Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

İhanet Mi Dışa Güven Mi?

Kurdistan Güney hükumeti referandum sonrası neden bir bozgun yaşadı?
Bu bozgun zorunlu mu idi?
İhanet varsa neden oldu? Kurdistan hükumeti, bu ihaneti mukadderat olmaktan çıkarıcı tedbirler alabilir mi idi?

Bana öyle geliyor ki bizdeki modernleşme, genel ticaret burjuvazisinin gelişme sürecini izlememektedir. Daha çok TC devletinin kopyası biçiminde bir seyir izliyor.
Önce devlet kurulacak, sonra milli burjuvazi oluşacak!
Ancak yine bence, bu büyük bir yanılgı. Çünkü TC devletini kurup sonra zenginler sınıfını tahkim eden ekip, başkalarının zenginliklerini talan edegelen bir devlet geleneğine sahip idiler. Nitekim devlet kurulmadan önce ve sonra başta gayrimüslimlerin zenginlikleri gelmek üzere ‘Türk’ olmayan milletlerin varlıklarına el konularak kendilerinden olanlara dağıtıldı. Böylece kısa sürede sözü edilen ‘Milyonerler’ yaratıldı.
Ancak bunlar gelenekten gelen burjuva sınıfı olmadıklarından bir sanayi devrimi ve temel üretim mümkün olmadı. Bu açığı İbrahim Kaypakkaya’nın çok doğru olarak tanımladığı dış sermayeli komprador Burjuvazi, montaj sanayi ile kapattı. Hala yerel ağır sanayi söz konusu değil!


Kurdistan geçmişten gelen bir devlet geleneğine sahip değil. El koyacağı başka topluluklara ait zenginlikler de mevcut değil. Şu halde devletleşme ile paralel gelişen bir milli burjuva sınıfına gereksinim var.
Modern sınıf özentisi ile kravat takan, ancak kafa yapısıyla aşiret sınırlarını aşmamış takım elbiseli adamlar, ne yazık ki ulusal birliği tamamlamayı becerecek yeteneği haiz değiller.
Bunların içinde en gelişmişi olan Mesut Barzani idi. İşleri doğrudan ele almamakla büyük hata işledi. Damadı Ulusal Birliği kotaracak olgunlukta ve yetenekte olmadığını, sadece kaynıyla giriştiği liderlik rekabetinde dahi görülebilir. Goran gibi KDP’lilere nazaran daha politik olan bir muhalefeti ciddi bir yetki bölüşümü yapmadan ikna etmek mümkün değildi. Olmadığı da görüldü.

Kurdlerin klasik hatasına düşülerek, iç ittifakı sağlamak yerine dış kuvvetlerle işi götüreceklerini sandılar. Bu da muhalefeti küçümsemeye götürdü. İhanet denen şey kanımca iç parçalılığın dışa vurumundan ibaretti. Klasik Kurd hatası dediğim de budur. Fırsatını kollayıp, düşmanın rakip Kurd’u haklamaya ortam yaratmak; ‘İşte buraya kadar, sen asla benden üstün olmasın’!
İhanet dediğimiz tüm olaylarda bu mantık yatar.

Oysa birinin iktidarı elinde bulundurması ulus olmanın zorunluluğudur.
Ancak iktidarı elinde tutanların da milli mutabakat diyeceğimiz geniş bir taviz alanına dayanması gerekir. Buna çağımızda Anayasa deniyor. Kuralları belli olan bir konsensüs!
O mutabakat ortada yoksa hem devlet olmaya hem de iktidarda kalmaya olanak olmayacak demektir.

Nitekim olan oldu ve iktidar için devletleşme imkanı berhava edildi.

İşin kötü tarafı, ulusal birliği sağlamak için bir anayasa metni hazırlamak yerine hala sömürge merkezleriyle ittifak arayışlarına gidilmesidir.


Başımıza gelen kötülüklerin son bulmasını istiyorsak, ulusal bir anayasa etrafında birleşmemiz gerekiyor.
Aksi durumda ihanetleri kendimiz davet etmiş olmaktayız.

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

five − 3 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla