Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

IŞIKLAR İÇİNDEKİ ŞEHİR


SÜRGEÇLER, KIRMIZITOPRAKLAR ve IŞIKLAR İÇİNDEKİ ŞEHİR

Hüseyin Aygün / Ben liseye baÅŸladığımda, ÅŸehrin her köşesine gizlenmiÅŸ komlardan çocuklar, o zamanlar adı Kalan olan okula akıverdiler. Here Were ile, Hezirge ile, Xıran armuduyla tanışmam ortaokulun sonu, lisenin baÅŸladığı o dokuz yüz seksen dört yılıdır. ÇoÄŸunluÄŸu tahtadan barakalardan oluÅŸan dükkanların kurulu olduÄŸu tek caddelik çarşıdan oluÅŸan ÅŸehri -bugünkü kayyumlara benzer ÅŸekilde- atanmış bir askeri komutan vali sıfatıyla yönetiyor, hafta sonu o vali -askeri üniforması ve göbeÄŸiyle- en baÅŸta ‘yaÅŸam boyu spor’ koÅŸuları Anafatma’da bitiyor, yarım ekmeÄŸin içinde bir et ve paket ayran hediyeydi, ve ÅŸehrin her tarafından çelikten marÅŸ sesleri yükseliyordu.

Anafatma’da herkese kumanya dağıtılan ve apaçık bir yarış olan ama çoluk çocuk herkesin spor gözüyle baktıkları koÅŸuları, her seferinde telli ve kalın camdan gözlükleriyle, tuhaf görünümlü lise son sınıf öğrencisi birisi birinci bitiriyordu. Bu, sanki yirmi yaşından büyük ya da askere gitmiÅŸ de ikmale kaldığı derslerini vererek okula yeniden dönmüş birine benziyordu, biz ona hem hayrandık, hem biraz uzak da duruyorduk. Üzerinde eski bir kadife pantolon vardı; bıyıklı bir öğrenciydi ve adı Haydar Sürgeç’ti. KaÅŸları simsiyah gür, bıyıkları onlardan da siyahtı. Adı Türkiye finalleri için geçiyordu, sonra daÄŸa çıktı, sol bir örgüte katıldığını duyduk ve sonra yakalandı. Galiba doksanları -ve gençliÄŸini- baÅŸka bir koÅŸu gibi içeride bitirdi.

Bu Sürgeç ailesiyle sonra yolum her yerde kesiÅŸti, çok fakirdiler, umumiyetle köyle baÄŸları sürüyordu, ama ÅŸehre gelen hepsi bir ÅŸekilde sporun bir dalında en azından ÅŸehrin birincisi oluyordu. Haydar’ın içeride olduÄŸu o yıllarda, birisi bizim İstanbul lokantasında çalıştı, gariban çok garibandı, lokantada amcasıyla, Aydın ustayla çalışıyordu, amca bir gün bunu kafaya aldı, rakıyı tek fırtta içer misin diye kızdırdı, çocuk dikti kafaya, aynı anda hem aÄŸlamaya hem ÅŸarkı söylemeye baÅŸladı. Aydın Usta ise sonra kayboldu, haber alınamadı bir zaman, sonra Sivas’ta bir tren istasyonu yakınında vuruldu, rakı bardağını henüz on altısında deviren çocuk, duydum ki epeydir Avrupa’daymış.

Kadim, ezelden direnmiÅŸ ve ama yenilmiÅŸ bir aÅŸiretten adını alan o lisede, haftanın ilk günü Hezirge’den gelen, çamurlu ayakkabılarıyla izlerini hemen belli eden, hep Kırmancça konuÅŸan Kemal ve Dersim’in kuzeydoÄŸusundan -anneme yakın bir köyden- gelen Mahmut en iyi arkadaÅŸlarımızdılar. Kemal ve Mahmut herhalde bizde daÄŸ, köy ve Kırmanc kimliÄŸinin canlı tutulmasının baÅŸlıca sebepleriydiler.

Kemal dersten bazen erken çıkmaya çalışır, köydeki hayvanlara çobanlık sırasının kendisinde olduğunu -ya yetişemezsem korkusuyla- hatırlardı. Yani onun hayatı bizimki gibi evden okula, okuldan kütüphaneye -ve tembellikle- değil, köyden şehre, okuldan dağa, laboratuvardan mangalara doğru akardı, o küçük yaşta elleri nasırlıydı mesela. Ama bu yüzden daima enerjikti, bitmeyen masalları, şafaktan sağılan taze sütü, yavrulayan kuzuyu, günün ferfecir vaktini o anlatırdı bize.

Sonra Kemal’in bir yakını, adı da Hasan Hüseyin, İstanbul’dan geldi, bizim eski ÅŸehirde siyasete aday oldu, Hezirge anıları peÅŸimizi bırakmıyordu, ona çalıştık canla baÅŸla, daÄŸ, tepe, orman, vadi, tek başına koma bile girdik, ve sonra yine İstanbul’a döndü.

Mahmut, lise biter bitmez, Kamer Özkan’ın grubuna katıldı -Kamer’den iki hafta evvel burada bahsetmiÅŸtim, hatırlarsınız-, biz üniversitedeyken, o artık dağın altındaki köyden aÅŸağıya inemiyordu. Oysa okusaydı eminim tiyatrocu olurdu, her türlü hayvanın ve canlının sesini taklit eder, keklik avcılığının ustasıydı mesela. Sonra Kamer’le yolları ayrıldı, bu defa baÅŸka kiÅŸilerle devam etti, ateÅŸkes dönemlerinde de bir yere gitmedi, Zel ve Gewreke civarında dolandı durdu, ve biz artık meslek ve çocuk sahibi olmuÅŸken, bir sabah bir eski kayanın altında, ağır bir uykuda iken bir el ateÅŸ ile öldüğü haberi geldi.

DaÄŸ, bu halkın tarihten beri kaderi, parçasıydı sanki. O, baÅŸka bir yerde hayal, gerçekleÅŸmesi olanaksız bir ÅŸeyi gerçeÄŸe çeviren, insanlara ‘cesaret’ aşılayan bir simgeydi. O zamanlar bizim orada biri bir örgüte katıldığında, bu siyasi veya ideolojik kelimelerle deÄŸil, mutlaka ‘daÄŸ’ ile iliÅŸkili bir cümleyle söylenirdi; ‘daÄŸa gitti’, ‘daÄŸa çıktı’, ‘daÄŸdaymış’.

Dün İzmir’de kitapları okÅŸarken ve imzalarken, bir baktım Haydar’ın kardeÅŸi Özgül ve bizim Hezirgeli Kemal çıkagelmiÅŸ tam otuz iki yıl evvelden. Ne sözleÅŸmiÅŸ, ne yazışmıştık, haberim bile yoktu İzmir’de olduklarından. Karanlık bir dönemde, ‘herkesin vatanı çocukluk’taki anılar üşüştü her taraftan. YaÅŸananlar, bin yıldır deÄŸiÅŸmez alın yazgımız ve elbette en eski deÄŸer, bizden sonra da yaÅŸayacak ‘Hatır’ bizi biraraya getirmiÅŸti. Sanki masallardan fırlamışlardı, sanki o çamurlu yollar, daÄŸlar, tepeler, çocukluÄŸumuzdaki yoksulluk onlarla birlikte gelmiÅŸti Alsancak’taki kitapçı dükkanına. Ama komutan ve çelikten marÅŸlar ortadan kaybolmuÅŸtu.

İzmir için, ‘karanlıkta bile aydınlık’ derler, akÅŸam sokaklarında hiç gezdiniz mi, ben dün gezdim, her yerde gitar sesleri, her köşede elinde biralarıyla gençler, yüzlerde bir ferahlık -Tunç’un da katkısı var galiba-, tüm ÅŸehir ışıl ışıldı -sanki ikinci bir Paris- bir aydınlık ve kadın ÅŸehri İzmir.

Otuz iki sene geçtikten sonra, her an aydınlık şehirde bir akşamüstü, ölen ölmüş, kalan sağlar bizim, herkes bir yere dağılmış, bizden sonraya kalsın diye yepyeni nesiller yaratmış, alınlarda çizgiler, saçlarda beyazlar çoğalmış, ama yaşadıklarımız daha dün gibiydi, ve hissettiklerimiz.

1 Yorum
  1. Barzan diyor

    VengMa okuyucusu ve yorumcusu olarak ho§ gorùnùze siginarak soruyorum.
    Bu yaziyi niye yayinladiniz?
    Kurdi lisana Here Vere diyen biri edebiyatci olurmu?
    Kurde Kart u Kurt diyen kemalistlerden ne farki var?
    Kendi insanini ve kendi §ehrini kùçùmseyerek yazan biri edebiyatci olurmu?
    Hele yazidaki biz Kurdlerin, bajari dedigi kibiri.
    I§ik ve kadin §ehri izmirde kalmasini telkin edin.
    Ne çokta Musa Enter,Ya§ar Kaya,Haydar I§Ik varmi§.
    Bence bu yaziyi kaldirin ve boylesi yazilar asmayiniz.
    Selamla.

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

16 + 3 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla