Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

MURAT DAĞDELEN’İ DOĞUM GÜNÜNDE „MEDYA DÜŞERKEN“ KİTABINA DEĞİN BİR MAKALEYLE KUTLUYORUM

Facebookun bildirdiğine göre bugün 57 arkadaşın doğum günüymüş.
1 Mayıs hepsinin gerçek doğum günü mü, Kürd olan arkadaşlar için pek emin değilim. Benimki de 1.1.‘dir, ama gerçek değil. Kürd arkadaşlardan 1’le, 15‘le ve 30’la başlayan doğum günlerinin önüne bir soru işareti koyun!
Neyse konumuz, gerçek doğum günlerinin peşine düşmek değil. 57 Arkadaşımızın da doğum gününü kutluyorum, hepsine sağlık ve mutluluk diliyorum.

Gelelim doğum günü konusuna el atmamın nedenine.
Bu 57 arkadaşın arasında yarattığı ürünüyle ilgili yazı yazmak istediğim değerli bir arkadaşım, dostum da bulunuyor:Murat Dagdelen. Zaten facebook da şöyle yazmış: „Bugün Murat Dağdelen ve 56 arkadaşının doğum günü var. Doğum günü sevinclerine katkıda bulunmak istemez misiniz?“


Öğleden sonra geç saatlerde facebookun bu notunu ve başında da sevgili Murat’ın adını görünce uzun süreden beri yazmayı düşündüğüm, hatta okurken kısa notlar da aldığım yazıyı bugüne yetiştirmeye karar verdim. Murat Dostun „doğum günü“ geçmeden yetiştiririm, zaten notlarım da hazır. „Doğum günü“ü tırnak içine aldım, çünkü gerçek doğum günü olduğunu düşünmüyorum. Yine de yazım „doğum günü“ atfen olsun.
Sevgili Murat’ın doğm günü gerçek değil, ama yazımın konusu gerçektir.
Benim yazımın konusu, onun emeği, yarattığı değer, bize sunduğu iyi bir edebiyat ürünüdür; yani kitabıdır.
Kitabın adı „Medya Düşerken“.
Kitap 21 Mart 2016 tarihinde, yani Newroz’da basılmış. Yani dört yıldır okuyucuya ulaşmış.


Ben kitabı duymuştum, ama elime geçmemişti. Bir vesileyle, buna da yazının sonunda değineceğim, bu yılın başında degerli Murat kitabını imzalama inceliğini göstererek ulaştırdı. O zaman da teşekkür etmiştim, şimdi de teşekkürümü tekrarlamak bir borç olarak yineliyorum. Sağ olsun.
Kitap elime ulaşınca okumaya başladım. Sürükleyici bir romandı, elden bırakmak istemiyordum. Ama bir nefeste okuduğumu söyleyemem. Kendini okutan bir kitaptır, ama Kürdistan’daki güncel gelişmeler beni birkaç kez alıkoydu. Kitabı bir çırpıda okuyamanın suçlusu bendim. Kitap okuyucuyu oldukça sarıyor, cezb ediyor.

Özellikle roman kahramanları, davranışları ve olayların tasviri çok güçlü ve akıcı bir dille yapılıyor. Tarihi olayları roman stilinde işleyen kitapları okumayı sevenler için güzel bir kitap.
Murat’ın kitabını okurken, nedense yıllar önce okuduğum ve hafızamda okuduklarımdan çok azı kalan Umberto Eco’nun “Gülün Adı” kitabı aklıma geldi. Birden bire paralellikler depreşti kafamda. Umberto Eco sonradan “Ortaçağ” adlı kitabı da yazdı. Kitabı okuyamadım, kitap üzerine birkaç analiz ve tanıtma yazısı okumuştum. Roma uygarlığı ve Hiristiyanlık’la ilgilenmek U. Eco’yu ilgi odağı yaptı.


Murat kardeşim de “Medya Düşerken” kitabında, Medlerin izinin peşine düşerken Mezopotamya uygarlığı denizinde adeta bilgi avına girişmiş. Sık sık Ahura Mazda’yı imdada çağırıyor, Zerdüştiliğin filozofisiyle kulaç atmaya çalışıyor. Kitaba serpiştirilmiş bilgileri okuyucuya sunuyor.
Kitapta en çok dikkatimi çeken konu, tasvirlerdir. Yeni Türkçe’yle söylersek betimleme gücü. Doğrusu kitaptaki bu sahneler oldukça güçlüdür.
Betimleme, nesneleri, kişileri, olayları söz veya yazıyla anlatarak göz önünde canlandırma işidir.

Bir olayı anlatmak yetmiyor. O tek başına betimleme olmaz. Olayı anlatan yazıyı okurken, adet olayın kendisi gözlerinizin önünde canlanıyorsa, işte ona betimleme gücü diyebiliriz. Şunu çok rahat söyleyebilirim: Murat Dağdelen’in kişileri, olayları, araç gereçleri Türkçe’yle gözlerimizin önünde canlandıracak bir anlatımı var. Çevremden tanıdığım, eserlerini okuduğum Kürd arkadaşlar arasında en güçlü betimleme yeteneğine sahip bir yazarımız. Keşke bunu Kürdçe de yapsa, şahsen çok sevinirim.
Birkaç örnek vereyim.


„Yatağından can havliyle doğrulduğunda, gözleri korkudan yuvalarından fırlayacakmış gibiydi. Etrafına bakınıp, nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Alnında oluşan soğuk ter, kaşlarının arasından gözlerine doğru süzülüyor, tuzlu sıvı gözlerini yakıyordu. ….. Korkudan sımsıkı tuttuğu ağzını araladı, derinlerde biriktirdiği nefesini bıraktı ve derin derin solumaya başladı. Neredeyse boğulacaktı. Saatlerce koşmuş bir arap tayı gibi soluk alıp veriyor, göğüs kafesi inip kalkıyor, ciğerleri kafesini parçalarcasına şişip duruyordu. Kalbi, yırtıcı bir kaplandan kurtulmak isteyen yaban eşeğinin kalbi gibi çılgınca atıyordu. …….”


Kitap dört sayfalık güçlü bir betimlemeyle başlıyor. Kitaba başlarken, bu betimlemeler beni müthiş bir sabırsızlığa itti. Dayanamadım, sürekli şu yatağından fırlayan ve yazarın, kalp atışlarını, yırtıcı bir kaplandan kurtulmak isteyen bir yaban eşeğinin çılgınca atan kalp atışlarına” benzettiği roman kahramanını aradım, durdum. Dört sayfalık davranış ve saray eşyaları betimlemelerinden sonra, saraydaki halkın selamlama merasiminde Yüce Ahura’ya dua ritüelinde anlıyoruz ki, bu kişi soylu Med kralı Astyages’miş. Böylece yazar kitap boyunca adına sık sık rastlayacağınız Kral Astyages’le okuyucuyu tanıştırıyor. Oradan Med Krallığı konusunu onunla birlikte inceleme merakını sizde yaratıyor. Merak sizi de kapladıysa, corona hapisligi döneminde okunacak güzel bir kitap.
Bir iki alıntı daha yapayım. Dikkatimi çeken bir cümleydi. Murat dostum bu cümlenin patentini hak ediyor.


“…. Dünyayı siyah elbisesi ile giydiren gece, sabahı doğurmak üzereydi. Astyages yatağından fırladı. …..”
Geceyi betimlemeye bakın! Eski Türkçe’yle harikulade bir betimleme!
Dünyaya siyah elbise giydiren gece!
Sabahın anası da o, yani gece!
Fazla söz bu betimlemenin gücüne haksızlık olur. Sayfasını da veremem, gecenin dünyaya siyah elbise giydirme gizemini bozar.
Yeni bir notuma geçiyorum.
„Genç adam, elinde uzun kargısını sımsıkı tutuyordu. Bacaklarını iki yana doğru aralamıştı. Güçlü görünen kaslı vücudunu öne doğru eğmiş, endişesiz gözlerle vahş aslana bakıyordu.
Karşısında bir insanın korkmadan veya kaçırmadan olduğu yerde durmasına şaşırmış görünen aslan, duraladı ve karşısında dikilen kişinin gözlerine baktı. O gözlerde hiçbir korku belirtisi göremedi. Karşısındaki insanoğlunun ona meydan okuduğunu anladı. Öfkesinden başını çevreleyen yelesi, bir tavus kuşunun tüyleri gibi kabardı. Korkunç bir kükremeyle yeri göğü inletti. Gözleri iki ateş topuna döndü. Güçlü çenesi, geniş göğsü, iki metre uzunluluğu ve bir metreye varan yüksekliği, kahverengiye çalan sarımtırak derisi, vurduğunda bir atın bel kemiğini kıran korkunç pençeleri ve sıçradığında onu dört beş metre fırlatan kaslı bacakları ile korkunç görünüyordu. İnsanoğluyla aralarında otuz metre kadar bir mesafe vardı. Aslan birden şimşek hızıyla koşmaya başladı ve hedefine dört beş metre kala yukarıya doğru havalandı ve avının üstüne bir kartal gibi süzüldü. Genç adam hiç ……“


Gördüğünüz gibi son cümleyi yarıda kestim ve ardından gelen cümleleri okuyucuya bıraktım. Aslan ile insanoğlu arasında neler oluyor? Onu da size bırakıyorum sevgili okuyucular.


Sadece bir soru cümlem olacak: Bu aslan betimlemesini nasıl buldunuz, sizi o otuz metrelik mesafeye taşıdı mı, taşımadı mı? Ben o mesafeyi hayalimde canlandırmaya çalıştım, orada olmamak büyük şans. Yazar romanında bu şansı kime tanımış, neden, okuduğunuzda anlarsınız.
Burada kitaba bir nokta koymak istiyorum.
Değerli Dostum, 14 Ocak 2020 günlü imzasında soruyor: “Umarım başarmışımdır“. Cevabım, ellerine sağlık, güzel bir eser olmuş. Ben roman eleştirmeni değilim. Öyle bir değerlendirme beni aşar. Ama iyi bir okuyucu olduğumu iddia edebilirim. Dolayısıyla bir okuyucu, olarak okuma ve öğrenme hislerimi tatmin eden bir kitaptır, diye en yüksek sesle söyleyebilirim. Ve okumayı seven herkese de tavsiye ederim.


Yazının başında Murat Dost’un bu kitabı imzalayıp gönderme vesilesinden söz etmiştim. Bu vesile onun yeni bir çalışmasıdır. Bir kaynağa ihtiyacı vardı. Bana haber verdi, gönderdim. O da kitabını imzalayarak gönderdi. Yeni çalışması ve konusunu anlattı, sevindim. Ama o bilgiyi zamanı gelince kamuoyuyla paylaşmak yazarının hakkıdır. Yeni güzel bir ürün bekliyoruz. Başarılar diliyorum. Gerçek olmasa da, doğum günün kutlu olsun, ürün dolu uzun yıllar diliyorum.

Bayram Ayaz
01.05.2020

4 Yorum
  1. Barzan diyor

    Ben tarihci deyilim Farslarin mitolojik tarihi Yunan versiyonu uydurmalardir.
    Yunan mitoloji tarihini bilmek §art.
    Yoksa Kurd keyanlarini kar§imizda dù§man yada barbar figùr gorùrùz.
    Edebiyata betimle sanatinin dorugu MEME U ZIN ve MEME ALAN,dir.
    Merhum Mehmed uzun bu zincirin halkasidir.
    Muzik,te Heyranoklar,destan ve klamlar.
    Bavè Saleh sesinden Dervi§è Evdi destani ve onu yorumlayan Kurd edebiyat ele§tirmeni Mustafa Resit mamosta.
    Ozan Braderin Arabamin sevda destani bir doruktur.
    §ivanin Min biriya te kiriyè.
    Kurdi bilmeden ve Kùrd edebiyatcilarini okumayanlarin haksizlik yapmamali.
    Yilmaz Gùneyin filmleri Kurdistandaki siniflarin kùltùr ve ruh halidir.

  2. Barzan diyor

    7 fars a§iret lideri Elamli Med keyani Gumata,yi suikast ilà oldùrdùkten sonra Med tahtina oturacak ki§i için kimin ati ilkin ki§ner ise o Elam sarayindaki Med tahtina oturacagi karari alinir.
    Bir Magi Dariusa ellerini genc bir kisragin di§ilik organina sùrùp kendi atina koklatmasini soyler.
    Hilebàz faris Darius ellerini bir kisragin organlarina sùrer ve kendi atina ellerini koklatir ve katil faris Darius bu hilebàzlik ilà Med tahtina keyan olur.

  3. Barzan diyor

    40 bin askerli Med ordusu Nubaye (misira) sefere çikar.
    Ama Med ordusu çolde kum firtinasinin en §iddetlisi furkan gazabi ilà kayip olur.
    1975 yilinda bu kayip Med ordusunun kalintilari bulundu ve romani yazildi.
    Savunmasiz Med sarayi iç ixanet ilà 7 fars a§iret liderine kapilarini açar ve Kùrd Med keyani bir suikast ilà oldùrùlùr.
    Artik Elam ùlkesinde Med sarayinda oturan hilebàz suikastci farslardir.
    Qazi mùhammedin vasiyeti tarihten sùre gelen bu fars hilesinden dolayi yazilmi§tir.
    Merhum Abdulrahman Kassimlo bu namerd fars geleneginin kurbanidir.

  4. Barzan diyor

    Mirad Dagdelenin kitabini okumu§ deyilim .
    3 adet roman ve odeme yolu ilà almak isterdim.
    Med imparatorlugunun keyan tahtinin bir saray darbesi ilà Fars Darius ve 7 fars a§iret liderinin darbe ve suikastini
    Yurt yayin evi bùyùk pers krali DARIUS adli tarihi romani okumu§tum.
    Yazari tarihci HANNS KNEIFEL.

Barzan adlı kişiye yanıt verin
Yanıtı İptal Et

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

7 − seven =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla