Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Kesire’nin Kehaneti!

AV Hüseyin Yıldırım / Kesire Yıldırım,1988 yılında Hollanda’dan Abdullah Öcalan ‘a bir mektup yazıp gönderdi. Aynı mektup kısaltılarak Londra’da yayın yapan BBC radyosuna da iletildi. O mektupta Öcalan hakkında yazılı bir belirleme vardı onu buraya almak İstiyorum:

“Senin amacının ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Sen bu halkın evlatlarını birbirine vurduracak, güvensiz bir ortam yaratacaksın. Sonra iki elini havaya kaldırarak halkımıza, bütün çabama rağmen ayağa kalkma cesareti göstermediniz, çağımızda yaşamayı hakketmediniz diyecek, tozlu eteklerini silkeleyip gerçek yuvana döneceksin.

Bu halkın evlatları da kendilerinden başka kimsede kusur aramayacak. Orta doğuda bazı güçlerin lejyon askerleri olacaklardır.”

Bugün yaşadığımız durum tam da budur. Başkalarının lejyon askerleri olmuşuz. kendimizi suçlamaktan başka kimseyi göremiyoruz!

8 Yorum
  1. Simko Engizek diyor

    Qamislo Katliami 1980 (29

    Bir devlet konsepti önünde olası çıkabilecek engellerin tasfiyesi hakkında, bir devlet politikası mutlaka vardır. Bu belirlemelerin iddianameye yansıyan açıklama ve yorumlarını bende gazetelerden okudum. Benim için ilginç olan Ergenekon iddianamesiyle birlikte Levent Ersöz’ün o sıralar Nusaybin’de Alay komutanı olması, çünkü; benim ve bayan arkadaşın geçişini örgütleyen Nusaybin’deki PKK’li sorumlular, bizi Ahmet diye bir tüccarın kaçakçıları arasında geçirdiler. Hududa yakın bir evdeyken, Nusaybin’li arkadaşlar tarafından, bize yurtsever bir tüccar olarak yansıtılan bu Ahmet’in, Nusaybin alay komutanıyla çıkar ve kaçakçılığa dayalı, çok iyi ilişkileri olduğu anlatılmıştı. Onun için mayın ve çatışmasız geçileceği söylenmişti. Öcalan’ı çok sonraları gördüm katliam konusunda özel bir konuşması olmadı. Ama, gerek KAWA Hareketi olsun ve gerekse ALA RIZGARİ Hareketi olsun her zaman olası bir silahlı mücadelenin başlatılmasında alternatif örgütler olarak yansıtılıyordular. Öcalan,genel olarak Kürt ulusal hareketinde silahlı mücadeleyi savunan bütün örgütlerden tedirgindi.

    M.Serif Sener

  2. Simko Engizek diyor

    Qamislo KATLIAMI 1980

    Evet, ben katliamın olduğu sırada kamışlo’daydım. O zaman ağırlıkta bayan arkadaşların kaldığı PKK’nin Kamışlo’daki bir evinde kalıyorduk. Burası Duran Kalkan’ın denetiminde ve sorumluluğundaki bir yerdi. Ben ve bir bayan arkadaş Sevgi Çelik Batman’dan, Nusaybin şehir merkezindeki geçiş hatlarından yeni aktarılmıştık. Katliamın olduğu saate evdeki nöbetçi bayan tarafından uyandırılmıştık, bir çok kamışlo ahalisi gibi bizde damlara çıkmıştık. Bizim bulunduğumuz ev çarşıya yakın bir yerde olduğundan, bölge sorumlusu Duran Kalkan, o gece ki, silah seslerini kaçakçılar ve askerler arasındaki çatışmaya yorumladığını anımsıyorum. Biz yeni olduğumuzdan sadece dinlemiştik, gün doğduktan sonra komşulardan ve evi ziyaret eden yurtseverlerden dün gece ki olayın kaçakçılarla değil, kendi deyimleriyle ‘’bir grup devrimci talebelerin katledildiğini…’’ işittik, gündüz evden çıkan Duran’ın gece geri geldiğinde, dudak tebesümüyle katledilenlerin KAWA taraftarları olduğunu bize söyledi. Yüzünde en ufak bir üzüntü belirtisi dahi yoktu. Duran, katliam hakkında bize açıklayıcı herhangi bir bilgi ve yorumda da bulunmadı.

    M. Şerif ŞENER

  3. Simko Engizek diyor

    Devlet, Leninist, stalinist, Mao’cu, Ho Chi Minh’ci radikalist söylemlerin altında, Öcalan’ın denetimiyle kendi vahşi, insanlık değerlerinden uzak, baskıcı sömürgecilik konseptini uyguladı. Ve PKK olmak üzere bütün Kürt Hareketi ve Kürt Kitlesi ‘’siyaset yapıyorum’’ kaygısıyla şu bu oranda bu konseptin oyununa gelmişlerdir. Somut yaşanan pratikle bu hakikat ortaya koyula bilinir. Dolayısıyla, yanılgıyı yaşayan ve kaybeden top yekün Kuzey-Kürdistan ulusudur.

    M.Serif Sener

  4. Simko Engizek diyor

    M. Şerif ŞENER : Ben siyasetçinin sorunlarını, kaygılarını kendime dert edinmem, çünkü; bir siyasetçi değilim ve olmakta istemiyorum. Ben bu noktaya 1983’de son noktayı net olarak koydum kendi açımdan. Onun için kendime daha çok siyaset bilimi üzerine düşünürüm, benim de içinden geldiğim PKK geleneğinin somut pratiğinin bilimsel sonuçları konusunda yeterli bir araştırma yapılırsa, devletin Öcalan’ın elliyle, bir devlet konseptini uyguladığı noktasında yeterli kaynak vardır. Kaldı ki, bilim için somut pratik ve neticeler önemlidir. Somut pratikte ortada ve netice de ortadır. Her ne kadar bilim yöntemi olayların yasalarını irdelemeyi gerektiriyorsa da, basit günlük hadiselerden bile bu yasaların sonuçları çıkartıla bilinir. Örnek kabilinden en basit bir olaya beraber eğilelim; Avni Özgürel’in Öcalan hakkında yaptığı ve Öcalan’ın da bunu teyit ettiğini belirttiği türden açıklamaları bir anlık için de olsa bir yana bırakalım. Buna benzer yığınla açıklama var ve Öcalan tarafından da yer yer teyit edildiği olaylar var bunlarida bir yana bırakalım, günlük PKK pratiği bağlamında olaya bakalım: Öcalan olsun Öcalancılar olsun Pilot’un, kesinlikle Mit ajanı olduğu kabul görünüyor ve bir çok tahribe yol açtığı da propagandalarına malzeme edilmektedir. Cemil Bayık bizzat verdiği beyanlarla bu adamın 1980 ortalarına kadar da, Ankara’da herkesin kendisine ulaşabileceği yerlerde dolaştığını belirtti. Haydi diyelim ki, bu adam daha önce –sözüm ona- parti ve Öcalan selameti için vurulmuyordu. Ama, Kürt devrimcisini ve evladını her yerde her alanda vurmakta özel itinalar göstermekte tanınmış PKK neden, bu kadar kolay ulaşılabilecek Pilot’u Ankara’da vurdurtmadı? Üstelik bu adam bir sürü tahriplere yol açmış, zamanı olmayan eylemlere teşvik etmiş, her şeyden önce gerçek Mit ajanı neden bu adama bir saldırı tertiplenmedi? Ama, ‘’ajanlık’’ kisvesi altında onlarca cinayet Avrupa’da gerçekleştirildi. Üstelik Kürt Ulusal Hareketinin terör damgası yiyeceği bilinmesine rağmen, bu eylemlerden çekinmeden Öcalan hiçbir merhamet göstermeden vurdurttu. Ve bu yolla PKK terör damgası yedi. Üstelik öldürülen Enver Ata, Semir ve benzeri her arkadaşın Kürdistan davasına katkıları var, bu uğurda en ağır işkence koşullarından geçmiş insandır Enver Ata, başında tek gerekçesi içinde bulunduğu fiziksel rahatsızlıktan dolayı, Kürdistan davasına Avrupa’da basın alanında ancak çalışarak katkı sunabileceği, bunun için insani olan istemini dile getirmiş, hanımını ve bir çocuğunu ülkeden yanına alma istemi ‘’ajanlık’’ suçlamasıyla bastırılmış, Kürt davasını Avrupa’da terörize etmek için sudan bahaneler göstererek insanlara yöneldiğinin tanığıyım. Yukarda izah ettim, ben o sıra Öcalan’ın kaldığı evde kalıyorum. Avrupa’da insan öldürmek için sudan bahaneler arıyordu. Pilot’un bütün tahribatlarına rağmen yaşama hakkına bir saldırı yapılmıyor, ama; işkence tezgahlarında ölü olarak kurtulan Enver Ata’ya ödül olarak ölüm kararı verilebiliyor ve uygulanıyor. Bu bir, ikincisi; Bir orduyla savaşıldığı manipülasyoncu söylemlerle ahkam kesilen Öcalan nedense o ordu’nun kurmayına dönük suikasti önlemekte övünç duyuyor. Dönemin birinci ordu ve sıkıyönetim komutanı olan işkenceci orgeneral ‘’Necdet Uruğu Ben Kurtardım. Benim General vurma politikam yoktur.’’, ‘’Türkiye Ordusu her zaman ilerici hareketlerin başını çekmiştir.’’ Dediği sıralar yani 1988, 98 arasında, savaşın Kürtler için yetiştirdiği general düzeyindeki komutanların gizli kuytu köşelerinde arka arkaya kurşuna dizildiği tarihler olduğu çarşaf çarşaf PKK yayınlarında mevcuttur.

    M. Şerif ŞENER

  5. Simko Engizek diyor

    O gecenin anısını kısaca size şöyle açıklayayım: ben, Semir, Baki, Seher (Cemile Merkit) arkadaşlarla gece de tesadüfen karşılaştık. Semir, Baki, Seher arkadaşla tokalaştıktan sonra, ben; Semir’in sigara içmek için kalktığı sandalyesine oturdum. Baki, Seher’le yaptığımız sohbet sırasında, Semir ön salon’da vuruldu. Semir arkadaşın vurulması eski Ala rizgari’ci arkadaş Kemal Akıl arkadaş bize haber verdi. Katil bizim de orda oturduğumuzu bilseydi Semir’i ön salonda değil, dördümüzün oturduğu bir sırada, saldırısını yapardı. Nitekim cinayetten hemen sonra yine biz kalan üç arkadaş, Ben, Baki ve Cemile Merkit arkadaşlar, kalkıp kendi imkanlarımızla, arka kapıdan çıkmış benim evime gelmişiz ve daha sonra onları kendi evlerine bırakmışım.

    Tabi, bütün bu olayların en yakın tanığı, Baki’dir, Seher’dir. Bu konuda o geceyi düzenleyen Peşeng hareketinin o dönem merkez yetkilileri de bu durum konusunda mutlaka söyleyecekleri bir şeyleri vardır. Kendilerine göre mutlaka bu arkadaşlarında bir araştırması vardır. Buradan bu arkadaşları da iddialar konusunda cevap vermeye davet ediyorum. Semir Arkadaş onların düzenlediği gece de şehit oldu. Kürt Ulusal Kurtuluş Mücadelesinde emeği olan Semir Arkadaşın cinayetine ilişkin elde ettikleri bilgileri Kamuoyuyla paylaşmaları O’na karşı yapılacak bir vefa borcudur. Seher Arkadaşın neden bu sürece sessiz kaldığını anlayabiliyorum. Kızcağız az çile, keder ve zorluk çekmedi. Geçmişi, saf ve temiz bir aile olan, mücadele boyunca bütün maddi ve manevi yardımlarını Kürdistan Devrimcilerine sunmakta geri kalmayan, Onurlu Dersim Halkının Mücadelesinde hiçbir fedakarlığı esirgemeyen bu aile, sırf bu ailenin bir üyesi olan Yıldırım Merkit’in, Diyarbakır’ın o vahşi işkencelerine, uzun bir direnişten sonra yenik düşmesini vesile yaparak, bu aileye olmadık insanlık dışı bir şiddetle saldırmaları, oğlunun tutumundan hiçbir günahı olmayan bir babayı kurşuna dizmeleri ve evlerini ateşe vermeleri gibi hadiseler, bir de Avrupa’nın her hangi bir ülkesinde yaşadıkları terörize durum elbetteki, ruhsal, duygusal ve hatta fiziksel tahripleri ve traumaları beraberinde getirir. Bu anlamda bu güzel nazlı bacımın çilesini, derdini anlayabiliyorum. Kendini ruhsal ve bedensel olarak acılara koy verebileceğini de düşünebiliyorum.

    Onun için bugün ayrılan bir sürü insan, o dönemler gerek kendilerine olsun ve gerekse bizlere olsun takındıkları davranışların vefasızlığını, kimilerinin ise çirkefliklerini bildiğinden kalkıp o günlerin insanlık dışı davranışların sahipçileriyle, bir kare de bulunmayı tercih etmemesi, ben dünya felsefeme göre insani prensipte anlayışla karşılarım. Ama, ben bu anlayışı Baki Karer için taşımam, nedenine gelince Baki Arkadaş kalkıp yazmalıdır, Ankara sürecini yazmalıdır, Haki Karer’in cinayetini bir kardeşlik ve sorumluluk anlayışı içinde yazmalıdır, Semir arkadaşın hadisesini bütün boyutlarıyla yazmalıdır, inancındayım. Ama, buna rağmen bu onun insani sorumluluğuna bağlı bir olaydır. Ama, ben buna rağmen kimseye haksızlık yapmak istemiyorum; herkes penceresinde ve dünya felsefesinde olaylara bakar ve değerlendirir. Sırf bu gün ortaya çıkıp yazmıyorsalar diye, onlara sitem etmek sağlıklı bir davranış değil. Doğal olarak onlar da; ‘’biz çıkıp yazdığımız zaman siz nerdeydiniz, ‘’bay muhalifler’’ deyip, dünyayı kuyruklarıyla ölçüp, kuyruklarıyla biçen bu geveze şövalyelere sitem edebilirler, haklı olarak.

  6. Simko Engizek diyor

    Ben, Çetin Arkadaşla bir seferinde sanırım Lübnan’da karşılaşmıştım. Bir keresinde bizim bulunduğumuz kampta, bizim gruba siyasi bir konuşma yaptığı sırada gelmişti, gördüm. Daha sonra ben ayrıldıktan sonra kendisiyle üç defa karşılaştım, bir keresinde Baki ayrılıp İsveç alanına geldiğinde Stockholm’un T-Central’ın da karşılaştım. diğerin de ise; Baki Karer ve Semir’le randevuleşerek, Fridhemsplan’da bulunan Leon Bar’da bir araya geldik sanırım. En son ise, Çetin arkadaşın cinayetinin gerçekleştiği gece de tesadüfen karşılaştım. Ben İsveç’e geldiğimde onunla daha çok telefonla konuşup, sohbet ederdik. O sıralar kendisi ve Cemile Merkit Arkadaş yalnız kalmaktaydılar. Baki Karer henüz bu alana gelmemişti. Onlarla bir araya gelmeyi, kendim semiristemiyordum. İzlenimlerimle çıkardığım sonuçlar bağlamında konuşacak olursam, yaşanan pratiğin içinde olan biri olarak, bütün samimiyetimle söyleyeyim, Enver, Çetin, Cemile, Baki ve Resul olsun, önceleri böyle siyasal bir ayrılık sorunları taşımıyordular. Örgüt içi rahatsızlıkların kaynağının Öcalan ve sistemi olduğunu henüz bilince çıkarmış insanlar değildiler. Onlar daha çok Kesire Yıldırım’la olan çelişkileriyle, ayrılık noktalarına geldiler yahut getirildiler. Zira, bundandır hepsi PKK’nin ikinci Kongresine gelip katılmıştılar. Bir tek Resul hariç. Resul o zaman göz hapsindeydi. Öyle sanıyorum ki, eğer Baki ve Çetin Göngür, Resul’un gözaltı nedenlerini kongre gündemine taşısaydılar, belki de ikinci kongrede iç yapılanmada büyük değişiklikler olurdu, ve Öcalanın etkisi PKK içinde sınırlandırılabilinirdi.

    MEMED SERIF SENER

  7. Simko Engizek diyor

    Enver Ata’yı diyebilirim 1976 Yıllından beri tanırım. O sıralar Batman’daki devrimci gençliğin arasında hatırı sayılan birikimli bir insanıydı. Mahsum’larla, Şener’lerle daha sonra Mazlum’larla evimize gelip giden değerli bir insandı. Bu değerini şahadetine kadar her zaman korudu. Batman’daki daha sonraki devrimci kuşağın yetiştirilmesinde önemli emeği olan, 1979’da yakalandığında çok ağır işkencelere maruz kalan, düşmana bir tek fire vermeyen, ağır işkence koşullarında, Diyarbakır Silvan yolunda bulunan on gözlü köprünün bitişiğindeki çöp konteyine ‘’öldü’’ diye atılmıştı. Çöplerin konteyinlerinde ekmeğini arayan insanlarımız tarafından bulunmuş hastaneye kaldırılmıştı. Daha sonra Batman’a hastanede çalışan kimi yurtseverler tarafından eve getirilince, o sıralar ihtiyacının ve örgüte aktarmak istediği durumu öğrenmek için ben ve Hayrettin Togaç, 1980 baharında Batman sorumlusu olan İdris Güzel tarafından yanına gönderilmiştik. Yanına gittiğimizde yatalak haliyle yatağında kalkar hali yoktu. Karın bölgesinde demirle dağlanmış, karnında Kıbrıs Haritası dövmesi yapılmıştı. Ayaklarındaki irin torbalarını anlatacak söz bulamıyorum. Bütün bu acı ve ızdırap dolu fedakarlıkları bile, tarihe ve insanlara unutturan bir komployla, Öcalan, Enver Ata hakkında yalan enver atadolan hikayeler dizerek, dışarıdaki örgütünü namertçe sus pus etmişti. Böylesi kahpece bir kumpasla öğretmenimiz Enver Ata’yı bizden ve yaşamdan ayırdı. Bu kuşak neler gördü, neler yaşadı, tarihi kirletenler utansın, bu kirletilen tarihin pratiğinde, acıları yaşayıp ses çıkarmayan, lanetsi suskunluğa kendini koyveren birde bütün iki yüzlülüğe rağmen, kendine ”insanım” diyenler utansın!

    M. Şerif ŞENER

  8. Simko Engizek diyor

    Tehlikeler göğüslenmeden devrimle uğraşılmayacağını söylüyordu. Kendisi bütün tehlikelerin bilincindeydi. İne ucuyla bir şeyler kurtarmaya çalışıyordu. Kürdistan’ın bu parçası o sıralar önem arz ediyordu. Çünkü; Öcalan PKK bünyesine önemli bir tasfiye hareketi dayatmıştı. Diyarbakır Cezaevi Direnişine dönük, ‘’Zindan Konferansı’’ adı altında bir ihanet çalışmasına başlamıştı. Birkaç arkadaşın dışında dışarı çıkmış cezaevi kadrolarının önemli bölümü bu ihanete fitti. Hepsi Öcalan’la sözbirliği edercesine bu tasfiye sürecine ortak olmuştu. Kendisi bu ortamı kimi ilişkilerle tersine çevirmeye çalışıyordu. Özellikle o sıralar kendisine Sakine Cansız’ın, Selim Çürükkaya gibi PKK cezaevi kadrolarının direndiklerine dair haberler gelmişti. Bunlarla irtibat sağlamak için çaba sarf ediyordu. Bunlara ulaşarak, cezaevinden çıkan bu kadrolarla, Bekaa’da Öcalan tarafından direniş geleneğine kumpas kurulan süreci deşifre etmek istiyordu, ihanet sürecine alınan Kürdistan devrim kazanımlarını kendi canından daha önemli görüyordu. Bunun için çakallarla baş etmenin, ancak; çakalların inine inmesiyle sağlanacağını, uzaktan entel sözüm ona devrimciliğin, Kürdistan’ın somut koşullarında devrimcilik olmadığını belirttirdi. Bir de; Kuzey Kürdistan, Avrupa ve Türkiye’yle telefon irtibatlarının sağlandığı tek olanak bu alan üzerinden sağlanabiliniyordu. Savaş vesilesiyle Güney Kürdistan’da telekominaksiyon sistemi çökertilmişti. Dolayısıyla, davasında samimi ve kendisiyle dürüst olduğundan dolayı bu riskleri bile bile göğüslüyordu. Çekilen bunca acıya karşın, kanlarıyla, tırnaklarıyla yaratılan kazanımların tükendiği ve ihanete uğradığı yerde, ölüm dahil, her tür riski almayan devrimcinin dava adamı olamayacağını, kendilerine inanarak mücadele de şehit düşen yoldaşlarına sadık olunamayacağını söyleyerek artı kabilinde; kendisiyle ve inançlarıyla dürüst ve barışık olmayanların yaşam tarzına da lanet getirerek çoğu zaman ölüme güler hali vardı. O kendini bir toplum ve dava adamı olarak görüyordu.

    MEMED SERIF SENER li ser SEROKE NETEWI NE MIR MEMED CAHIT SENER

Simko Engizek adlı kişiye yanıt verin
Yanıtı İptal Et

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

four + 11 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla