Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Orta Doğu’nun maneviyat rahminin nadide meyvesidir Ezidilik!

Tayfun Atay / Orta Doğu’nun maneviyat rahminin nadide meyvesidir Ezidilik!

AKP’li Midyat Belediyesi geçen hafta belediyenin logosunun tam ortasında bulunan, Ezidi inancının merkezi simgesi “Meleke Tavus”u yerinden etmiş!

Belediye Başkanı Veysi Şahin, Meleke Tavus yerine logonun ortasına yerleştirilen mabedin, Ezidiliğin Irak’ta bulunan en kutsal mekânı Laleşa Nurani olduğunu söylüyor ama Ezidi inanç temsilcileri bunun doğru olmadığı kanaatinde. İşin daha vahim yanı, HDP belediye meclis grubu üyeleri de bu “kandırmaca”nın kurbanı olarak “Meleke Tavus yerine Ezidi tapınağı konmuş, dolayısıyla sorun yok” değerlendirmesiyle logo değişikliğine onay vermişler. Yani karar, meclisten oy birliğiyle çıkmış.

Independent Türkçe’de Abdülhakim Günaydın’ın haberinde görüşlerine yer verilen HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Azad Barış ise AKP’li Başkan Veysi Şahin’in iki kuşak öncesinde bir Ezidi ailenin çocuğu olduğunu ve kendisinin yeni bir Ezidilik yaratma yoluna koyulduğunu ifade etmiş.

Eğer böyleyse daha vahim bir durumla karşı karşıyayız demektir.

Çünkü kimlik dönüşümünde yeni kimliğin üzerine eski kimliğin kâbusu çöker.

Buna bağlı olarak, yeni kimliğin en ateşli müdafisi olunurken eski kimliğin muarızı olmak kaçınılmazlaşır.

Bu doğrultuda, eski kimliğinize, yeni kimliğinizde yerleşik en lanetli yaklaşım ne ise, kendinizi yeni kimliğe mal etme yolunda, bu mal oluşa çevrenizdekileri ikna etme yönünde o yaklaşım, sizin de hareket noktanız olur.

Ezidilikte bu, Meleke Tavus’tur. Ezidi-karşıtı İslami söylemin odağında o yer alır.

***

Peki, Meleke Tavus nedir ve neden Müslümanlık adına ortaya çıkan cehaletin gözünde o, Ezidiliğin “cadılaştırılması” için nişanedir.

Cevap basit, kaba ve “kara”dır.

“Meleke Tavus”, İslam’ın, daha doğrusu üç semavi tektanrıcı dinin (Yahudilik, Hristiyanlık, İslam) teolojisindeki “Şeytan”a tekabül ettirilmektedir.

Bu anlayış doğrultusunda Ezidilik de “Şeytana-taparlık”tır.

Böyle olunca eski Ezidi, yeni “Reisî” Veysi Şahin ne yapsın işte,

Orta Doğu’nun maneviyat rahminin nadide meyvesidir Ezidilik!

o “şeytanî” eski logoyu ulvî ve “hakkanî” bir yeni logo ile değiştirivermiş.

Onun kültürel-psikolojik açıdan nasıl bir baskı altında olduğunu anlamamak mümkün mü?!..

***

Böyle yapmak yerine, AKP’li belediye başkanının eski logoda ısrar edip şöyle bir değerlendirme yapmasını sanırım kimse beklememiştir: Ezidiler, Şeytan’a tapmazlar. Onlar Huda’ya (Allah) taparlar ve tek-tanrı inancına sahiptirler.

Elbette Meleke Tavus, onların inancında önde gelen, ama Huda’ya (Allah) ikincil bir kutsal varlıktır.

Ezidiler, İslam’da “Şeytan”a dönüştürülmüş, daha öncesinde ise en değerli melek sayılan Ezazil’i (Hristiyanlıkta Lucifer) başka bir gözle ve başka bir tarihsel-teolojik söylem eşliğinde değerlendirirler.

Ezidi inancında Huda, yeryüzünde yaşamın yaratılıp biçimlendirilmesinde “dolaylı olarak” yedi meleği görevlendirmiş olup bunların en üstünü de Ezazil’dir. Bir başka deyişle insan, Huda’nın iradesiyle yaratılmıştır. Bununla birlikte Huda, aynen üç tektanrıcı İbrahimî dinde olduğu gibi Ezazil’i Adem’e secde etmediği için cennetten ihraç etmiş ama lanetlememiş, daha sonra da affetmiştir. 

Ardından da onu hem dünyanın hem de diğer meleklerin idare ve sorumluluğuyla görevlendirmiştir.

İnancın çerçevesi budur. Ezazil, Huda’ya isyan amacıyla değil, ona yönelik derin sevgi ve saygısı nedeniyle Âdem’in önünde secde etmemiştir.

Ezazil, Âdem’e yasak meyveyi Huda’nın bilgisi dâhilinde yedirtmiş, böylece insanlığın üreyip çoğalmasının önünü açmıştır.

Ve Ezazil, nam-ı diğer Meleke Tavus, insanla Huda arasında bir aracı, kolaylaştırıcı, bir nuranî köprü olmuştur.

***

Ezidilik bu inanç kalıpları temelinde üç tektanrıcı dinle benzer köklerden beslendiğini bize düşündürürken, aynı zamanda onlardan ayrı ve daha “diyalektik”, ak ve kara karşıtlığının dışına, ötesine, üzerine çıkabilmiş, sentezci, bağdaştırmacı, kucaklayıcı bir metafizik açılımdır.

Özdemir Asaf’ın o çok güzel, “Tüm dünyayı kucaklamak istedim; kollarım yetişmedi” dizelerinden ilhamla dillendirmek gerekirse…

İnancın “tebliğcisi” denilebilecek Lübnanlı Şeyh Adiy bin Musafir’le 12’nci yüzyılda başlangıcı işaret edilebilecek olan Ezidilik de Anadolu’dan Akdeniz’e, Hicaz’dan Mezopotamya’ya kadar tüm Ortadoğu topraklarını, insanlarını, halklarını manen kucaklamak istemiş…

Ama kolları yetişmemiştir.

***

Yukarıda edebî coşkuyla sarf ettiğimiz sözlerin yanına şöyle bir antropolojik retorik eklemek uygun olur: Ezidilik, Ortadoğu’da tarihin derinliklerinde yatan çoktanrıcı inanç sistemlerini de şimdi yürürlükteki semitik tektanrıcılıkları da Zerdüştî/Mecusî bir potada bağdaştırarak biçim-içerik bulmuş “melez ve sentez” (senkretik) bir din, ondan öte bir etnodinsel kimliktir.

(Ezidiliği bu doğrultuda, övgüden de sövgüden de uzak antropolojik bir saygınlıkla ele alıp değerlendiren “yükte hafif pahada ağır” bir kaynak olarak bkz. Çakır Ceyhan Suvari, Ezidiler – Etnodinsel Bir İnanç Olarak Ezidilik, Ütopya Yayınevi, 2013.)

“Güneş kültü” de vardır Ezidilikte, “ruh göçü” de (reenkarnasyon).

Hristiyanlık da içkindir Ezidilikte, İslam da.

Vaftiz de olunur Ezidilikte, sünnet de.

Maniheizmin ip uçları da bulunur Ezidilikte, Gnotisizm ve Sufizm’in de.

Sümer’in, Babil’in, Asur’un tanrılarının izlerini de sürebilirsiniz Ezidilikte, Ahura Mazda’nın, Yehova’nın, Mesih’in de.

Dolayısıyla Ezidilik, (tekraren), Hicaz’dan Anadolu’ya, Akdeniz’den Mezopotamya’ya, İran’a, hatta Hint Yarımadası’na açılan yelpazede, Ortadoğu’nun dünden bugüne çoktanrıcı ve tektanrıcı inançlarının el ele verip, kol kola girip, gönül gönüle buluştuğu bir “Güneş Sofrası”dır.

***

“Şeytan”, Ezidi inancına değil, semavî tektanrıcı inanç üçlemesine mahsus bir tasarımdır. Ve Ezazil’in (Lucifer) İbrahimî inanç geleneğinde lanetlenip “Şeytan”laşmasına temel oluşturan “Âdem’e secde etmeme” ve “yasak meyveyi yedirtme” edimleri, yukarıda da değinildiği üzere, Ezidilik’te farklı yorumlanmaktadır: Bunlar sırasıyla, Tanrı’ya isyanın değil ona en büyük bağlılık ve “aşk”ın; insanı Tanrı’ya karşı kandırmanın değil, Tanrı’nın izniyle insan neslinin çoğalmasını sağlamanın gereği edimlerdir.

Meleke Tavus, adında da gayet net olduğu üzere, ilah değil melektir. Huda’ya, onun izniyle, dünya işlerinin düzene koyulması hususunda yardımcı olan bir melek.

***

Hasılı kelam, Ezidiler bu toprakların, Güneş’te “Huda”yı bulan, bu nedenle sabahtan akşama yüzünü Güneş’e dönen, o yüzden de hep yüzü ak, gönlü aydınlık insanlarıdır.

Ama onların bu ışığını söndürmek için, “şeytana-taparlar” yaftası, iftirası, hakareti doğrultusunda elinden geleni ardına koymayan, işte bu anlamda gerçekten “şeytani” bir karanlık, bu memleketi, kendi topraklarını onlara dar etmiştir.

O yüzden Türkiye Ezidilerinin yüzde 99’u yurt dışında yaşıyor bugün…

Nefret, aşağılama ve cana kıymalarla dolu bu “Ezidi’ye eziyet”e, bunun sonucu göçertme/göç-ettirmelere yıllar boyu utançla tanıklık ettik.

Şimdi bu topraklarda “kelaynak kuşları” kabilinden kalmış bir avuç temsilcisinin üzerine titrememiz gerekirken, bu defa da onlardan insanlığın kültürel hazinesine sunulmuş çok kıymetli bir sembol mahiyetindeki Meleke Tavus’un dinbaz bir taassuba kurban gidişini izliyoruz.

Hem de şöyle bir “ruhunun aynası”nda kendine baksa, orada Meleke Tavus’u görecek olanların elinde!..

T24

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

6 + 9 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla