Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

GENERAL SAİD

Derik’li Åžair Mervan Nasım, IÅŸid e karşı savaÅŸta Musul ayakın Tezxırab köyünde yaÅŸamını yitiren genaral Said’in destanı nı yazo
I
Ben ki
Nice demlenmiş sabır
Koparılmış isyanların hüznü
Ve azgın yaraların ağzıyım,
Dokunsan sızılar, can akar
Ve kürdün hançeri gibi
belaların ortasında AKDAĞ
canımın içi durur tüm ihtişamıyla,
ve az ötede Murat nehri,
kıyısında Tuunst köyü,
sancısı tutar anamın yıl 1968,
keserler göbek bağımı,
şeyh Saidin kırıldığı yerde,
Adımı da sait koydukları ondandır,
Buralar şeyhsait diyarı kurban,
Yılların yitik şarkısı,
Ve dorukların sevdasıdır…

II
Sonra Çılkani, çewlik
Bıyıklarım terler,
Çukurova medrese mektep,
Hekimlik, yaraya merhem olmaya,
Doğduğu yerlerin tepesinden taşarken yarası…
Öyle ki;
Ne Murat’tan, Dicle’den bir tas su içmeye,
Ne kendi dalına tünemeye destur bırakmışlar,
Andır, kürdün yarasına
Doktor, derman olmaya…

III
Çepeçevre kan sızar, irin
Yaralarımızın, kırılan isyanların,
Ne sığınacak yerimiz ne tutunacak dalımız,
Dikili sıradağlarımızdan gayrı…
Ağzımız ateş kokar,
İçimizin içinde uzun uzadıya, sessizlik,
Hekimi hekim etmeye demdir,
Gayrı yaramızın…
Korkuya kurulur sofrası, üniversitelerin,
oynak ÅŸehirlerin,
Birkaç yarım ağız slogan,
birkaç afişten öte gitmez delikanlı yanımız,
Budur günden güne eriyip giden insanlığımız,
Budur kendimizi avutup uyuyakaldığımız…

IV
Ve yıl 1990
Ver elini kürt dağları
Ver elini namus kavgası…
Ve derin suların köpüğü
Ejderha sureti GARZAN,
El ayak buz keser,
Salkım salkım dağ donanda,
Acı tütün, otlu peynir ve sol yanı kavga
Sol yanı tepeden tırnağa umuttur,
Nemruttur,
Sasondur,
Karacadağdır…
Ve buralarda felek fakını kuranda,
Öyküsü düşer uzun kış gecelerine
Siyamed ile xece’nin…
Ve bu öykü,
Avcıların avına kurban gittiğinin dehşetidir…

V
Her yürek kanat çırpamaz
Amed’e Garzana konmaya,
Hele de kavgaya komutan,
Derde derman olmaya,
Bozar adamı,
Ardı sıra cehennem ve zemheri,
Sakınmaya cevher ister karnında,
Zembereği düşer gibi kavga zamanlarının,
Dilin tutulur kalırsın, ehli değilsen,
Ellerin periÅŸan,
Çözülür dizlerin vesselam,
Yetmez kalırsın…

VI
Sen iyisi mi kirvem,
Bir çay koy inceden ince,
Bir de tütün sar gidenler aşkına,
Birazdan döker ayışığı, göğümüz,
Baskın basanın demdir,
Geceye tanrı kesilmezse çocuklar,
Anam avradım olsun,
Başlarında general Sait,
Göğüslerinde şeyh Sait sevdası,
Uçan kuşa mihnet eylesem, namussuzum…
Biz ki;
Ortasında kestik nice belanın
Kendi ellerimizle göbek bağımızı,
Kıtlıklara zimmetliyken umut,
Kıyımlar, katliamlar canımıza okurken,
Genç, Palu, Hani,
Dersim, sefo deresi, enfal, halepçe…
De haydi bırak çayı, kalkalım,
Doktor da hep yarı bırakırdı,
Çayı cıgarayı, kavga vakti kapıya düşende…

VII
Her kürt bir zulme yaralıdır,
Bir düşe,
Bir umuda,
Ondandır her kürt yarasının ağzıyla
Anlatır doktorunu…
Belamız büyük,
Yaramız derine gitmiş,
İçimizin,
İçimizin de içine kurban,
Tampon tutmaz…
Ağzımız dolusu keder,
Kızılca mezarlıktır sol yanımız…
Ne yaramız yara olalı
Ne doktorumuz doktor olalı,
Ne başımızda dağ kavgası,
Ne de yaramızda cehennem ağrısı,
Eksilmez bizim…

VIII
Böyle başlar firariliğimiz,
Çukurova medrese mektep,
Namluya arzuhal,
Dosta destur,
Her Abdi aÄŸaya inceden ince memed,
Her zulüm faslına barikat parçası,
Dr.Sait olmuşuz…
Sonra yunan üzeri Bekaa vadisi,
Gölgesi filistini vurur,
Arap çöllerini…
Bir yanım ayışığı kudurur,
Bir yanım ateş köpüğü şafaklar,
Alnıma kıyamet bırakır…
FaÅŸizme kafa tutup
Tam techizat kuÅŸanmanın vaktidir…

IX
Sonra boy pos hançer sureti,
Takmışım peşime azrailimi,
Sırattan geçer gibi mayın tarlalarını,
Ve sınırboyları yekpare kapan,
Munzurdan bir tas su içer gibi,
Geçmişim tereddütsüz…
Ve amed yaylasına çıkar bahtımız,
Destursuz ve hınçla,
Yeminim alnıma kazılır…
Ardımsıra kürt dağları, alnımda Güneş,
Kıyısında kızıl bir karanfil gibi,
Amed zindanı durur…
Ve ben;
Ve ben kürt dağlarında
Generaliyim kavganın…

X
İlk suçumuz Kürt doğmaktır,
Günümüz gecemiz zulüm,
Düçarıyız biz buraların,
Ondandır, Kürt çocukları,
Büyürken, hep bir gözleri dağlardadır…
Ve buralarda kirvem,
Çay demlemek,
Firari sohbetleri,
Bir de,
Bir de ölüm hep zamansızdır…
Ve de her Kürt annesinin yüreğinde,
Sahibini yitirmiş bir parça kefen,
Bir kefensiz yitik,
Bir de;
Bir de yüreğinin tenhasında bir mezarlık durur…
Ve hal böyle iken,
Ne bir hal soranımız,
Ne de cümle cihan katında arka çıkanımız…

XI
Biz ki aÄŸaca benzeriz,
Düşüp düşüp dirildiğimiz ondandır,
Ağacı dik tutan, düştüğü topraktır,
Onun için en iyi biz biliriz,
Düştüğümüz yerden kalkmasını,
Kaç bin yılların nazı
Toprağı, ırgatı, bereketiyiz…
KaracadaÄŸ, Sason, Garzan,
Yediverenler açmaya dursun,
Yalanı olmaz toprağa düşenin
Tanenin ve karnı burnunda umudun,
Hey bra,
Yalanım varsa namert kapanında can vereyim,
Rahat ol,
Sabaha hangi tüfek anlatır sahibini,
Bilinmez…

XII
Biz ki Kürdüz, Kürdistaniyiz,
Yok öyle düşman sofrasında tuz olmak,
Ne rahatı kaçmasın diye başkasının,
Akacak kanımız,
Ne de kürt dağından öte (gavurdağından öte) kazılır mezarımız…
Biz bu kavganın adabı erkanını,
Mazlumlardan, Hayrilerden, Kemallerden bilmişiz…
Sen iyisimi bir çay demle kurban,
Dilim damağım kurur kalırım,
Aklıma doktor düşende,
Baksana dört bir yanı sardı yine
Eletek öpenler tayfası,
Öpüp nice ihaneti alnına koyanlar,
Eksik akıl, demokratik cumhuriyet,
Derine inmiÅŸ kurban derdimiz,
Ayışığı yalnızlık,
Kellemiz kucağımıza düşer…
Ben kürdüm ulan,
Ben kürdüm duydunuzmu,
Yok öyle elpençe esas duruş…
Kürt dağlarına çıkmışım lo,
Ardımsıra Nemrut, Karacadağ, Garzan,
Elimde kürdün tüfeği…

VIII
Ve on iki yılın ardı,
On iki kan mevsimi,
DaÄŸdan daÄŸa,
Pusudan pusuya hınç ve sabır,
Ayağına değmemiş taş kalmaz,
Doktor Sait’in…
Ne var ki;
Rotası değişir devrim gemisinin
Ve yitiktir pusulası,
Belki de ters yola sokmuşlar devrim kervanını,
Gittikçe uzar gider, yol yordam,
Ve hal bu iken,
Ayrılır yolları yolcularla,
Tadı tuzu kaçınca kavganın,
Ben bir tek Kürdistan için yaşar,
Kürdistan için ölürüm, der,
Sonrası bir avuç hüzün
Bir avuç burukluktur gavur elinde…

XIV
Budur acınacak halimiz
Budur iÅŸte tepemizden taÅŸan derdimiz,
Ne güle oynaya kaçıp, sığınmak Avrupalara,
Ne de devrim gemisini suların ortasında,
Bırakarak yarım bırakmak kavgayı,
Hem de,
Kürt dağlarında iki abisini şehit bırakarak…
Bizim ki;
Raylardan çıkmış trenden atlamaktır,
Ve siz dağılmış raylarda devrim trenini
Yürütemezsiniz…
Budur işte hıncımızın zulasındaki sır,
Notalarını yitirmiş
Ve birer bıçak gibi ışıyan,
Kemanımızın kalbine tünemiş
Şarkılardaki sabır…

XV
Ve çok sürmez bu kartal yalnızlığı,
Bir baÅŸtan bir baÅŸa cehennem,
Yanıp tutuşurken Kürdistan,
Hele de Åžengal Ezidxan,
İtin, kopuğun sofrası olmuş,
Talanda, zulümde can çekişir,
En mubahından tecavüz
En mubahından kıyım, katliam…
Ve Ezidxan
Ve Kürdistan kıyımdan kıyıma savrulurken,
Ve zibidi esrarkeşlerin dörtbir yanı,
Dizboyu iken tecavüzü,
Kanat çırpmanın,
Kürdün namus kavgasında
Rüzgar olup esmenin zamanıdır…

XVI
İlk işi Barzani mezarlık ziyareti,
Sonra Åžengal Ezidxan,
Sonrası ateş evladı Hezen agiriyi kurmaktı,
Kürt çocuklarından,
Hem de Ninnova’nın yerle bir edildiği
Keyakser’in er meydanında…
Ardısıra Barzan dağları,
Elleri Naweran’da,
Tuzaklanmış mayın toplar…
Bin bir çeşidini tuzaklamışlar, kahpeliğin
İt sürüsü, çıyan takımı,
Ve ben generaliyim bu kavganın,
Bu kavga ki;
Cehennemden cehenneme savrulmuÅŸ,
Kürdün namus kavgasıdır…

XVII
Dile kolay dile getirmek komutan kavgasını,
Naweran’da kaç gün, kaç gece, kaç mevsim,
Işıl ışıl ve hırsla eğilip bükülmeden,
Yüreği namuslu ve kavi
Kaç bin yılların hıncıdır bu,
Bir yanı Şengal Ezidxan
Bir yanı kürt ovaları…
Bu düş,
Bu isyan,
Bu kavga…
Talandan talana,
Zulümden zulüme fermanlı,
Tecavüzden tecavüze,
Cehennemden cehenneme tanrılara peşkeş,
İblis pazarında boynu bükük,
Savrulup gidenlerin kavgasıdır…
Kaç bin yılların,
Umudu,
Mayası,
Ve sabrı taş çatlatır…
Ve her ne kiyamet kopacaksa,
O gün bugündür,
Naweran meydanında…

XVIII
Ve aylardan cehennem evladı 26 ağustos,
Yıl 2016 Başika Tızxırab köyü,
Günlerden ölüm karası,
Yollar pus içinde, işten bile değil,
Payına bir parça kefen bile düşmeden,
Yıkılıp düşmenin,
Tuzaklanmış mayınlar arasındasın…
Bir tek kusura,
Kılın kıpırdamaz olur, kesilir soluğun…
Ve komutan sait bu,
Kılı bile kırk yarar yarmasına da,
Dedim ya, şansın küsmeye gör,
Yoldaşın biri gelir dalgınlığa,
O işinin ustası,
O kavganın piri,
Generali bile olsa yıkılır toz duman içinde…
Gün kararır,
Can kararır amansız,
Ve ilk defa bir kavgada yeniktir,
Tam üç gün üç gece dirense de,
Şu lanet olası Azrail ile olan,
Kavgasında…
*MERVAN NASIM

1 Yorum
  1. Barzan diyor

    Biz Kurdlere iki kutsi isim sual eden olsa:SAID u BARZANI diye cevab veririz.
    Bakurè Kurdistan u Ba§urè Kurdistanin Zuhal ilà Surreya yildizlari deriz.Bundandir Kurd §airleri iki akan Kurd yildizinin bati§ina matemlidir.
    Biz Kurdlerin matem cadiri komikèn sterkan sevinyan (oksùz yildizlar) ufkunda §ivan eder.
    Her SAID u BARZANI biz Kurdlerin ni§ani iftihari ve Kurdistan semasinda vedadàr u sadakat ni§anesidir.
    Seferi selameti olan yildizlarimiz Kurdin gùnùl ufkunda sizleri §ùkran u vefa ilà anacagiz.
    Biz Kurdler sizleri vefa borcu olan Kurd u Kurdistan §ùkran duygulari ilà hergiz anacagiz.
    Ugurlar olsun Kurdistan §airlerin kutsi kelàm ilà yàd ettigi Kurd milletinin aziz evladi,Zirek komutani.
    Selam olsun Kurd azadi baharinin mùjdecisi SAID hevale.
    Selam olsun Kurd ulusunun matemli §airlerine.
    Kurd ulusunun ba§i sag olsun.

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

two × 3 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla