
‘Türkler IŞİD sınırı geçsin diye elektrikleri kesiyor’
Türkiye hakkında pek de hoşa gitmeyecek gerçeklerden biri de yıllar geçse bile ülkedeki çoğu sorunun esasında hiç değişmediğidir. Bunu ilk olarak yıllar önce kütüphanelerde eski gazete manşetlerini tararken görmüştüm. Sonrasında sahaflarda bulduğum kimi eski siyasi dergilerdeki tarih ve isimlerin değişmesi halinde güncel dergilerden pek de farkları olmadığını fark ettiğimde.
Gerçekten Türkiye ve bazı ülkelerde yıllardır devam eden olaylar, yöneticiler değişse bile aynı kalıyor. Zamlar, işsizlik, enflasyon ve terör. Tabii sözünü ettiğim terör yıllarca farklı şekillerde Türkiye’de baş gösterdi. Kimi zaman sağ – sol çatışması, kimi zaman Alevilere yönelik katliamlar, son 40 yıla yakın süredir de Güneydoğu’da yaşananlar.
AK Parti hükümetinin ilk döneminde biraz değişim gösteren gelişmeler olduysa da rahmetli dedemin, “Türkiye don lastiğine benzer, çektikçe uzar ama bıraktığın zaman eski halini alır” sözünü kanıtlarcasına eski sorunlar yine ortaya çıktı. Gündem yine işsizlik, zamlar ve Güneydoğu.
Son zamanlarda Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna bir operasyon yapacağı, PKK’ya yönelik bu operasyon ile topraklarını güvenceye almak istedikleri açıklamaları dünyadan farklı tepkiler alıyordu. Öncelikle NATO müttefikleri bunun IŞİD ile savaşta en önemli rolü oynayan Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) bu mücadeleyi bırakıp Türk ordusu ile savaşmak için sınıra hareket etmesinden endişe etmekte. Bunun IŞİD ile mücadeleyi sekteye uğratacağı söylenmekte.
Bazı kesimlerden ise Türk ordusunun bu harekâta girişmesinin bölgede IŞİD’in yeniden güç kazanmasına olanak vereceğini iddia etmekte. ABD ile Şanlıurfa’da kurulan “Ortak Harekât Merkezi” sonrası Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon biraz ileriye atıldı gibi görünüyor.

Ne var ki son dönemde bütün bu gelişmeler olurken aklıma Zerocalcare takma adıyla tanınan İtalya karikatürist Michele Rech’in Kobane Çağırıyor (Kobane Calling) isimli çalışmasını getirdi. Zerocalcare’nin İngilizceye ilk defa çevrilen çizgi romanı kendisinin Türkiye ile Suriye sınırında yaptığı ziyaretler sonucu ortaya çıkmış.
İlk olarak 2016’da Internazionale’de yayımlanan çizimler sonrasında kitap haline geldi. Kobane Calling oldukça iyi bir çalışma olmasının yanında bir Batılı gözünden bölgede yaşananların anlatılması önemli. Kürtlerin IŞİD’e karşı savaşta neler yaptığını gözlemleyen Zerocalcare pek çok kişinin ilk defa duyduğu iddiaları da çizgi romanında anlatıyor.

Mesela kitabın başında Suruç’a bağlı Mehser köyünde bölgedekilerin silah seslerinden hangi tarafın ateş ettiğini nasıl anladığını aktarıyor. Sonrasında ise Türk ordusunun kimi geceler IŞİD gönüllülerinin sınırı geçmesi için elektriği kestiği iddiasına yer veriyor.

Yine çizgi romandaki ilgi çekici iddialardan biri de esasında kimsenin IŞİD ile gerçekten savaşmadığı, isteseler bu örgütü kısa sürede yok edebilecekken işi uzattıkları yönünde. Bu iddia Ağustos başında gazeteci Fehim Taştekin’in tutuklu IŞİD mensubu “Ebu Ubeyde” ismiyle bilinen İlyas Aydın’ın sözleriyle de doğrulanır nitelikte.
Aydın IŞİD için, “Savaş içerisinde kendisi bir şey yapmaktan aciz kalan taraflar bizi oyuna yedek oyuncu olarak sokuyorlar. Yürüttüğümüz savaşı kendi maslahatlarına uygun gördükleri için bize göz yumuyorlar. Bu Türkiye’ye has değil; Amerika, Rusya, hepsi içinde” diyor.

Kobane Calling’de de bir Batılı gözüyle Zerocalcarde IŞİD gibi bir örgütün bir anda Ortadoğu’nun göbeğinde beliremeyeceğini ve bundan birilerinin kazancı olmasa göz yummayacağını düşünüyor.
Türkiye açısından önemli kısımlardan biri ise Kürtlerin Batı medyasında ve Türkiye’de nasıl farklı göründükleri üzerine. Sadece bir karede Batı medyasında Kürt imajının Kobane’de savaşan güzel ve genç kadınlar ile aktarıldığı, Türkiye’de ise sakallı, yaşlı, kıllı erkekler olarak gösterildiğini aktarıyor.
Gerçekten de YPG’nin kadın kolu YPJ uzun zaman Batı medyasının ilgisini çekmişti. Ancak Kürtlerin kadınlara verdiği değer sadece YPJ üzerinden anlatılmıyor kitapta.

Rojava Modeli (The Rojava Model) isimli bölümde Newroz Kobane isimli kamp lideri genç bir kız kadınların bölgede nasıl etkili pozisyonlarda olduğunu anlatıyordu. Mülteci kampı bir kadın tarafından yönetiliyordu. Suruç’un eş belediye başkanı Nazlı Binici’ydi (Son seçimlerde Hatice Çevik belediye başkanı oldu. Yani Suruç’u hala bir kadın yönetiyor.), Mehser’in şefi de bir kadındı.

Bütün bunların yanında Newroz Kobane’nin söylediği ve AK Parti’nin mülteci kamplarına büyük paralar verdikleri sözlerini de çürütecek bir iddia var. Zerocalcarde ile konuşan Kobane ona Türk hükümetinin kamplar için tek kuruş vermediğini, gönüllülerin ve Kürt şehirlerinin yardımda bulunduğunu belirtiyor.
Türkiye’ye Türkiye’den bakılınca esasında pek de bir şey göremeyebiliyor insan. Hele neler olup bittiğini alternatif kanallar yerine ana akım medyadan öğrenmek isterse. Ancak yurtdışından, Türkçe olmayan yayınlardan Türkiye’ye bakınca farklı bir fotoğraf çıkıyor karşımıza.
Esasında her iki tarafın da tam olarak gerçeği yansıttığını söylemek çok zor. Türkiye’nin gerçek resmi arada bir yerde. Ne var ki eskiden belki daha ortada iken son yıllarda yaşanan akıl almaz olaylar sonunda gerçek daha fazla yabancı yayınlarda anlatılanlara yakın duruyor.

Bir İtalyan çizerin gözünden anlatılan Kobane Calling’in Türkçeye çevrilmesi şu dönemde imkânsız gibi. Hatta çizgi romanın büyük bölümü Kürtlerin IŞİD ile mücadelesine yönelik olsa da kimi iddialar savcılar tarafından “terör” suçlarına girecek nitelikte. Ancak olaylara bir Batılı gözünden bakmak ve Kürtlerin de yaşadıklarını öğrenmek açısından önemli bir çizgi roman.
© Ahval Türkçe
Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. Ahval’in yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.