Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Hesaplaşma

Sait Aydoğmuş, “Lawaz”lığımızın Esas Nedenleri…

Kürd ulusal hareketinin 1970’li, 80’li yıllarının ve sonrasının değerlendirmeleriyle ilgili Çarpel Medya’nın düzenlediği birkaç programı izledim. Bunlardan birisine benim de katılmam planlanmıştı, ama teknik nedenlerle bu mümkün olmadı. Umarım ileride ben de, o dönemde rol oynamış diğer bazı arkadaşlar da böylesi bir imkana kavuşuruz ve geçmişimizi, özellikle yakın olanını değerlendirip geleceğimizi daha iyi görmeye ve kurmaya çalışırız.


Böylesi bir süreçte/ tartışmada, iki hususa özellikle dikkat etmek gerekiyor. Birincisi, söylediklerimiz ve yazdıklarımızı, artık tarihte kalmış eski örgütlerimizi/geleneklerimizi, onların şu veya bu yöneticisini özellikle yermek veya övmek, hele de kişi olarak salt kendi rolümüzü abartmak kaygısıyla yapmaktan uzak durmalıyız. Bunun yerine, “Lawaz”lığımızın, bu ve benzeri kaygılara dayalı değerlendirmeleri aşan daha genel ve objektif nedenlerine yönelmeyi seçmeli, becermeliyiz. Ve tabii aynı zamanda, böylesi değerlendirmeleri yapabilecek bilgilere ve donanıma sahip olmak da lazım. Aksi halde bazılarınca yapıldığı gibi konuyu “casus hikayeleri”ne yöneltir ve tartışmayı verimsizleştirip boğarız. Kim konuyu “casus hikayeleri” üzerinden anlatmak istiyorsa anlatsın ve sonra da bir an önce “esas”a geçelim.
Silahlı mücadele planımız var mıydı; var idi ise neden savaş(a)madık? Kimilerimiz, Kürdistan’ın diğer parçaları yerine neden Şam ve Beyrud’a, oradan da Avrupa’ya gittik? İlk elde, Kürdistan’ın diğer parçalarına gidenlerimiz, zaman içinde, neden belirtilen aynı akıbete uğradık? Oralarda hangi “Kapalı kapılar ardında” neler yaptık? Bunlara ilişkin herkesin kendine özgü nedenleri ve hikayeleri de vardır elbette. Kim, faydasına inanıyorsa bildiklerini anlatmalıdır.
Ancak Güney’i, Kuzey’i, Doğu’su ve Batı’sı ile tümümüzün kaderini belirleyen esas etmen o”hikayeler” yerine, anılan dönemin iki sistemli dünyasının Bölge’mize ilişkin siyasal paylaşımı ile bunun o kaskatı, lanetli ortak statükosuydu. O lanet statükoya, ülkemizi bölüp, parçalayıp, çıplak işgallerle sömürgeleştiren ve böylece Kürd ve Kürdistanı dört bir yanıyla saran Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletlerine, bölgemizdeki diğer 22 Arap devletini, sözde bizimle aynı “dert”ten mustarip olup “devleti olmayan devlet” niteliğindeki Filistinlileri de ekleyebiliriz. Koca bölgemizde, kalıyor İsrail; hani şu “Anti-siyonist” ilkemize kurban ettiğimiz millet ve devlet!..
Dün, iki sistem tarafından birlikte kurulup desteklenen böylesi bir “Kurtlar sofrası”ndaydık.
Böylesi koşullarda, devletleşme amaçlı ulusal inşanızı, mücadelenizi ne kadar başarılı yaparsanız yapın, uluslar arası ve dolayısıyla bölgesel koşulları ölçüp/biçip müttefiklerinizi buna uygun olarak belirlememişseniz, yanı sıra atacağınız adımların/yapacaklarınızın zamanlamasını da isabetle seçmemişseniz, akıbetiniz hep aynı olur.

Artık İki sistemli dünya yıkılmış bulunuyor. Şimdi bu konuyu, yani uluslar arası ve bölgesel ittifaklar meselesini yaşadıklarımızdan ders çıkaracak bir amaç, anlayış ve üslupla tartışıp öylece kavrayarak geleceğimizi isabetle kurmanın tam zamanıdır.


Bugünden başlayarak yayınlayacağım birkaç belge ve yazıyla geçmişi ve geleceği ile bu konudaki düşünce ve önerilerimi yazmaya çalışacağım.
Aşağıda, kuruluşundan sonra, 1975’te tekrar Kürdistan’a dönme kararı alan YEKİTİ’nin ve Lideri Celal Talabani’nin, o günlerde dünyaya, bölgeye ve Kürdistan’a ilişkin stratejik yaklaşımlarını içeren bir belge yayınlıyorum. O günlerin DDKD/KİP’lisi, Özgürlük Yolcusu, Rizgari/Ala Rizgarilisi, TKDP/KUK’lusu Kawa’cısı, Tekoşin’cisi ile herkes, o zamanki kendi görüşleriyle bu belgenin perspektifi ve dolayısıyla prensipleriyle bir karşılaştırma yapsın ve sonra da felaketimizin nedenlerini tartışalım. Tabii o dönemde, özellikle Güney Kürdistan’da, tersinden neredeyse ayni minval üzere düşünüp konumlanan güçler de vardı. Bunlara ilişkin de yayınlayacaklarım/söyleyeceklerim olacak!…
******
Şam’da yayınlanan, Suriye Baas Partisi yayın
organı «El Baas)) gazetesinin 2 Temmuz 1975
tarihli sayısından aynen çevrilmiştir .
(Özgürlük Yolu Dergisi, Sayı,3)

IRAK KÜRT HAREKETi DEVRIMCiLERiN YÖNETiMiNE
GEÇTİ

Yeni kurulan „Kürdistan Ulusal Birliği“ adlı siyasal örgüt, yayınladığı bildiride, Arap devrimcileri ile birlikte emperyalizme, siyonizme, diktatörlüğe, İran’ın oyunlarına ve Kürt bölgesine egemen olan aşiret duzenine karşı devrimci mücadeleyi sürdüreceğini açıkladı.
Bildiride, «amacımız Irak’ta demokratik düzen, Kürdistan’da gerçek özerklik kurmaktır » deniliyor ve Irak-İran andlaşması eleştiriliyor .
Yeni Kürt hareketinin liderleri arasında, eski Kürt lideri Barzani’ye karşı olan ve devrimci olarak tanınan Celal Talabani de var.


Irak’taki ilerici Kürt hareketi örgütsel, ideolojik ve siyasal bağımsızlığını ilan etmiş ve „Kürdistan Ulusal Birliği“ adı aıtında çalışmaya başlamıştır. Bu ilerici akım, Kürt hareketinin safları arasında uzun süre mücadele etmiş ve Arap ilerici güçleri ile sağlam ilişkiler kurarak’ sürekli şekilde, Arap milliyeti ile Kürt milliyeti arasında tarihsel ve geleceği belirleyici bağlar bulunduğunu belirtmiştir. Kürt ilerici akımı ayrıca, ayrılıkçı ve şöven yönelişlere karşı mücadele etmiş ve Araplarla Kürtler arasındaki birlikte mücadele bağlarının sağlamlaşması, Arap ulusunun emperyalizme, siyonizme ve gericiliğe karşı sürdürdüğü mücadelenin desteklenmesi için çalışmış ve çalışmaktadır.


Kaydetmeye değer ki, Kürt savaşçılarından Celal Talabani, bu yeni örgütün en önde gelen liderlerindendir.
„Kürt Ulusal Birliği“ örgütünün yayınladığı bildiri aynen şöyledir :
„lrak ile İran arasında 6 Mart 1975 tarihinde yapılan haince andlaşma, Irak bürokratik-şöven burjuvazisinin kendi karakterinin bir sonucu olarak, Kürt sorununa adil ve demokratik bir çözüm bulmaktan aciz olduğunun yeni bir kanıtı oldu. Bu andşmanın imzalanmasını izleyen olaylar da, aşiretçi , uzlaşıcı, sağcı burjuva liderliğinin Kürt halkının kurtuluş hareketinin liderliğini yapmaktan aciz olduğunu kanıtladı. Ve bu olaylar bir kez daha kanıtlamıştır ki, başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere tüm emperyalist çevreler ve başta İran hükümeti olmak üzere Kürdistan top aklarını gasbetmiş gerici güçler, Kürt halkının ve bölgedeki diğer halkların en amansız düşmanlarıdır. Bu güçler, Kürt halkı için ve bölgedeki diğer halklar için kölelikten ve bütün ulusal ve demokratik haklarından yoksun kalmaktan başka bir şey istememektedirler. Yine bu güçler, aldatmacada ve kandırmacada ne kadar çeşitli yöntemler uygularlarsa uygulasınlar, ne kadar diplomatik oyunlarda ve dolap çevirmede parlak başarılar gösterirlerse göstersinler ve yüzlerine ne kadar yaldızlı maskeler takarlarsa taksınlar, Kürt halkına ve bölgedeki diğer halklara karşı hainlik ve şer niyetlerinden başka bir duygu beslememektedirler.


„Kürdistan ilerici akımının uzun süreden beri haber verdiği bir gerçek, şimdi Kürdistan semalarında parlak bir yıldız gibi parlamaya başlamıştır . Bu tarihsel gerçek şudur : Devrimci kitlelerin mücadelesi olmadan ve mücadele emperyalizme, siyonizme ve dikta yönetimine karşı Arap halk kitlelerinin mücadelesi ile birlikte bir ulusal birlik cephesi içinde dayanışmaya girmeden, Kürt halkının emperyalist zulümden, ulusal baskıdan ve sınıfsal sömürüden kurtulması mümkün değildir.
„Olaylar şunu da kanıtlamıştır ki, Irak halkımızın, iki milleti, yani Arap ve Kürt milletleri ile ve diğer azınlıkları ile birlikte ulusal demokratik devrimini gerçekleştirmesi için, Kürdistan ilerici güçlerinin Irak’taki diğer ilerici güçlere ve sol ulusal akımlarla omuz omuza mücadele etmesi kaçınılmazdır . Ulusal demokratik devrimin gerçekleştireceği amaçların başında şunlar yer almaktadır.


1 – Irak’ın yeni emperyalizmin ekonomik ve siyasal bağlarından kesin olarak kurtulması.
2 – Kanlı dikta yönetimine son verilmesi.
3- Tüm Irak halkı için demokratik bir ortam kuracak olan federatif, demokratik, ulusal bir yönetimin kurulması.
4 – Kürt halkının bağımsız Irak Cumhuriyeti çerçevesi içinde gerçek özerklik hakkının kabul edilmesi.
5 – Köylü kitleleri yararına köklü bir toprak reformu yapılması, ülkenin sanayileştirilmesi, petrol ve maden gibi yeraltı kaynaklarının Irak toplumunun kalkınması yolunda kullanılması ve giderek ülkede sosyalist bir toplumun kurulması için gerekli koşulların hazırlanması.
Bu beş görevin yerine getirilmesi, Irak’ın Araplar tarafından emperyalizme siyonizme ve gericiliğe karşı sürdürülen mücadeleye katılmasını, Irak’ın sınırsız gücünün ve enerjisinin seferber edilmesini ve bu güç ve enerjinin Arap ulusunun siyonizme ve emperyalizme karşı giriştiği ölüm-kalım savaşında kullanılmasını sağlayacaktır.


Bağdat’taki egemen dikta yönetiminin Irak’ın Şattularap’taki meşru haklarından vazgeçmesi ve emperyalizmle ittifak halinde bulunan gerici Şahlık rejiminin Ahvaz’daki işgalini ve Basra körfezindeki Arap adalarını istila etmesini kabullenmesi, İran’ın Basra körfezindeki Arap halkına karşı giriştiği saldırıyı hoş karşılaması, Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti’ndeki ilerici yönetimi ortadan kaldırmak amacıyla komplolara katılması, emperyalizmin yedeğine takılmış gerici devletler kervanına katılmayı kabul etmesi, Arap ulusunun hayati çıkarlarına aykırı olarak ve Irak halkının iradesine de aykırı olarak, „Basra körfezinin güvenliği“ maskesi altında yeni bir askeri andlaşmayı bu gerici ülkelerle imzalamaya hazırlanması. .. Bütün bunlar ispat etmiştir ki, ulusal bağımsızlığı korumaktan tarihsel olarak aciz olan Irak bürokratik burjuvazisi, Kürt ulusal hareketini ezmekte Nuri Said’in yolunu tutmuş ve Kürt sorununa demokratik bir çözüm bulacağı yolunda Irak halkına karşı ve Kürt milliyetine karşı giriştiği taahhüdü nihai olarak rafa kaldırmıştır.
«Bağdat diktatörlüğünün, İran gericiliğine ve onun müttefiki emperyalizme, Kürt aşiretçi liderliğinin, emperyalizmin, şöven Şahlık rejiminin planlarına boyun eğmesini ve Kürt ihtilalini sona erdirmesini sağlamaları karşılığında verdiği taviz ise, Irak‘ın egemenliği ve Arap ulusunun hayati çıkarları olmuştur. Irak yöneticilerinin bundan güttükleri amaç ise, ne pahasına olursa Olsun iktidarda kalmak ve iktidarı kendi çıkarları uğrunda kullanmaktan başka bir şey değildir.
Bağdat’taki sözde “ilerici devrimci yönetim“ in gerici Şahlık rejimi ile ittifak kurmasını izleyen olaylar, Irak’taki sultacı ve sağcı diktatörlüğün karakterini ve Kürt sorunu karşısındaki şöven politikasının özünü ortaya çıkarıp teşhir etti. Bu şöven politika, Irak diktatörlerinin şu girişimlerinde somutlaştı :
1 – Mendli, Hanıkin Kerkük, Şeyhan, Ayn Zale ve Sencar bölgelerinde yaşayan yüzbinlerce Kürt işçisinin, köylüsünün ve aydınının başka bölgelere sürülmesi.
2 – Özerkliğin gerçek içeriğinden sıyrılarak, içeriksiz ve kof bir statü haline getirilmesi.
3 – Kürt halkının mahalli ve merkezi yönetime katılmasının engellenmesi.
4 – Kürt ulusal hareketinin dağıtılması ve Kürt silahlı kuvvetlerinin ezilmesi.
Olayların ve özellikle halkımızın sürekli mücadelesinin baskısı altında kalan Irak yöneticilerinin 11 Mart 1970 tarihinde özerkliği sözde de olsa kabul etmeleri, onların Kürt sorunu karısında izledikleri ucuz ve şövence politikayı gizlemek amacıyla takındıkları bir maskeden başka bir şey değildi. Ayrıca Mart 1974’te çıkardıkları çarpık özerklik kanunu da, hakim cuntanın Irak Kürdistan’ının halkına karşı açtığı ve yüzlerce köyün yeryüzünden silinmesine, binlerce silahsız sivilin imhasına yolaçan barbarca imha savaşını maskelemekten başka bir amaç taşımamaktaydı.
lrak’taki dikta yönetiminin Şahlık rejimiyle andlaşma politikasını sürdürmesi, Amerikan emperyalizmine şirin görünüp yakınlaşması, Arap gerici güçleriyle işbirliğine girişmesi, Basra körfezindek ve Filistin sorunu karşısındaki emperyalist komplolar konusunda değişmez bir suskunluk içine girmesi ve bunu şürdürmesi, Irak’taki yurtseverlerin sürdürdüğü demokratik ve ulusal hareketlere karşı terörcü eylemlerini ve suikastlarını sürdürmesi, Kürt sorunu karşısındaki şöven politikasını uygulamaya devam etmesi… Bütün bunlar, Irak dikta yönetiminin, Arap ulusuna, Kürt halkına ve Ortadoğu bölgesindeki diğer halklara düşman olan emperyalizmin ve gericiliğin planlarına boyun eğmek ve emperyalizmin kucağına düşmek yolunda heyecanla başlattığı yürüyüşün birer adımını ve bu yolda emperyalizmden aldığı vizelerin karşılığında verilmiş birer taviz teşkil etmektedir.


BU durum da, Irak dikta yönetiminin gerçek yüzünü, gerçek kimliğini ortaya koymakta, gerici tutumunun sınırlarını belirlemektedir. Bu nedenle, birtakım parlak sloganların arkasında gizlenerek ve birtakım aldatıcı pankartların ardında saklanarak Irak’ı yeniden Bağdat Paktı dönemine geri götürmeye çalışan diktatörlük yönetimine karşı mücadele etmek, Irak halkının kalkınması, ulusal bağımsızlığı ve demokratik hakları üzerinde titreyen tüm yurtsever güçlerin ulusal ve yurtseverlik ödevi olmaktadır. Bu yurtsever güçlerin başında, Kürdistan’ın ilerici güçleri ve akımları gelmektedir. Zira Kürdistan halkı bugün, Kürt ulusunu ortadan kaldırma tehdidini taşıyan iğrenç bir şöven politikanın baskısı altında bulunmaktadır.
Şunu da özellikle belirtmek grekir ki, Bağdat’taki dikta yönetimi, Kürt demokratik ve kurtuluş hareketine karşı gerici Şahlık rejimiyle ve Turancı faşizmle anlaşarak, Nuri Sait zamanındaki emperyalizmin eski üçlü boyunduruk hükümlerini yeniderı Kürt halkının boynuna geçirmiştir.
Kürt ulusal hareketinin aşiretçi, sağcı burjuva liderliği, gerçi emperyalizmin ve gerici Şahlık rejiminin iradelerine boyun eğerek Kürt ihtilalini sona erdirmiş ve yenilgiyi kabullenme utancını, Kürdistan topraklarından kaçmayı yurt toprakları üzerinde yiğitçe çarpışmaya ve şanlı bir direniş göstermeye tercih etmiştir, ama halkımız, yiğit savaşçılarının karşısına çıkan tüm engellere ve çetinliklere rağmen ve şartlar, durumlar ne kadar kötü olursa olsun, devrimci ve ihtilalci mücadelesini sürdürmekte kararlıdır. Bu mücadele, hekesçe bilinen ve Irak’a demokrasi, Kürdistan’a özerklik» sloganında formüle edilen esas amacı gerçekleşinceye kadar da sürdürülecektir.
Bizler, halkımızın savaşçılarının, Kürdistan Ulusal Birliği içinde saflaşan halk kitlelerinin örgütsel ihtilalci mücadelesini sürdürmekte kararlı olduklarını gururla ve kıvançla açıklarken, tuttuğumuz kitlesel devrimci yolumuzda, Irak’ta emperyalizme, siyonizme ve diktatörlüğe karşı mücadele eden tüm Arap ilerici ve ulusal güçleri ile ortak mücadelemizi sürdüreceğimizi tekrar belirtiriz. Ayrıca, Kürt hareketinin soyutlanmasına yolaçacak yönelişleri ve teslimiyetçi, sağcı milliyetçiliği kesinlikle reddettiğimizi de açıklamak isteriz. Bunun yanında, ulusal mücadelede uygulanan aşiretçi, gerici, sağcı burjuva yöntemlerini ve gerici; kuşku verici çevrelere şirin görünme ve işbirliği yapma ağrılarını da şiddetle kınarız.

Bizler, uzun vadeli devrimci mücadelemizi sürdürmeye kararlı olduğumuzu açıklarken, temel güç olarak halk kitlelerimizin yaratıcı gücüne dayandığımızı ve Arap ilerici güçleri ile sağlam, doğru esaslar üzerine güçbirliği ve eylem birliği yapmaya da kararlı olduğumuzu belitmek isteriz.


Şu gerçeği de açık seçik görüyor, biliyor ve hesaba katıyoruz ki, Kürt halkımızın kurtuluş hareketinin baş düşmanları emperyalizm, siyonizm, gerici Şahlık rejimi, gerici Turancılık akımı, gerici Arap şövenizmi ve Kürt gericiliğidir. Ve bizler bütün bu güçlere ve akımlara karşı hiç bir erteleme, gevşeme ve savsaklama kabul etmeyen, sürekli bir mücadele ve kavga vermekte de kararlıyız .
Başlıca müttefiklerimiz ise Arap devrimci güçleri, Üçüncü Dünya’daki ulusal kurtuluş hareketleri, dünyadaki tüm sosyalist, devrimci ve işçi hareketleri güçleridir. Bu nedenle bizler, bu güçlerle en sağlam dayanışma ve işbirliği içinde olacağız ve onlarla eylem birliğimizi daha da güçlendirecek yolları arayacağız.
Bizler Arap ulusunu, kurtuluş hareketinde ve ilerici demokratik esaslar üzerinde birliğini sağlama çabalarında, çağımızdaki dünya devrimci hareketi içinde büyük ve tarihsel bir önem taşımakla seçkin bir yer kazanan şanlı devrimci mücadelesinde mutlak olarak destekleyeceğimizi ve onunla eylem birliği içinde olacağımızı açıklarız . Ve Arap ulusunun Filistin’i siyonist sömü geciliğinin bir yerleşme merkezi olmaktan kurtarıp bir demokratik Filistin devleti kurmak uğrunda giriştiği meşru mücadeleyi de kayıtsız şartsız destekleyeceğimizi belirtiriz.
Bizler, İran Kürdistan’ındaki ( .. … . ) Kürt halkımızın bu ( …… ) ülkedeki demokratik ve ulusal hareketin gelişip başarıya ulaşması için ve kendi geleceğini istediği biçimde belirleme hakkına kavuşmak uğruna gerici Şahlık rejimine ( ….. . ) karşı giriştiği mücadeleyi tam olarak desteldediğimizi de açıklarız .
Kürt ulusal ve demokratik devrimci güçlerini, kaçınılmaz olarak doğacak olan Kürdistan Devrimi’nin bayrağı altında ve tüm ilerici akımların dayanışma içinde yer almalarını sağlıyacak biçimde bir ulusal demokratik birlik çerçevesinde örgütleme yoluna girmiş bulunan Kürdistan Ulusal Birliği, şanlı Filistin İhtilalini, Zufar ve Eritre’deki halk ihtilallerini, İran Kürdistan’ındaki ve Kürdistan’ın öbür bölgelerindeki Kürt halkımızın savaşçılarını, İran ve Türkiye’deki ilerici ve devrimci güçleri selamlar ve onları desteklediğini belirtir.
Kürt halkının ulusal hareketinin tarihsel ve objektif bir hareket olduğuna ve Kürt halkının tüm ulusal ve demokratik amaçlarını gerçekleştirmeden bu hareketin sona ermeyecegıne inanan Kürdistan Ulusal Birliği, Kürt halk kitlelerimizin Irak’a demokrasi ve Kürdistan’a özerklik için başlattığı devrimci mücadeleyi sürdürmek amacıyla, tüm halk kitlelerimizi seferber etmeye ve Kürdistan’daki tüm ilerici ve devrimci kuruluşları ve unsurları örgütlerneye devam edecektir.
Kürt halk kitıelerimiz!

Bilinçli ilerici savaşçılar!
Kürdistan Ulusal Birliği’nin bayrağı altında toplanıp saflaşmanız ve devrimci örgütsel mücadeleyi sürdürmek için onun saflarında örgütlenmeniz, genel olarak Kürt halkımızın hareketini ve özellikle de Kürt ihtilalini ortadan kaldırmayı amaçlayan emperyalizmin, gerici Şahlık rejiminin ve Irak şövenizminin, komplolarına verilmiş en kesin cevap olmuştur.


Kürdistan Ulusal Birliği’nin bayrağı altında toplanmanız ve onun saflarında örgütlenerek mücadeleyi sürdürmeye kararlı olduğunuzu kanıtlamanız, ayrıca, aşiretçi liderliğe ve onun askeri, fikri ve siyasal alanlarda iflas edişine ve emperyalizme, İran gericiliğine boyun eğerek yenilgiyi kabullenmesine ve halk kitlelerimizin, zafere ulaşması uğrunda sayılamayacak ve hesaplanamayacak kadar kurbanlar verdiği, fedakarlık yaptığı Kürt ihtilali’ni sona erdirmesine duyduğunuz öfkenin ve gazabın da beklenen mantıki ifadesi olmuştur. 

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

four × four =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla