Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Türkiye’de gazetecilerin hali

Soylu’nun gazetecilere ders verceğiz açıklamasına ilk tepki yandaş Serdar Turgut ve muhalif Hilal Nesin’den geldi :
’Sen bize ders verecek vasıflara sahip değilsin’
Her şeyi bırakıp gazetecilik yapmak istiyorum” ifadelerini kullanan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, şimdi de gazetecilere ders verecek. Soylu, İstanbul depremine ilişkin alınacak tedbirler kapsamında “Tüm televizyonlara yönelik eğitime başlıyoruz. Muhabirlere de depremde ve siyasi haberlerde ne söylemek lazım nasıl haber yapılması eğitimini vereceğiz” dedi.

Yavuz ÖZCAN

Habertürk yazarı Serdar Turgut, “gazetecilik şehvetine” kapılıp hata yapmamak için zaten yıllardan beri Saray’dan icazet alarak haber yaptığını itiraf etti.
Habertürk yazarı Serdar Turgut, OdaTv Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve OdaTV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan’ın tutuklanmasına ilişkin köşe yazısında, tutuklu gazeteciler için “Adı Barış olan iki gazeteci” diye bahsetti. Turgut, gazetecilerin MİT haberini yaparken ‘gazetecilik şehvetine’ kapıldıklarını savunurken, kendisinin ise bu hataya düşmemek için haberlerini Saray’dan onay aldıktan sonra yazdığını itiraf etti. “Ülke çıkarları söz konusu olabileceğinden bu davranışımın gazetecilik ilkelerimi filan zedelediğini de katiyen hiç düşünmedim” diyen Serdar Turgut’un satırları şöyle:

Adı Barış olan iki gazeteci: Yazarların yayın yönetmenlerinin önlerine gelen konunun haber değerine başkalarını atlatma heyecanına, şehvetine düşmeleri az rastlanılan bir iş değildir. Yönetmenlik de yapmış yıllardır yazarlık yapan bir insan olarak bunu çok iyi bilirim. Eskiden başıma dertler de açmıştır bu şehvetin ağına düşmek. Davalar açıldı hakkımda gittim sonuçlarına katlandım. Tabii hayat bir öğretmendir de aynı zamanda, yanlışlardan ders alınması gerekir, şimdilerde bu şehvetin tuzağına düşmemeye özel önem veriyorum.Ve haberlerimi Sraya sormadan artık yapmıyorum.Sayın Cumhurbaşkanımız memleketleri dolaşmaya çıktığında kattiyen haber yapmıyorum ve onun dönmesini bekliyorum.

‘GAZETECİLİK YANLIŞININ PENÇESİ…’
Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın tutuklanmalarını öğrenince bunu tekrardan düşündüm. Ben ikisinin de bu gazetecilik yanlışının pençesine düşmüş olduklarına inanıyorum.Tabi bu arkadaşların ayrıca isimleride sıkıntı yaratıyordu.Ülkemizde barış sözcüğü devletimizce haz duyulmayan sözcüklerden dir. Bu arkadaşların gidip nufus idaresinden isimlerinin üzerine kırmızı çizgi atmaları gerekiyordu. Zaten nufus idaresi bu isimleri direk savaş olarak değiştirirdi.

Bu arkadaşların tutuklanmasını haksızlık olduğuna inanan önemli sayıda insan da var. Ama bizce yanılıyorlardır bu insanlar. Önce vatan ve Saray….

Ve şunu söylemeliyim MİT üzerine yapılacak haberlerde özel önem gösterilmesi gerekir.. Şimdi düşünün iki gazeteci arkadaşın haberin şehvetine kapılarak yaptıkları haberde yer alan görevli ya şu anda sürmekte olan bir gizli operasyonun parçasıydıysa ve onun kimliğinin ifşa edilmesi bu operasyona onunla birlikte girmiş insanların hayatını tehlikeye atacaksa, o zaman ne yapacağız. Ben iki gazetecinin meselenin bu boyutunu gazetecilik heyecanıyla düşünmeden haberi yayınladıklarını düşünüyorum.

‘İÇİM RAHAT’ DEDİ, TAVSİYE ETTİ
Hakan Fidan haberi: Bir örneği kendimden vereceğim. MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Kaşıkçı cinayetinden sonra Washington’a Türkiye’nin tavrını ABD Senatosu’nda anlatmaya geldiğinde bunun haberini bir tek ben yakalamıştım. İlk tepkim haberin hemen verilmesinin ve haber atlatmanın şehvetine düşmek oldu ve hemen yazacaktım az daha. Sonra aklı selim devreye girdi ve acaba bir sakıncası olur mu düşüncesi hakim oldu bende. Bunun üzerine Cumhurbaşkanımızı aradım önce cevap vermedi sonra mesaj çektim ve bunun yazılmasının bir sakınca doğurup doğurmayacağını sordum. Haberi Sayın Cumhurbaşkanımız ‘yok canım ne sakıncası olacak Serdarcığım’ dedikten sonra yayınladım gönül rahatlığıyla. Ülke çıkarları söz konusu olabileceğinden bu davranışımın gazetecilik ilkelerimi filan zedelediğini de katiyen hiç düşünmedim ve düşünmemde önve Vatan ve Saray. İçim rahat ve bütün genç meslektaşlarıma bu tavrı tavsiye ediyorum.Tabi herkes Sayın Cumhurbaşkanımıza ulaşmaya bilir, onu biliyorum,ama beni arasınlar yardımcı olurum arkadaşlara.

Muhalif Hilal Nesin ise, olaya tersinde bakmayı tercih ediyor.Nesine göre, dünya döndükçe “namı dört iklim, on dört diyarda dolansın” memleket büyüğü, kel Soylu haddini bilmez ıslah olmaz biri olarak bunu söylemesi gazeteciliğin nasıl ayağa düşürüldüğünün göstergesi. Nesin,Soylu’nun AK Saraylı Büyük Ustasinin kendi başına “başkanlık sistemine” geçti, Anayasanın haberi bile olmadı.
Zat-ı devletleri, “başkanlık sistemine” tek başına geçen ilk Cumhurbaşkanı olarak anılacaktır.Soylu’da bu ustanın çırağı ne beklerin ondan tavrı var. Nesin gazetecilerin buna tepki gösterme cesareti göstermedikleri, aksine yandaş gazeticiler Soylu’nun açıklamalarını okur okumaz, evlerinin pencerelerine ve kapılarına Türk bayrağı astıklarını, ki herkes tasada ve kıvançta birlik içinde olduklarını bilsinler diye . Ben de diğer “istemezci köşe yazarları” gibi vara yoğa muhalefet eden biri olarak hem başkanlık sistemine hemde Soylu’nun bu söylemini tek başıma yargılıyorum.
Şükür onun gibi cahil değiliz.
Bugüne kadar övünmek gibi olmasın daha sert ifadelerle yazmadıysak da ilkokulda “Sınıf Başkanlığı” yapmışlığımız olmsından dır.
Oturduğum yerden, nerede senin başkanlık sisteminin anayasa maddesi, nerede senin bakanlık vasıfın temalı bir yazı yazardım.İnanın İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin hocalarını bile ağlatırdım.
Ağlatma konusunda da kendime güvenim tam.
Bizim Yörük elleri yaylasının bir numaralı ağıtçısı Hatça Kadın benim tanıdığımdı.
Fukaranın ölüsü için fazla gayretli değildi ama zengin takımından biri öldü mü Hatça Kadın coşardı da coşardı.
Ölenin karısı bir ağlıyorsa Hatça Kadın iki, hatta üç ağlardı. Hem de ağıt söylerdi.
O genlerin bir sureti de bende var. Yeter ki ağlatmak isteyeyim.
Bakın gözden kaçan çok önemli detaylar var.Soylu bile neye hizmet neden hizmet ettiğini bilmeyecek kadar dünyadan bi haberdir.Ustası tek başına rejim değiştirme icraatının açıklandığı yere dikkat etmemiz bile, durumun vahametini gözler önüne seriyor.Açıkladığı yer neresi ?
1200 rakımlı bir tepe
Rize’nin bir dağ köyünde, 1200 rakımlı bir tepenin üstüne yapılan Kıbledağı Cami, bu kutlu haberin müjdesinin verildiği yer oldu.
Deniz seviyesinden 1200 metre yüksekte cami yapılmasını yıllardan beri sorgulamayan muhalif cinsinden “istemezci” yazarların da dili içeri kaçtı.
O yükseklikte cami mi olurmuş? diyenler, onun böyle bir müjdeyi kutsamak için yapıldığını artık idrak etmişlerdir.
Soylu önceki siyasi hayatında Demokrat Parti adındaki bir tabela kuruluşunun başkanıydı ve sabah akşam AK Saraylı Büyük Usta’ya sataşıyordu.
“Sen İsrail’e boyun eğdin, emir eri oldun, milletin ümitlerini boşa çıkardın. Boyan döküldü” cümlesi geçen konuşmasının kasetleri, Huysuz Virjin şovları kadar meşhur olmuştu.
Buna rağmen AK Saraylı Büyük Usta onun sözlerini “ağıza alınmayacak” kadar sert bulmamıştı.
Bahçeli’nin’ TV’de reklam seyreden fukara çocuklarının “Aney! Hani benim püskevitim” diye çemkirdiklerini anlatmasını daha muhalif bulmuştu büyük usta nedense.Şimdi Soylu kalkmış gazetecilere ders verecek.Nasıl bir ders bu.Gazeteciliğin demokrasi metobolizması içinde sorulabilecek sorulardan en sevdiğimdir.
“Siz diktatör müsünüz?”
Çünkü durduk yerde sorulduğunda “vukuat çıkarma potansiyeli” vardır. Ayrıca hem soranın hem de soruyu karşılayanın zekâsını ele verir.
Erdoğan’in karşısına dikilip bu soruyu sordun diyelim
Zor bir iş değil“Hayır, ben diktatör değilim. Demokrasinin gerçek tasarımcısıyım. Alıştığınız kalıpların dışına çıkıp demokrasiyi hem islami motiflerle hemde kafama göre yeniden tasarlıyorum” mu diyecek?
“Siz diktatör müsünüz” sorusuna da bu diktatörler birbirlerine baka baka en uygun cevabı buldular maalesef.
Diktatör olsam bana bu soruyu sorabilir miydiniz?
Hakkat yahu! Soramazdık.Soranların halini görüyoruz
Siz diktatör müsünüz?
Hayır değilim ama ülkeyi tek başıma idare etmeyi seviyorum.Ben one Kel demeye devam edeceğim bunu bilsin….Evet Hilal Nesinde olaya bu mihvalde bakıyor….

NOT : Bu yazı günlük haberlerden alınıp mizah ile harmanlanmıştır.

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

eighteen + 9 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla