ULAŞ BOZ-Yazar Şükrü Gülmüş’e 5 soru yönelttim. O, bu soruları toplu biçimde tek bir başlık altında değerlendirdi ve şu şekilde yanıtladı: (1) HDP’nin her iki ittifak blokunca dışlanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 2) HDP’nin barajı geçmesini mümkün görüyor musunuz? 3) Kürt seçmenin tavrı bu seçimde sizce ne olmalıdır? 4) Seçimin Tayyip Erdoğan ve Muharrem İnce arasında geçeceği görülüyor. Seçimin galibi R. Tayyip Erdoğan olursa neler olabilir, Muharrem İnce kazanırsa ne olur? Kürtleri nasıl bir gelecek bekliyor? 5) Azadi Hareketi, PAK, Kürdistan Demokratlar Platformu, KDP-T ve PSK Türkiye’deki seçimlerde ortak hareket etmek amacıyla protokol hazırladı. Bu ittifaka şiddetle karşı çıkıp küçük partilere yönelik olarak “koltuk sevdası” diyen de var, son derece olumlu bulan da. Siz ne düşünüyorsunuz?)
ŞÜKRÜ GÜLMÜŞ-Varlığı yok sayılan Kürd halkı açısından Türkiye’de SEÇİMLER…
Hukukta temel bir kural var. O da, ‘’Bir davanın esası ve usulü’’ meselesidir.
Ben şahsen gelinen noktada ve geçirdiğim siyasal evrelerin son durağında, Türkiye’de yapılan seçimler için bu temelde bakıyorum.
Anglo-Sakson yarı sisteminde, temel bir kural var. O da şudur: yargılama süresince hakim soru sorar. Sanık ise, tek kelimeyle, ‘’Evet” veya “Hayır’’ demek zorunda. Hatta neden evet, neden hayır dediğinin gerekçesini açıklama hakkı yoktur. İşte böylesi bir yargılama esnasında, idamla yargılanan bir sanık, mahkeme heyeti başkanına bir tek soru sormak ister. O güne kadar böyle bir şey olmamıştır. Uzun tartışma ve görüşmelerden sonra sanığa soru sorma hakkı verilir. Sanık da şunu sorar mahkeme başkanına:
“Karınızı dövmeye devam edecek misiniz?”
İşte bu soruyla mahkeme susar, hakim dut yemiş bülbüle döner. Ve jüri putlaşır. Hem mahkeme ve hem de Anglo-Sakson yargılama sistemi felce uğrar.
Hakim, ‘’Evet’’ dese, idamdan beter bir hüküm altına girer.
‘’Hayır’’ dese, şimdi değil ama geçmişte karısını dövdüğünü kabul edecektir.
O nedenle ‘’Evet ama neden?” “Hayır ama neden?’’ izahını yapmak gerekir.
Şimdi Türkiye’de seçimler meselesine gelecek olursak…
Bu seçim kimin?
Elbette Türkiye’nin ve Türk halkının seçimi.
Pekii Kuzey Kürdistanlı dediğimiz Kürd halkının bu seçmde ne işi var?
Hatırlıyorum da, Almanya’nın Duisburg şehrinde, PSK lideri Kemal Burkay ‘’Türkiye Avrupa Birliğine Girerken…’’ adlı bir konferans veriyordu. O konferansta ben de izleyici olarak vardım. Duisburg’a komşu Oberhausen’da Schalke Stadyumunda PKK’liler 60 bin kişilik bir festival yapıyorlardı. Yani biz 60 kişiyle Burkay’ı dinlerken öte yanımızda PKK’liler 60 bin insanla bir festival yapıyorlardı. Ben Burkay’ın konferansı dönüşünde yönetimimde bulunan Nasname sitemizde bir manşet attım.
“Türkiye Avrupa Birliğine Giriyor da Biz Kuzey Kürdistanlılara ne oluyor?” demiştim.
Bu pis ve bir o kadar da çirkin olan kuralın koyulması gerekir artık.
KUZEY KÜRDİSTANLILAR İLE TÜRKİYEDEKİ SEÇİM
Bir defa, kimilerine göre 15, kimilerine 20, kimilerine göre de 50 Milyon olan Kuzey Kürdistanlılalrın varlıkları yok. Hiçbiri Kürd, Kürd olarak kabul edilmiyor. Yıllardan beri bir SAYIM yapılmamış. Herkes kendisine göre bir nüfus oranı söylüyor.
Daha varlığı TC Devletinde ve dünya kamuoyunda kabul edilmeyen bir halkın Türiyedeki seçimden bahsetmesi ve bu seçimi kendilerinin seçimi olarak görmeleri; resmen kendilerini inkâr ve Misaak-ı Milli’yi kabul etmeleridir. TBMM’yi çözüm adaresi/kıble olarak görmektir.
Ben şahsım adına artık bu çirkin ve inkarcı oyunu bozuyorum. Düne kadar gerek kendim, gerek içinden bulunduğum PKK harketinin yaptıklarından utanç duyuyorum. Yanlıştı. Bu yazdıklarım bir özeleştiri olark da görülmelidir.
PKK ile daha sempatizan düzeyinde ilişkim olmasına rağmen, 1977 Milletvekili ara seçimlerinde öğretmenlik yaptığım köyde, kendime göre bir politika belirledim. Ehven-i şeri uyguladım ve Mardin Bağımsız Milletvekili olan Nurettin Yılmaz’a 111 oy çıkartırdım. O zamanlar köylüler daha Nurettin Yılmaz’ın adını bile bilmiyorlardı. Oylarını ‘Xoca’nın Partisi’’ne verdiler. Şimdi burda küçük bir ara vererek, Türkiyedeki Seçimlerde Kuzey Kürdistanlılara ve kendi tavırıma geleyim.
Benim bakışım iki şıklıdır.
Bir: Sistem dışı tavır.
İki: Sistem içi tavır.
Bu nasıl oluyor ve nasıl olmalıdır?
Birinci şıkta takınılması gereken tavır için şiarım: “Diyarbakır’da muhtar, Ankara’da cumhur olmaktan iyidir”
Çünkü sen ülkende bir muhtar olurken, sen sensin. Kürdistanlısın. Kendi ülkende, toprağında ve halkın arasındasın. Seni seçenler ve muhtar yapanlar, sana Ankara’da Milletvekili olmak, Cumhurbaşkanı olmak için oy vermiyor. Bunun için de Ankara’ya gidip Türkleşeceğine… İlkokula gider gibi ‘’Andlarını’’ okuyacağına… TBMM’de ‘’Varlğım Türk varlığığına kurban olsun’’ diyeceğine, bunları red eder, demezsin ve adını lekelemezsin. Zaten bi anne kucağından alınıp ilkokula başladığımızda bu Kemalizm zehri ‘’And’la başlamıyor mu? Gençliğe Hitabe ve İstiklal Marşı’yla kafamıza, beynimize sokulmuyor mu? En azından büyüdük. Akılllandık. Artık TBMM’ye gidip rezilleşmeyelim. Bir yerde “ASLA” diyeceğimiz bir noktamız olmalı. Bir öze dönüş hareketi ve miladımız olmalı.
Kuzey Kürdistanlılar, Ankara’yı kıble görmekten vazgeçmelidirler.
Bu kıble yanlış. Ve yanlış bir kararla doğruya varılmaz.
Bunu abilerimiz, babalarımız denedi.
1923’ten günümüze binbir trajik, hüsran dolu deneyim var.
İkinci şıka gelince… Tartışmaya girmeyi ve fikir belirtmeyi gereksiz görüyorum. Sanırım benim dışımda birçok insan bu soruyu enine boyuna ve çok geniş açıklayacaklar.
Ben sadece bir ehven-i şer hakkımı söylemek istiyorum.
Eğer Kuzey Kürdistanlılar ille de bu seçimi kendi lehlerine kullanmak istiyorlarsa, benim görüşüm ve tavsiyem şudur:
5, 10 veya 15 kişilik bir milletvekili adayı bulurlarsa, sağlam, adeta bu dava için ölüm gömleğini giymiş adaylar varsa, herkesle ittifaka girerek bu arkadaşlarını seçilebilecek en ön sıralara almaya çalışsınlar. Birinci ve temel amaç bunların kazanması olmalıdır. Bunlar Milletvekili olup mazbatalarını aldıktan sonra, yemin okumaz ve istifa ederler. Bilahere –tedbir için- yurtdışına çıkarlar. 2023 gelip çattığında, bulundukları yerde, etrafına ne kadar insan topladılarsa, kendi SÜRGÜNDE KÜRDİSTANLILAR MECLİSİ’ni ilan ederler.
Daha sonra ise bunu ülkeye taşırlar. Çünkü 2023 artık yeni bir sayfanın açıldığı dönem olacak. 2023’e ne kaldı ki?
Benim sistem dışı ve biraz da radikal olan görüş ve düşüncem bu.
Biliyorum bu görüş ancak %1 insanın yüreğine hitap eder.
% 99’u Ankara, rozet ve maaş yolcusu olmaktansa, 1 kişilik orduyla, sabırla ve azimle Kürdistan’a, öze dönüşü gerçekleştirenlerle olacağım.
ULAŞ BOZ- 5 soruyu bu şekilde, topluca cevapladınız, umarım okurlarımız bu cevaplardan tatmin olmuşlardır. Vengma adına çok teşekkür ederim Şükrü Bey.
ŞÜKRÜ GÜLMÜŞ- Düşüncelerimi ifade etmememe olanak sağladığınız için ben de size şükranlarımı sunuyorum. Essen’den sevgiler.
O zaman sorulari Kurdi al ve Kurdi cevab ver.
Kelàm ustasisin.
Kurd dù§ùnce dùnyasina demokrasi getiren §ahsiyetlerden birisin.
Hatta ve hatta PKK,yi kuranlardansin peki Turkiyede i§in ne?
Bu ayricalik sana nereden?