Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

IRKÇILIĞA SESSİZ KALMAK YETMEZ IRKÇILIK KARŞITI OLMALIYIZ

Önder Ferit İkis

Dünyayı saran  Pandemi sürecinin başlaması ile bir çok önemli konu rafa kalkarken unutulan en önemli öğelerden biri de göçmenler oldu.

Kürdistan ve Orta Doğu’da uzun yıllara yayılan savaşlar, çatışma ve siyasilerin anti-demokratik uygulamalarıyla birlikte siyasi rejimler gün geçtikçe demokrasiden uzaklaşarak,  totaliter rejime yaslandılar. Totaliter rejimler, topluma ve bireylere hemen hiçbir özgürlük tanımayan, tüm toplumu belirli bir ideoloji doğrultusunda yönlendiren, kullanan ve bunun için de baskıcı yöntemler devreye sokan yönetim modelidir. Bu rejim, toplum üzerinde büyük bir baskı uygulamış, muhalifler acımasızca ortadan kaldırılmış, tüm toplum adeta bir “korku rejimi” ile yönetilmiştir.

Bu gelişmeler yaşanırken milyonlarca  insan yurtlarında ölmemek, cezaevlerine girmemek için Avrupa’ya göç ederek mülteci olarak yeni bir yaşam arayışına girdiler. Yaşanan bu olaylar mülteci krizini de beraberinde getirmiş oldu. Avrupa’da yükselen sağcı partiler, hızla artan milliyetçi-ırkçı söylemler topluma bir şekilde ulaşarak kitlesel boyutlara ulaşmış durumda. Siyasilerin göçmenlerle ile ilgili yaptıkları açıklamalar karşılığını buluyor olacak ki Avrupa’nın çeşitli bölgelerinde göçmen karşıtı yürüyüşler yapıldı, etkinlikler düzenlendi.

İlk olarak Macaristan-Sırbistan sınırından ülkeye girişi sırasında oğlunu sırtında taşıyarak polislerden kaçmaya çalışan bir babaya çelme takan ve mülteci çocuğu tekmeleyen Macar gazeteci Petra Laszlo dünya kamuoyuna utanç resmi olarak girdi. Ne yazık ki Petra Laszlo yargılandığı davadan beraat etti. Ve ardından Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz, 2015-2016 yıllarındaki mülteci akınını hatırlatarak Balkan ülkelerinin sınırlarını kapatmasını öğütledi.

Kurz, AB’nin sınırları kapatmaması halinde Avusturya’nın kendi sınırlarını koruyacağını belirtti. Yakın zamanda pek de gündeme gelmeyen çok ciddi bir durum cereyan etti. Almanya’da aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi (AfD) eski sözcüsü Christian Lüth, Zeit gazetesinde yer alan haberde, Lüth’ün Lisa Licentia adlı YouTuber ile 23 Şubat’ta bir akşam yemeğinde görüştükleri ve orada göçmenler için ağır ifadeler kullandığı iddia edildi.[1]

Haberde, Lisa Licentia’nın görüşmede, “Daha fazla göçmenin gelmesi sizin çıkarınıza olacakmış gibi geliyor mu?” şeklinde sorusuna Lüth’ün, “Evet. Çünkü o zaman AfD daha iyi olacak. Yine de hepsini vurabiliriz. Bu hiç sorun değil. Ya da gaz odalarına sokabiliriz ya da ne istersen. Umurumda değil” ifadeleriyle cevap verdiği belirtildi.

Görüşmenin görüntülerinin Pro 7 televizyonunda gösterileceği ifade edilen haberde, Lüth’ün, “Almanya’nın durumu ne kadar kötüye giderse AfD için o kadar iyi olur. Tabii ki durum çocuklarımız açısından çok kötü” dediği aktarıldı.

Sığınma olgusu diğer bir ifade ile iltica olgusu çok eski dönemlerden beri varlığını devam ettirmektedir. Tarihte savaş gibi insan hayatını tehlikeye atan durumlarda kutsal mekânlar, sığınılan yerler olmuşken, devletlerin oluşması ve kurumsallaşması ile sığınma hakkı, devletlerin egemenlik hakları içinde yer almaya başlamıştır (Kılıç, 2015: 2). Mülteci ve sığınmacıların korunmasına yönelik evrensel standartlar ve mekanizmalar ise ancak 20. yüzyılda ortaya çıkmaya başlamıştır.

Ancak uygarlaşan dünya, insan hakları evrensel beyannamesi ile herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir ibaresi varken Avrupa’da göçmen karşıtlığının siyasallaşması ve siyasi malzeme olarak kullanılması düşünülmesi gereken başlıca konu durumundadır.

Son olarak başkent Berlin’de ırkçılıkla ilgili deneyimler üzerine gerçekleştirilen bir panelde konuşan  Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, “Kendi ülkemizdeki ırkçılık karşısında sessiz kalırken George Floyd’un ölümünden yakınamayız. Irkçı olmamak yetmez. Irkçılık karşıtı olmalıyız. Irçılık (ile mücadele) ona karşı taraf olmayı, konuşmayı, eylemi, eleştiriyi ve belki de en zor şey olan öz eleştiriyi ve öz değerlendirmeyi gerektirir dedi[2]. Umut ediyoruz ki yapılan bu açıklama toplumda karşılığını bulur, göçmenlerle ilgili yaşanan   talihsiz bir o kadar da üzücü olaylar son bulur.


[1] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-54341177

[2] https://tr.sputniknews.com/avrupa/202006161042262586-almanya-cumhurbaskani-oz-elestiri-istedi-ulkemizde-irkciliga-sessiz-kalirken-george-floydun/

1 Yorum
  1. BARZAN diyor

    Mùlteci sunni ve Aliviler.
    Mùlteci fa§ist ve koministler irkci deyilmi?
    Bunlar ùstùn ulus.
    ùstùn sinif.
    ùstùn mezheb .
    Ve ùstùn dinciligi ilà irkci deyillermi?
    Hepiside demokratik ùlkeleri emperyalist dù§man ve kafir gormelerine ramen buraya siginanlar deyilmi?
    Yunanistan,dan çin sinirina kadar gereksiz bir nùfus arti§i var.
    Kendilerine ve herkese bùyùk bir yùk.
    Hepiside kavgaci horoz gibi yumurtan çikma.

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

eighteen + eleven =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla