Selim Çürükkaya / Bu sabahın erken saatlerinde Türkiye’de yaşayan hapis arkadaşımla Facebook üzeri bir görüşme yaptım. Arkadaşımın Öcalan ailesiyle kontağı vardı. Son olarak Abdullah Öcalan ile kardeşi Mehmet Öcalan’ın görüşmesiyle ilgili bildiklerini bana aktardı.
Anlattığına göre görüşme esnasında Abdullah Öcalan kardeşine, “git söyle açlık grevini bıraksınlar, benim durumum iyidir, sağlığım yerindedir, benim için kimse ölmesin” dedi.
Mehmet Öcalan bu haberi, iletmesi gereken yerlere iletti. Ama bir gün sonra Qandil dağından bir açıklama geldi. “Açlık grevi devam edecek, devlet Önderliğimizi, kardeşi ile görüştürerek açlık grevini kırmak istedi” dendi.
HDP genel başkanı Sezai Temel ise, “Öcalan’ın sağlığı iyidir, seçimlerde başarılı olmamızı istemiş” diyerek konuyu noktaladı.
Açlık grevleri, ölüm oruçları, devletin bu konudaki tutumlarını yakından bilen ve bu konularda hayli tecrübe sahibi olan ben, olan bitenleri yorumlamak isterim:
Açlık grevinin kritik bir aşamasında devletin Abdullah Öcalan ile kardeşini görüştürmek istemesini şöyle okumak gerekiyor: Abdullah Öcalan açlık grevinin sonlanması istediğini devlet yetkililerine iletmiş olabilir. Ya kendisi iletmiş, ya da devlet yetkilileri kendisiyle görüşürken konu gündeme gelmiş, “tamam kardeşim gelsin, ben son noktayı koyarım” demiştir.
Bu gelişmeden sonra Qandil’in açıklamalarına göre Mehmet Öcalan bir cumartesi günü apar topar alınıp İmralı adasına götürülmüş, ona söylenmesi gerekenler söylenmiştir.
Mehmet Öcalan adadan dönünce, kendisiyle kontağa geçen örgüt yanlısı gazetecilere, “Önce açlık grevini sonlandıralım, ardından size diğer anlattıklarını aktarırım” demiştir. Bildiklerini bir merkeze aktarınca susmuştur.
Öcalan’ın Milletvekili yeğenine göre “amcası ile babası yarım saat kadar görüştü.” Bu yarım saatte neler konuştuklarını, Mehmet Öcalan bilir, görüşme anında ikisini dinleyen ve konuşmalarını kayıt altına alan devlet bilir, Qandil yetkilileri ve HDP den bazı kişiler bilir.
Öcalan’ın görüşleri neden kamuoyundan gizlendi?
Qandil dağından yapılan açıklamaya göre, Abdullah Öcalan
kullanılarak açlık grevi eylemi kırılmak istendi. Üstü kapalı bir şekilde bunu
söylediler. Ve Öcalan’ın söyledikleri bizi bağlamaz, tavrını takınarak “eyleme
devam” dediler.
Peki Hükümet neden Öcalan’ın görüşlerini kamuoyuna iletmedi?
Öcalan kardeşlerin görüşme yerinde sarf ettikleri sözleri, hükümet
yanlısı bir gazeteci aracılığıyla basına olduğu gibi yansıtabilirdi.
Ama hükümet bunu yapmadı!
Neden?
Yapsaydı ne mi olur du?
Suriye savaşı çıktığı günden beri, Qandil ile Öcalan farklı cephelerde yer aldı. Öcalan Hakan Fidan’ın cephesinde kaldı. Qandil İran’ın cephesinde mevzilendi. İran’da, Türkiye’ de KCK nin parçalanmasını istemediğinden “dağ” ile “ada” karşı karşıya getirilmek istenmedi.
Türkiye Öcalan’a “sen biraz geri çekil” dedi. İran Dağ’a, “Öcalan’a sahip çıkıyormuşsunuz gibi yapın, ama bizim dediğimizi uygulayın” diyerek işler buraya kadar getirildi.
Yani Abdullah Öcalan’ın ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmemesinin nedeni, Ahmet Kaya’ nın şarkısındaki “bu ne yaman çelişki anne” den ötürüdür.
Yoksa Öcalan, rejim veya hükümet aleyhtarı konuşacağından dolayı kendisine görüş
yasağı konulmamıştır. Tam tersine Rejim yanlısı yapacağı faaliyetin ve
konuşmaların ortamı henüz yaratılamamıştır. Hükümet o ortamı yaratmak için çaba
harcıyor.
İran ve Suriye konusunda atılması gereken adımlar Öcalan’ı tekrar kullanabilecekleri bir iklimi yaratabilir.