Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Türk Devleti ve Sedat Peker Olayı!

Şeyxmus Özzengin / Organize Suç Örgütü, Mafiya, silahlı örgüt ve  Türk devletinin ilişkisi gibi olaya bakmak, Türk Devleti‘ni bu suç yapılanmasından ayırıp, özel bir yere koymak anlamına gelir. En büyük organize suç örgütü Türk Devleti’nin ta kendisidir. Ancak olaya bu açıdan baktığımız zaman sonuç elde edebilir ve bu suç ortaklığını yerli yerine koya biliriz.

Organize suç örgütü lideri gibi sunulan Sedat Peker, Türk Devleti’nin ta kendisidir. Devlet adına ve devleti finanse etmek için eroin ticaretî yapan, bu kirli yolda elde ettiği paraları „örtülü ödenek“ kasasına aktararak, Kurdlere karşı işlenen suç ve kıyımlarda kulanılan bir projenin en eli kanlı adamlarından biridir. Bütün devlet organları, bu kirli işlerin parçaları olrarak iş görüyor.

Türk devleti ve mafia, ortak bir karekterin birleştiği noktadır. Mafia adam tehdit ediyor, haraç aliyor, insan kaçıriyor, silahlı operasyonlarla insanları öldürüyor. Silahlı örgütlere silah ve destek yetiştiriyor. Türk devleti de mafianın yaptığı bu işlerin tümünü yapiyor. Bu yolda elde ettiği paraları, bu örgütleri organize eden devlet dairelerine ( Gladio-Seferberlik Teknik Kurulu-Özel Harb Dairesi, Ergenekon-JİTEM) aktaran bir işleyiş var önümüzde. Bu işleyişin ucu ta 1974’lere kadar gider. CİA’nın, 1974’te Gladıo’nun ödeneğini kesmesi ile birlikte, Türk Genel Kurmay Başkanı Semih Sancar, başbankanlıktan (o dönem Bulent Ecevit Başbakandır) „Örtülü Ödenek“ talebinde bulunur ve böylece yapılanma deşifre edilir. Bu örtülü ödeneğin finansmanı için devlet, önce organize suç örgütleri ile işbirliğine başlar ve daha sonraki süreçlerde bütünleşir. Türkiye’de devlet ve organize suç örgütleri içiçe ve beraber devlet çarkını döndüren bir işleve sahip. Bu çarka eleman bulma ve devşirme yeri de „Türk miliyetçi kanalı“dır. Diğer bir deyimle Milli görüş ve Milliyetçi Hareket alanlarıdır. İşlenen cinayetler, infazlar, kaçırılan insanlar, sorgu odalarında yapılan işkenceler, infazlar, silahlı operasyonlar, köy yakmalar; bu ekiplerce yürütülmektedir. Dolayisiyle, Türkiye’de devlet ile Mafia’yı birbirinden ayırmak, suçu iktidarlara yüklemek, hem yanlış ve hemde devleti bu yöndeki kirli işlevinden uzak tutmak anlamına gelir.

Türk devleti, devlet olarak; İran ve Afganistan’dan sonra üçüncü sırada organize suça bulaşmiş ve bu suçlarla bütünleşmiş devletlerden biridir. Birleşmiş Milletlerin (BM)’nin Uyuşturucu Kontrol Kurulu (INBC) 2020 Raporu’da da bu açıkça belirtiliyor.

S. Peker, Türk Devlet görevlisidir. Devlet adına iş görmüş ve devlet korumasındadır. Kendisinin deyimiyle „ben mafia isem, neden devlet bana koruma veriyor“(!) Yani S. Peker de diğer suç ortakları gibi „devlet görevlisi“ olduğunu açıkça söylüyor. Hatırlarsınız, Mehmet Ağar’da açıkça diyordu; „ben ne yaptımsa devletim için yaptım“ diyordu!

Sedat Peker‘i  konuşturan, o cinayetleri işleyen ekibin, devlet içindeki güç odaklarıdır. Bu bir devlet içi operasyonel durumdur. Devlet içinde yeni bir dizayn durumudur. Böyle okumak gerekir.

Türk Devleti, dönem dönem, çok sert ve sınırını aşan işlere bulaşır ve beka’sı çizilir. Bunu bertaraf etmek, yaptıkları işlerin üstünü örtmek için; yeniden R-organize için, süreci yumuşatır ve bazı pili bitirilmiş kesimlere karşı operasyonel bir duruşa girer ve kirli el, yine kirli ellerle, „temiz“ ele dönüştürme (!) çabası gösterilir. Bu Türk devleti’nin yapısal durumudur. Türk devleti, kirli işleri yapan el ile, bu eli temize çıkarma yapısallığının birleşkenidir.

Sovyet Bloku’nun dağılmasından sonra, Türk devletinin örgütlenme alanlarına bakalım: Kafkaslar, müsülman toplulukların olduğu Balkan ülkeleri, Kuzey Kıbrıs. Daha Sonra Irak ve Surîye, Libnan ve Bazı Arap ülkeleri, Afrika. Bütün bu alanlar, Türk Devleti, organize suçlar için organize ettiği alanlardır.

Herkesin bildiği bir noktayı hatırlatayim: Afganistan’dan çıkan eroin, İran üzerinden Türkiye‘ye geliyor. Bu eroinin Türkiye’ye geçiş güzergahlarından biri İran-Güney Kurdistan-Türkiye üçgeni’dir. Bu üçgeni tutan PKK silahlı güçleridir. Bu eroin geçiş güzergahında, Türk derin devlet yapısı, İran ve PKK işbirliği var. Bu işbirliği ile çıkarlar gereği, eroin oradan da Türkiye üzerdinden Avrupa’ya geçiyor. Herkes payını aliyor!

 Bu suç ortaklıkları, direkt devlet temsilcilikleri kanaliyle yürütülmektedir. Yani bütün bu ülkelerde Türk konsoloslukları ile devşirdikleri derin devlet elemanları uyum içinde, kendi, devletleri için iş başındadır. Bunun adı devletin organize suç yapılanmasıdır.

Özellikle Azerbeycan, kuzey Kıbrıs, Suriye, Afrika ve Balkanlarda; Türk Devleti, daha önce koyduğu çıtayı aştı. Devletin Bekaa’sı çizildi. Türk Devleti Suriye ve Güney Batı Kurdistan’da PKK, Suriye ve yurtdışı işlerle ilgili ciddi şekilde uluslararası düzeyde suç dosyası kabardı. İçte, hukuka ciddi müdahale yapıldı ve “Devlet aklı” dedikleri itibar mafiya deyimiyle çizildi“. Yani Devletin Bekaa’sı çizildi.

Yeniden reorganize eli uzatıldı devlete.

S. Peker, bu elin piyonu olarak iş görüyor. Büyük bir ihtimalle devlet, iktidar blokunda yeni bir hesaplaşma süreci başlatacak ve özellikle MHP’ye bağlı, yani „Türk miliyetçileri, ülkücüler-Akıncılar-Milli Görüş“ dedikleri ekibin bir kanadına bu durumu yükleyerek; diğer ülkücü ekib ile devlet kirli bir sui le yıkanarak, iktidar korunarak, Erdoğan’ı temize çıkarıp, „yola devam“ diyecekler. Çünkü Erdoğan’ın yerini dolduracak adam bulamiyorlar bu derin yapılar.

S. Peker ayarı‘nın arkasında tıpkı “Ergenekon operasyonu” gibi, devlet var ve yeniden bir yapılanma başlatıliyor. Yani devlete ayar verilecek. 17 bin Kurd cinayeti belli ve failleri de bilinen cinayetlerdir. Tek tek bu cinayetlerin dosyaları da devletin elinde. Ne hikmetse, her zaman bu 17 bin cinayeti bile Türk Devleti, kendi iç hesaplaşmalarında, devlete ayar vermek için kulaniyor. Tipki Ergenekon operasyonlarında olduğu gibi. Türk Devleti bu cinayetleri, yeniden yapılanma için kullaniyor. Biz kurdler böyle bir devletle karşı karşiyayiz ve böyle bir yapıdan „demokrasi ve adalet“ bekleniyor!

„Biz bu devleti demokratikleştireceğiz“ dîyen akıl ile; bu cinayetleri işleyen, bu cinayetleri kendi reorganize işler için kulanan devlet aklı aynidir. Hep söyledim ve sordum: Abdullah Öcalan’ın teslim olduğu tarihten itibaren, Kurdlere yönelik cinayetler, infazlar birden bire kesildi. İnfazlar durdu! Neden?

Bu sorunun cevabını da devlet, organize suç ortaklığı ve silahlı örgüt işbirliği içinde aramak lazım. Kandil’de aramak lazım. Artık Öcalan’da devlete lazım değil. Bu devlet, Kuzey Kurdistan’da asimilasyonda, dejenerasyonda ve kurdleri devlete entegre etmede hedefine ulaşmiş durumda. Güney-Batı Kurdistan’da PKK ile işbirliği içinde hedefine ulaştılar. Güney Kurdistan’a Türk devletinin yerleşmesinde, devlet-PKK hedefe ulaştı. Onun için „Öcalan’nın da derin karyeri, M.Ağar ve diger derin yapı elemanları gibi“ çizilecek gibi görünüyor.

önümüzdeki günlerde, savcılara verilecek talimatlar ve yapılacak açıklamalarla bunu göreceğiz.

27.05.2021

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

five × three =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla