Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Birleşmiş Milletler ve Takiye

Şilan Yaşar // Bir hayat nerede başlar, nasıl yaşanır ve nasıl biter ? Hele ki, o hayat Kürdlerin olmaya görsün savrulmamak işten bile değildir..bu savrukluğun içinde debelenmeye çalışan omuzundaki yükle, yorgun düşen kan revan olmuş bedenleri…

Durmaksızın zulmün, vahşetin sonu gelmiyor ! tarihin karanlık koridorlarına geri dönülüyor. Kürtlerin ulusal sorunları sürüncemede bırakılıyor, çünkü bağımsız bir Kürdistan işlerine gelmiyor.

Artık bezdik!, yorulduk dünyanın ihanetinden, takkiyeciliğinden riyakarlığından…
Hepsini anladık da… Takiyecilik nereden aklına geldi diye soracaksınız.
Onu da anlatayım.

Hani: Osmanlı oyunu, Bizans oyunu gibi entrikalı imparatorluklar  oyunu falan derken  asıl gözardı edilen -Takiye öğretisi- es geçiliyor.
Esasen Dünya aynı zamanda bu çok entrikalı mirası devraldı. İslam Takiyeciliği !…
Rahmetli Machiavelli’nin olgusu, Machiavelli sadece beş yüz küsur yıl zihinlerde tuttu. takiyeciliğin yanında esamesi bile okunmazdı. -Amaca ulaşmak için her araç meşrudur-, islam’a göre de her yol mübahtır”.
Takkiyeciliğin tarihi çok daha eskilere dayanıyor. Takiye öğretisi, yaklaşık 1500 yıldır hayata geçiriliyor. Bu öğretiyi hayata geçirmek için çok yetenekli ve zeki olmak gerekmiyordu. Kurnaz ve kalleş olmak yeterliydi.(Takiye:özellikle Şii Müslümanlarca benimsenen ilke. Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde çok açık ifadelerle izin verilen takiye bütün mezhepler tarafından helal kabul ediliyor).

İslam alemi tüm dünyaya yaydıkları  işte bu öğretinin mirascısıdır esasen! O nedenle, Kürtlerin uluslarası verdiği savaş tam bir asırdır, tek bir kazanımı olmamak, tarihin olağan akışına ters bir durum ama mevzubahis Kürtler olunca tarih tersinden akıyor.
Kürdistan  yeraltı ve yerüstü zenginliğiyken, uçsuz bucaksız yoksul, yoksun bir hayata nasıl geleceği düşer insanın ?  Neden her defasında Kürtler, köle olarak başa dönüşe zorlanırdı.

Yine nasıl başa döndüğümüzü sizlere hatırlatacağım! Hatırladıkça, yazdıkça derinleşiyor acılarım , ince sızılarla… Daha bir öfkeyle gün yüzüne çıkıyor katliamlardan sürgünlerden geriye kalan hayatlar…

Kürdistan petrolü, Türkiye vasıtasıyla dünya piyasalarına sunulması başta ABD olmak üzere bütün batılıları kızdırdı.
Çünkü ilk defa Kürdler, petrol satışından sonra ilk kez siyasi ve askeri açıdan güçlendi. Güçlendikçe dostları da artar gibi oldu.  Kürtlere kapısı açmayan, dünyada Kürt yoktur diyen  ülkeler  Kürtleri kırmızı halılarla, Kürt bayrağıyla karşılar olmuştu. Tam da bu nedenle  IŞİD Kürtlerin Dünyayla açık ilişkisinin hazmedilmeyişinin sonucu arenaya çıkarıldı. Görünürde, dünyanın bir çok yerinde sivillere karşı , patlamalar yaşanıyordu.  İlk kez tüm Dünya-Kürtlerin acısını başlarına gelince hissettiler.

IŞİD’i harekete geçiren akıl Kürtlere kızıp Dünya’yı yakmak istemesinin gerçek sebebi budur..
Kürdistan’da kaotik bir ortam yarattı, sonra tüm dünya karıştı.
İŞİD, 2014 Haziran’ında, Musul’u işgal ederek ve Irak-Şam İslam Devleti’ni kurarak savaş başlattı.
Bu savaşın çok önemli bir amacı, engelleyemedikleri Kürdlerin petrol satışını bu şekilde engellemekti. Çünkü onlar biliyor ki Kürt petrolünün dünyaya açılışıyla ardından gelecek olan referandum ve sonrası bağımsızlık kaçınılmaz olacaktı.
Yakın tarihimzde, BM denen kriminal teşkilat Kürt soykırımlarıyla ilgili en detaylı istihbarat bilgilerine sahiptir, ancak tek kelime etmiyor. Öyle ki, defalarca kullanılan kimyasal gazın ne miktarda öldürebileceğini birbirleriyle  danışıklı tartışıp, hangi gazın kullanılması gerektiği bile konuşulmuştu.
Saddam kitle imha silahlarını Kürtlere karşı kullandığında müdahale etmeyen BM ikiz kulelerden sonra  20 Mart 2003’te ABD önderliğindeki çokuluslu koalisyon güçleri bu gerekçesiyle, Irak’ı işgal etmek için tarihin en kapsamlı askeri harekatlarından birini gerçekleştirdi. Kürtleri sevdiklerinden dolayı değildi yapılan hiç bir müdahale.
Aynı güçler bağımsızlık referandumunu erteleyin diyordu. Çünkü proğramlarında Kürtlerin bağımsızlığını kapsayan herhangi bir madde yoktu.  Aksine bu defa Kürtlere engel olmak için biraraya gelmişlerdi.

Kürtlere tarihsel haksızlık yapıldığını, devletler tarafından suistimal edildiklerini vurgulama ve hesaplaşma zamanı gelmişti belkide. Kürtlerin tarihi vilayeti Musul’u alarak tümden dünyanın gündemine  oturtulacaklardı. Gerçeği kamufle etmek için Dünya’nın bir çok yerinde sivillere karşı, katliamlar bile yapıldı.  Gerilim, korku, ve dehşet verici bir güç olarak vizyona girdi. Ayak bastıkları yeri, cehenneme çeviren, mağara kılıklı gözü dönmüş katil sürüsü. Kürtler Moğollar’dan sonra böyle zalim, böyle tahribat görmedi.
Nihayetinde IŞİD ile mücadele olarak başlatılsa da, aslında bu Kürtleri korkutmak ve dizginlemek amacıyla Kürdistan’da kurulan bir koaliasyon üsleri oldu. Bu üslerde çok özel toplantılar yaptılar. Buna gören Washington aynı programı yapıp davette bulundu…
Çin’i durdurmak, İpek Yolu’nu kontrol altına almak ve en önemlisi de Kürt petrolünü…
Bölgenin her zerresi rantlara göre bölünmüş, çok daha küçük merkezler odaklı iç savaşların kaosu, seçkin devletlerin bataklığı haline getirilmişken…
Kurgulanan senaryoda danışıklı olarak Kürtlere biçtikleri görev; petrol satışından ve haklı ulusal taleplerinden vazgeçirmek kof yığınlar haline getirmekti.
Şöyle ki; Kürtler millet olmaktan çıkarılıp bir savaş malzemesine dönüştürülmek istendi.
Oysa ki, Irak ve Suriye gibi yapay devletler üçe bölünmüş durumdaydı. Bir tarafta şiiler, bir tarafta Kürdler ve bir tarafta sünniler. Herbirine farklı öneriler sundular.
Dünya meselesi! Bakıldığında İngiltere, İslam ülkeleri ve IŞİD arasında çok iyi ilişkiler artık gizlenemez oldu!
Bu üçgeni kırmak isteyen de Amerika. Trump’ın bölgeye gezisinden sonra yeni dengeler kuruldu.
Kürtlerin beklenmeyen refarundumu engellenemeyince, masa başında eski kartlar dağıtılmaya başlandı.
Nabzının durduğu rejimlere kalp masajı yapılarak diriltildi.Savaş suçlusu Ruhani, Erdoğan, Esad’ın dosyalarını bir an  önce kapatma telaşı acı tecrübelerle yaşanıyor.
Ancak, herşeye rağmen her tehdide rağmen, Kürtler bu defa tecrübelerine dayanarak kendi özgüçleri ve öziradeleriyle hareket ettiler;
Bir dizi ülke : “Kürdler devlet ilan ederse savaş başlar” diyordu.  Açıkça Kürtler tehdit ediliyordu.
Bu defa referandum adıyla başlatılan savaş, Kürdler devlet ilan ettikleri için değil, Kürdlerin devlet ilan etmesini engellemek için başlatılıyordu.
Oysa ki; Kürtler biliyor ki; savaş kaçınılmazdı, bağımsızlığı ertelemek sömürgecilerin işine yarıyordu.
BM gözlemcileri 2017’de Suriye’de beş kez kimyasal kullanıldığının tespit edildiğini belirten bir rapor sunulmasına rağmen!.
Aynı şekilde savaş suçlusu Abadi kahramanlaştırılarak, Kürtlere destek vereceğini duyuran Suudi Kralı’yla barıştırılıyor, sırtı sıvazlanıyor. Kürt petrolü yine IŞİD öncesi gibi
petrol gelirlerinin %65’ine savaş tazminatı olarak alacak, Libya’da Fransa aynı gerekçeyle petrol gelirlerinin %35’ine el koymuş. Tabi ayrıca trilyon dolara varan, ABD, Avrupa ve diğerlerinin Irak, Libya, Suriye ve diğer Arap ülkelerinin dışarıdaki yatırımlarına ve banka hesap ve borsalardaki hisselerine el koyuyor.
Tam da bu nedenle bu günlerde Kürtlerin felaketine sebep olacak yeni anlaşmalar yapılıyor.
Çok açık olan şu ki, bu devletlerin yaşadığı “çıkarcılık” sınır tanımıyor, yapılan onca tahribata yenileri eklenip sonrada yapılmamış sayılıyordu. Gerçekler ortaya çıkınca, halka söylenen yalanlarla örtbas ediliyor, gerçekler sürekli inkar ediliyor. Dosyalar zamansız kapatılıyor.
Yıl 2017’nin son ayları;Bir peşmerge komutanı ağlayarak diyor ki: ”Referandumun ardından yeni bir Enfal Operasyonu yaşandı !”, varın gerisini sizler bilincinizde zuhur ettirin!..
Zamanı geldiğinde tüm yaşanan vahşet detaylarıyla günyüzüne çıkarılacaktır elbet!..

Bugün elle ve akilen tutunabileceğimiz tek ulusal güç Sn. Mesud Barzani’dir.
Barzani bu nesilden umudu kestiğini defalarca tekrarlamıştı: Üç nesil sonrası için umut yeşertmeye çalışıyordu. Kendisini de katarak diyordu ki;Partiler, liderler, ideolojiler geçici; partilerin, ideolojilerin değil, toprak temelli Kürdistan davası sizlerin amacı olmalı”, diyordu.
Sn. Barzani bugün yaşanılacak ulusal kaygıların farkındaydı, o nedenle üç nesil sonrasına yatırım yapıyor, tüm tehditlere rağmen ayakta kalmaya çalışıyor.

Varsın olacak olan olsun ! Değilmi ki Kürtler genellikle yanlızlık ve yokluk içinde yaşadılar.
Öyleyse köle olarak yaşamaktansa özgür olarak ölmelidirler.
Ki…aydınlık ve güzel günleri görmemiz ve güzel günlerin doğması için…
Böyle yapmazsak, karanlıklar, isim renk, ideoloji ve ulus değiştirerek devam eder !

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

nine − seven =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla