Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Kahramanlar ve Ödlekler!

Selim Çürükkaya / Sitemizin yazarlarından Süleyman Güney,  iki gün önce “Kırmızı Fularlı Kız ya da Xalé HÛS” adı taşıyan bir makale kaleme aldı. Bu yazısında tarihte bazı kişilerin markalaştırıldığını belirtti. Örnek olarak, 1981 Yılında Diyarbakır Ceza evinde, 21 Mart 1981 günü, tutuklu bulunduğu hücresinde kendisini asarak yaşamına son veren Mazlum Doğan’ı verdi.

Yazarımız Süleyman Güney’in yazısının havasına göre, Mazlum Doğan’ın 21 mart gecesinde kendisini asması, sıradan bir intihar olayı gibidir. Bundan dolayı Süleyman Güney’e göre Mazlum, marka veya Kahraman olmamalıdır.

Sayın Güney, O tarihlerde Diyarbakır ceza evinde yatmasaydı, işkencelere, zulme maruz kalmasaydı, yazdıklarına gülüp geçerdim. Ama ceza evinde olan bitenleri bilmesine rağmen Mazlum Doğan olayını sıradan bir intihar olayı olarak değerlendirmesi, beni kahramanlık kavramını tartışmaya itti.

Kahraman kim dir? Ve ya kime kahraman denir?
Bana göre kimselerin yapamadığı, başaramadığı bir işi, yapabilen kişiye, toplum kahraman der.
Örneğin Diyarbakır ceza evinde, bir koğuşta, gardiyan orada kalan herkese dayak zoruyla pislik yedirdiği dönemde, tek bir kişi “ben yemeyeceğim” deyip bütün işkencelere rağmen yemez, gardiyan da ona yediremezse, o koğuşta kalan tutukluların gözünde, o kişi bir kahramandır.

Yani onu kahraman yapan şey, koğuştaki kişilerin korkaklığıdır. Eğer o koğuşta kalan kişiler, korkmasalardı, pislik yemeye karşı dursalardı, kahramana zaten gerek yoktu.

Askeri cunta 1980 de işbaşına gelince, Diyarbakır ceza evinde tutuklulara işkenceler yapılmaya başlandı. Buna karşı direnişler de oldu. Ama 19 Mayıs 1981 günü bütün direnişler yenilgiyle sonuçlandı. Bundan sonra anlatmakta insanın zorlanacağı işkenceli günler başladı. Ölüm korkusu karabasan gibi herkesin üzerine çöktü. Ölüm zalimlerin elinde bizlere karşı bir silahtı ve onunla bizi insanlıktan çıkarmaya çalışıyorlardı.

Hiç kimse buna karşı çıkamıyordu, herkes korkuyordu, Kazancakis’in “Günaha Son çağrı” adlı kitabında okumuştum. Çarmıha gerilmemiş Hz.İsa ile bir köyde karşılaşan Petrus: “ İsa, insanlar ölümden korkuyorlardı, bu yüzden ben seni çarmıha gererek öldürdüm, tekrar seni dirilterek ölüm korkusunu öldürdüm” demişti. Mazlum Doğan’ın ölümü aynen böyle bir etki yarattı. Diyarbakır ceza evinde devlet, 1981 yılında ölüm korkusuyla bizi teslim almak istiyordu. Biz de ölüm orucuna yatarak, ona geri adım attırmak istiyorduk. Ölmeyi başaramadığımız için, elimizde bir savunma silahı olan ölüm orucu silahını bizden aldı.

Bu durumu çok iyi kavrayan Mazlum Doğan, Kürtlerin ulusal Bayramı Newroz gününde kendisini öldürerek Diyarbakır ceza evinde ölüm korkusunu öldürdü. Orada yaklaşık olarak üç bin kişi vardık. Korkmuştuk, boyun eğmiştik, zulme karşı koyacak takat kalmamıştı bizde, Mazlum hiç birimizin yapamadığını yaptı, bizim korkaklığımız, aymazlığımız beceriksizliğimiz onu kahraman mertebesine ulaştırdı. Çünkü O, ölümüyle ölüm korkumuzu öldürmüştü!

Dr. Sait, yaşamını yitirdikten sonra Erbil’de, bir lokantada İMC TV müdürü Sayın Eyüp Burç ile karşılaşmıştım. Baş sağlığı diledikten sonra; “Dr.Sait bir kahramandı” dedi. Ben de “Ödleklerin çok olduğu yerlerde kahramanlar çıkar” diye cevap vermiştim. Milyonlarca Kürt DAİŞ’ in saldığı dehşet ve ölüm korkusundan dolayı topraklarını terke ederek, mayın tarlalarını, denizleri geçerek Avrupa’ya yaşamak için geldi. Dr. Sait Avrupa’ daki iyi yaşamını terk ederek Kürtlerin korkudan terk ettiği yerlere  gitti ve Daiş’e karşı dikildi, yaşamını yitirince, kaçanların, korkanların gözünde kahraman oldu.

Mahsum Korkmaz Kürtlerin kahramanlık çağında yaşamını yitirdiğinden “kahraman” oldu. Baskı korku, zulüm, ölüm Kürdistan’da egemenken ve kimseler buna karşı gelemezken, bu korku imparatorluğuna karşı koyan tek tek bireyler, toplum tarafından kahraman olarak görüldü.

Direniş kitleselleşince kahramanlık dönemi kapandı. Çünkü herkesin direndiği yerde kahramanlara ihtiyaç yoktur. Böylesi durumlarda kahraman bireylerden değil, kahraman halklardan veya kahraman ordulardan söz edilebilinir. Güney Kurdistan’da ve Suriye Kurdistan’ında, bireysel kahramanlık dönemi kapanmıştır. Orada artık kahraman Peşmergeler, Kahraman Kürt halkı veya kahraman Gerillalar söz konusudur.
“Kırmızı fularlı kız” ın bir kahraman olduğunu kimse inkar edemez. Çünkü o çok az Türk’ün yapabildiği bir şeyi yapabilmiştir. Hatta hiçbir Türk’ün yapamadığını yaptığı için bir kahramandır. Türklerin büyük çoğunluğu Kürt düşmanıdır ve yine büyük çoğunluğu Kürtlere karşı İŞİD’ e sıcak bakıyor. Ama “kırmızı fularlı kız” hem Kürtler’in yanında açık yer alıyor, hem de Daiş’e karşı dikilerek yaşamını yitiriyor. Türk’lerin Kürt’lere ihaneti ve düşmanca tavırlarının tersi olan “Kırmızı fularlı kız”ın  tavrı da onu kahraman mertebesine ulaştırıyor.

Kahramanlığın ol hikayesi budur.

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

three − 2 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla