Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Sultan Selahattin – 1

Yekta Uzunoğlu // Kürt sultanı Selahattin’in camisi olan bu camide Kürt alimlerinin, şairlerinin ve bilgelerinin beyitlerinin, hikayelerinin ve Salahattin’in efsanelerinin dinlenildiğini söyleyerek, dedem anlatısını bitirdi. Çıkmak üzere ayakkabılarımızı giydiğimizde bu kez girdiğimiz kapı yerine caminin diğer kapısına götürdü. Diğerinin aksine bu kapı süsten ve bezemeden arınmış, sadeliğiyle insana kendi evinin duygusunu yaşatan bir kapıydı.

Okula başladığımda, Kürt Sultanı Selahattin’i, bu kez de “tarih kitaplarında” birdenbire kimliği değiştirilerek bir Türk Sultanı kimliği giydirilmiş Selahattin olarak öğretmeye çalışmışlardı.

Çok sonraların da ise, Selahattin’le Prag’da Çarls Üniversitesi’ni kazanıp, tıp eğitimine başladığım ilk yıl karşılaştım. Kısa zamanda yakın arkadaşım olan bir Çek Germanistik okuyordu aynı üniversitede ve onun diploma çalışması Selahattin üzerineydi. O yıllarda Çekoslovakya’da ender rastlanılan bir Kürt’le karşılaşmış olmanın heyecanını yaşıyordu. Sultan Selahattin’in kavminden birisiyle sohbet edebilmek herhalde en büyük mutluluğuydu. Benim en büyük mutluluğum ise ondan Selahattin’i tanıyor olmaktı ve bana Selahattin’i tanımanın yolunu açmış olmasıydı.

Onu izleyen aylarda, Selahattin’i konu alan hikayeleri, Prag’daki Kültür Merkezi’nde Doğu Almanya’dan gelen, 15-20 kişiye piyano eşliğinde okuyan üstün yetenekli okuyuculardan dinledim. Dresden’e gidebilmek için Doğu Almanya’ya aylar süren vize başvurusunda bulunmuş ve giderek Dresden’in en seçkin tiyatrosunda Selahattin’i ve hikayesini izleyerek varılabilinecek en büyük mutlulukla saatler süren tren yolculuğu ve komunizm döneminin geleneksel yoğun kontrollerinden geçerek sonunda Prag’a dönmüştüm.
Bir sonraki seferde ise Doğu Almanya’nın başka bir kentinde başka bir oyuncu gurubunun prestijli bir tiyatrosunda sahneye koyduğu Sultanımız Selahattin’in piyesini izlemek için yine yollara çıkmıştım.

Piyeslerle seyirciye anlatılmak istenilenin hepsini o yıllarda anladım mı, bilemiyorum, ama her seferinde bir şey daha öğrendiğim kesindi.
Uzun yıllar sonra Batı Almanya’ya yerleşerek, Kürt Enstitüsü’nü kurduğumda, Kürt Sultanı Selahattin’i, bu kez de Batı Almanya tiyatrolarında tanıma sürecimde, o kişinin varlığı benim için, yaşadığım günlük sorunlardan beni çekerek uzaklara; sevgi, tökerans, insanlık gibi düşünce ve hayal dünyasına götüren ender lükslerimden birisiydi.

Büyük bir hazla yakın geçmişte değerli yazar Faysal Dağlı’nın kürtçe kaleme aldığı Sultan Selahattin’in özgeçmişini okudum. Haz kaynağım, en nihayet Kürt okuyucusunun kendi anadilinde kendi sultanına ulaşması ve yolu olduğundandı.

Tüm dünyanın tanıdığı ulu Kürt sultanı Selahattin’i nihayet onun ulusunun fertleri de tanıyacaktı, hem de kendi ortak dillerinde, Faysal Dağlı’nın sunuşuyla.

Kendinden öncekiler ve kendinden sonra gelenler de dahil,kalın tarih kitaplarına sığdırılamayan ve yüceltinin en doruğuna çıkan insanlardan biri olan Sultan Selahattin’în bugün belki kemikleri bile toprağa karıştı ve belki 500 sene sonra adını da bilen pek kimse kalmayacak ya da adı pek çok kimse için bir şey ifade etmeyecek ama sadece insanlığa mirası bıraktığı bu tarihi cami Sultan Selahattinin aseletini yansıtan görkemiyle hep kalacak.

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

three × two =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla