Mehmet MAMAÅž / Rusya ile Batı/NATO kampı arasındaki savaÅŸ olasılığı geliÅŸen her olayda sıkılaÅŸarak belirginleÅŸen bir duruma dönüşmektedir. Küresel hegemonya mücadelesi eÄŸer Batı blokunun üstünlüğüyle sonuçlanacaksa, bu, mutlak anlamda Rusya’nın alt edilmesinden geçmektedir. Küresel kapitalist sistem yapısal krizini aÅŸmak için dün nasıl ki Sovyetler BirliÄŸi’nin çöküşüne ihtiyaç duymuÅŸsa; bugün de yeniden yapılanması için Rusya’yı deyim yerindeyse yutmak veya çiÄŸneyip atmak zorundadır. Zira halihazırda Batı üstünlüğüne kafa tutabilecek yegane güç Rusya’dır.
Rusya’nın bu pozisyonu 17. Yüzyıldan beri sürüp gelmektedir. Avrupalı güçler genellikle Ruslara “steplerdeki barbarlar” olarak bakmışlardır. Genç burjuva devriminin Fransa’da sıkışıp kalmasını Avrupa feodalitesi ve baÄŸlı gericiliÄŸin ana kaynağı olarak Rusya’yı gören Napolyon da bu saiklerle kendi sonunu hazırlayan Rusya seferine giriÅŸmiÅŸti: Sonuç Napolyon’un utancından bir dilenci kılığında Paris’e girmesi ve Elbe adasına sürgün edilmesi! [SavaÅŸ teorisini en iyi anlatan kitaplardan olan “SavaÅŸ Sanatı” yapıtının yazarı Clausewitz bile bu kamplaÅŸmada Rus ordusuna katılmıştır. Yine dünyanın baÅŸyapıtı olan Tolstoy’un eÅŸsiz “SavaÅŸ ve Barış” romanı Napolyon’un Rusya ile yaptığı savaÅŸları anlatmaktadır.]
Putin; “Avrupa ile yaptığımız tüm savaÅŸlardan zaferle çıktık, yine kazanacağız” derken bu tarihsel realiteden esinlenmektedir. En son Nazi faÅŸizmini darmadağın edip bayraklarını Berlin burçlarına diktiklerini ve bu hakikatin de unutturulmak istendiÄŸini, zaferi kendilerinden çalmak istediklerini belirtmektedir. Kısacası bugün afiyet ve sıhhat içinde yaÅŸamanızı bize borçlusunuz demektedir…
Bugün AB ve merkezindeki Almanya Hitler ordularının iÅŸgal ettiÄŸi tüm coÄŸrafyalardan daha fazlasını kendisine eklemiÅŸ bulunuyor. Rusya’nın etrafındaki tüm ülkeler ya alındı ya da alınmak üzeredirler. Birinci aÅŸamada DoÄŸu Avrupa ve Baltık ülkeleri alındı. İkinci aÅŸamada Yugoslavya parçalanarak alındı ve tüm Sovyet dış periferisi konumundaki Balkan ülkeleri koparılmış bulunuyor [Balkanlar’a artık GüneydoÄŸu Avrupa diyoruz].
Günümüzde uygarlığın merkezi konumundaki Batı ve onun lideri olan ABD’ye alternatif olabilecek iki uygarlık seçeneÄŸi bulunmaktadır. Biri Rusya, diÄŸeri de Çin’dir. İslam dünyası denilen Orta DoÄŸu’nun alternatif bir uygarlık vasfı kalmadı diyebiliriz. Hindistan’ın da bu rolü sergileyecek dinamikleri yoktur. Çin önemli bir rakip olduÄŸu halde Batı’nın fasoncusudur ve stratejik kaynaklardan yoksundur. Rusya ise emtia üretimi zayıftır. Ancak uçsuz bucaksız topraklar üzerinde petrol, doÄŸalgaz, Altın, uranyum vb birçok stratejik kaynaÄŸa sahip devasa bir askeri güçtür de. Hem AB hem de ABD ile coÄŸrafik yakınlığı ölümcül askeri gücü hesaplandığında ona stratejik bir önem atfetmektedir. ABD olmasa AB’nin kendisiyle boy ölçüşmesi mümkün deÄŸildir. Ve yine ayriyeten silah sistemlerinden tutun da diliyle, alfabesiyle, Hıristiyanlığıyla edebiyatıyla ve silah sistemleriyle vb apayrı bir ülke ve uygarlıktır. Kendine özgüdür ve bunu devretmek yahut deÄŸiÅŸtirmek gibi bir yönelimi de yoktur. Aksine bu farkının dikkate alınmasını beklemektedir.
Putin son dönemlerde çarpıcı çıkışlar yaparak “liberalizmin bittiÄŸini” ve ‘kozmopolitizmin’ de kendi gerçekliklerine uymadığını ifade etmiÅŸtir. Dünya güç dengesinin kendilerini hesaba katarak yeniden organize edilmesini talep etmektedir. Rusyasız dünya hegemonyasının tesis edilemeyeceÄŸini belirtiyor. Bunun için Suriye ve Libya gibi yerlerde ve de birçok kritik bölgede güç gösterisi yapmaktadır.
ABD ve Batı bloku Rusya’nın daha fazla güçlenmesi tehlikesine karşı ilan edilmemiÅŸ bir kırmızı alarm durumu yaşıyor. Önce Orta Menzilli Konvansiyonel Füze anlaÅŸmasından çekildi. Ardından “Baltık Planı”nı NATO’dan geçirdi. Åžimdi ise Avrupa’ya ağır bombardıman uçaklarını, binlerce askeri ve ağır teçhizatı göndererek önemli bir tatbikata hazırlanıyor. Bu süreçte OPEC’te Suudi ile Rusya arasındaki anlaÅŸmanın bozulması ve Suudi’nin petrol arzını %26 artırması Katar, Bahreyn, Kuveyt’in de Suudi’yi desteklemesi; Rus basının “petrol cihadı” olarak okuduÄŸu bu yeni ekonomik dalganın kendi ekonomilerini yıkmak için terpiplendiÄŸini; tıpkı 1980’lerde Sovyetleri nasıl darbelemiÅŸse varil fiyatının 25 dolara çekilmesi ile benzer bir sonuç yaratılmak istendiÄŸi bekleniyor. Rusya’nın 350 milyar dolar döviz rezervi eritilerek yaratılacak bir ekonomik krizle toplumsal kaos ve halk hareketi oluÅŸturma hesabı var. KuÅŸkusuz Kafkaslarda ve Orta Asya’da da Rusya’yı uÄŸraÅŸtırma politikaları uygulanacaktır. Yakın zamanlardaki “Turuncu Devrimler” kanlı ‘devrimlere’ tahvil edilebilir.
Sonuç olarak; NATO ve Rusya arasındaki savaşın artık projelendirme aÅŸamasında olduÄŸunu ifade edebiliriz. Batı bunu göze alır mı? Yahut yapabilirse iyice sıkboÄŸaz edip Rusya’yı Brest-Litovsk’a benzer bir kadere zorlayabilir mi? Yahut Rusya bu savaşı da kazanacak mıdır? Eskiden Sovyetler döneminde hegemonya kurmak için koltuÄŸunda Lenin’in ‘Emperyalizm’, ‘Ne Yapmalı’ ve ‘Nisan Tezleri’ kitaplarını dağıtmak yeterliydi belki de. Bugünkü Rusya’nın ise dünyaya anlatacağı bir fikri veya programı yani insanlığa sunduÄŸu bir tezi yok. Åžimdi KoltuÄŸunda S-400 pazarlayarak hegemonya kurmaya çalışması kendisine yetecek midir?…
15. 03. 2020
... Bu yazımız ile ilgili görüşünüz? ...