Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Salih Aras/ BEKAA VAHŞETİ (9)

Zave Zilan’e, Åžere Munzur’e, Fermandar’e Kurdistan’a Bakur’e, Ne bu disa ne bu, olmadı yine olmadı!…

Ne güzel günlerimiz olacaktı, Zilan’dan Munzur’a at koÅŸturacaktık.

Siyabend u Xece, Meme u Zin kavuÅŸtu diyecektik, Horasan, Pasinler, Ilıca, AÅŸkale ve Erzincan’dan Munzura ulaÅŸacaktık…

Olmadı yine olmadı…

Hep Beko’larmı kazanacak?

Bu nasıl ‘kader’? Ve üstelik Beko hayatta!!!

Komutanlar:


Kazim Kulu (Åžiar) Dersim
Memet Emin Aslan, Mardin
Abdullah Avcı (Saleh) Mardin
Abdurrahman Motor, Mardin
Mustafa Ömürcan, Maraş-Pazarcık
Hasan Dağtekin, Batman 
Kemal Tayyani, Dersim

 Hepside 1980 öncesi PKK’ye katılmış, deney tecrübe sahibi, savaÅŸ pratiÄŸi içerisinde yetkinleÅŸmiÅŸ ve uzmanlaÅŸmış yoldaÅŸlardı.

Deney ve tecrübeleri görmemezlikten geliniyordu.

III. Kongre’de herkes ‘çırak’tı. Tek bir ‘usta’ vardı; O’ da A. Öcalan’ın kendisiydi.

Kamp yapısı, Komutan yoldaşlar hakkında fazla bilgiye sahip değildi.

Zaten yeteneklere yönelik bilgilenme engelleniyordu.

Asıl PKK’de kadro kıyımı 1985’dir.

Bu yıl PKK kadrosal olarak bitirildi.

Lolan yönetimi bunu çok iyi bilir!!!

PKK’yi temsil gücüne ve yeteneÄŸine sahip, çok az kadro kalmıştı, belirttiÄŸim komutan yoldaÅŸlar, belki bir o kadarda ülke içinde ve D. Kürdistan’da olan ve savaÅŸ pratiÄŸi yaÅŸamış komutanlarla sınırlıydı.

1988’e kadar savaÅŸ içerisinde yetkinleÅŸmiÅŸ, temsil gücüne sahip, savaşçı-komutan kadrolarda tasfiye edilecekti. Savaşın kaderini belirleyecek komutanlardı.

Çünkü bu dönem esas olan, silahlı mücadelenin başarılı bir şekilde yürütülmesiydi.

Onlar bu nedenle ilk hedeflerdi.

Mutlaka tasfiye edilmeleri gerekiyordu ve süreç böyle iÅŸledi…

PKK’de oluÅŸan MK’ler gerçekten savaÅŸ konusunda tecrübeli deÄŸillerdi. Bundan dolayı fiili sonuç alınamadı.

III. Kongre’den sonra, O. Öcalan’la baÅŸlayan ve günümüze dekM. Karayılan, Duran Kalkan, A. H. Kaytan ve Cemil Bayık’ladevam eden savaşın genel komutanlığı biçiminde ifadesini bulan oluÅŸumlar tümüyle savaÅŸa yabancılardı.


Savaş pratiğinden ve tecrübesinden tümüyle yoksunlar ve böyle bir pratik yaşamamışlar.

Herşey yolunda olmuş olsa dahi, bunların yönetiminde bir başarı beklemek sadece hayal olur. Tabiki bir hareketin siyasi yönü belirleyicidir.

Ancak silahlı mücadele farklıdır.

Çekirdekten yetişmek gerekiyor. Savaşın sanat yönünün mutlaka kavanması gerekiyor. Bir meslek uzmanlık alanı olarak görülmesi gerekiyor.

O zaman pratik içinde yetişmek ve olmak gerekiyor. Uzaktan komandayla olmaz!!!

Komutan Şiar; Kamp yapısından izoleydi.

1987 baÅŸlarıydı, iki ayı aÅŸkın bir süredir ben de kamptayım. Artık arkadaÅŸ yapısının hemen tümünü tanıyorum. Merak ediyorum kimse hakkında bir ÅŸeyde söylemiyor, neden bu arkadaÅŸ yapıdan izole?


Åžiar, dikkat çekiyordu, hiç tanımıyordum ama yalnızlığına raÄŸmen, eÄŸilip bükülmüyordu, asil bir duruÅŸu, kendinden emin tavırlarıyla insanın dikkatini çekiyordu.

Uzun boylu, kumral tenli ve atletik bir yapıya sahipti.

Gücü ve fiziki görünümüylede silahlı mücadeleye çok yakışıyordu, geleceÄŸin güçlü genaraliydi…

Nerden bilecektim Eruh baskınının Komutanlarından olduğunu.

Eruh baskını, Diyarbakır Zindan direnişi kadar görkemliydi. Sözde orası bir askeri okuldu.

Neden Åžiar’ın, Eruh’lu Ferhat’ı da yanına alarak bize Eruh baskınını anlatma fırsatı verilmedi?

Eruh baskını uzaktan kumandayla yapılmadı, Diyarbakır Zindan direnişinin dağlardaki devamıydı.


Büyük emekler harcandı ve emeklerde belirleyici payı olanların hiç biri hayatta deÄŸil, üstelik çoÄŸu faili ‘meçhul’dur.

Aynı ÅŸekilde 15 AÄŸustos’un Åžemdinli ve Çatak grubundan da ne savaşçı kaldı ne de komutan. Hepsi ÅŸu veya bu ÅŸekilde tasfiye edildi.

Oysa Dünya’daki ulusal kurtuluÅŸ hareketlerinde ilk eylem grupları içerisindeki komutan ve savaşçılardan geleceÄŸin komuta kademesi oluÅŸur.

15 Ağustos eylemleri için oluşan üç ayrı grupdaki arkadaş sayısı elliye yakındır, eğer bahsedilmese kim oldukları bile bilinmeyecek!!!.

Acaba Öcalan kardeşlerden biri, bu eylemleri uzaktan bile izlemiş olsaydı, tahmin ediyormusunuz ne romanlar yazılırdı!!!

Şu anki PKK yapısı içerisinde acaba bu elli arkadaştan sadece biri varmı? Çok merak ediyorum!!!

Güvenlik biriminde de görevliydim. Åžiar ne tutukluydu ne de serbestti. Bu duruma açıklık getirilmiyordu. Nedeni; Åžiar’ı sudan bahanelerle suçlayamazlardı.

O’nunda kabul etmeyeceÄŸini biliyorlardı, bu nedenle afaroz edip, yıpratma ve boyun eyme sürecine terk etmiÅŸlerdi. Aylar geçmesine raÄŸren  Åžiar’ın tavrından bekledikleri deÄŸiÅŸikliÄŸi görememiÅŸlerdi.

Bu kez bilinen oyunlar devreye girdi; iÅŸte ‘Avrupa’ya gitmek istiyor, Parti’ye yük oluyor, gitsin Barlias’ta meyve sebze hallerinde çalışsın, yol parasını çıkarsın  da öyle gitsin’ biçiminde dedikodular yapılmaya baÅŸlandı.

Bu dedikodulardan sonra, Åžiar’a olan ilgim daha da artmaya baÅŸladı. Kaçacak biri deÄŸildi, sadece kaçmasını istiyorlardı.

Yönetimden bana Åžiar’a dikkat etmemi söylediler. Bana inandırıcı gelmediÄŸi için rahattım.

Bazen nöbette oluyordum, eÄŸitim saatleri olduÄŸu için kimseler ortalıkta yoktu, Åžiar yarı serbest olduÄŸu için, O’nunla konuÅŸma fırsatım oluyordu.


Yanına gider  konuÅŸmak isterdim, konuÅŸurdum ama bir türlü konuÅŸmak istediÄŸim konulara giremezdim. Åžiar ne konuÅŸmak istediÄŸimi anlardı, ama O’da konuÅŸamazdı.

İlk kez orda görmüştük birbirimizi, bu sistemde her şey mümkün, güven ve tanıma önemliydi, buda olmayınca istediğimiz gibi konuşamazdık.

Defalarca denedim, birazcık tanıma ve güven oldu diyebilirim ve Şiar ilk kez bana kendinden bahsetmeye başladı. Taşların üzerine oturmuştuk, genelde O yalnız taşların üzerine oturur ve bazen saatlerce kalkmazdı.

Birşeyler okur-yazardı, bazen gözlerini uzaklardan bir bir noktaya dikerdi ve bakışları donar kalırdı. İzlerdim, bu uzak noktalara bakarak donmuş bakışlarda ne sırlar gizlidir, be asil adam, o sırları bende bilsem ve sırdaşın olsam.

Åžiar’la ilgili suçlamalara -ki daha çok dedikodu biçiminde- hiç inanmadım.

BaÅŸladı anlatmaya; ‘1982 İsrail-Lübnan savaşında Parti, ‘enternasyonalist’ dayanışma gereÄŸi, İsrail’le karşı en ön cephede (Güney Lübnan’da) yer aldı. 30’dan fazla Parti militanı esir alındı ve hayatını kaybetti. Bende o grubun içindeydim.

Filistinli ve Lübnan’lı güçler daha ilk günden güney cephesinden geri çekildiler. İlk  günlerde en büyük darbeyi biz aldık, 18 arkadaşın esir alındığını sonradan duyduk, Türk istihbaratı hemen devreye girerek esir arkadaÅŸları istemiÅŸti, İsrail yönetimi bu istemi kabul etmemiÅŸti ve arkadaÅŸlara, ‘nereye gitmek istiyorsunuz’ diye sormuÅŸ, arkadaÅŸlarda Yunanistan’a gitmek istediklerini belirtiyorlar ve oraya gönderiyorlar.

İlk saldırılar çok şiddetli oldu ve araplar erkenden çekilmişlerdi. Mevzilerimiz darmadağın oldu, tümüyle koptuk birbirimizden, artık yalnızdım nerede olduğumu bile bilmiyordum. Dil sorunu ve zorluklardan ne yapacağımı bilemiyordum.

YerleÅŸim alanlarına ve yollara doÄŸru hareket ediyordum. Herkes panik içinde iç bölgelere doÄŸru kaçıyordu. Bende onlara takıldım. Bazılarından zor bela yardım istedim. K. Lübnan’a ulaÅŸmak istediÄŸimi ve Kürt olduÄŸumu belirttim.

İki haftayı aÅŸkın bir süre içerisinde zor-bela Kampa ulaÅŸtım.’ Hatırladıklarım bunlar.

Anladım Şiar bu olaya da eleştirisel bakıyordu. Haklıydı o kadar ciddi sorunlarımız varken ve sonraki yıllarda da çok iyi anlaşıldı, yersiz kayıplardı!

1990’lı yıllarda binlerce Filistin’li ve Lübnan’lı askerlerin Saddam yönetiminde Kürlere karşı nasıl savaÅŸtıkları düşünülürse durum daha iyi anlaşılır. Ayrı irdelenmesi gereken bir konudur.

Åžiar’a ülke faaliyetleriyle ilgili sorular sordum, gözlerime baktı bir ah çekti ve sustu , anladım konuÅŸmak istemiyor.


Bende kendimden bahsettim. 1980 ve 81’de K. ve D Kürdistan’la ilgili, içinde olduÄŸum faaliyetleri anlattım, Kars’lı olduÄŸumu söyledim ve Parti’ye 1982’de Avrupa’da katıldığımı belirttim.

Åžiar ilk kez bana Dersim’li olduÄŸunu söyledi. Bir daha da Åžiar’la konuÅŸma fırsatım olmadı.

Åžiar’ın durumunda dikkatimi çeken, bütün arkadaÅŸlarda olduÄŸu gibi, genel yapıya açık bir özeleÅŸtiriye alınmadı.


(Ben Temuz 87’de Bakaa’dan ayrıldım ondan sonra alındıysa bilmiyorum.) Bunun nedeni açıktı; Åžiar istenilen ve ezberlenmiÅŸ özeleÅŸtiriyi vermeyecekti ve bildiÄŸi doÄŸrulardan ısrar edecekti, nedeni bu olmalıydı.

Ama defalarca A. H. Kaytan’ın, Åžiar’la kiÅŸisel konuÅŸmalarını izledim.

Ne konuÅŸup tartıştıklarını hiç duymadım, sadece konuÅŸmalarda Kaytan’ın hiç yüzüne bakmadığına ve az konuÅŸtuÄŸuna tanık oldum, Kaytan’ın bir çok konuÅŸmasına sözlü deÄŸilde kafa iÅŸaretiyle hayır dediÄŸine defalarca tanık oldum.

 

Aradan yıllar geçti, Baran’dan (Sarı Baran) öğrendim, Åžiar’ın PKK ve Öcalan’la ilk sorunu; Ali Ekinci’nin intihar olayıdır. Bunu hiç bir zaman kabullenmemiÅŸ, Tabi birinci derece  sorumlusuda Öcalan olunca, sorun büyüyor. Ama belirttiÄŸim tarihlerde bu olaydan hiç bahsedilmedi.

Åžiar hiç bir zaman PKK’den kopmak istemedi. Sorunu içerden çözmek istedi. Åžehit olduÄŸu 1992 tarihine kadar da sonuna kadar ısrarlıydı. 

A. Öcalan’la yüzleÅŸmekten hiç bir zaman çekinmedi. A. Öcalan O’nunla son kez yüzleÅŸmek istemedi, ve yanındaki grupla birlikle komplo ve ihbar sonucu tuzaya düşürüldüler.

A. Öcalan, Åžemdin gibi O’nuda karşısına alarak rezil etmek isterdi. Ama bunu göze alamadı. Åžiar bunu kabul etmezdi. Åžiar’ın hedefi Öcalan’ın kendisiydi.

Åžiar hep bu fırsatı yakalamak istedi, ama ortam O’na bu fırsatı hiç vermedi.
Gerçekliğinden uzaklaşmış yapı bu desteği sunamazdı.

Åžiar; Zilan Dağı gibi görkemliydin, Kürdistan’ı köy köy bilirdin, birde yaban ellerde baÅŸkaları için savaÅŸtın, Seni yüreÄŸinin olduÄŸu yere AÄŸrı’nın zirvelerine ve milyonlarca Kürdün yüreÄŸine ve bilincine gömüyorum.

Kuzey’in genarali olma hakkındı ve sana çok yakışırdı. KUH Senin adından ve onurlu yaÅŸamından her zaman güç  alacak.

Birde herşeye inat, Aşkın, ve yüreğindeki sevdan milyonlarca Kürt gencinin aşk yemini olsun.

Mem u Zin, Siyabend u Xece gibi…

Anı’sı önünde saygıyla eÄŸiliyorum….

devam edecek- 30.12.09

 

salih.aras@hotmail.de

Kaynak; Pazartesi, 04 Ocak 2010 00:18 | Son Güncelleme: Pazartesi, 04 Ocak 2010 -Kurdistan aktuel

http://www.kurdistanaktuel.com/Arsiv/salih-aras/4174-bekaa-vahet-9.html

…………….

1 Yorum
  1. Simko Engizek diyor

    General Şiyar be guman Kürdün baş yıldızı ve en değerli evlatı!!!
    Saygiyla anıyorum Pirimi ve tüm şehidleri.

    Şehidler, dünümüz, bugünümüz ve geleceğimizdir.

    İmralı takımın canı cehenneme-ocakları sönsün.

    Ev strane ji bo biranina General Åžiyar

    https://youtu.be/i4obThx7CHo

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

five × four =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla