Türkiyedeki her seçim öncesi siyasi tartışmaların odağında
İmralı, Kandil ve Hdp ‘nin beyanları ve tutumları var .
Bu tartışmalar Türk siyasetinde de bir gelenek haline geldi.
Ve malum yine bu konuda medya kurumlarının yanısıra Avukatlar da devrede. Bir atasözü var :”Elçiye Zeval olmaz” Diye. Fakat söz konusu avukatların müvekkilleri adına yaptıkları beyan ÅŸaibelerle dolu olunca ” Elçiye Zeval olmaz ” sözü hükümsüz kalıyor.
Ve
” Basbaya elçilere zeval oluyor.”
Konu yine İmralı Duruşu ve Kandil ilişkisine dayandı. HDP, yine bu ilişkilenmede yaz boz tahtasına döndü, aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık.
Kandilden gelen ses, AKP’ ye
oy vermeyin” günah”
İmralı ‘dan yükselen ses ise “tarafsızlık” beyanı.
Bu farklı beyanlar bir iletişim sorunundan mı kaynaklanıyor, kesinlikle hayır!
Her iki duruşun birbirinden farklı kutuplara doğru yol almasından kaynaklanıyor. HDP ve Avukatlar ise sadece bu çelişkileri bir uzlaşıya evirip dil ve anlatımı belirsiz ve genel düzeyde tutarak realitenin dokularıyla oynuyorlar. Yani hem nalına hem mıhına vuruyorlar ama Kandile yakın duruyorlar.
Kandil için İmralı, pratik politikada bir ihtiyaç deÄŸil, Soyut, idealize edilen”, Önder Apo ” imajı onlar için yeterli, yıllarca bu söylemle halkın gündemini iÅŸkal ettiler ve etmeye devam ediyorlar.
Çünkü Kandil, Apo olmadan da var olabildiğini gördü, hatta tecrit edilmiş, dışarıyla tüm bağları kopmuş bir İmralı onlar için pratik politik belirleme ve uygulama için daha uygun kısaca Kandil, İmralı'nın tecridinden yana.
Peki İmralı, yaşarken ölmeyi, yoksanmayı kabul eder mi?
HAYIR!
Bu tartışmalar seçim ağırlıklı olsa da ama mahiyeti ve sonuçları bakımından seçimden sonrada da devam edecek ve bu bağlamda farklı konu ve başlıklar Kürtlerin gündeminde olacaktır.
Ve yazıyı, Mesneviden bir beyitle noktalamak istiyorum.
“Sende Nemrutluk var, ateÅŸe atlama ; atlayacaksan İbrahim gibi ol.”