Yazının 2.bolümüne konuyu soÄŸutmadan devam edelim. Süreci bozan bir diÄŸer önemli etken HDP’nin 80 millet vekili ile 3.parti olduÄŸu dönemde “Seni baÅŸkan yaptırmayacağız” ve iktidar partisinin görüşme talebine “kaçak çaylarını içer, giderler” S. Süreyya Önder’in sözleri ile kapıları kapatması oldu.
Yıllardır çözümsüzlüğü dayatan parlementer sistem bilinmesine rağmem Başkanlık Sistemi ile ilgili çağdaş ölçülerde öneri nedense sunulmadı.
İktidar partisi ile görüşmemek, muhatap kabul etmemek aklın alamayacağı hataydı ve bu günkü mevcut sisremin önünü açtı.
Sorun bu günde önemi ölçüsünde irdelenip tartışılmıyor, yasaklar ile engelleniyor. Yaratılan gidap içinden bir türlü çıkılamadığı gibi kısır döngüler içerisinde yıkımları ile devam ediyor. Bunun en önemli nedeni Hdp’ninde önerdiÄŸi, sorunun emek-sermaye çeliÅŸkisi çerçevesine koyarak daraltmak ve talepleri eriterek çözüm aranmasıdır. Emekçi kesim sorunun en doÄŸal ittifakıdır dense a menna, diyecek laf olmaz.Böyle bir dayanışmada ortada yok. Sorunu emek-sermaye çeliÅŸkisine indirgemeyi ilke edinen Hdp çözüm yolunda ilerleme saÄŸlayamıyor.
Ulusal bir sorun varsa, örneğin evrensel hak olan Ana Dilde Eğitim gibi ulusu oluşturan tüm katmanların sorunudur. Sıfsal sorun içine katarak çözüm aramak ulusun diğer bileşenlerini dışlayıcı bir tavırdır.
İşte bu nedenler ile kurulduÄŸu günden bu yana öncülleri ile birlikte Hdp her seçim %10 barajını aÅŸmayı hedefleyen, baraj sorunu yaÅŸayan bir parti. Yapılan baskılar küçümsenemez ama baskılara sığınarak dışardan emanet aldığı oylarla hala neden %10’larda kaldığını açıklamaya yetmiyor.Hdp çözüme alternatif parti olmadı, bu yapısı ilede olacağı yok.
Kürt sorunu 100 yıldır hala kanayan bir yara. Bu gün bu sorun sadece folklorik değerleri ile kalan Çerkez ve diğer azınlık sorunları gibi olmadığı gibi birbirini etkileyen 4 parçada nüfusu 50 milyona ulaşan bir ulusun surunudur.
Çok karmaşık hale getirilmesine rağmen masa başında hala sorunu empati yaparak barış ile çözmek mümkündür.