Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Tutanklardaki Dil Tartışması

Duruşma Hakimi- Hayır, ne yönden? Farklılık nerede?nerede farklılık var kültürel?

Mehmet Hayri Durmuş- Şu var, örneğin özellikle Ortadoğu’da İslamlığın gelişmesiyle birlikte ortak ananeler, gelenekler gelişmiştir. Ve Kürtlerle Türkler de uzun süre yan yana yaşadıkları için, aslında pek çok adet ve gelenekleri birbirine karışmıştır, ama hala farklılığını koruyan şeyler de vardır. Ben burada tek tek sıralamaya gerek görmüyorum yani. Hani kültürel değerler olarak kabul edebileceğimiz çeşitli ananeler, gelenekler; farklı ananeler ve geleneklere vardı ve bunları uzun boylu anlatmak mümkün; ama şu anda ben gerek görmüyorum. Bir dil vardır. Burada siz üzerinde duruyorsunuz.

Birkaç dilden oluşma biçiminde bir şey kullanıyorsunuz. Ben biçiminde bir şey kullanıyorsunuz. Ben bunu kesinlikle reddediyorum. Ortada bir dil vardır. Yani bunun inkarı mümkün değildir. Biz pekala anlaşıyoruz. Burada siz Türkçe bilmeyen birkaç kişiyi anlayabilmek için, binlerce kilometre uzaktan, Doğubeyazıtlı bir eri getirip burada tercüman olarak dinlettiniz, ifadesini aldırdınız. Birbirinden yüzlerce kilometre uzakta olan insanlar, hiç ilişkide olmadığı, canlı bir ticaret şeyine bile girmeyen bir dili kullandıkları halde, aslında yok edilmeye terkedilmiş bir dili kullandıkları halde pekala anlaşabiliyorlar.

Duruşma Hakimi- Bu dili neden Kürtçeye mal ediyorsunuz? Bu dilin %90’ı Farsça, %10’u Acemce, bilmem ne. Yani hangi kelimeleri Kürtçe de, Kürt dili diye ortaya çıkıyorsunuz?  

Mehmet Hayri DurmuÅŸ – Åžimdi, millet olarak, biz esas olarak Acemlerle..

 Duruşma Hakimi- Arapçadan al, Farsçadan al. İngilizceden al, Kürtçe diye ortaya bir dil çıkart. 

Mehmet Hayri DurmuÅŸ – Bu durum böyle deÄŸildir. ÇeÅŸitli diller birbirine yakındır. Siz eÄŸer Fransızcayı, Almancayı ve İngilizceyi biliyorsanız veya belirli ölçüde bilginiz varsa bu konuda, bileceksiniz ki, Fransızca ve Almanca karşılaÅŸtırıldığında gramer hemen hemen aynı olduÄŸu gibi, pek çok kelime de birbirine çok benzemektedir. Yani bir telaffuz farklılığı var adeta.

Duruşma Hakimi- Siz bu hususta araştırma yaptınız mı, dil hususunda? 

Mehmet Hayri DurmuÅŸ – Bilgim vardır. Ben özel dilci deÄŸilim, ama bu konuda bilgim vardır. Bu hususta okumuÅŸtum. İngiliz dilinin üzerine çalışmalar yapmıştım. ÖrneÄŸin Hacettepe Üniversitesinde 1 sene İngilizce okudum. Gramerini biliyorum. Kürtçenin gramerini de biliyorum. Farsçanın gramerini de biliyorum.

Türkçe üzerine de çalışmam olmuştur. Türkçe gramerini de biliyorum. Bir defa esas olarak Kürtçe ile Türkçe arasında gramerik bir ayrılık vardır. Yani cümlelerin kuruluşunda temel olan, dilde esas olan gramerdir ve Kürt dilinde belli bir gramer söz konusudur. Bu da batı dillerine benzemektedir.

Duruşma Hakimi- Farsça ile karşılaştırdınız mı? 

Mehmet Hayri DurmuÅŸ – Farsça ile benzerliÄŸi ÅŸudur. Ben, ÅŸunu söyleyeyim, İngilizce ile de benzerlikler arz etmektedir Kürtçe. Gramer olarak hemen hemen çok az bir farklılık vardır. Çünkü Batı dil grubundandır esas olarak. Yani Batı dil grubuna bu konuda çok benzemektedir Kürtçenin gramerik durumu. Farsça ile ise çok daha büyük yakınlığı söz konusudur. Çünkü biz millet olarak, yani Kürtler tarihi boyunca Türklerle yan yana yaÅŸadıklarından çok daha fazla Perslerle veya İranlılarla yan yana yaÅŸamışlardır.

Ve hatta Perslerle aynı soydan geldiklerinden dil benzerlikleri, kelime benzerlikleri doğal olarak çok daha fazladır; ama bu hiç bir zaman Perslerle Kürtlerin aynı olduğu veya Kürtlerle Perslerin ortak bir dil kullandığı, Farsçayı kullandığı şeyine götürmez. Ben bu hususu daha fazla derinleştirmekten yana değilim, ama objektiftir, açıktır.

Bunun inkarı mümkün değil; ama gelişmemiştir, körelmiştir, pek çok kelimesi unutulmuş veya çeşitli dillerden kelime almıştır. Bu konuda benim iddiam yoktur. Çok güçlü bir dildir veya şöyle bir dildir, böyle bir dildir, övmeye gerek görmüyorum yani; ama ortada bir dil söz konusudur. Grameriyle, şuyuyla, buyuyla açıktır.

Duruşma Hakimi- Şimdi, geçelim.  

Mehmet Hayri DurmuÅŸ – Bir husus kaldı, ona da deÄŸineyim. Bir de Hareketimizin zorbalık yaptığı, halkı göçe zorladığı biçiminde iddialar vardır. Burada arkadaÅŸlarım üzerinde uzun uzun durdular. Ben de bu konuya bir iki ÅŸeyle deÄŸinmek istiyorum. ArkadaÅŸlarım beni tatmin etmedi. Bu konudaki açıklamaları yetersiz buluyorum. Onun için ÅŸunu söyleyeyim. Halk göçe zorlanmıştır. Bu doÄŸrudur, ama halk ne zamandan beri göçe zorlanmıştır?

Kimi dönemlerde halk bizatihi mecburi iskâna tabi tutulmuştur. Örneğin denilmiştir ki, şu, şu, şu aşiretler şu yöreye gitsin. Bu, Sultan Hamit döneminde de yapılmış, cumhuriyet döneminde de yapılmıştır. Kimi zaman olmuştur, halk göç etmek zorunda bırakılmıştır.

Yani resmi olarak sen şuradan kalk şuraya git denilmemiştir; ama adeta buna zorlanmıştır. Ülkemizde yüz yıllardır sömürgeci politika uygulanmaktadır. Bu, Safevi imparatorluğu tarafından uygulanmıştır. Bu Osmanlığı İmparatorluğu döneminde uygulanmıştır. Daha sonra bu Ortadoğu’da meydana gelen çeşitli devletler tarafından. Örneğin Türkiye Cumhuriyeti tarafından da uygulanmıştır ve ülkemizde esas olarak yerleşik bir ekonomi düzeni oluşturulmuştur.

İddiamız şudur; talan ekonomisi geliştirilmiştir ülkemizde. Yani ülkemizde, gerek sermayenin yatırılması biçimi olsun, gerek yolların döşenmesi biçimi olsun, gerek çeşitli alanlarda üretime geçiş olsun, bunların tümü kaynaklarımızın alınıp götürülmesine yöneliktir. Dikkat edilirse yolların da ona göre döşendiği ortadadır. Örneğin Hakkari’ye yol girmezken, Cizre’ye bilmem birkaç koldan asfalt yol gitmektedir.

Duruşma Hakimi- Niye Hakkari’ye yol gitmesin? Hakkari’yi gördün mü sen?

Mehmet Hayri DurmuÅŸ – Tamam, yoldan yola fark var yani.

Duruşma Hakimi- Hayır, gördün mü Hakkari’ye sen?

 Mehmet Hayri DurmuÅŸ – Evet, gitmiÅŸim?

Duruşma Hakimi- Ne zaman gittin?  

Mehmet Hayri DurmuÅŸ – Yakın tarihlerde, 1-2 sene önce gitmiÅŸtim, ama yani yol yok derken, Hakkari’nin bizatihi kendisini deÄŸil, bütün yöre olarak kastediyorum, pek çok yere yol gitmezken, Cizre’ye iki-üç koldan yol gitmektedir, asfalt yol gitmektedir. Yani bundan kastım ÅŸudur; esas olarak ülkemizde inÅŸa edilmek istenen ekonomi kaynaklarımızın götürülmesine yöneliktir. Böyle olunca, elbette halk bir defa kendiliÄŸinden adeta göçe zorlanmıştır. Kaynakları götürülsün, zaten topraklar büyük ölçüde aÄŸaların, beylerin elinde bulunmaktadır.

Bu durumda halk geçimini nereden sağlayacaktır? Doğal olarak Çukurova’da, İstanbul’da, İzmir’de hatta Almanya’da bu şekilde göç etmiş, gurbetlik olmuş yüz binlerce insan söz konusudur.

Bunun dışında şu da açık bir gerçektir: Bugün devletle sıkı ilişkiler içerisinde olan bazı feodal-kompradorlar, emirlerindeki silahlı milis güçlerini adeta halkın üzerine sürmektedirler. Bunu yıllardır yapmaktadırlar. Kan davalarını, mezhep ayrılıklarını körükleyerek halkı köyünden, arazisinden koparmakta ve malına, mülküne el koymaktadırlar. Bu açıktır yani, bunun binlerce örneğini gösterebiliriz. Bu Siverek’te de olmuştur.

Devam edecektir

 

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

nineteen − 5 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla