Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

ŞEMDİN SAKIK’A ŞAŞIRTAN ZİYARET

İBRAHİM GÜÇLÜ’YE O ZİYARETİ SORDUM

Ulaş Boz-Sakık 24 yıldır içerde. Ziyaretçisi olmayan bir tutsak. PKK’ye karşı keskin muhalefetiyle bilinen yazar-avukat İBRAHİM GÜÇLÜ 13 Ocakta (2022) Şemdin Sakık’ı ziyaret etti ve kendisiyle yarım saat görüştü. Bu ziyaretin sebebini ve ziyaretin nasıl gerçekleştiğini ibrahim Güçlü’ye sordum. Sayın Güçlü’ye teşekkür ediyor, sorularıma verdiği yanıtları aynen yayınlıyorum.

-Şemdin Sakık’ı ziyaret etmek nerden aklınıza geldi, biri mi bu meseleyi size açtı?

İ. GÜÇLÜ:Ben çok eskilerde, her önemli konu gibi Şemdin Sakık’ı da gündemimde tutan biriydim. Bütün insanların unuttuğu, gündeminin dışına çıkardığı insanı hep hafızamın bir yerinde not etmiştim. Daha önemlisi zaten yakalandığı günden itibaren, onunla ilgili gelişmeleri yakından izledim. Kitaplarını okudum. Röportajlarını izledim. Röportajlarındaki kareleri gözden kaçırmadım. PKK ve, yakalanması bağlamında yazılar yazdım. Bu nedenle Şemdin Sakık’la görüşme ansızın verdiğim bir karar değildi. Bir de ben çoğu zaman, her yerde ve her zaman, hapishanede, mahkemelerde, toplantılarda, kitle gösterilerinde, kimsenin tahmin etmediği işleri ve eylemleri yapan, davranış biçimini gösteren, ezber bozan, basit gibi görünen ama derinlikli işleri yapmaya çalışan biriyim. Her yaptığım bir işten sonra, yeni bir sürpriz yaratan bir karaktere de sahibim. Özetle: Milli, insani, sosyal vicdanım beni zorladığı için; Şemdin SAKIK üzerindeki PKK ambargosunu, şiddetini, saldırısını protesto etmek ve karşı çıkmak için; PKK baskısı, ayrıca siyasi ve ekonomik çıkarlar gereği ailesinin yarattığı ambargoya karşı çıkmak için; Şemdin SAKIK’ın PKK ile irtibatının kesin kesilmiş olduğunu bildiğim için; Şemdin SAKIK’ın yazdıklarının bilincinde olduğum için; Şemdin SAKIK’ın da PKK aparatının bir kurbanı olduğunu bildiğimden dolayı, Şemdin SAKIK’la görüştüm. Ayrıca ben daha önceki tarihlerde de Şemdin Sakık’la görüşme yapmak için ceza evine gittim. Ama ne yazık ki teknik bir hukuki nedenden dolayı görüşme yapamadım. Görüşme yapmak istediğim dönem, basında “Şemdin SAKIK elektrik parasını ödeyemiyor” diye haberlerin çıktığı zamandı ve buna çok kahırlandığım bir dönemdi. Kısa bir süre önce bir yolla kendisiyle ilişki kurdum. Selam gönderdim. İhtiyaçlarını sordum. O benim halen Avrupa’da olduğum bilgisine sahipmiş. Daha önce Şemdin SAKIK’la görüşmeme engel olan hukuki teknik sorun 13 Ocak 2022’de çözüldü. Çözüm haberini almamdan hemen sonra da Şemdin SAKIK’la görüşmeye gittim. Benim, Şemdin Sakık’la görüşmemde başka hiçbir kişinin ve siyasi oluşumun etkisi yoktur. Bunun için de bir neden yok. Siyaset çıkarlar sorunudur. Bugünkü koşullarda benim Şemdin Sakık’la görüşmemde herhangi bir siyasi oluşumun çıkarı da söz konusu değildir. Görüşmeye karar verdiğim zaman, Şemdin Sakık’ın, kimsenin ve herhangi bir oluşumun aklında – gündeminde olması da söz konusu değildi. Böyle olunca benim Şemdin Sakık’la görüşmem için birilerinin bir şey söyleme olanağı var mı? Ayrıca İbrahim GÜÇLÜ’niün aklı; özgür, çoğu kişinin, siyasi partinin düşünmediğini düşünen, yaratıcı bir akıl. Onun için İbrahim GÜÇLÜ’ye akıl verecek, onun düşündüğünden daha ileriyi düşünecek, bir kimse ve Kürt kurumu, siyasi parti de yok. Şemdin Sakık’la görüşme bizim siyaset sınıfının ve siyasi partilerinin aklında olsa ile, onlar Şemdin Sakık’a gitmeyi, siyasi çıkarlarına aykırı, risk,PKK/HDP’den dolayı seçim hesaplarını alt-üst eden bir vakıa olarak değerlendirmek durumundadırlar. Ben ceza evine gittiğim için Şemdin Sakık yeniden gündeme geldi. Yoksa unutulmuş bir insandı.

-Bu ziyaret için nasıl bir yol izlediniz, hangi makamlardan bu izni kopardınız, ne kadar bir sürede bu izin çıktı?

İ. GÜÇLÜ:Ben hukukçu ve avukatım. T.C yasalarına göre bir avukatın her zaman cezaevlerinde yatan tutuklu ve hükümlüleri ziyaret etme, onların avukatlığı için vekâlet alma hakkı vardır. Hatta görüşme için vekâlete de gerek yok. Benim vekaletim olmadan Şemdin Sakık’la görüştüm. Ama kendisinin de izniyle onun için vekâletname tanzim edeceğim. Bundan dolayı herhangi bir devlet makamından izin almama gerek olmadı. Bunun için de görüşmem için zamana ihtiyacım olmadı. Benim avukatlığımın Adalet bakanlığı tarafından gerekli olan bir sisteme işlemediği için ilk görüşmeyi yapamadım. Ama benim ismimin avukat olarak Adalet bakanlığı sistemine kayıt olmasından sonra hiç vakit geçirmeden Şemdin Sakık’la görüştüm. Biliyorsunuz ki, Sömürgeci Türk Devletinde en zor ve darbe dönemlerinde bile belli kısıtlamalar olsa da Avukatların tutuklu ve hükümlerle görüşme yapması engellenmedi, davalara girmeleri yasaklanmadı. Yani gittiğim cezaevi, hiçbir insani, hukuk kuralının geçerli olmadığı PKK, DEAŞ, DHPC cehennem hapishaneleri değil.

Ziyarete Ş. Sakık kiminle geldi, yanında cezaevi yönetiminden birileri var mıydı? Siz bu ziyarette kendinizi bazı cümleleri kurmaktan sakındığınız oldu mu yoksa rahat bir şekilde her istediğinizi söylediniz mi?

İ. GÜÇLÜ: Şemdin Sakık benimle görüşmeye tek başına geldi. Yanında cezaevi yönetiminde kimseler yoktu. Biz görüşme yaparken de kimse bizi denetlemedi. Yasal olarak böyle bir denetleme yasaktır da. Bu kural, sadece Şemdin Sakık için değil, avukatların bütün tutuklu ve hükümlülerle görüşmelerinde de geçerlidir. Başka cezaevlerine görüşmeye gittiğim zaman aynı kural ve konum geçerli. Denetimsiz görüşmeler vardır. Benim açımdan söyleyeceklerimi ve konuşacaklarımı hiçbir güç sınırlandıramaz. Sadece karşımdaki insanın konumu beni sınırlandırır. Ben zor durumda olan insanlara karşı, ürkek ve korkak davranan biriyim. Zor durumda olanların durumundan yararlanmayı, bir ahlak düşkünlüğü değerlendiriyorum. Eğer Şemdin Sakık cezaevinde olmasaydı ve çok zor durumda olmasaydı, dağda bile karşı karşıya olsaydık ona nasıl zehir zemberek şeyler söyleyeceğim tahmin bile edilemez. Benim böyle bir “delilik” yanım var. Ben kendini iktidar görenler karşısında hep saldırı halinde olmayı mücadele metotu olarak benimseyen biriyim. Ben Şemdin Sakık’la ilk görüşmede çok şeyi değil, çok genel ve özgün şeyleri konuşmayı kararlaştırmıştım. Daha detaylı ve kapsamlı görüşmeyi daha sonraki görüşmelerime bırakmıştım. Ben genel ve özgün şeyleri konuşurken hiçbir sınırlandırma yapmadım. Ama Şemdin Sakık’a bu sınırlandırmayı hiç düşünmedim. Ben Cümle kurmakta zorlanmadım. Benim yarattığım atmosfer Şemdin Sakık’ın da bana karşı rahat görüşlerini ifade etmesine yol açtı. Buna da sevindim. Kısa zamanda aramızda bir yakınlık doğdu. Çünkü ben ailesiyle dost olduğumu, babasını tanıdığımı, Muş’ta babası Sabri amcayla sohbet etme olanağı elde ettiğimi, otellerinde kaldığımı, aşiretini tanıdığımı söyleyince, ilişkimizde kısa sürede sıcak bir ortam doğdu.. Ayrıca şahsen olmazsa da onun beni yakından tanıması da o sıcak ortamın sağlanmasında bir etken oldu.

-Hatırladığım kadarıyla hücresinde birçok şeyin eksikliğinden bahsetmişti Şükrü Gülmüş’e yazdığı bir mektupta… Şemdin Sakık’ın sizden bir isteği falan oldu mu?

İ. GÜÇLÜ:Şemdin Sakık şahsıyla ve eksiklikleriyle ilgili olarak benden hiçbir talepte bulunmadı. Ben kendisine destek olacağımı söyledim. O gerek olmadığını ve teşekkür ettiğini söyledi. Sadece Kürdistan Başkanı Sayın Mesut Barzani’ye bir mektup yazmak istediğini, benim bu mektubu iletmemde yardımcı olup olmayacağımı sordu. Ben de yardımcı olacağımı söyledim.

-Şemdin Sakık 24 yıldır içerde. Yakın bir tarihte tahliye olması olası görünüyor mu, bu meseleyi konuştunuz mu kendisiyle?

İ. GÜÇLÜ:Şemdin Sakık’ın yakın bir tarihte tahliye olmasına ihtimal vermiyorum. Bu konuları da hiç konuşmadık. O da bu konuyu dile getirmedi. Onun cezası Müebbet Ağır Hapis Cezasıdır. Bunun en azından 32 yıl olduğunu düşünüyorum. Ama teknik olarak söylediğim hatalı olabilir. Eğer 32 yıllık mahpusa göre hesap edersek en az 8 yıl daha Şemdin Sakık’ın mahpus yatması gerekecek diye düşünüyorum.

-PKK karşıtı söylemlerinizle bilinen birisiniz. Bu ziyaretinizle eski dava arkadaşlarınız size sitem ettiler mi, “Bu adamı ne diye ziyaret ettiniz” şeklinde?

İ. GÜÇLÜ:Benim Şemdin Sakık’la görüşmemle ilgili eski dava arkadaşlarımdan bana ulaşan yazılı ve sözlü bir görüş yok. Sadece benim tanımadığım, Ala Rizgari Hareketinin bir sempatizanı ve 12 Eylül Darbesi dönemde hapis yatan Fahri Koru isimli arkadaşım, “biz ceza evindeyken, bize sahip çıkmadın. Şemdin Sakık’a sahip çıkıyorsun” dedi. O da Şemdin Sakık’la görüşmeme karşı olmasından dolayı değil. Başka bir bağlamda eleştir yapmış. O eleştirisinden sonra kendisiyle yüz yüze görüştüm. Şemdin Sakıkl’la görüşmeme tepki içinde olmadığını saptadım. Ama Kürt yurtseveri bir arkadaş cepheden bir eleştiri yaptı. Bu arkadaş Kabul ESER’di. O, Şemdin Sakık’ını sorumluluk alanı ve zamanında kendi ailesine yönelik bir katliamın yapıldığını, kendisinin de o dönemde öldürülmek istenen bir bebek olduğunu, bundan dolayı Şemdin SAKIK’ın daha da kötü günler yaşamasını; onunla görüşmeye bir anlamda itiraz ettiğini söylemek yanlış olmaz.

-Şemdin Sakık yakalanıp getirilince itirafçılık yasasından yararlanmak istedi ve itiraflarda bulunmayı kabul etti. “İtirafçı” olarak bilinen insanlarla dialog kurmak toplumda kötü bir imajı da berberinde getirir. Siz, bu görüşmenin aleyhinize kullanılabileceğini düşündünüz mü, düşünüyor musunuz?

İ. GÜÇLÜ:Kürdistan Gençleri, PKK, Kürdistan Bağımsızlığını ve Kürtlerin milli haklarını kazanmak için mücadele eden bir örgüt olduğunu zan ederek katıldılar. PKK’nın Kürt milletine düşman, Kürt halkını yok etmek isteyen, Kürdistan bağımsızlığına ve devletine karşı olduğunu bilmeden, okullarını, ailelerini bırakarak PKK’ya katıldılar. Ama zamanla gerçeği böyle olmadığı anlaşıldı. O zaman da onların hepsi, devlet ve devlet ve Aparatı PKK tarafından katledildiler. Onun için ben o gençlerin hepsini PKK’nın kurbanları, Kürt milletinin kayıpları olarak değerlendiriyorum. Şemdin SAKIK da bu saikle PKK’ya katılanlardan biridir. Devlet projesi olan PKK’nın kurucusu değildir. O da sonradan Kürt ve Kürdistan aşkıyla PKK’ya katılan biri. O da PKK’nın yaşayan kurbanlarından biridir. Kişisel sorumluluğunu yerine getirme bilincinde olduğunu, yazdıkları gösteriyor. Yaşadıklarıyla da ödüyor. Bu nedenle, PKK’ya şiddetle karşı olmam, PKK’yı bir devlet aparaı olarak gördüğüm halde, PKK’nın kurbanları olan, onlardan kaçarak kurtulan herkese de, Mehmet Şenerlere, Selim Çürükkayalar, Semirlere, Enver Atalara, diğer birçok PKK’dan kaçan ve katledilen Kürt insanlarına sahip çıktım, onların yaşam hakkını savundum, onlara gücüm oranında destek olmaya çalıştım. Bunun doğru olduğunu da halen savunanlardan biriyim. Eğer biz PKK aparatının sorumluluğu ile kişisel sorumlulukları birbirinden ayırt etmezsek büyük yanlışlar yaparız. O zaman bundan yine Sömürgeci Devlet ve aparatı PKK kazanacaktır. Biz büyük Kürdistan davasının emekçileriyiz ve sahipleriyiz. Büyük davanın sahipleri gibi davranmalıyız. Kin ve nefretle hareket edemeyiz. Ölümsüz Efsanevi Milli Lider Mele Mustafa Barzani’nin dediği gibi, “düşman, sömürgeci devletler, iyi Kürtleri öldürüyor. Biz de kötü/hain Kürtlerimizi birçok biçimde öldürürsek” o zaman düşmana hizmet etmiş oluruz. Bizim özelimizde de Sömürgeci Türk Devleti ve onun aparatı PKK’ya hizmet etmiş oluruz. Bu nedenlerle, yaptığım işin doğru olduğundan küçük bir şüphem bile yok. Ben doğrularının peşinde giden ve risklerini de üstlenen bir insanım. Ben asıl itirafçının bu aparatın tepesindeki adam olan Öcalan olduğunu çok iyi biliyorum. Şemdin Sakık’ın, Öcalan, Cemil Bayık, Duran Kalkan, Mustafa Karasu gibi PKK baronlarından daha çok Kürt olduklarını bilen insanım. Ben Şemdin Sakık’ın röportajlarını dinledikten sonra, çevreme belki de yazarak Şemdin Kürt duruşuna sahiptir demiştim. Görüşmemde de o duruşunu tespit ettim. Şemdin Sakık’ın, ne yazık ki birçok başka gencimiz ve insanımız gibi, devlet aparatı ve projesi olan PKK tarafından kullanılan insan olduğunu da biliyorum. Onun komutanlık seviyesine ulaşması, bir PKK kurbanı olarak, ona daha fazla suç işletme talihsizliğini yaşatmıştır.

-Bir gün Abdullah Öcalan’ı da ziyaret etmek ister misiniz?

İ. GÜÇLÜ:Devlet, Kürt milli hareketini, Kürdistan parti ve örgütlerini tasfiye etmek, Kürtleri bağımsızlık hedefinden uzaklaştırmak, ZAMANA YAYILMIŞ Kürt jenosidini gerçekleştirmek için yapılandırdığı aparatı PKK’yı Öcalan ve birkaç benzeri kişi üzerinden geliştirdi. Sadece Kürdistan’ın Kuzey parçasından değil, Kürdistan’ın diğer parçalarından da halkımızın başına bela oldu. Bu bela daha büyüyerek devam ediyor. Bundan dolayı cezaevinde Öcalan’ı ziyareti düşünmem. Ama Öcalan’ın hayatı PKK tarafından tehlikeye girerse – ki bu birkaç milyondan bir ihtimaldir – onun yaşama hakkını savunmak bana düşebilir.

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

17 − 7 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla