Vengma, 2019 Yılının mart ayında, Haydar Işık, bir makale yazmış, bakın Abdullah Öcalan’ı nasıl anlatmış. Güya bu adam biz Kürtlerin aydınıdır, yazarıdır, yayınlanmış kitapları vardır. Yaşı başı ilerlemiÅŸtir, kendisine sorarsanız kendisini filozof olarak deÄŸerlendirir. Artık filozofumuz bu halde olduÄŸuna göre, geridekileri siz düşünün! Bu makaleyi dikkatle okumanızı istiyoruz. Okuyun ve de ne halde olduÄŸumuzu görün!
Haydar Işık / 1998 yılının son günüydü. Beni Sayın Öcalan’a götürdüler. Basının „villa” dediÄŸi korunaklı bir binada kalıyordu. Bir devlet adamına yaraşır konut denebilirdi. Sıkı güvenlik altındaydı. GüvenliÄŸi geçtikten sonra bir süre bir odada bekletildim. Merakım had safhadaydı. Kürdistan liderleri daraÄŸacında son nefesini vermiÅŸlerdi. İlk defa bir Kürt lider bunca baskı ve devlet zulmüne kafa tutuyor ve asla yenilmesi mümkün olmayacak bir direniÅŸ yaratıyordu. Ona muhalif Kürt ve Türk basını ise hakkında bir sürü menfi yayınlar yaparken, PKK geleneÄŸinden gelmeyen biri olarak, çünkü ben 1975 yılından itibaren Almanya’da yaşıyordum, ikircikliydim. Nasıl bir insan? Kürtleri düze çıkaracak kapasitesi var mı? TV programlarında izlemiÅŸ, kitaplarını ve makalelerini okumuÅŸtum. Hatta öylesine kara bir propaganda yapılıyordu ki, kitapları baÅŸkası yazıyor, onun adına yayınlanıyor, diyorlardı.
Bir süre sonra 1. kattaki odasına çıkarıldım. Gözlerinden akan dostluÄŸun derinliÄŸi ve sevecen güler çehreyle karşıladı. Bir çeÅŸit rahatlamıştım. Kürdistan’da ırkçı faÅŸist sistemlere direnen on binlerce bir gücü; öngörüsü, aklı ve çelik disipliniyle yaratan birini tanımak, benim için büyük bir onur kaynağıydı. O kadar rahatlamıştım ki, kendimi gelenksel bir Kürt evinde konuk hissettim.
Laf lafı açtı. Genellikle Almanya’da ne oluyor bitiyor, öğrenmek istedi. Ben de KNK üyesi olarak katıldığım görüşmeleri ve Alman basınını, devletin Kürtlere bakışındaki kör politikasını anlatmaya çalıştım. Bir ara „Sayın BaÅŸkan, niye Kürdistan daÄŸlarına çıkmadınız?” sorarken, gayet net, oraya gidebilirdim. Ama benim yüzümden gerillaya zehirli gaz atabilirlerdi. Kaldı ki, siyasi mücadeleyi burada sürdürmek gerekir. anlamına yakın cevap verdi.
Sonra küçük bir teypi açıp DEWREŞE EVDÎ destanından bir stran dinletti. Stran çok derinlikli hüzünle bitiyordu. Kendisini görmeye gelecek sevgilisi, yaralı pejmürde halini görmesin diye bıyıklarının düzeltilmesini isteyen Ezidi savaşçının ölüme en yakın anını anlatıyordu. Öcalan, bu suretle halkının değerlerine nasıl bağlı olduğunu gösteriyordu. Ayrıca özgürlüğe tutkusunu vurgulamak istiyordu.
Hoca; Tolstoy, SAVAÅž ve BARIÅž romanını yazarken, otantik olmasına dikkat etmek için savaÅŸ alanına gidiyor. Siz yazarlar da gerilla kahramanlığını yerinde görüp yazmalısınız. Orada anladım ki, bir deÄŸil Kürdistan’ı iÅŸgal eden tüm devletler birlik olsalar bile Kürtleri susturamazlar. Bir halkı uyaran, düzlüğe çıkaramasa bile ulusal bilinç verip saÄŸlamca ayakları üstüne tutan böylesi bir lider, aynı zamanda halkının destanlarını okuyor, geleneklerine yakın duruyor. Yani halkını iyi tanıyor.
Bu karşılaÅŸmayı hatırlayınca, İbrahim Åžahin ve Ömer GüneÅŸ’in bu sene yayınladıkları „DENGBEJ ÅžAKİRO- Antolojiya Dengbejan” çalışmasını görse, yüzüne asılan geniÅŸ gülümsemesiyle „Sizi kutlarım. Yaptığınız çalışma gerçekten de çok önemli.” diyeceÄŸine inanıyorum. Acaba İmralı’ya gönderilebilinir mi bilemem ama onu tanıyan biri olarak bu çalışmaya çok sevineceÄŸini ve deÄŸer biçeceÄŸini düşünüyorum.
Kaynak / Rojava kurdistan,
Not makale uzundu başka konularla ilgili olan bölüm tarafımızdan kesildi.