Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Aysel Çürükkaya: İki Yiğidine Selam Söyle

Mazlum ve Delil Doğan'ın annesi Kebire Doğan vefat etti.

Bugün sabahın erken saatlerinde otobüsle işe giderken el telefonumdan haberleri okuyordum.
Kürdistan24 sitesinde Mazlum ve Delil Doğan’ın annesi Kebire Doğan’ ın vefatıyla ilgili habere rastladım.
Haberi okumadan gözlerimi kapadım.
Onunla yaşadığım anları düşündüm.
O bende iz bırakan kadınlardan biriydi.
Her şeyden önce benim çok sevdiğim arkadaşlarımın anasıydı.
Onunla iki kez karşılaşmıştım.
Hafızam beni yanıltmıyorsa 1976 veya 77 diydi.
Karakoçan da yapılacak gizli bir toplantı için Kebire ananın evine gitmiştim.
Bu eve ilk gittiğimde Kebire ana oğlu Delil’le birlikte evin kapısında nöbet tutuyordu.

Hükümdar gibi bir kadındı. Baskın bir kişiliği vardı.
Daima bir komutan gibi sağa sola emir verirdi.
Onun bu durumu hoşuma gittiği için içten içe sevinirdim.
Toplantıya öğle yemeğinden dolayı ara verdiğimizde evlerinin salonuna gittik.
Dersim yöresine özgü “babuko “ (saç altında pişirilen ardından doğranan, sarımsaklı yoğurt ve  tereyağıyla hazırlanır) isimli bir yemek hazırlamıştı.

Biz yemek yerken O, iki eliyle belinin iki yanını tutarak, kendisine güvenen bir ruh haliyle şefkatle “yeyin, yeyin” derdi.

İkinci karşılaşmamız çok kötü bir yerde oldu.
Yıl 1981 di. Askeri cunta dönemiydi.
Ben Diyarbakır cezaevinde, kadınlar koğuşunda tutukluydum.
Kebire ananın oğlu Mazlum Doğan da benimle birlikte tutuklanmış, cezaevinin hücre bölümüne konulmuştu. Mazlum Doğan ve bazı arkadaşlarının valizlerini ziyaretçilere vermek isteyen idare, valizlerin gizli bölümlerinde notları yakalayınca, bir grup ziyaretçiyi göz altına almış, ardından tutuklamışlardı. Bunlardan biri de Kebire anaydı.

Kadınlar koğuşundan içeri girince, biz onu sırayla kucaklayıp öptük, “benim Mazlum’umla birlikte yakalanan hangisidir?” diye sordu.
Yanına varıp bir kez daha öptüm.
Bana baktı, “Aysel sen misin? “dedi.
“Bak şimdiye kadar bana söylemediler ha” diye ekledi.

Beni hemen bir ranzanın yanına çağırdı. Sarılıp hüngür hüngür ağladı.
Oğlu Delil ile sevdiği kızı anlattı.
Biz Delil’in Karakoçan’da bir çatışma da yaşamını yitirdiğini duymuştuk ama olayın detayını bilmiyorduk.
O oğlu ve sevdiği kızın vuruluşunu bir destan gibi anlatıyordu.

 

“Şafak sökmek üzereyken Delil’im bir köyde kalıyor.
Köyün dışına çıkan bir köylü, kızına sesleniyor, Kürtçe ‘kurtlar geldi’ diyor.
Kızı hemen askerlerin geldiğini anlıyor ve Delil’ime haber veriyor.
Eli silahlı Delil sevdiği kızın bileğini tutarak köyden çıkıyor.
Askerler dur diyorlar delil aldırış etmeden yürüyor.
Delil’ime ateş edince oda karşılık veriyor.
Bir kayalığın başına vardığında bir ağacın arkasında gizlenmiş bir asker ateş ediyor Delil’im orada vuruluyor.”

Kebire ananın kızı Serap’ı da tutuklayıp koğuşumuza getirmişlerdi.
Serap’ın küçücük bir de kızı vardı.
O da koğuşumuzun en küçük mahkumuydu.
Ana, oğul, kız, torun, üç kuşak tutukluydular.

Fazla tutuklu kalmadılar.
Mahkemeye çıkarmadan bıraktılar.
O bizleri duvarlar arasında bırakıp gidince 21 Mart 1982 günü oğlu Mazlum Doğan yaşamına son verdi. Mazlum’u ne kadar çok severdi.
Dağ gibi oğlu Delil’den sonra, Mazlum’un ölüm haberi karşısında nasıl dayandı bilemiyorum?
Yaşarken huzurlu bir gün göremedin, acılarını biliyorum ana.
Güle güle ana, sevdiğin oğullarının yanına gidiyorsun.
İki yiğidine selam söyle.
Bizi sattılar, arkadan hançerlediler de.
Ama bu millet çekilenleri unutmaz bir gün gelir hesaplar sorulur.

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

2 × 4 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla