Kürdistan’ın kuzey bölgesinde, Kürdistani örgüt ve partilerin, kitlesel zayıflılıkları nedeniyle gündemi belirleyen, ona etki eden aktör durumunda olmadıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Kürdistani siyasi yapıların radikal sayılabilecek ulusal programları da bulunmamaktadır.
PAK(Kürdistan Özgürlük Partisi) kısmen bunu aşmıştır denilebilir. Hem kitlesel zayıflık hem de siyasi gerilik dışında yaşanan dağınıklık ayrıca bir handikap oluşturmaktadır. Naçizane görüşüme göre, asgari ulusal demokratik talepler için dahi, birlikte hareket edilmemesinin sebebi; amaçtan ziyade araca tutunma durumudur. Örneğin; Federasyonu savunan HAK PAR ile PSK’nin tek bir konuda dahi güç birliği yapmaktan kaçınmaları bu araç tutkunluğu değilse başkaca ne sebebi olabilir.
Bu bağlamda, amaçlar esas alınmadığı müddetçe bu dağınıklıktan ve enerji kaybından kurtulmak pek olası gözükmüyor. Güney Kürdistan`ın bağımsızlık talebini savunan örgütlerin Kuzey Kürdistan için hangi gerekçe ile bağımsızlık istemedikleri siyasi bir kafa karışıklığı değilse, sömürge durumundaki Kürdistan için tutarlı bir anti sömürgeci anlayışı dahi önermediklerini kanıtlar. Kürt`lerin herhangi bir parçada Ulusal, Demokratik statü kazanmasına şiddetle karşı olan TC”nin, Güney Kürdistan`a bakışı, ABD’nin baskısı sonucu bir bakıma ”kerhen” ve taktiksel bir kabule dönüşmüş durumdadır. Federe Kürt Devleti’nin başta Irak Devlet`i olmak üzere tüm dünya ülkelerince resmi olarak tanınmış olması, TC’nin açıktan bu resmi statüyü yok sayma istencini elinden almıştır. Öte taraftan süreç içinde Güney Kürdistan ile gelişen ekonomik ilişkiler açıktan düşmanlık yapmasını sınırlamaktadır. Türk devletinin ticaret ve özellikle Kerkûk petrolü nedeniyle elde ettiği gelirler Türkiye ekonomisi açısından hatırı sayılır bir kalem tutmaktadır. Bu bağlamda Türk devletini Federe Kürt Devleti’nin partneri ve müttefiki olarak görmek büyük yanılgı olur. Kürtler kesinlikle TC’nin devletinin politikasına güvenmemelidir. TC, Federe Kürt Devlet`i ilişkisini taktiksel ve geçici bir ilişki olarak görmek gerekir.
Gelelim TC’nin Batı Kürdistan`a bakışına; fiilen Uluslararası bir savaşın sürdüğü Suriye savaşına taraf olarak katılan TC, Esad’ın gitmesinden ziyade esasen Batı Kürdistan Bölgesinin Güney Kürdistan gibi bir statü kazanmamaması için bütün imkânlarını seferber etmiş durumdadır. Batı Kürdistan Bölgesinin henüz resmi bir meşruiyetinin olmaması Türk devletinin fiili savaş açmasına ve Batı Kürdistan`ı işgal etmesine fırsat kollamaktadır.
ABD, YPG’ye destek vermeseydi, YPG, ellerindeki basit silahlarla DAİŞ’e karşı savaşamayacakdı. ABD’nin verdigi silahlarla ve savaş uçakları ile DAİŞ hedeflerini vurmasaydı, YPG’nin başarılı olması bu kadar kolay olmayacaktı. Eğer ABD ve müttefik devletlerin askerleri Suriye de olmasaydı, Türk askerleri hiç zorlanmadan, Suriye topraklarına gireceklerdi. İstedikleri alanlarda, istedikleri kadar askerlerini konuşlandıracaklardı. Rusya, Suriye ‘deki hava sahasını açık tuttuğu için, Türk askerleri Efrin’e girdi.
TC’nin Batı Kürdistana ilişkin tutumu değişmek zorunda da kalabilir. TC’yi zorlayacak olan ana faktör ABD ve Rusya’dır. ABD ve Rusya birbirileriyle savaşı göze alamıyorlar. Çünkü bu iki devlet dünyanın en büyük ordularına ve savaş teknolojisine sahip olan devletlerdir. Gördüğüm kaderiyle ABD ve Rusya, Ortadoğu da geri kalmış ülkelerin servetlerini perde arkasında paylaşmışlar.
PKK ve onun eksenindeki yapılar, çok açık ve seçik olarak Federe Kürt Devleti’ne karşı fiili bir yıkıcılık içindeler. Zira Federe Kürt Devleti’nin varlığı her şeyden önce onların ideolojik ve siyasal duruşlarını darbelemektedir. PKK, Kürdistan`ı sömürgeleştiren devletlerin bir tür sopası durumuna geldiğinden, Kürt`lerin Ulusal bir Statü kazanmaması için mesai harcamaktadırlar. Sayın Barzani ve partisi, şahsında yürüttüğü gün aşırı kara propagandanın arka planında Kürt`lerin Güney Kürdistan`da elde ettiği fiili ve resmi Ulusal kazanımlar durmaktadır. PKK sömürgeci bölge devletlerinin, güçlerinin güdümünden çıkmadığı sürece Güney Kürdistan`a dönük yıkıcı tutumlarını Kürdistan’ın bütününde ortaya koyacaklarından da şüphe yoktur.
Batı Kürdistan pratikleri ortadadır. Batı Kürdistan`ın, Kürd örgütlerine karşı sergiledikleri düşmanca tutumlarının yüzde birini Esad güçlerine karşı göstermemekteler. İşgalci Suriye ordusu, Batı Kürdistan varlığını gayet olağan karşılarken, Roj Pêşmerge`leri alana gelirlerse onlarla savaşacaklarını ilan edecek kadar gözleri dönmüş durumdadır.