Söze o başladı;
Yıllar yıllar önceydi Garé de operasyon yapan düşman gücünü vurmak için küçük bir birim hazırladık. Arkadaşların büyük bölümünü alandan çıkarmıştık. Bu yüzden çok rahat hareket edebiliyorduk. Eylem birimimize Doktor komuta ediyordu.
Sırtlar ve boÄŸaz düşman tarafından tutulunca harekete geçtik. Önce boÄŸaza yöneldik orda düşman gücünü vurup bizde alanı terk edecektik. BoÄŸaza vardığımızda düşmanın burayı o gece gizliden bırakıp gittiÄŸini gördük. Doktor boÄŸazı tutmayı ve sırttaki düşman mevzilerini vurmayı önerdi. Benle iki bayan arkadaÅŸ boÄŸazda mevzilendik. ArkadaÅŸlar sırttaki düşmanı vuracak sonra yanımıza gelece, Hep birlikte Gere yi terk edecektik…
Eylem anında saniyeler saatler kadar uzun yaşanır bilirsin. Boğazda bekledik bekledik bekledik! Arkadaşlar gideli saatler olmuştu ama ne bir patlama ne silah sesi ne de arkadaşlardan bir telsiz çağrısı gelmemişti. Beynimde her ihtimal, nedense hep en kötü olasılıklar dönüp duruyordu. Arkadaşlara ne oldu? Sorusuna bir türlü cevap bulamıyordum. Olmaz ama ya arkadaşları düşman pusuya düşürüp elle! Yakaladıysa.
Onca güçlü ve deÄŸerli arkadaÅŸtan bir tekinin bile silahını kullanamadığı, esir düştüğü fikrine inanamıyor ” yok yok olamaz! Kimse silahını kullanmazsa dahi Doktor rahat duramaz” diyordum. Ama saatlerdir bekliyorduk ve sırtta giden arkadaÅŸlardan hiç bir haber yoktu.
Bu düşüncelerle cebelleÅŸirken telsizimden ” Munzur Munzur!” çaÄŸrısıyla yerimden fırladım.
-Dinliyorum Heval
– Heval sırt sırt gel gelll gellll gellll
Doktordu ama sesindeki o acayipliği anlayamıyordum. Tekrar sordum kızgınca
-Anlaşılmadı Heval tekrar et!
– Hevalim sırt sırt gel gelll gellll gellllll
Ya xizir! Tamam, doktoru biliyorum; Delidir ama eyleme gittiler! Birkaç saattir beklemekten bunaldım. Simdi de bana gayri ciddi, lakayt bir ses tonuyla “Gel gelll gellll gellll” diyordu.
Dayanamayıp Gülüyorum.
Gülme Harun walla çok sinirlenmiÅŸtim. Doktor Süleyman’la aynı bölgede uzun zamandır birlikte çalışıyorduk. Onu tanıyordum; ne kadar deli olduÄŸunu biliyordum. Birde YAJK sorumlusuydum bölgede.
Hala gülüyordum.Â
– ÅŸimdi anladım; YAJK sorumlusuyla ne bicim konuÅŸuyor bu dedin?
Yaw gülme yok öyle bir ÅŸey. ArkadaÅŸlarla sırtta eyleme gitmiÅŸler! Saatlerdir ondan haber alamamışım. ArkadaÅŸlara ne oldu? Sorusuna cevap bulamıyorum o kalkmış “gel geelllll geeelllll geeelllll” diyor.
Yüzüne gözlerinin ta içine bakıyorum yoldaşımın. O anları yeniden yeniden yeniden yaşıyor. Giden yoldaşlarına ne oldu kaygısını o güzel gözlerinin derinlerinde görebiliyorum.
Ne yaptın peki?
Ne yapayım; sinirden kudurmuş halde sırt sırt ilerledik. Gidiyoruz gidiyoruz bir türlü Doktor ve diğer arkadaşlara ulaşamıyoruz. Sırtta her düşman mevzisine ulaşınca kesin buradalar diyorum! Yok. Düşman sırtı tamamen bırakmış. Tüm mevzileri boş. Garé sırtı kilometrelerce uzar gider. Bizde gecenin ayazında o sinirle gittik gittik gittik. Her adımda Doktora olan kızgınlığım da artıyor bu arada. Sonunda ulaştık. Sırtta bizi bekliyor ama yalnız!
O kızgınlıkla yakasına yapıştım tabi. “ArkadaÅŸlar nerede. Ne bicim konuÅŸuyorsun telsizde” dedim. Yakasına yapışan kolumu hafifçe geriye itti.
“Sakin ol Heval gel bak buradayız”
Büyükçe bir düşman mevzisinde arkadaşlar oturmuş kendilerine ziyafet çekiyorlar. Düşman giderken konservelerini, sularını bırakıp gitmiş. Bizimkiler de Koli koli yiyecekler arasına oturmuş bir masa kurmuşlar.
-Keyifleri yerinde yani.
– Hee hem de hiç olmadığı kadar. O yüzden öyle keyifli ve gayri ciddi bir sesle bana çaÄŸrı yapmış. Allah sizleri kahretmesin dedim, bizde oturduk ziyafet sofrasına.
Doktor ısrarla düşmanı aramak derdinde. İzlerini takip edip bulana dek ilerleyelim dedi. Hep birlikte düşman gücünün izlerini takip ettik. Vadiye inmişler. Bizde peşlerinden. O gece Doktor Süleyman`nin ne kadar gamsız ve cesur olduğuna tanıklık ettim. Vadide ulaştığımız birliğe saldırdık. Ayakta kendini korumadan saldırıyordu. Arkadaşlar ona yetişmek için adeta koşarak ilerlemek zorunda kalmıştı.
Doktor Süleyman içimizdeki ender arkadaÅŸlardan biriydi. Aykırıydı, vurdumduymazdı, deliydi yani. Simdi düşünüyorum da bizlerden birkaç adim öndeydi hep; hayata bakışta, savaÅŸta ve zekada. O yüzden onu anlamakta zorlanıyorduk. En çok eleÅŸtirilen yani kadına yaklaşımıydı…
Gülüyoruz uzun uzun.
Biliyor musun YAJK yönetim toplantısında onun birliğine kimi yollayalım diye uzun uzun tartıştığımız olurdu.
Niye ki?
Kimi yollasak Doktora aşık oluyordu da ondan.
Ölümünün birinci yılında iki eski yoldaÅŸ; oturmuÅŸ Doktor Süleyman’ı ve onunla yaÅŸmadıklarımızı konuÅŸmuÅŸtuk. Çokça gülmüş, bazen hüzünlenmiÅŸ, bazen de aÄŸlamıştık. O biz eskiler! İçin ölümsüzdü ve hayallerimizin peÅŸinde koÅŸan komutanımız…
Harun Tak /29.10.2017
PKK saflarinda Kurd yigitlerini ve Kurd ki§iligini tanimak mùmkùn deyildir.
Bir Kurd aydinin belirtigi gibi PKK nin hain dedigi ve kahraman yaptigi Kurd Abdullahin dudaklari arsinda ve mùridlerin hùnerine kalmi§tir.
Kahramanlarimizin silah arkada§larida ekseriyeti hayatta deyiller.
Kahraman evladlari kendisine yasak bir milletiz.
Harun Tak binlerce kahramanimizin az bulunur bir vefali silah arkada§i.
Gerçektende dogruya parmak basmadir.
Zeki Mùren erkekler erkekgi olur.
Bir ittirafci adina festival dùzenlenir.
Pe§merge katili bir solcu Tùrk kizin intihari bize kahraman diye sunulur.
Merhum SAID çùrùkkaya Dr Sùleyman olarak Amed eyaletinden duymu§ olsakta korkak Abdullah Ailece PKK de olanlardan en çok korktugunu hepimiz biliriz.
Ben Merhumu ilk defa tonlarca patlayiciyi Pe§merge içinde patlamaya hazir araci etkisiz hale getirmesi sonrasi tanidim ve takib ettim.
500 pe§merge demek, 500 kayip ,500 matemli aile ve bugùnkù haliyle binlerce Kurdin hayati demektir.
Ter ve toz toprak içinde,pe§merge gorevine donme acelesi ilà konu§an gùler yùzlù mùtevazi bir Kurd evladi.
Hele Hevlerdeki konferanda konu§masini kisa kesip pe§merge gorevine gitmesi.
Ote tarafta cennet biletciligi yapan mùrid lakirdilari.
Merhum SAID binlerce Kurde hayat veren Kuzeyden gùneye esen Araratin Kurdi ruhu ve bahariydi.
Bunca yapacak i§i varken.
Ax felek ,bla diya te bimirit.