, adalet ve hukukunun kaderinin sadece “tüm iyi vatandaşlarımız”ın meselesi olmadığını yeterince gösterdi. Bu ülke için “tüm iyi vatandaşlarımız” dan daha fazla sorumluluk ve risk üstlendi. Saf insani değerlerin evrensel doğasına ve onlar için mücadele etme gerekliliğine dikkat çekti.

Ben Prag’ta Çarls Üniversitesinde öğrenciyken, bir beyin ameliyatı sonucu iş göremez hale gelmiş olan, ona bağımlı 3 çocuğu ve onların büyükannesi ile tek başına yaşayan dul Anna Martásková, bana ve oğluna, yani bugün artık Profesör Pavel Martásek, evinde kısıtlı olan o, şnitzel ve kek yiyeceklerini şehirlerarası otobüs şoförü ile Uherský Brod’den Prag’a, bize gönderiyordu ki, biz yurtta ev yapımı bir şeyler yiyebilelim. O benim Yahudi kökenli Çek anamın bir an için bile olsa beni düşünmediği olmazdı! Uzak kasabasındaki Prag’da öğrenci yurdundaki oğullarına- Yekta ve Pavel–ders çalışmaktan daha farklı, tehlikeli şeylerle uğraştıklarını bilmesine rağmen hiçbir zaman dile almayandı O, kendi öz annem benim için nasıl endişeleniyorduysa, o da, öyle endişelenirdi. Bizim için hissettiği korkularını Tanrıyla paylaşırdı, ben ve Pavel için hep dua eden biricik annemizdi. Bizi daha adil bir dünya için gerekli olan şeyi yapmaktan hiçbir zaman caydırmaya çalışmadı.

Dr. Květa ve Prof. Karel Jech [4], bu Kürt öğrenciye, bana sabırla kulak verdiler, inanılmaz hikâyelerimi dinlediler ve kendi çocuklarından biriymişim gibi yaşamım için bana tavsiyelerde bulundular. Onların gözünde ben “yerliler”in karşısındaki yabancı değildim, onların karşısında sorumluluk taşıdıkları bir aile ferdiydim. Jiří Hanzelka [5], bu saf Kürt öğrenciye “bu dünyada işlerin gerçekte nasıl yürüdüğünü” yorulmadan, yılmadan anlatanlar oldu. Profesör Сtirad John [6] çürük bir sistem yüzünden yardıma ihtiyacı olan bu Kürt öğrenciye her zaman yardım eli uzattı ve bir an için bile olsa bu egzotik görünümlü öğrencinin aslında Çek olmadığını düşünmedi, düşünmezdi, hele hepinizin tanıdığı Jarka ve Tomáš Vrba isimlerin yaşamımdaki yerini anlatmaya gerek var mı?! [7]

İran ve Irak’ta doktor olarak görev yaptıktan sonra Avrupa’ya döndüğümde, Türk Büyükelçiliği 1981 mart ayında pasaportuma el koydu. Kimliksiz ve parasız kaldım, sokaktaydım. Buradaki ironi, o günlerde 32 ülkenin televizyon kanallarında Irak ve İran’daki “kahramanlığımı” göklere çıkaran yayın yapıyor olmasıydı. Ben ne Médecins Sans Frontières’eya (daha kuruluşunda üyesi olduğum–Sınır tanımayan Doktorlar) ne de yardım için Kürt örgütlerine baş vurmadım, onurumu korumak için. Bu yüzden Alman Millet Meclisinin altındaki Rheinau parkında uyuyordum. Bir gün, parktaki bir posterden tanıdığım, Milletvekili Klaus Thusing ile konuşmak için parkın yanındaki Alman Federal Meclis’e gitmeye karar verdim, ama kimliğim yoktu ki. Kısa bir süre sonra, beni hiç tanımadığı halde bana Meclis güvenlik güçlerine karşı kefil olan asistanı tarafından alındım. Ardından, bir miktar devlet desteği alabilmemi sağlamak için mümkün olan her şeyi yapan Thusing’in bu gün bu salonda olmasının mutluğunu yoğun yaşıyorum. Ona yaptığım bu “ziyaretten” bir yıl sonra ise Bonn kentinde kurduğum Kürt Enstitüsünün ilk üyelerinden biri de o oldu. Kapatılıncaya kadar Enstitü finansmanından sorumluydu. Bu finansman insani değerler için mücadele ile ilgiliydi.  Asla bir an için bile olsa ikincil veya üçüncül kimliklerimiz; birincil, orijinal kimliğimize, insan olduğumuz gerçeğine, daha adil bir dünya için mücadele etmemiz gerektiğinin önüne geçemedi. On iki yıl önce ikinci yurdumdaki mücadelenin üstesinden gelme zorluğunu bu çerçevede algıladım. 14 Ocak 1995’te Ruzyně hapishanesinden şuan karşımda,  karşımda oturan Václav Havel’e yazdığım gibi:  “Beni öldürseler bile – ve çoktan iki kere denediler (sadece şans eseri hayatta kaldım) –onlara getirisi olmayacak. Talihsiz Kürtlerin sadece bir şehitleri daha olacak. Ben Roma kültürünün bir ürünü değilim ki ve bazı çek Nero’larının yargısına teslim olayım, boynumu eğeyim! ”Bu yüzden şimdiye kadar çoktan, kaderce bana sunulan, farz edilen bu mücadeleden, insanlığın bu tarih boyunca büyük acı bedellerle savaşlar verdiği hukuk ve adalet savaşımdan asla vazgeçmeyeceğim anlaşılmış olmalıydı.

Burada bana Kürtlerin kadim kültürünü sütüyle veren, haksızlığa her zaman ve her yerde başkaldıran bir duruşu aşılayan rahmetli anneme teşekkür etmeme izin verin.

Charta 77 Vakfı’nın jürisine, hayatımın bu aşamasında bana verilen bu çok değerli ödülle, desteklerinin ve mücadelemle özdeşleşmelerinin açık bir işareti olan bu ödülü verdikleri için teşekkür ediyorum. Ayrıca en içten teşekkürlerimi ta 1990’larda bana tutulduğum özel hücreye yazdığı mektuplarıyla beni destekleyen, şimdilerde ise birkaç ay boyunca, 1970’lerde ve onu izleyen yıllarda yaptığı gibi, bu acı mücadelenin başında gece gündüz duran Profesör František Janouch’a sunuyorum. En içten teşekkürlerimi bana azılı katillerin arasında tutulduğum çek cumhuriyeti hücresinde Federal Almanya Cumhuriyeti vatandaşlığı veren Almanya devletine ve bana o hücrenin olduğu Ruzyně’e ceza evine kadar vatandaşlık belgesi getiren arkadaşım Bernhard von Grünberg’e sunuyorum. Mücadelenin bu zor aşamalarında cesurca benim yanımda olan Jech ailesine, Vrba ailesi, Šilhán ailesi fertlerine [8], Dostál ailesine, Petruška Šustrová [9], Jiří Drápela [10], Zdeněk Jičínský [11] ve Jaroslav Spurný [12] ‘ya içtenlikle teşekkür ediyorum. 

Hepinize teşekkür ederim.

(Dr.Yekta Uzunoğlu)

——————————————————————————–

[1] Pavel Dostál, 2005 yılındaki ölümüne kadar, Kültür Bakanı ve Çek Cumhuriyeti’ndeki en popüler politikacı. 1996 yılında milletvekili olarak beni hapishanede ziyaret etmek isteğini savcıya ilettikten birkaç saat sonra meclis binasının önünde saldırıya uğradı yüzü 56 kez jiletle kesildi beni yüzü sargılar içinde ziyaret eden oldu.

[2] Abdulrahman Kassemlou, hocam, dostum, yoldaşım. Prag’ın ünlü Ekonomi Yüksek Okulunun Profesörüydü. 1968’de Prag Baharı reform hareketini destekledi ve daha sonra Çekoslovak Sosyalist Cumhuriyeti’nden sürüldü. Sosyalist Enternasyonal’in bir üyesi olan İran’ın Kürt Demokrat Partisi’nin başkanıydı. 1989’da Viyana’da İran gizli servisi tarafından öldürüldü.

[3] Polonya’da doğan František Kriegel (1908-1979) Prag’da tıp okudu. 1933’de İspanya’ya savaşmaya gitti, daha sonra Hindistan, Çin, Burma ve 1946’da ki savaşlarda yerini aldı ve savaş sonrası yine Prag’a döndü. 1948’de Çekoslovakya vatandaşı oldu. Ağustos 1968’de Sovyet işgali sırasında, Çekoslovakya kabinesinde, Moskova Protokolünü imzalama baskısına direnen tek üye oydu.

[4] Květa ve KarelJech, tarihçiler, insan hakları savunucuları hem totaliter Çekoslovakya’da hem de demokrasinin restorasyonundan sonra mücadelenin ön safhalarında yer alan şahsiyetler. Ve aynı zamanda Prof. Abdulrahman Kassemlouya öğrencilik yıllarından öldürülünceye kadar eşlik eden iki kadim dost.

[5] Jiří Hanzelka, Çeklerin efsanevi gezgini, (Miroslav Zikmund ile), yazar, köşe yazarı, Prag Baharı reform hareketinin önde gelen isimlerinden. Kasım-Aralık 1989’daki “Kadife Devrim”e tüm hakları elinden alınıp ev hapsine mahkûm edilen çek tarihine altın harflerle geçmiş bir şahsiyet.

[6] Professor Ctirad John, an important microbiologist and columnist, bravelyresistedthepressure of the Czechoslovak Communist Party. Dünyanın en ünlü mikrobioloji uzmanlarından.

[7] TomášVrba, yazar, yayıncı, köşe yazarı, Komünizm döneminde muhalif Charter 77 üyesi, Kadife Devrimine kadar tüm hakları devletçe gasp edilenlenlerden. Kadife Devrimden Sonra eşi Bayan Jarka Vrbová, Charles Üniversitesi’nde İskandinav Fakültesi dekanı olurken ve Tomáš Vrba, Çek Devlet Basın Ajansı (ČTK) Yönetim Kurulu Başkanı oldu.

[8] Libuše Šilhánová, PhDr, insan hakları savunucusu, totaliter Çekoslovakya’da Charter 77 insan hakları hareketinin sözcüsü. Birkaç kez hapsedildi. Kadife Devrimden sonra Çek Helsinki Komitesi Başkanı olarak görev yaptı ve Cumhurbaşkanınca 1. derece Devlet Ödülü aldı. Profesör Věněk Šilhán, 1968’de Çekoslovak Komünist Partisi Merkez Komitesi Genel Sekreteri ve Prag Baharı reform hareketinin bir öncüsüydü. Şimdi Preciosa şirketinin yönetim kurulu başkanıdır.

[9] Petruška Šustrová, insan hakları savunucusu, Charter 77 muhalefetinin üyesi, Kadife Devrimin ardından İçişleri Bakan Yardımcısı oldu. Şimdi bir köşe yazarı ve yazar.

[10] Jiří Drápela, Kadife Devriminden sonra yıllarca Çek Parlamentosu üyesi oldu. 1990’larda yılmadan çek meclisinde açtığı gensorular sayesinde Çek Polisi tarafından Yekta Uzunoğlu’na karşı işlenen suçların bir kısmını ortaya çıkardı.

[11] Çek Cumhuriyeti’nde hukukun önde gelen bir otoritesi olan Profesör Zděnek Jičínský, on altı yıl boyunca parlamento üyeliği döneminde Dr. Uzunoğlu olayı hakkında yazılı ve sözlü gen sorular sordu. Kadife Devrimden sonra, yeni Çekoslovakya anayasasını yazmak için kurulan 7 kişilik komisyonun üyesiydi.

[12] İnsan hakları savunucusu gazeteci Jaroslav Spurný, Dr. Yekta Uzunoğlu’na karşı işlenen suçun bir bölümünü daha gazeteci olarak ortaya çıkardı. Çek Cumhuriyetinin en saygın gazetecilerinden.

2 Yorum
  1. Barzan diyor

    Yekta beyin hayati Kurd milletinin ozgùrlùk mùcadelesi ilà bùtùnle§mi§ bir çok Kurd evladinin vatanimiz Kurdistana vefa ve sadakat hayatidir.
    Kurdistanin bagimsizligi ve Kurd milletini ozgùrlùgùne adanmi§ hayat Kurd vatanseverligidir.
    Yekta bey, maharetli ve yetenekli yigit Kurd evladinin çesaret odùlùnù almasi Kurd yigitligine yaki§ir Kurd neferinin milli asaletinin ni§anesidir.
    Kendisine saglikli ve uzun ba§ari dolu bir omùr dilerim.

  2. Scharro diyor

    Benim gözümde sayın Yekta Uzunoglu Kürdistani bir değer dır

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

7 + 13 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla