”DoÄŸruyu biliyorsun ama söyleyemezsin! DoÄŸru olan ‘resmi’ görüştür.
Numaradan inanıp, o’nu savunmak zorunda kalıyorsun.
Beynin başka düşünüyor, dilin başka söylüyor.
Bu durum değerlendirilen konunun önemine bağlı, saatlerle başlayıp, günleri hatta haftaları alabilir.
Sistem herkesi mahküm etmiş, kişi kafasındaki doğruları diline yansıtamıyor ve kalemine dökemiyor.
İnanmadığı, ‘resmi’ görüşün, numaradan’militan’i oluyor.
Åžimdi bu insanda verim beklenebilir mi?
Bu duruma normal bir insan ne kadar katlanabilir?“
KOMUTANLAR…
Dil, bir konuşma organı, biyolojik tarifini nasıl yapmak gerekiyor?
İşte insanın yaradılışında ve doğasından geliyor ve iletişimde belirleyici rol oynuyor. Yani dille konuşuyoruz, anlaşıyoruz ve dil hayatımızı kolaylaştırıyor.
Ama ‘dil’, rolünü yaradılış gerçeÄŸine göre yapamıyorsa, hayatı zorlaÅŸtırıyor ve içinden çıkılmaz hale getiriyor.
Bütün insanlarda ya da tüm canlı türlerinde dil var. PKK içindeki insanların da dili var.
Ancak bu dil çok farklı kullanılıyor.
Yani bir konuşma, anlaşma organı aracı değilde, her şeyi örümcek ağına , arap saçına, anlamsız kılma, belirsizleştirme ve içinden çıkılmaz hale getirmek için kullanılıyor.
Dilde sözcükler, kelimeler sesli ifade edilir, karşıdakiyle erken anlaşmak gerekiyor.
Bekaa’da, sonraki yıllarda ve günümüze kadar PKK’liler dil konusunda anlaÅŸamadılar.
AnlaÅŸmak için, konuÅŸmak gerekiyor, konuÅŸmak yada yazmak yetmiyor, neyikonuÅŸacağız? Neyi tartışacağız? Yani önce neyi konuÅŸacağımızın samimi bir ÅŸekilde ortaya konulması gerekiyor ki o’nu çözelim.
PKK’de sorunların bitmemesinin bir nedenide budur.
Hiç bir şey çözülmek istenmiyor!
Sorun yada sorunlar olduğu gibi ortaya konulmadıkça çözümüde olmuyor.
Dil ve ya dillerden dökülen kelimeler bir anlam ifade etmiyor, sadece karmaşayı derinleştiriyor.
Çünkü özelllikle III. Kongre’den sonra, PKK’de söylenen ile yapılan arasında hiç bir zaman uyum olmadı.
Bu bir hata deÄŸildi, ‘gerek’tiÄŸi için (özel savaşın bir kuralı olarak) yapılıyordu. PKK’nin resmi dili hep türkçe oldu. Bilmeyenlerede (güneyli ve doÄŸulu Kürtlere) öğrettiler.
Yani bu dil’i çok iyi konuÅŸup yazmalarına raÄŸmen, anlaÅŸamadılar. Söylenen hiç bir zaman istenen olmadı. Daha açıkçası söylenende istenende yalandı.
Konuşmalar ve tartışmalar boşuna yapılıyordu. Bu iki biçimde beliriyordu, birincisi; kişi konuşmaların bir gerçeği izah etme ve bir sorunu çözmek için yapıldığına inanır, inanarak hareretli bir şekilde katılır, çaba gösterir emek harcar, tam katılım sağladığına inanır ve görevini başarmanın rahatlığını yaşar!!!
Ama ömrü kullanıldığını anlamaya yetermi, yetmez mi, bilinmez!İkincisi; kiÅŸi, konuÅŸmaların bir gerçeÄŸi izah etmediÄŸi, bir sorunu çözmek deÄŸilde, daha da derinleÅŸtirilmek istendiÄŸinin farkındadır. Bu duruma varma çok tehlikelidir!!! ‘Ajan’lık burda baÅŸlar! Bu çok zor bir durumdur.
DoÄŸruyu biliyorsun ama söyleyemezsin! DoÄŸru olan ‘resmi’ görüştür. Numaradan inanıp, o’nu savunmak zorunda kalıyorsun.
Beynin başka düşünüyor, dilin başka söylüyor.
Bu durum değerlendirilen konunun önemine bağlı, saatlerle başlayıp, günleri hatta haftaları alabilir.
Sistem herkesi mahküm etmiÅŸ, kiÅŸi kafasındaki doÄŸruları diline yansıtamıyor ve kalemine dökemiyor. İnanmadığı, ‘resmi’ görüşün, numaradan’militan’i oluyor. Åžimdi bu insanda verim beklenebilir mi?
Bu duruma normal bir insan ne kadar katlanabilir?
Direkt insanın kişiliğine, karakterine müdahale var, kafandaki doğrularla çeliştiriliyorsun, sorunun içinden çıkamadın mı, kişiliğin ve karakterin bozulmaya gidiyor demektir.
Kötü bir sonun baÅŸlangıcındasın ve artık sen’de bunun farkındasın. Bu yetmezmiÅŸ gibi daha yapmak zorunda olduÄŸun, ‘görev’lerinde var!!!
Bir; kendinle uÄŸraÅŸacaksın, geÅŸmiÅŸinde inandığın tüm deÄŸerleri ( bu çok geniÅŸ alınıyordu, köyün mahallen varsa inançların, edindiÄŸin meslekler, aile,eÅŸ, çocuklar varsa sevgili) yok sayacaksın. Hayat ‘önder’likle baÅŸlar.
O’nunla bütünleÅŸeceksin, deniliyordu ama ne önderliÄŸin, ne olduÄŸu belliydi, ne de O’nunla bütünleÅŸmenin yolları.
Amaç kişiyi kendisiyle uğraştırmak.
Farketmez, yıllarca silahlı mücadele içinde bulunmuÅŸsan ve baÅŸarıdan baÅŸarıya koÅŸmuÅŸ olsan bile, bir biçimde senin eylemlerinin, ‘objektif olarak düşmana hizmet ettiÄŸi’ belirtilir, sana da kabul ettirilir ve kendinle uÄŸraşıp ve kendini suçlayacaksın!!!
İki; seninle uğraşılmış ve sende kendinle uğraşmışsın, karma karaşık olmuşsun, birde bu halinle başkalarıylada uğraşman gerekiyor.
Ortaya çıkan durumu düşünün; birinci aÅŸamada kendin hiçleÅŸiyorsun yada hiçleÅŸtiriliyorsun, ikinci aÅŸamada sen baÅŸkasını, hiçleyip, hiçleÅŸtiriyorsun ve sonuçta herkes hiçleÅŸiyor sadece ortada bir deÄŸer kalıyor. ‘Parti ÖnderliÄŸi’, ya da A. Öcalan.
Åžimdi düşünün örneÄŸin, on tane gerilla komutanı Bekaa’da, Hakkari’de 1987 silahlı mücadelemiz nasıl olmalı?
Yada en doğru neler yapabiliriz ve yapmamız gerekiyor? Konusu tartışılıyor.
On gerilla komutanıda Hakkari’de deÄŸiÅŸik dönemlerde faaliyet yürütmüş, bölgeyi çok iyi tanıyor deneyim ve tecrübe sahibiler.
Burada yapılması gereken, eğer Hakkari hakkında doğru ve ya en azından doğruya yakın bir karara varılmak isteniyorsa, gerilla komutanlarının dinlenmesi gerekiyor, ya da onlardan ortak bir raporun alınması gerekiyorki, üzerine tartışılsın ve en doğru karar almak için netlik sağlansın.
Bu yapılmıyor, Avrupa’dan yada cezaevinden veya ülke içinden gelmiÅŸ bir kiÅŸiye deniliyorki, ‘sen tam yetkilisin’ ve ‘Hakkari hakkında plan yapıyoruz’ denilerek hiç savaÅŸ konusunda tecrubesi olmayan bu kiÅŸi, savaÅŸ tecrubesini pratik olarak yıllarca yaÅŸamış on gerilla komutanına sorumlu olarak atanır.
Kördüğümler burda başlar, konuşmalar tartışmalar sadece sorunu karma karaşık hale getirip derinleştirir, zaten amaç doğru bir karar almak değil, yanlış kararlar aldırmanın zeminini hazırlayarak, herkesi suçlamak için ortamı yaratmadır.
Komutanları sadece askeri yönleriyle anlatmak yetersiz olur. Onlar aynı zamanda PKK’nin en geliÅŸkin siyasi kadrolarıydılar.
Ancak ne altı-yedi yıla dayanan, askeri yönleri, tecrübeleri vede siyasi gelişkinlikleri dikkate alınmak istenmiyordu.
Dönem silahlı mücadelenin esas alındığı bir zamandı.
Devrimin keskin bıçağı onlardı, sayıları oldukça azalmıştı.
Silahlı mücadeleyi yönetme kabiliyeti edinmiÅŸ, kadroların 1985’te tüketildiÄŸini belirtmiÅŸtim.
1985 Kadro kayıplarının listesini çıkarmak istiyorum, bu çok önemli, buna baÄŸlı olarak çok az sayıda kalan komutanların, hemen III. Kongre sonrası tümünün uyduruk planlarla savaÅŸa sürülmesi ve 1987-88 de hepsinin fiziki tasfiyesi (onlar en büyük ÅŸehitlerimiz, özel savaÅŸ onları hedef aldı, bazıları bunu anladı intihar eylemlerine giriÅŸtiler) 1990’lı yıllarında kaderini belirledi.
1990’lı yıllarla birlikte, dışardan çok farklı izlenen PKK’de, içerde içler acısı bir durum yaÅŸanıyordu, yönetim kademesi olmayan (Osman Öcalan, Duran Kalkan ve, M. Karayılan gibilerini yönetim olarak kabul edersek, bir yönetim vardı ama yönetim, hiç bir pratik tecrübe yaÅŸamamıştı) bir gerilla hareketi ve o’nu izleyen ‘ serhildan’lar.
Sonuç olarak, 90’lı yıllardaki devrim potansiyeli,enerjisi bilmezlerin ve korkakların elinde tüketildi, açıkcası 90 yıllarda PKK devrimci geleneÄŸi yoktu, sadece yaratılan deÄŸerler üzerinde tepinmeler vardı.
PKK bu dönemde istisnalar dışında (örneğin Komutan Şiar ve İsa gibi) sadece cezaevi kadrolarıyla sınırlıydı. Onlarda savaş tecrubesinden yoksunlardı.
Yıllardır içerde direnen bu kadroların, savaÅŸ pratiÄŸine doÄŸru bir mudahale yapmaları beklenemezdi, buna firsatta verilmezdi ve onlarıda harcamak için Bekaa’da baÅŸka tezgahlar kurulmuÅŸtu.
Komutanlardan; M. Emin Aslan. Abdurrahman Motor, Abdullah Avcı, Mustafa Ömürcan, Hasan Dağtekin ve (*) Veli Teyhani 1987 ve 88 sürecinde hepsi şehit oldu.
Yılardır mücadele içerisinde çelikleşen bu komutanlar nasıl olurda bir-iki yıl içerisinde hepsi şehit olur!!! Bazı örneklerle bunların anlaşılmasına yardımcı olmaya çalışacağım.
1987’de, yani III. Kongre sonrası Bekaa’dan ilk ayrılan grup (baharın sonlarına doÄŸru) Mustafa Ömürcan’a baÄŸlı 5-6 kiÅŸlik bir gruptu, grup A. Öcalan’ın diyimiyle GAP alanına gidiyordu. A. Öcalan’da grubu yolcu etmek için kampa gelmiÅŸti.
Grup oldukça seçkindi.
O zaman da bunu anladım ama kimseye açamazdım.
Neden bu kadar seçkin insan bir arada?
İşin diğer yanı ise grup komutanı, Mustafa Ömürcan, çok üzgün ve dalgındı. Herkes bunun farkındaydı.
Amca çocukları, yoldaÅŸları, Salman Ömürcan öldürülmüş ve Ali Ömürcan’da her an infazı bekleyen bir tutuklu!!!
Ve karmakarışık düşüncelerle M. Ömürcan savaşa yolcu edildi.
A. Öcalan, Kemalizmden aldığı ders gereği birde grupla onlarca resim çektirdi.
Grubun gidiÅŸ hazırlığını ve A. Öcalan’la birlikte Åžam otabanına iniÅŸine kadar izledim, dikkatim hep Mustafa Ömürcan üzerineydi, sarışın saçları yeÅŸil gözleri vardı insanın en güzeliydi, sevgiyle doluydu ama çok üzgündü.
Kaçamak bakışlarla baktım, O’da bunu fark etti! Neye yaradıki!!!
Ayrılık vakti, A. Öcalan son sözünü söyledi; ‘GAP projesini alt üst edeceksiniz’ M. Ömürcan sadece baktı! Hiç bir cevap vermedi. Önce Öcalan’la kucaklaÅŸtılar, sonrada bizlerle ve grup yola devam etti…
(*) Veli Teyhani Yoldaşın adını, Kemal diye vermiştim. Kemal, Veli yoldaşın kod adıydı. Aradan 23 yıl geçmiş gerçek adla kod adı karıştırdım. Üç ayrı arkadaşın uyarısı üzerine yanlışımı düzelttim. Özür dilerim.
devam edecek
salih.aras@hotmail.de
Merhum Mustafa Omùrcan ve diyer komutanlarin beraber olùme gonderilmesi mutlaka bùyùk telsiz denilen Abdullahin ileti§im ilà tc devletine bunlarin yerini tespit ettirmek ve tasfiye etmektir.
çùnkù Amanos daglarina olùme gonderilen komutan §emdin Sakik bunu anladigini ve 3 ay boyunca telsiz mandalini açmadigini soyler.
Anasi tùrk devlet hizmetlisi Abdullah bu olaya Parti ve onderligi muhatab almama olarak suçlar.
Yine Abdullahin imrali ifadelerinde tùrk dayilarina verdigi ifadede Mirad Karayilan için siyasetten anlamaz kaçakci der.
Mirad Karayilan ise bir portre programinda Botanda ku§atildiklarinda kendisinin oldùrùlmesi için tc tarafindan 40 tane kazan bombasi atildigini soylerken,arkada§lar telsizde benle konu§tukca saldiri dahada fazla §iddetli oluyordu.Bunun için telsizde benim ismimi vermemelerini ve telsizi ba§kasina verdik.der.
Ne yaziki PKK,de iç infazlari ve brakuji katilamina son veren Mirad Karayilan ve arkada§lari bunu cozmelerine ramen kendi silah arkada§lari olan sari ibrahim ve Erdalin kampta infazina engel olamadilar.
Abdullah sonrasi PKK,li gerillarin olùmùnùn çogu ihbar ilà oldu.
Her askeri ve siyasi toplanti sonrasi ankara grubundan olan Duran Kalkan toplanti sonrasi hemen gazetecilere roportaj adi altinda tùm kararlari tc ,ye bilgi sunan biri.
§imdi sicak hatlara gidecek gerillari ANF,ta konu§turup ihbar ve te§ir ediyorlar.
Abdullahin beyni sulanmi§ mevta dedigi Mustafa karasu,un Hùseyin Ali ismi ilà yazmasi ne yaman intikmaci bir mezhebci ve yobaz islami oldugunun kanitidir.
Benim gönlümde tüm Kürdistan şehidler tek hakikat ve yol-Düşkün Karasu (Ömürcan Amcalarım gibi Sinemilli Kürdü fakat ne Kürdlük ne de Sinemilli ruhu kalmış-tam Alevi Türk!!!) 50000 Şehid diyor!!!
Dile kolay!!!
Åžehidler duh,iro ve sibe me ye-be guman Rastiye eve!!!
Stalin olan VahÅŸi SolfaÅŸist İblis’i 1936-1938 arasında en deÄŸerli Komünist devrimci ve subayları tek tek Dümen mahkemeler kurarak infaz ettirdi.
Hitler 1941’de hata yapmasaydı (Stalingrad yerine Moskova’ya hücum), Gürcü İblis’i aynı İmralı gibi tabanı yanmış …… gibi kaçıyordu.
Sonra İngiltere ve ABD çakallar Stalin ile ittifak kurarak hem Stalin’i kurtardı hem de Almanya yenildi.Hitler intihar etti ve hain korkak çakallığını ispat ettirdi.Olan Almanlara ve Yahudilere oldu.
Fakat Stalin zar zor iki üç Subay bulabildi, çünkü hepsini kurÅŸuna dizmiÅŸti. (en meÅŸhur’u aynı İmralı iblis’in yaptığı gibi Hain-Af sistemi ile Berlin’e giren MarÅŸal Shukow!!!)
Sonuçta iti it’e kırdılar ve 1945’den sonra batı için temel düşman Stalin oldu.SoÄŸuk SavaÅŸ dümeni baÅŸladı.
Benim demek istediÄŸim ÅŸudur:
İmralı iblis’in ve çete takımı bizim Partide öyle General ve Subayları arkadan vurdurttular, ölüme gönderdiler ve infaz ettiler ki, 50% kalsaydı bu hal de olmazdık.
Düşkün zavallılar ile uğraşmazdık.
Öcalan’ın fikir hocası Stalin,Mustafa Kemal ve Bucak!!!
Tam Kürdistan düşmanı.
Kimler yok ki???
Xalit Hoca var mesela-Mazlum BaÅŸkanın yoldaşı Agit mi yoksa Doktor Süleyman ve sonu yok………
Ne diyeyim?
Diyecek birşey kalmadı.
Varsa görevimiz:
Şehidleri savunmak, dört yaralı Kürdistan gülümüzü savunmak ve müdafaa etmek.
Ve düşmanımızı doğru tanımlamak.
Mehmet Can Yüce’nin dediÄŸi gibi:
“Bir Yanılsamanın Sonu”
Ben de diyorum ki:
Bizim dostumuz namuslu ve mert yurtsever halkımız, dağlarımız, ovamız, köy ve şehirlerimiz, çocuklarımız, atalarımız ve analarımız!!!
Kürd Kürde kıymaz!!!
Bunun cezası idam!!!
Erd u Ezmane
DeÅŸt u Zozane
Evdale Zeynike u Seyrane
Welate me KURDİSTANE
Amed Hewler Mehabad heta Efrin!!!
Kurmanci Zazaki Sorani u Gorani!!!
Åžex Ubeydullah
Åžex Mahmud Berzenci
Mala Barzani
AliÅŸer u Dayika Zarife
Åžex Said u Åžex Åžerif
Doktor Fuad
Mala Bedirxan
Ferzende Beg
İhsan Nuri Paşa
Seyyid Rızo u Nuri Dersimi
Ape Musa u Doktor Åživan
Seroke netewi ne mir Qazi Muhammed
Dayika Leyla Qasım u Dayika Sakine
Seroke ne mir İbo Kaypakkaya u Ali Haydar Yıldız
Seroke ne mir Mazlum u Delil Doğan/Cafer Cangöz
Seroke ne mir Xalit Hoca
Seroke ne mir Hayri u Piro Pir
Piro Haki Karer
Melle Timoki
Seydaye ne mir Cigerxwin
Qasimlo u Åžerefkandi
ve sonu olmayan hakikat sayfalar!!!!!
Ji Serxwebun u Azadiye bi rumettir tiÅŸtek nine.”
Teslimiyet ihanete-berxwedan zafere götürür.”
Silav u rez
Lawike,Neviye,Birazi u Bahoze li Çiyaye Engizek
https://youtu.be/_7XduuksWto