Nevzat Sağnıç’ın Anısına
Mehmet Şah Ekinci, Remzi Aytürk
Mehmet Şah Ekinci: (Reşo)27 Ocak 2006´ kanserden öldü.1975 yılında Rizgari
Saflarında yer aldı. Rizgari/ AlaRızgari ayrılmasında Ala Rizgari saflarına geçti.
1975-76 yıllarında Ankara´da Tapu-kadastro meslek okulunu bitirdi. Ardından
Diyarbakır’a yerleşt1979 başları Diyarbakır ASDK-DER kapatılınca, onun yerine
Diyarbakır Sosyal Dayanışma Derneği kurulmuş, M. Sah ise bu derneğin ilk
Başkanlığını yaptı.
12 Eylül öncesi ve sonrasında birçok kez tutuklandı.12 Eylül’den sonra Elâzığ ve
Diyarbakır askeri cezaevinde uzun süre yattı.1987 yılından sonra ekonomik
Kaygılardan dolayı İstanbul’a yerleşti. Geri kalan ömrünü burada geçirdi. M. Sah iyi
Bir şiir okuyucusu ve ajitatörülük yeteneğine sahipti.1970 lıyıların başında başlayan
Ulusal mücadele içindeki duruşu, 27 Ocak 2006 tarihinde ölünceye kadar sürdü.
Mehmet Şah Ekinci evliydi.
Remzi AYTÜRK: Remzi Rızgari grubunun gençlik örgütü olan ASK-DER ler (Anti
Sömürgeci demokratik kültür derneği) içinde devrimci çalışmalarını sürdürdü. O
Dönemin kararlı anti Faşist mücadelenin vuruşan neferlerinden oldu. Mizaç itibariyle
Sert bir görünüm vardı. Fakat harekete bağlılığı yüksek bir seviyedeydi.
Remzi anti sömürgeci mücadelede radikal bir militan, iş ve sosyal yaşamında samimi
Ve üretkendi. Birileri gibi harekete yük olup, yürümekten se çalışıp arkadaşlarına ve
Ailesine bakmayı tercih edendi. Bu onurlu duruşun yaşamına mal olacağını nerden
Bilebilirdi ki?
O dönemlerde böylesi üretken unsurların sayısı çok azdı. Bu nedenle bu tür üretken
Arkadaşlara karşı sempatinin yanı sıra Ortadoğu insanına has kıskançlık,
Tahammülsüzlükte örgütsel çalışmaların içinde ayrıca bir virüs gibi varlığını
Koruyordu. İşten ayrılmaları için telkinin yanı sıra baskıda yapılıyordu. Pulsuz-parasız
Yardıma muhtaç hale getirilen bu insanlara Proleter devrimci demekte sakınca
Görmüyorlardı. Ortam farklı şartlar farklıydı. Olanla gerçek arasında ciddi bir
Paradoks vardı.
Tamda böyle bir süreçte hareket yol ayrımına geldi. Ve Rızgari-Ala Rızgari diye ikiye
Bölündü.
Remzi birkaç akrabası ve yakın çevresi ile Ala Rızgari içinde görev aldı. Bölünmeden
Sonra yapılacak iş çok, iş yapacak kadro çok azdı. Bu ve benzeri nedenlerle kadro
Sayılacak tüm arkadaşlar örgütsel faaliyetleri yürüt bilmek için profesyonel çalışmaya
Geçmişti. Hareket tarafından ihtiyaçları karşılanan militanlar dönemin tüm olumsuz
Koşullarına rağmen olağan üst çabayla örgütsel faaliyetlerini yürütüyorlardı.
12 Eylül öncesi sıkıyönetim uygulamaları kadroları üretimden düşürmüş, iş yapamaz
Hale getirmişti. Birçoğu metropollerde çalışamaz durumdaydı. Bu ve benzeri
Nedenlerle militanların çoğu yerellere (Kürdistan) transfer edildi.
Yerellere transfer edilen kadroların ve hareketin ihtiyaçları diz boyuydu. Bu ihtiyaçları
Giderecek, karşılayacak çözümler aranıyordu. Birimlere gönderilen militanlara
Dönemin özgün koşullarından dolayı yeterince kaynak ayrılamıyordu. Birimler
İnisiyatif kollanarak azından örgütün yereldeki ekonomik sorunlarını çözmek için
Çözümler üretiyorlardı. Çarpıcı örneklerden biri, Malazgirt’e gönderilen militanlar,
Pancar tarlalarında çalışarak günlük asgari insani ihtiyaçlarını karşılamakta bile
Zorluk çekiyorlardı. Ancak tüm bu samimi çalışmalardan istenen sonuçlar
Alınamıyordu. Çünkü militanlar bir yandan profesyonel devrimcilik yaparken bir
Yandan geçim sıkıntısı içindeydiler. Daha ciddi kaynaklara ihtiyaç vardı. İşte tam bu
Noktada Remzi ve çalıştığı işyeri akla gelmişti. Kendisini Feda edeceği konusunda
Hiç şüphe yoktu. Zaten hareket kendilerini feda edecek unsurlara ihtiyacı vardı.
Remzi’den çalıştığı iş yerinin kasasını boşaltması istendi. Bunun üzerine Remzi çok
Fazla tereddüt etmeden isteneni yaptı. Ancak yapılan işin sonuçları çok ağır olacaktı.
Bu nedenle öneri sahipleri Remzi’ye kasayı boşalttıktan sonra kendisini yurt dışına
Göndereceklerini orada mücadelesine devam edeceğini söylediler. Remzi isteneni
Yaptı. Ancak yurt dışına hiç çıkmadı. Çünkü söz verenlerin çok daha “önemli” işleri
Vardı.
Remzi yaptığı işten dolayı aranır duruma düştü. 12 Eylül uygulamaları ve hareketin
Içine düştüğü çıkmazlardan dolayı bir süreliğine Mardin’deki akrabası Adnan’a
Sığınır. Amansız takip ve bir dizi, yanlışlar sonucu yakalanır. Diyarbakır’a götürülür.
Remzi cezaevinde unutulmuşluğun, verilen sözlerin, vaatlerin yerine getirilmeyişinin
Nedenlerini sorguladı. Ancak bu sorgulayış anlaşılamadı. Bu anlaşılmazlık kendini
Yalnızlık psikozuna soktu. Örgütsel kaygıyla yaptığı eylemin anlaşılmaması hatta
Satır aralarında suçlanıyor olması kendisinde alabildiğince yaralar açmış ve bu
yaralardan dolayı yaptığı işi sahiplenirken kendisine yüklenmekten kaçınmamıştır.
Şöyle ki; Duruşmalarda “Ben kendimi devrimci olarak görmüyorum, sosyalist hele
Hele komünist olarak hiç görmüyorum. Çünkü onlar yüce değerlerdir, ben onlara
yakışır olmadım” diyerek sanki uğruna mücadele ettiği halktan özür diliyordu. Bu
dedikleri büyük bir olasılıkla mahkeme tutanaklarına böyle geçmiştir. Mahkeme
tutanakları neyi söylerse söylesin Remzini sözleri yukarıda söylendiği gibidir.
Direniş sonrası yemekhane üstündeki 32. koğuşa verilmişti. Remzi güvendiği
sevdiği ve birlikte mücadele etiği arkadaşlarının D blok 24. koğuşta olduğunu
duymuştu. 24’e gitmeyi istemişti. Arkadaşlarının ısrarlı ve kararlı duruşu neticesinde
24. koğuşa verildi. 2. direnişe kadar arkadaşlarıyla birlikte kaldı. Mahkemede
söylediği o cümlesini hatırlatan arkadaşına (Şemsettin TAKVA). Epey sohbetten
sonra özet olarak şunları söylemişti;
“Abi bunlar (görevliler diyordu) beni perişan ettiler. Eylemi yaptıktan sonra amaçlarına
kavuşunca beni ortada bıraktılar. Dışarıya gitmem sağlanmadı. Ancak onlar dışarıya
gidip geliyorlardı. Onun için devrimcilik, komünistlik başka, benim yüz yüze olduğum
şey başka oldu. Realitem bana öyle söylememi gerektirdi kim nasıl anlarsa anlasın, kim ne kadarını üzerine alıyorsa alsın” dedi.
Remzi bunları söylerken birçok tanık vardı. Tanıklardan biri Vanlı Nuri ASLAN’DIR.
Remzinin durumu sorulduğunda Remzi’nin mağdur edildiğini söylerdi. Nuri Aslan’ının
şimdilerde o fikirlerine sahiplik eder mi bilinmez. Ama öyle söylerdi.
24. koğuştaki arkadaşları Remzi’ye anlayışla yaklaşılmış olumsuzlukları tamir eden
bir davranış gösterilmiş Remzinin kendine güveni artmıştı. 2.direniş başladığında
arkadaşlar arasında kırgınlıklar alabildiğince azalmıştı. Ancak direnişin örgütlü
hareket etme fikri biraz zayıftı. Bu Diyarbakır 5 no lu cezaevinin özgün koşullarından
kaynaklanıyordu.

24.koğuşun mevcudu aşağı yukarı 7-9 kişi arası Rızgari,17 kişi Ala Rızgari, DDKD 1-
2 kişi, 28-30 kişi arası PKK davasından yatanlardı.
Necmettin BÜYÜKKAYA 24’te alınıp bir daha 24 gidemeyen işkence sonucu katledilen DDKD’li ancak tüm Kürt örgütleri hakkında çokça bilgiye sahip biriydi. Elbette
Rızgari ve Ala Rızgari hakkında da hatırı sayılır bilgiler mevcuttu kendisinde.
Kendisindeki bilgileri Zaman Zaman başlıklar halinde bazen ayrıntılı biçimde Ala
Rızgarici Şemsettin TAKVA’YA ile paylaşırdı. İngilizce dil çalışmasında arta kalan
zamanlarda sohbet etmeyi seven bir arkadaştı. 24. koğuşa dönemeyen
Necmettin, 24’e dönen Remzi ikisi de diğer Kürdistan ve devrim şehitleri kervanına
bilerek isteyerek onurluca katıldılar.
2. Direniş tüm hızıyla devam ederken Ala Rızgariciler radikal bir karar alarak
Şemsettin TAKVA’yı görüşmelerde tam yetkili olmasını istediler. Şemsettin ise bir
şartla görüşmelerde arkadaşlarını temsil edeceğini söyler. İdarenin hiçbir yaptırımına
boyun eğmeyeceklerini, direnişte gösterilecek zafiyetin sonucu onurlu bir ölümü
tercih etmeleri gerektiğini söyler. Bu onurlu öneri içinde teslimiyet olamayan görüş
firesiz kabul edildi.
Remzi ile birlikte Nuri ASLAN, Mehmet ŞAHÖZGÜR Erganili Mehmet GELİRAK çok net bir şekilde alınan kararların arakasında durdular.
Direnişe tam destek veren 24. koğuş 32. koğuştan sonra saat 17 civarında basıldığında mevcut imkânlarla bayağı başarılı bir direniş gösterdi. Ancak orantısız güç karşısında koğuş kısa sürede düşürüldü ve esirler koğuşlardan alınarak sinema salonu götürüldüler. Diyarbakır cezaevinin her yeri, her köşesi mutlak işkence yapılan yerdi. Sinema salonu, yemekhane, koğuşlar, hücreler, yataklar, yatak altları, tuvaletler akla gelebilecek har yer. İdarenin isteklerine evet demek işkenceden kurtulmak anlamına gelmiyordu bazen hücre yerine koğuşlara gitmek anlamına gelebiliyordu sadece. Tek tip elbiseyi giyeceğini söyleyen esir dâhil olmak üzere her kes yoğun işkenceden geçirildi. Gece saat 23’e kadar insanlık tarihine önemli not düşen, tüm işkence çeşitleri esirler üzerinde uygulandı. Necmettin şehit düşmüştü. İdarenin isteklerine (İdarenin o günkü bahanesi Tek-tip elbiseydi) hayır diyen 3 Ala Rızgarici, 1 Rızgarici 13, PKK li hücreye konmuştu. İşte Remzi AYTÜRK ü Ölüme götüren koğuş ve hücre arsındaki idarenin tercihiydi. Eğer arkadaşlarıyla birlikte hücreye konsaydı sonuç Remzinin şahadetiyle neticelenmeyebilirdi. 3-5.Nöbetinde. 3 tane mektup bıraktı biri idareye biri arkadaşlarına ve diğerini de ailesine. Arkadaşlarına yazdığı mektupta; Asla karamsarlığa düşmedim, yılmadım, 5 nolu cezaevinde baskı ve işkencelerin sonra ermesi adına kendimi halkıma feda ediyorum.