Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Selahattin Demirtaş Mahkemede

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş tutuklandığı 4 Kasım 2016 tarihinden bu yana ilk kez hakim karşısına çıktı.

VengMa /Bu gün bazı çevreler “Selahattin Demirtaş mahkemede çok önemli bir savunma yapacak” diyorlardı. Oysa Kürdistan sorunu üzerinde kafa yoranlar çok iyi biliyor ki, Selahattin Demirtaş Türkiye Cumhuriyeti anayasasının çerçevesinde, Türkiye devletinin bölünmez bütünlüğü mantığı içinde bir savunma yapacaktır. Böyle bir savunmanın Türkiye devleti için hiç bir zararı yoktur. Hatta Kürdistan sorununu gündeme getirmediği ve  bu kocaman sorunu dünyadan gizlediği, onu demokrasi sorununa indirgediği için devlete hizmet eden bir savunma olacaktır. Gerçek olan şey şudur. Türkiye devleti Kürdistanı işgal etmiştir. Selahattin Demirtaş bu işgal edilmiş ülkede Kürtlerin çoğunluğunun oy verdiği bir partinin genel başkanıydı. Devlet Kürdün ilkesine, diline kültürüne Kürdün kendisine tahammül etmediği için Selahattin’i tutukladı, mahkemeye çıkardı ve Selahattin  mahkemede gerçeği söyleyemeyecek durumdadır. Yapacağı savunmayla baltayı kendi ayağına vuracaktır. Yapacağı savunmanın girişine bakınız, gerisinin nasıl olacağını tahmin edersiniz.

Selahattin Demirtaş’ın savunmasına kurmanci dilinde Kürt dili ve asimilasyona değinmesi ise dikkat çekisidir: fakat sorun bunların çok ama çok ötesindedir.Ve savunmanın girişinin tam metnini yayınlayan da devletin asıl sahibi Cumhuriyet gazetesidir. Buyrun okuyunuz:

   
İşte Demirtaş’ın savunmasının tam metni:

Avukatlarıma, buraya gelen ve dışarıda bekleyen tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. 

Hem dokunulmazlık hem sorumsuzlukla ilgili ciddi usulsüzlük iddialarımız var. Bunların tutanağa geçmesini istiyoruz. 

Duruşmada sanık sıfatıyla tutuksuz olarak yargılanıyor olmama rağmen tutukluluk koşullarında savunma yapıyorum. 14 aydır ilk defa hakim karşısına çıkıyorum. Bugüne kadar 20’den fazla dava dosyasında tek bir defa bile hakim karşısına çıkmadım. İlk defa hakim karşısında doğrudan savunma yapıyorum. Üçü mahkemeniz tarafından olmak üzere toplam 97 duruşma yapıldı. Bunların çoğu ya gıyabımda gerçekleşti ya da SEGBİS dayatması yapıldı. 20 civarında SEGBİS ifadesi alınması dayatıldı. 

Şimdi, iddianamenin okunamayacağına dair, doğrudan yüzüme karşı suçlanamayacağıma dair iki temel iddiamız var. Bunlardan birincisi dokunulmazlığın halen devam etmesidir. İkincisi ise anayasanın 83/1. maddesi ile düzenlenen yasama sorumsuzluğu. Bu ikisine dair ara karar vermenizi isteyeceğiz.

Bir milletvekilinin yargılanabilmesi için dokunulmazlığının usule uygun kaldırılması gerekir. İncelemenin de savcılık ve mahkeme tarafından yapılmış olması lazım. Şimdiye kadar açılan hiçbir kovuşturmada mahkeme bu denetimi yapmadı. Maalesef AYM’ye başvuru da yetersiz, imza nedeniyle usulden reddedildi ve dokunulmazlığın geçici olarak kaldırılmasını düzenleyen anayasa değişikliği hayata geçti. 

Anayasanın ilgili maddesinde “Meclis’in kararı olmadıkça” denir. Yani dokunulmazlık ancak bir yasayla kaldırılır. Anayasa değişikliği ile kaldırılamaz. Eğer hakkımızda bir Meclis kararı olmadan dokunulmazlık kaldırılma işlemi gerçekleşmişse bir Meclis kararı olmadığı için dokunulmazlığın kaldırılması usulüne uyulmamıştır. İkincisi, dokunulmazlık hususu iç tüzükte de düzenlemiştir. TBMM iç tüzüğü normlar hiyerarşisi açısından anayasaya denk bir metindir. O nedenle Meclis iç tüzüğünde yapılmamış her işlem anayasaya aykırıdır. Bizlerin dokunulmazlıkları kaldırılmadan önce hangi işlemlerin yapılacağı iç tüzükte de açıkça kayıtlıdır. 

Neden bu kadar detaylı düzenlenmiştir dokunulmazlık hususu. Parlamenterler herhangi bir yargısal baskı altında kalmasın diye. Yürütmenin baskısıyla uyduruk soruşturmalarla meşgul edilmesin diye. Tezkereler TBMM’yi meşgul etmesin diye tüm aşamalar sıralanmıştır. İkinci nedeni ise milletvekillerin dokunulmazlığının kaldırılması sırasında kendisini savunma hakkı verilmesidir. Dokunulmazık Fransa’dan gelen 230 yıllık bir müessesedir. Milletvekili kendiliğinden bile bu haktan vazgeçemez. 

Yapılması gereken işlem şuydu; her bir milletvekilinin her bir fezlekesinin karma komisyona sevk edilmesi, hazırlık komisyonu oluşturulması, hazırlık komisyonunun her milletvekilini dinlemesi, soruşturma ciddi midir bakması ve en önemlisi bu fezleke dokunulmazlıklara dair bir eyleme dair mi yoksa kürsü dokunulmazlığına dair mi? 

3-4 farklı savunma fırsatı sunulmuştur milletvekillerine. Genel Kurul’da da milletvekillerinin savunma hakı vardır. Her fezleke için süre konulmaksızın, savunma yapılabilir. Amaç kamuoyunun gözü önünde milletvekili neyle suçlanıyor alenileşsin, milletvekili yargı huzuruna çıkacaksa kamuoyu bu konuda bilgi sahibi olsun. Yine her fezleke için savunma hakkı yargılamanın ilk aşamasıdır. Yani savunma hakkı burada başlamaz Meclis’te başlar. Dolayısıyla savunma hakkımız ihlal edilmiştir. Yine iç tüzüğe başvurulmuş olsaydı her milletvekili başvuru hakına sahip olacaktır. Düzenleme anayasa değişikliği ile yapıldığı için 110 vekille AYM’ye başvuru gerekecekti ve yapılan değişikliğin anayasaya aykırı olduğu, savunma hakkının ihlal edildiği şeklinde AYM’ye ya da yerel mahkemeye başvuracaktık. Önümüzdeki tek imkan yerel mahkemenin bu durumu ciddiye alarak AYM’ye götürmesidir. 

Bir milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırılırken dönem sonuna kadar kaldırılır. Kaç fezlekeden dokunulmazlığı kaldırılacaksa dönem sonuna kadar kaldırılır. Milletvekili yargı mercine gittiği aşamada dokunulmazlığı olmaması lazım. Eğer dokunulmazlığı varsa yargı mercileri hiçbir işlem yapamaz. Bu nedenle dönem sonuna kadar kaldırılır. Kaldırılmamışsa ciddi bir hata vardır. Burada bir ucubelik var. Biz 83. maddenin tümden kaldırılmasını istiyoruz. Ama iktidar milletvekilleri kendilerinden korktuğu içini HDP’li milletvekillerini hedef göstererek açık bir siyasi sistem tesis ettiler ve yanlış tesis ettiler. Size sormak istiyorum; benim şu anda dokunulmazlığım var mı yok mu? Dokunulmazlığım var. Binali Yıldırım kadar dokunulmazlığım var. Örneğin mahkemeye hakaret etsem yapabileceğiniz tek işlem fezleke düzenleyip Meclis’e yollamak. Ben şuradan kaçmaya çalışsam kimse bana dokunamaz. Dokunulmazlığı geriye doğru kaldırdılar. Dokunulmazlık geleceğe doğru kaldırılır. 

Beni ve arkadaşlarımı  alelacele, uyduruk, hukuk tarihi açısından da siyasi tarih açısından da rezil bir düzenleme yaptılar. Bunu da Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop Meclis kulislerinde itiraf etti. Biz bunun anayasaya aykırı olduğunu biliyoruz ama Genel Başkan istedi biz de alelacele bir şey yaptık dedi. 

Bu tür uyduruk iddianamelerle muhatap olmayalım diye dokunulmazlık var. Eğer anayasaya aykırı bir işlem tesis edilmişse bunun denetlenmesi lazım Bunun denetlenmesinin biricik yolu da sizin bu durumu Anayasa Mahkemesi’ne götürmenizdir. 

Bir başka husus: Türkiye’nin ilk cumhurbaşkanlığı seçiminde 3 adaydan biriyim. Böyle bir dosyada asliye ceza hakimi ne yapsın? Bu kadar ağır yükün ağır cezalara, asliye cezalara atılmaması lazım. Nasıl MİT müsteşarı, Genelkurmay Başkanı, yüksek yargıda yargılanıyorsa, Milletvekillerinin de üst mahkemelerde yargılanmasına dair AYM’ye konuyu taşımanızı talep ediyorum. Bu konuda ara kararınız açıklandıktan sonra savunmamıza devam edeceğim. 

Duruşma, Demirtaş’ın mahkemenin ara karar vermesi talebinin değerlendirilmesi üzerine 17 Mayıs 2018 tarihine ertelendi.

Kürt dili ve asimilasyonla ilgili söyledikleri:

Demirtaş’ın savunmasına başlamadan önce yaptığı Kürtçe konuşma

Berî her tiştî ez eşkere bibêjim, min gelek dixwast di seranserî pêvajoya darizandinê de, bi zimanê xwe yê dayikê parastina xwe bikira. Lê mixabin ev sed sal e, zimanê kurdî rastî zext û fişareke giran hatiye û ez jî wek bi milyonan zarokên kurd ji zimanê xwe hatime dûrxistin.

Li Tirkiyeyê perwerdeya bi kurdî hê jî qedexe ye û zimanê kurdî hê jî wek fermî nehatiye qebûlkirin. Ziman, çand, dîrok û nasnameya gelê min hem nayê naskirin û hem jî dixwazin wê tune bikin. Polîtîkayên fermî yên înkar û asîmîlasyonê yên dewlet û Hikûmetê, bi awayekî dijwar tên domandin. Ev yek, çandkujî ye. Em ê li her derê, zêdetir li zimanê xwe xwedî derkevin û polîtîkayên çandkujî û zimankujiyê pûç bikin.  

Di sala 1920an de di Meclisa pêşîn de, nûnerên gelê kurd di zabitnameyên fermî de wek wekîlên Kurdistanê dihatin pênasekirin û bi zimanê xwe yê dayikê û bi cilûbergên xwe xebatên xwe yên Meclisê dikirin. Lê îro, ango di sala 2018an de, di Meclisa Tirkiyeyê de kurd wextê bi kurdî diaxivin, zimanê wan wek “zimanê nayê zanîn” û wek “X” dikevin girteyan.

Televizyon, radyo, kovar û rojnameyên bi kurdî têne girtin, deriyê pêşdibistan û sazî û qursên kurdî têne miftekirin. Qeyûmên ku bi zordarî şaredariyên gel desteser kirine, bi kerb û kînane navên seyrangeh û kolanên bi kurdî diguherin û dikin tirkî.

Gelê me, dê li dijî van polîtîkayên faşîzan ên Hikûmetê, li her derê li zimanê xwe yê dayikê xwedî derkeve. Sed sal e dixwazin zimanê me tune bikin, lê çiqas zext û fişar hebin jî, ev ziman ji îro şûnde jî dê ji bo nifşên nû bê neqlkirin.

Bi rastî min dixwast kurdiya xwe bi pêş bixista û parastina xwe bi temamî bi zimanê xwe bikira. Helbet ez ê gelek xîret bikim ji bo vê yekê. Qet ne girîng e ku hûn min fehm bikin an nekin, hûn guhdariya min bikin an nekin. Lewre hûn guh nadin gotinên min, Hikûmet çi dibêje hûn li gorî wê biryaran didin. Qe ne ez li zimanê xwe xwedî derdikevim û bi vî rengî bersivekê didim van polîtîkayên faşîzan.  

Her wisa, ez dubare bangî hemû gelê me dikim ku li zimanê xwe xwedî derkeve û ez careke din vê feraseta qedexeker nalet û şermezar dikim.

Ez bi dil û can spasiyê li piştevaniya hevalên hatine dadgehê û li parêzer û dostên xwe dikim.

Silhedîn Demirtaş

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, ben yargılama sürecinin tamamında anadilim olan Kürtçe ile savunma yapabilmeyi çok arzuluyordum. Maalesef ki, yaklaşık yüz yıldır Kürt dili üzerinde ağır bir baskı uygulanmış ve ben dahil milyonlarca Kürt çocuğu kendi dilimize yabancılaşarak büyümüşüz.

Türkiye’de Kürtçe eğitim halen yasaktır ve resmi olarak Kürt dili kabul edilmiş değildir. Halkımın dili, kültürü, tarihi, kimliği hem yok sayılmakta hem de yok edilmeye çalışılmaktadır. Devletin ve Hükümetin inkarcı, asimilasyoncu resmi politikaları acımasızca uygulanmaktadır. Bu uygulamalar kültür soykırımıdır. Her yerde ve her alanda kendi anadilimize daha fazla sahip çıkarak bu kültür soykırımını engelleyeceğiz.

1920’de kurulan ilk Mecliste Kürt halkının temsilcileri resmi tutanaklara Kürdistan vekilleri olarak geçerken, kendi anadilleri ve kıyafetleriyle Meclis çalışmalarına katılırken, bugün yani 2018 Türkiyesinde, Parlamentoda Kürtçe konuşan milletvekillerinin sözleri tutanağa “bilinmeyen dil” veya “X” olarak geçirilmektedir.

Kürtçe televizyon, dergi, gazeteler kapatılmakta, Kürtçe kursları ve kreşlerin kapısına kilit vurulmaktadır. Zorbalık yöntemiyle halkın belediyelerine atanan kayyumlar Kürtçe park ve sokak isimlerini, büyük bir nefretle değiştirerek Türkçeleştirmektedirler.

Görev başındaki hükümetin bu faşizan politikalarına karşı halkımız her yerde kendi anadiline sahip çıkacaktır. Yüz yıldır yok edilemeyen anadilimiz, bütün baskı ve yasaklara rağmen gelecek kuşaklara mutlaka aktarılacaktır.

Aslında Kürtçemi daha fazla ilerletip savunmamın tamamını anadilimde yapabilmeyi isterdim. Bunun için daha fazla çaba göstereceğim tabii ki. Beni anlayıp anlamamanızı, dinleyip dinlememenizi çok önemsemiyorum. Çünkü benim söyleyeceklerime değil, Hükümetin söylediklerine bakarak karar vereceksiniz. Hiç değilse anadilimi sahiplenerek bu yasakçı, faşizan politikalara cevap olmak istedim.

Bu vesileyle bir kez daha, bütün halkımızı anadiline sahip çıkmaya davet ediyor, yasakçı zihniyeti kınıyorum.

Duruşmaya gelerek dayanışma gösteren herkese, avukatlarıma ve dostlarıma içtenlikle teşekkür ediyorum.

Selahattin Demirtaş

12 Aralık 2018 

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

1 × 5 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla