Kemalistler Şeyh Said İsyanını Provokasyona mı dönüştürdü ?
Türk resmi tarihinde İngiliz kışkırtması olarak gösterilen Şeyh Said isyanına elime geçen bazı yeni bilgilerle belki de çoğu kişiyi şaşırtacak bazı iddialarla farklı bir bakış sunup Kürd aydınlarını bu konuda detaylı bir araştırmaya davet etmek istiyorum.
Türk resmi tarihi daima Kürd direnişlerinde yabancı güçlerin parmağının olduğunu gündeme getirmiştir. Lakin tarihi belgeler incelendiğinde bu söylemlerin hiçbir şekilde doğruluğu da ispatlanmamıştır. İşte bu direnişlerden biriside Şeyh Said İsyanıdır.
Resmi tarihte hatta okul kitaplarında bile Şeyh Said İsyanı bir İngiliz kışkırtması olarak geçer. Fakat iş resmi belgelere gelince hiçbir belge bunu doğrulamamaktadır. Sadece Uğur Mumcu kendi kitabında bunu kanıtlamak için ve aynı zamanda Şeyh Said’in idam edilmesinde de delil olarak ‘’ Londra’dan Diyarbakır’a postalanan İngiliz silah katalogları ‘’ gösterilmiştir.
İşte tamda burada her şey değişiyor. Şimdi biraz bu ‘’ Silah kataloglarının ‘’ üzerinde duralım.
Şey Said isyanın olduğu dönemlerde dünya silah gücünü elinde bulunduran İngiltere’nin yada bu ülkeye bağlı silah tüccarlarının sonucunun nereye varacağı belli olmayan bir isyana dünyadan habersiz bir şekilde ‘’ Kürdistan Kraliyet Nazırlığı ‘’ adıyla posta yoluyla silah katalogları göndermesi sanırım tam bir komedi olur. Yani daha belirsiz bir isyana İngilizler’in ertesi gün adres belirterek silah katalogları göndererek kendini ifşa etmesini dile getirenler ancak onların politik birikimini ve tecrübesini bilmeyen apolitik kişilerdir.
Kaldı ki İngilizler böyle bir şey yapmaya kalksa Güney sınırından bırakın silahın kataloglarını orijinalini gönderirlerdi ve buna kapasiteleri/güçleri de rahatlıkla yeterdi.
Peki şimdi soru sorma sırası bizde.
Sorular: 1925’te posta idaresi devlet kontrolünde değil miydi ?
Nasıl oluyor da ‘’ Kürdistan Kraliyet Harbiye Nazırlığı – DİYARBAKIR ‘’ adresli zarf, İstanbul posta merkezinde gözden kaçırılıyor ve Diyarbakır’a kadar hiçbir yere ve göze takılmadan geliyor ?
Bu sorulara baktığımızda karşımıza şu cevaplar geliyor:
1)Ya bunu gönderen İngilizler çok acemiydi(Ki bu imkansız bir şey )
2) Yada birileri Kürd-İngiliz ilişkilerini kanıtlamak için bir provokasyon girişiminde bulunmuş. Ve bu postanın Diyarbakır’a kadar ulaşmasına göz yummuştur.
O zaman zihinlere bir yumruk daha indirelim: Belki de bu silah kataloglarını Londra’da bulunan bir ‘’ Teşkilatı Mahsusa ‘’ istihbaratçısı göndermiştir. Buda ayrıca incelenmelidir.
Yoksa mümkünü yok üzerinde böyle çarpıcı bir isim bulunan zarf gözden kaçırılsın. Tabi eğer maksat ‘’ suç delili ‘’ olması için ‘’ kimse dokunmasın DİYARBAKIR’a kadar gitsin ‘’ emri verilmemişse.
Son olarak sözü 1922-1926 arasında Suriye manda yönetiminin inşasında çalışan Pierre JAN’a bırakıyorum:
‘’ 1) Hiçbir hazırlık yapılmadan isyan hareketine kalkışmasını anlamak mümkün olmadığı gibi, isyan düşüncesinin kimler tarafından aşılandığı sorulmalıdır.
2)İsyanın fanatik bir din olayı olduğunu söylemek mümkün değildir. 40-50 bin Türk askerinin çok kısa bir zamanda bölgeye sevk edilmesi isyanı yapanların hazırlıksız ama isyanı bastıranların ise hazırlıklı olduğunu göstermektedir. Batarya birliklerin daha önce bölgede gizli olarak konumlandırılması hangi amaçladır ?
3)İsyan Bolşevik propagandasının bir sonucu mudur ?
Türkleri Musul sorunundan başka sorunlara itmek isteyen İngilizler’in işi olabilir mi ?
Bir İngiliz veya Bolşevik müdahalesi beklemek boşunadır
4)Yada Güney sınırı boyunca askeri birliklerini isyanı gerekçe göstererek konumlandıran Ankara’nın provokasyonu mudur ?(Pierre JAN, Sur les Pistes Bedouınes. 1935 s. 162- 169. – Hasan Yıldız ‘’ 20. Yüzyılın BaÅŸlarında Kürt Siayasası ve Modernizm ‘’ Doz. Yayınları s. 188. )
Başura Kürdistan’a otonom bir Kürd yönetiminin kurulmamasını var gücüyle engellemeye çalışan Kemalist rejimin bu tavrı göz önüne alındığında bence Pierre JAN’ın soruları ciddiye alınmalı.
Vejîn Êliyê Ûnîs