Önder Ferit İkis /
Travma bireyin fiziksel ve ruhsal bütünlüğünü derinden tehdit eden olay/durumdur. Kavramak ve baş etmenin oldukça zor olduğu bu deneyimi bireysel belleğimize yerleştirmekte güçlük çekeriz. Benzer biçimde, yaşayan bir organizmaya benzeyen toplumun da toplumsal acıları ve kayıpları sindirmesi güç olabilir.
Doğal afetler, kazalar, savaş, politik, etnik, dini ya da cinsiyet-temelli zulüm ve şiddet olayları gibi toplumsal travmalar, sadece travmayı yaşayan bireyleri değil, bu duruma doğrudan ya da dolaylı biçimde tanık olan tüm toplum kesimlerini etkileyebilecek niteliktedir. Dolayısıyla bu tarz süreçlerde dehşet, çaresizlik, tedirginlik, acı, kayıp hissi, öfke, donukluk, yabancılaşma, yalnızlık gibi pek çok duygunun bir sis bulutu gibi topluma dalgalar halinde yayıldığını görürüz. Travma, yaşayan kişinin kendisi, kimliği, insan ilişkileri ve dünyaya dair varsayımlarının sarsılmasına neden olur.
Baskı, şiddet, korku ve ötekileştirme toplumda belirgin bir biçimde önplandaysa, çoğunluk bunu normalleştirmiş ve iktidar bunu meşturlaştırmışsa o toplumda acılar ve yaralarla örülmüş ‘’kirli bir geçmiş’’ vardır. Bu geçmişin hayaletleri her an, her yerde gezinir: kalabalık meydanlarda, bayram günlerinde, büyük toplantılarda ya da sıradan günlük karşılalaşmalarda… Acı ve korkuyla bastırılmış travmalar tekinsizlik duygusu verir insana. Kürdistan da tam böyle bir coğrafya.
Kürdistan coğrafyasında oluşan/yaşanan olay ve olgular hem Kürt hem de Türk yönetmenler tarafından sinemaya aktarılırken en dikkat çekici nokta: yaşanan toplumsal travmalardır. Sinema, diğer sanat dallarında olduğu gibi sıkı biçimde toplumsal dinamiklerinden beslenen ayrıca bu toplumsal dinamikleri işleyen önemli bir görsel anlatım aracıdır. Kürdistan coğrafyasında yaşanan savaşların, ölümlerin, çatışmaların getirdiği sonuç halk üzerinde geri dönülemez travmalar yaşatmış, toplumsal zeminde onarılması çok güç yaralar açmıştır.
Sinema sanatı da buna kayıtsz kalmamıştır. Kimi zaman travmalarla hesaplaşma yoluna gidilmiş kimi zamanda yeniden bir bellek üretim gayesi gösterilmiştir. Toplumsal bellek kanlı bir tarihle doluyken, sinema, yaşanan travmaların bir bakıma yasını tutma işlevi görmüştür. Çünkü yası tutulmayan olaylarda insanların asla iyileşemeyeceği bilinen bir gerçektir.
Kürdistan Sinemasını incelediğimizde toplumsal travmaları içeren-işleyen filmlerin sayısı oldukça yüksektir. Örneklendirmek gerekirse: Sarhoş Atlar Zamanı, Kaplumbağalar da Uçar, Babamın Sesi, Press, Sürü, vb. gibi örnekler bunların bazılarıdır.
Yakında dönemde çekilen fimlerden biri olan ‘Dengê Bavê Min’ 1978 yılında Kürt-Alevi toplumuna yönelik organize bir biçimde gerçekleştirilen katliamı konu alır. Resmi kayıtlara göre 120 insanın öldürüldüğü olaylarda Kürt-Alevi halkına iat ev ve iş yerleri yakılıp, tahrip edildi.
Dengê Bavê Min (Babamın Sesi): Travmatik anlatı sinemasının yakın döneminde tanık olduğumuz, senaryosu yaşanmış gerçek olaydan yola çıkılarak çekilmiştir. Film, Kürt-Alevi bir ananın gizemli bir hikayedir. Babamın Sesi, çalışmak için uzun yıllar uzakta kalan bir babanın, eşi okuma yazma bilmediği için mektup yerine ses kasetleri yolladığı aileye olan hasreti öykünün çıkış noktasıdır. Filmin ana karekteri olan Basê pek konuşmaz-konuşamaz, sürekli siyah elbiseler içinde kendi yasını tutar. Maraş katliamı sonrası büyük oğlu Hasan dağa çıkması onu derin bir sessizliğe gömmüştür
Kürdistan coğrafyasında yaşanan her katliamda bu ‘’sessiz (sessizleştirilmiş) ana’’ örneğini sıkça kullandığım ‘’ulusun anası’’ portresine rastlarız. Maalesef ki devletin faili olduğu toplumsal travmaların korku, dehşet ve çaresizlik içinde bıraktığı geniş kesimler, düşman ilan edildikleri için kayıplarını, acılarını kamusal alanda değil, kendi iç alanlarına kapanarak sessizce veya dağa çıkarak yaşadılar. Ne var ki ihtiyaç duyduğumuz gerçekler artık teker teker sinemada kendini gösteriyor.
Dengê Bavê Min Maraş Katliamı’nın gerçeklerine odaklanıyor. Ülkenin gölgeye itilen, ’’utançlarla’’ dolu politik geçmişinde suni bir şekilde paspas altına süpürülen yaşanmışlıklar perdeye yansıyor. Her türlü kanıtın ortadan kaldırılmak istendiği, yok sayıldığı ve failllerinin mahkemelerce aklandığı filmde yer alan belgeler, gazeteler ve ses kayıtları gerçeklere uluşmamamızı sağlıyor. Her gün ‘’ unutma, unutturma’’ sloganlarının aktivislerce kullanıldığı ve zaman içerisinde değerini yitiren kavramlar, sinemanın gücüyle yüzümüze çarpıyor.
... Bu yazımız ile ilgili görüşünüz? ...
Yaşadığımız dünyayı bir nebze olsun anlama ihtiyacımızı gideren. Sürekli değişen sinema dünyasini yorumlama çabamıza katkıda bulunman, bulanık konuları kafamızda netleştirmemize yardimci oldugun bu yazilar da kürtlerin, alevilerin ve bircok feodal yapilarin üzerinde ki travmanin büyüklügünü ve üzerine oynanan büyük oyunlari kaleme aldigin icin sonsuz tesekkürler, Kalemine saglik Önder ferit ikis.
... Bu yazımız ile ilgili görüşünüz? ...
Denge Bav u Kale min çu!!!
Kesek tune.
Li Kurdan Elewi nine-98% Kurmanci yan Dimili na dizani.Lewra hemu Tirko Spi bu.Weki Karasu,Kaytan,Altun yan Bese Xozat!!!
Hetik u ÅŸerme-belam rewÅŸa u rastiye eve mixabin.
Elewi he ye ev ro, belam Elewi Kurdan nine.Li xorten heme zaroken Tirk bu!!!
Gava yek Mirove dibeje:Ez Elewi bum, wi wexte dizani ev tolaz yan Kemalist yan Komünist!!!
Kemalizm u Stalinizm (Öcalan) ji bo Gele min bi rumet weki Muawiye, Yezid, Saddam u Topal Osman Öcalan!!!
Gele min be ziman u çand jiyan ne dike!!!
Nasname, Ziman u Çand ji bo me weki Ava Munzur u Çiyaye Sipan!!!
Rastiye be guman eve!!!
... Bu yazımız ile ilgili görüşünüz? ...