Rudaw / HDP’li vekil İmam Taşçıer Rûdaw Diyarbakır Temsilcisi MaÅŸallah Dekak’a konuÅŸtu
Diyarbakır (Rûdaw) – HDP’li İmam Taşçıer, İmralı tecridinin sona erdirilmesi, Rojava Kürdistan’ına yönelik politikanın ılımlılaÅŸması ve Kürt sorununun barışçıl yollarla çözümünün esas alınarak demokratik reformların yapılması durumunda Kürtlerin İstanbul seçimlerinde oylarını AK Parti’ye verebileceÄŸini söyledi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer, 2 Mayıs’ta İmralı’da PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmenin içeriÄŸini ve bu görüşmenin İstanbul seçimlerinde Kürt oyları üzerinde yapacağı olası etkilerini Rûdaw Diyarbakır Temsilcisi MaÅŸallah Dekak’a anlattı.
OrtadoÄŸu’da yapılan yeni dizayna göre Türkiye’nin de pozisyon alacağını belirten Taşçıer, Türkiye’de Kürt sorununun demokratik yollarla çözümü için yeni bir diyalog ve barış sürecinin olasılığı üzerine de önemli deÄŸerlendirmelerde bulundu.
Cezaevleri’nde açlık grevleri ölümü orucuna dönüştüğü bir dönemde, İmralı’da sürpriz bir görüşme gerçekleÅŸti. Avukatları müvekkilleri Öcalan ile yaptığı görüşmeyi nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?
Öncelikle ÅŸunu belirtmek isterim ki İmralı’da yapılan bu görüşmeyi salt açlık grevlerine baÄŸlamak doÄŸru deÄŸil. Bu daha büyük bir konsept, daha büyük bir dizayn. Açlık grevleri de önemli bir etken ama bütün bunları aÅŸan, Kürtlerin ve Türkiye’nin içinde bulunduÄŸu siyasi ve ekonomik tıkanıklığın aşılması için de gereken bir görüşme idi.
Daha büyük bir konsept derken neyi kast ediyorsunuz?
Türkiye Cumhuriyeti içerde ve dışarıda büyük bir tıkanıklık içerisinde. Siyasi kaos, belirsizlik, ekonomik kriz, Rojava Kürdistan’ı, Suriye, Irak ve içeride yaÅŸanan büyük hukuksuzlukların getirdiÄŸi çıkmaz, böyle bir görüşmenin yapılmasını zorunlu kılmıştır.
Neden?
Sayın Öcalan yirmi yıldır İmralı cezaevinde. GeçmiÅŸ yirmi yılda hükümetlerin İmralı’ya bakış açısı ve temaslarını dikkate aldığımızda ne zaman İmralı’da görüşmeler gerçekleÅŸmiÅŸ ve diyalog kapıları aralanmışsa bu ülke o zaman hemen siyasi hem de ekonomik olarak en iyi dönemlerini yaÅŸamıştır. İmralı’da tecrit ne zaman baÅŸlamış ve İmralı kapıları kapatılmışsa ülkede kaos, kargaÅŸa ve hukuksuzluk baÅŸ göstermiÅŸtir.
Dolayısıyla İmralı’da sürdürülecek bir diyalog süreci AKP hükümetini de 2002 yıllarından 2015 yılına kadar sürdürdüğü ılımlı bir siyasete götürecektir. Yani barışı ve Kürt sorununun demokratik yollardan çözümünü konuÅŸuyor olacağız. Siyasetin konuÅŸtuÄŸu, diyalog kapılarının aralandığı ve ÅŸiddetin uzak olduÄŸu bir Türkiye’de insanlar ÅŸiddetten, ölümden, savaÅŸtan uzak, refah içerisinde yaÅŸam sürdüreceÄŸi bir ortamı saÄŸlamış olacak. Bu koÅŸullar saÄŸlanırsa, Kürt sorununun çözümü güvenlik eksenli deÄŸil, demokratik reform paketlerinin konuÅŸulacağı ve hazırlanacağı bir sürece evrilir.
AK Parti bahsettiÄŸiniz yıllara geri dönmek istese bile MHP ile bu mümkün mü? Çünkü Cumhur İttifakı var…
Bu AK Parti ve MHP’nin sorunu. 2015 yılından bu yana baÅŸta Sayın Selahattin DemirtaÅŸ olmak üzere, Kürt siyasi hareketinde yer alan milletvekilleri, yöneticiler, sıradan insanlar tutuklandı. Facebook ve Twitter sayfalarında Kürdistan bayrağı paylaÅŸanlar, görüşünü dile getirenler hakkında davalar açılır noktaya geldi. Bir çok insan bu nedenle cezaevlerine atıldı. AKP ve MHP ittifağında AKP, MHP’lileÅŸti. Dolayısıyla MHP’yi ikna etmek de AKP’ye düşüyor.
MHP böyle bir sürece evet der mi?
Hatırlarsanız Sayın Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiÄŸi dönemde MHP iktidar ortağıydı. İdam cezası o dönemde kaldırıldı. Bu kararın altında MHP’nin imzası var. Dolayısıyla MHP de buna evet diyebilir.
Öcalan ile iki mayısta yapılan görüşmeyi yeni bir barış ve çözüm süreci olarak mı görüyorsunuz?
Barış süreci hemen başlayacak diyemeyiz. Ama başlamayacağını da söyleyemeyiz. Fakat bir diyalogun başlangıcı olarak değerlendirebiliriz. Çünkü görüşme yapılırken, Sayın Öcalan avukatlarına bir mektup yazdığını ve çıkışta bu mektup size verilmezse, bilin ki bir komplo var diyor. Çıkışta mektup verilmiyor. Ama iki gün sonra avukatlar çağrılıyor ve mektup veriliyor.
Bu ne demek?
Bu şu demek; iktidar, devlet bu mektubu kendi içerisinde değerlendirdi ve avukatlara verdi. Avukatlar da Kürt siyasi hareketine bu mektubu verdi. Kürt siyasi hareketi de iki gün bu mektubu değerlendirdi ve altı mayısta bu mektup basın açıklaması ile kamuoyuna duyuruldu. Dolayısıyla devlet de, Kürt siyasi hareketi de bu mektubun paylaşması konusunda hemfikir oldu. İşte ben buna diyalog kapısının aralanması diyorum.
Bu açıklamadan sonra herkesin “Açlık grevleri bitecek” beklentisi vardı. Ama açlık grevleri devam ediyor.
Açlık grevine ve ölüm orucuna giren tutsakların mesajı çok net; İmralı’daki tecrit sona ersin. Avukatlar Mudanya Savcılığı’na tekrar dilekçe ile baÅŸvurarak müvekkilleri ile görüşmek istediklerini beyan etmiÅŸ bulunmakta. Bugün yarın bu görüşme gerçekleÅŸir ve İmralı üzerindeki tecrit kalkarsa, bu açlık grevlerinin en kısa sürede biteceÄŸi anlamına geliyor.
İstanbul seçimlerinin tekrarlanması ve Öcalan’ın avukatlarının açıklamasının aynı güne denk gelmesini tesadüf olarak gören de var, HDP AK Parti ile anlaÅŸtı, Kürtler seçimde AK Parti’ye oy verecek diyenler de oldu. Hangisi doÄŸru?
Kürtler çok politik bir halk. Seçimlerde Kürtler batı illerinde aday çıkarmayarak, bir çok büyükÅŸehir belediyesi AKP’ye kaybettirdi. Dolayısıyla Kürtlerin oyu olmadan hiç kimse bir seçimi tek başına kazanamaz. Ankara, Antalya, Adana, Mersin, İzmir ve İstanbul… Hele hele İstanbul’u kazanmak istiyorsan, Kürtlerin oylarını almak zorundasın. Kürtlerin oyu çantada keklik deÄŸil. Kim Kürt sorununun çözümü için adım atarsa Kürtler ona oy verebilir. AKP adım atacaksa AKP’ye verir. AKP adım atmaz, CHP samimi bir ÅŸekilde Kürtlere yaklaşırsa CHP’ye verir.
MaÅŸallah bey bakın İstanbul’da bir milyon 100 binin üzerinde HDP’ye oy veren Kürtler var. Bunun dışında geçmiÅŸ seçimlerde AKP’ye oy veren 300 bine yakın Kürt vardı. Bunlar da 31 Mart seçimlerinde AKP’ye oy vermedi. Yani sandığa gitmedi. Niye bu seçimde AKP’ye oy vermedi? Çünkü AKP’nin dili yapıcı deÄŸil, Kürtleri dışlayan, ötekileÅŸtiren bir dildi. AKP’nin burada, Rojava Kürdistan’ında, Güney Kürdistan’da yaptığı yanlış politika sonucu, AKP’ye oy veren Kürtler AKP’den uzaklaÅŸtı. Ama gidip CHP’ye de oy vermedi. Çünkü CHP’nin Kürtlere yönelik geçmiÅŸ sicili de bozuk. Dolayısıyla Kürtler artık kendi çıkarları doÄŸrultusunda, pragmatist bir ÅŸekilde oyunu kullanacak.
Bu konuda AK Parti ile HDP arasında bir pazarlık olduğunu söyleyenler de var. AK Parti ile bir pazarlık bir temasınız söz konusu mu?
Hayır, kesinlikle bir pazarlık ve temas söz konusu deÄŸil. Bunun için pazarlık olmasına da gerek yok. Kürt sorununun çözüm yolları belli. Cezaevlerine haksız bir ÅŸekilde attığın Kürtleri bırakırsan, Rojava Kürdistan’ı ile iyi iliÅŸkiler geliÅŸtirirsen, Kürdistan Bölgesi’nin siyasi iradesini incitmezsen ve buradaki Kürtlerin haklarını tanımaya yönelik adımlar atarsan zaten Kürtler bunu görür. Bu adımı kim atarsa, Kürtler onlarla bir araya gelebilir. Bu çok net. Bu adımları atmayan partiye HDP bile oy verin derse, Kürtler gidip oy vermez. Çünkü Kürtler ulusal haklarına baÄŸlı, ne istediÄŸini bilen politik bir halktır.
Federal Kürdistan Bölgesi’nde yaÅŸanan bağımsızlık referandumundan sonra Türkiye DışiÅŸleri Bakanı Mevlut ÇavuÅŸoÄŸlu ilk defa Erbil’de üst düzeyde bir görüşme gerçekleÅŸtirdi. Bu görüşmenin son yaÅŸananlarla bir baÄŸlantısı olduÄŸunu düşünüyor musunuz?
Olmaz olur mu? Türkiye iç ve dış siyaseti nedeniyle tüm dünya ile kavgalı hale geldi. BaÅŸta Amerika ve Avrupa BirliÄŸi ülkeleri olmak üzere sorun yaÅŸamadığı tek bir ülke neredeyse kalmadı. Toplam 22 Arap ülkesi var, Katar’ı dışında tutarsak 21 Arap ülkesi ile ÅŸuan sorun yaşıyor. Kendi içinde de sorun yaşıyor. Bakınız ABD BaÅŸkanı Donald Trap Rojava’dan asker çekmeye kalktı, bakanları istifa etti. Pentagon ile aralarında büyük bir kriz çıktı. Daha dün ABD’den Rojava’ya, DSG’ye onlarca TIR’lık malzeme gönderdi. Bu ne anlama geliyor? ABD Rojava’dan çıkmayacak ve Türkiye’nin müdahalesine izin de vermeyecek. Bakınız İdlip kaynıyor. İdlib’e olası bir operasyonda Türkiye’yi de Afrin’de barındırmazlar. Oradan çıkarırlar. Ne Rusya ne de İran Türkiye’nin orada kalmasından yana deÄŸil. Kürtler zaten istemiyor. Afrin Rojava Kürtlerinin kırmızı çizgisi. OrtadoÄŸu’da yeni bir dizayn var ve Türkiye’nin son dört yıllık dış politikası bunu iyi okuyamadı. Sonuçta Türkiye’nin dış siyaseti Rojava’da, Kürdistan Bölgesi’nde, burada tıkandı. Yeni bir baÅŸlangıca ihtiyaç var. Yeni bir sürece ihtiyaç var.
Türkiye de sizin gibi düşünüyor mu?
Türkiye’yi yönetenler böyle düşünmemiÅŸ olsaydı, İmralı’da Sayın Öcalan tarafından yazılan mektubu dışarıya sızdırmazdı ve basın açıklaması ile okunmasına da izin vermezdi. Bu mektup Türkiye’nin yardımı ve katkıları ile dışarıya çıkmıştır. Sayın Öcalan ile ilgili konuÅŸma yapan bir çok milletvekili hakkında dava açacaksın, sonra da Sayın Öcalan’ın yazdığı mektubun dışarıda basın açıklaması ile okunmasına izin vereceksin. Bu ÅŸu demek; Türkiye yeni bir evreye giriyor. Ben böyle okuyorum ve böyle görüyorum. Dünyada neredeyse barışla sonuçlanmayan çok az savaÅŸ kaldı. Siz yüzyıl da barış yerine savaÅŸ konseptini devam ettirseniz yine dönüp dolaÅŸacağınız yer barış sürecidir. Çünkü bu savaşın hiçbir kazananı yok. SavaÅŸ sadece kaybettirir. Ama barış herkese kazandırır. Onurlu bir barış herkesi memnun eder. Refah seviyesini yükseltir, hukuku geliÅŸtirir, adaleti saÄŸlar. Barış ekonomik krizi çözer. Dünya ile entegrasyonu saÄŸlar. Ben bunların gerçekleÅŸeceÄŸine de inanıyorum.