Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Bir Resmin Hatırlattıkları!

Bu gün öğlen saatlerinde, Hamburg’da, Trenle bir semtten başka bir semte gidiyordum. Telefonum çaldı, baktım, Bingöl’lü bir arkadaşım, Bremen’den tatil için gitmiş, oradan beni telefonla arıyordu. Hal hatır sorduktan sonra, “whatsapp’a baktın mı? Sana bir resim yolladım” dedi. Hayır, bakmadım deyince, “Sana Yeho’nun fotoğrafını yolladım” dedi. “Bak Yeho yanımda, vereyim bakalım seni hatırlıyormu?” diyerek telefonu Yeho’ ya verdi.

Yeho ile biraz konuştum, beni hatırladığını söyledi, ama aradan 40 yıl geçmiş, nereden hatırlayacak ki? Tamam Yeho, arkadaşım “cebini biraz ısıtsın”, kahveni de iç git, dedim. Yeho, “cebini ısıtsın”ın ne anlama geldiğini bildiği için “hi hi hi” dedi, tanıdığım, bildiğim ve hiç bir zaman unutamayacağım bilinen gülüşü ile, telefonu kapattı.

Ben hemen whatsapp’ıma baktım. Yeho’nun resmi karşımda duruyordu. Kırk yıl sonra karşılaşsaydım zor tanırdım. Ama dikkatle resme bakınca, geçmiş, olduğu gibi gözlerimin önünde canlandı, boğazım kurudu, ellerim hafif titredi, gözlerim yaşardı.
1977 yılıydı. Biz Bingöl’ün solcuları veya ulusalcıları, “Şalvarın parkı” olarak bilinen yerde oturur, çay içer, memleket sorunlarını tartışırdık. Yeho’da 18 yirmi yaşlarında bir gençti, Böngöl’ün birkaç sevimli delilerinden biriydi. O da bizim gibi devrimciydi. Sürekli bize takılır, bir şeyler öğrenmeye çalışırdı.

Canımız sıkıldığında bazen de Yeho’yu işletirdik. O tarihte “Özgürlük yolu” olarak bilinen bir grup vardı Bingöl’de, oturdukları dernek, Parkın karşısındaki bir binadaydı. O derneğin sorumlularından biri de rahmetli Cemal Boraç’ tı. Herkes onu “sarı Cemal” olarak tanırdı. Benim de öğretmen okulu arkadaşımdı, kendisiyle sık sık tartışırdım, o tarihlerde Özgürlük yolu grubu, Sovyetler birliğini “sosyalist” olarak görüyordu. Biz ise,“revizyonist” olarak değerlendiriyorduk. Ben Yeho’ya biraz takılınca “sarı Cemal’i” kızdırmak için bir şeytanlık düşündüm.
Yeho dedim.

“Hİ, hi, hi,” diye güldü Yeho
Kalk şu karşı ki derneğe git, orada “sarı Cemal” var, bir selam ver, yanına otur. Cemal abi, sana bir soru soracağım de, O da sana sor Yeho, derse, sende, “Abe revizyonizm nedir? Diye sorarsın!

Yeho: Hi, hi, hi, hi,

Gülme Yeho, sorunu sorduktan sonra “sarı Cemal” hangi cevabı verirse versin, kabul etme, o sana revizyonizmin başka bir tanımını yapar, onu da kabul etme, neticede O sana sorar.
Yeho: Ne der?
Sen söyle bakayım nedir revizyonizm? de

Yeho: Ben ne diyeyim abi? Deyince, deki; revizyonizm traktör markasıdır, Traktörün şoförü Brejev, muavini de Kemal Burkay’dır, dedim.

Yeho, bu cümleyi birkaç kez yanımızda tekrarladı, bir çayını daha içti, ayağa kalktı, Özgürlük yolu’nun derneğine doğru yol aldı. Aradan daha yarım saat geçmemişti ki, Yaho’nun gözleri ağlamaklı parka girdiğini ve bizim masaya doğru geldiğini gördük.

Ne oldu Yeho dediğimde, senin dediklerini “sarı Cemal’ e dedim beni dövdü, dedi hıçkırarak.
Kırk yıl sonra Yeho’ nun resmine bakınca, o günleri andım ve bende hıçkırdım, o günlere tanık olanların çoğu yoktu artık aramızda. Abdullah Ekinci yoktu, Mehmet Karasungur yoktu, Resul yoktu, Sarı Cemal yoktu……. Ne Sovyetler, ne sosyalizm, ne de revizyonizm kalmıştı, onlar da yoktu.

Bingöl de kala kala bir Yeho kalmıştı, tarihi eser gibi hala gülüp duruyordu o parklarda!

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

2 × one =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla