Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Balta Sapı ve Anayasa Yazımı


TC elitleri, devletle iltisaklı terör örgütlerin varlığını özenle gizliyorlarsa onlara nasıl güvenelim?
Örnek mi; Ülkücü Çeteler, Mafya, Korucular, JİTEM, PKK, ÖSO, HDP (Sonuncusunu sabık İçişleri Bakanı Beşir Atalay bizzat devlet tarafından kurulduğunu açıklamıştı ama JİTEM özenle gizleniyor. ÖSO ise devlet tarafından bir araya getirilen Orta Doğu ve Orta Asya kökenli teröristlerden oluşturuldu.)

—-
Öğretmen bir okurum makalemin altına düştüğü notta „bir baltaya sap olmamak“ tabiri ile düşüncemi eleştirmek yerine kişiliğimi hedef alarak üste çıkmaya kalkmıştı. Yazıyı bulsaydım adını silerek yeniden sunacaktım, lakin kaybetmişim.
Önemli çünkü ‘Bir Baltaya Sap Olmak’ çok önemseniyor. Bu nedenle konuyu tekrar işlemek istiyorum. Tabi yeniden ele alınca içeriği de değişecek ve genişleyecek!

Balta, içindeki enerjiden yararlanarak ağaç kesmeye, odun kırmaya, eşya parçalamaya yarayan bir alettir. Nadiren de insan yaralamak veya öldürmek gibi kötü işlerde de kullanılabiliyor.
Sap da baltadaki enerjiyi, hıza orantılı olarak arttırmada etkisi bulunan, yine fizik diliyle söylersek katalizatör rolündeki bir gereç!

Öğretmendi ya arkadaş, hemen “Baltada enerji yok” diye itiraz etmişti.
Benim bildiğim enerjinin formülü MC2idi. Yani Kütle çarpı Hız’ın karesi. Kütle halk dilinde ağırlık demektir. Baltanın da bir ağırlığı var. o halde enerjisi de vardır. Baltada durağan (potansiyel) bir enerji olması lazım, yoksa aşağı bırakıldığında ortaya kırıcı bir güç çıkmaması gerekir. Mesela ayağımıza değse ayak parmaklarımızı kırabilir. Ancak bir odunu parçalamayı başaramaz. Sap ile aşağı doğru çektiğimizde, artan düşme hızıyla birlikte enerji de artarak kırma potansiyeline ulaşır ve isabet ettiğinde odunu yarar.

Balta yıkıcı, kırıcı ve parçalayıcı bir nesnedir. Sap da bu eylemin daha güçlü olmasına yardım eder.
(Gençliğimde çok kırıcı oldum. Hazır sırası gelmişten kırdığım, incittiğim herkesten özür dilerim. Artık bir daha ne balta ne de sap olmayacağım.)
 

Baltaya sap olan özünde özgürlüğünü kaybeder. Çünkü artık özsel olarak gelişemez, yayılamaz ve yetkinleşmez. Kuru dolayısıyla ölüdür ve başkaları tarafından kullanıma açıktır.

Anayasa Hukukçusu bir akademisyen olan Doç. Murat Sevinç’i izlerim. Anayasa ve hukuk konusunda yetkin bir isim. Toplumu devlet yönetimleri, hükumet sistemleri ve Anayasal halklar konusunda bilgilendirme konusundaki çabalarını da takdir ederim.
Ancak anayasa önerilerinde özellikle Ermeniler, Kürt/Kürdistan ve Rum halkı konusunda Türk’ten türetildiğini gayet iyi bildiği ‘Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşlığı’ şeklinde bir tanımın kabul göreceğinde ısrarlı.
Egemen çoğunluğun hoşuna giden adlandırma sorunu çözse idi zaten bu sorun oluşmazdı.
Sorun, sadece Türk değil, Türk’ten türetilmiş varyantlar ile azınlıkları eritme çabasından kaynaklanıyor. Türkçe ve ırkla aynılaştırılmış al bayrak dayatması, istiklal marşı, andımız ve daha bir sürü şey!
Soru şu; Anayasada ‘T C Yurttaşı’dır yazıldığında azınlıklara baskı ve şiddet dayatılmayacak mı?

Madem ortada azınlıkları, egemen kimlik içinde eriten bir yapı var ve bu asimilasyon çabası, yurttaşların önemli bir kesimini rahatsız ediyor ve ülke kaosa sürüklenmiştir, yeni bir sözleşme söz konusudur. Azınlıklar yeni sözlemede kendilerini bulamıyorlarsa ve karşılarına egemenlerin adından türetilmiş bir yurttaşlık dayatması bulacaksa değişen ne?
Yoksa TC elitlerinde, içten içe çevrelemiş gizli ve sinsi bir ırkçılık mı egemen? Aldıkları titr (bir baltaya sap olmuşluk) nedeniyle aynı zamanda devlet ırkçılığın esiri mi oldular?

Kürtler de Kürdistan adında ısrar ederlerse ve sorun ‘Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşlığı’ döneminde de şiddetlenerek sürerse ne olacak? Zaten sorun bu zıtlaşmadan kaynaklanmıyor muydu? Yine yıllarca sürecek bir iç savaş ve onlarca insanın kanının dökülmesi, sonra yeniden Anayasa yazımına mı girişilecek?
İnsan haklarına saygı, Anayasa değişikliği ile öğrenilemiyor, “Türk’tür”den “Türkiye Cumhuriyet’i Yurttaşıdır”a çevirince asimilasyoncu emeller otomatik olarak ortadan kalkmıyor! Uzun bir kültür evresi geçirmek gerekiyor. İşte ABD ve Siyahlar, hala süren Beyaz ırkçılığı!

Azınlıklara karşı yürütülen zulmün devlet olarak adı TÜRKİYE CUMHURİYETİ’dir!
Osmanlı bile bu tabirden daha kapsayıcıydı. Bir aile olmakla birlikte bir milleti temsil eden ırkçılıktan uzaktı. Osmanlı diğer milletlerin ne dilini yasakladı ne varlığını.

Angola adını eski kralların adından, Zambia da adını ülkedeki nehirden alır. Güney Afrika Cumhuriyeti bir İngiliz kolonisi idi ama İngiliz/İngiltere/Birleşik Krallık adıyla devletleşmedi. Aksine coğrafyadan aldı.
Bir ırk, soy veya insan grubu adı sorun oluyorsa, sorunun kaynağı olan adlandırmadan ısrar neden?

Küçük Asya Cumhuriyeti, Anadolu Cumhuriyeti, Fırat Cumhuriyeti ve en son Kürt-Türk Federal Devleti isimlerini öneririm.

Kürt-Türk Federal devletinde Sivas’ın batısında Türkçe resmi Kürtçe mecburi, Sivas’ın doğusunda Kürtçe resmi Türkçe mecburi dil olarak devlet okullarında öğretilmeli.
Diğer azınlıklara gelince, devlet okullarında anadil eğitim seçmeli hakları olmalı. Zaten  Kürtler dışında hepsinin devletleri veya federasyonları var.
Yetinmezlerse Kürtler kadar ağlasınlar, ağlamayana, mücadele etmeyene ekmek yok!

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

1 × 2 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla