Mustafa Karasu Özgür Politika.Org’da ’da 14 Temmuz Direnişi’nin yıldönümü vesilesiyle direnişin kahramanları Kemal Pir, Hayri Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek’in son günlerini anlatmış.
(http://www.yeniozgurpolitika.org/index.php?rupel=nuce&id=74115)
Mustafa Karasu’nun adı geçen 4 insanı anlatması, anılarını, tanıklıklarını yeni nesillerle paylaşması elbette önemlidir. Mustafa Karasu 12 Eylül’ü Diyarbakır Cezaevi’de iliklerine kadar yaşamış bir insandır. Denilebilinir ki ölüm dışında hemen herşeyi yaşamış, tatmış(!) biridir Karasu. Bu yönüyle o devrin canlı tanığıdır. Direnişiyle saygındır; başı dik çıkmıştır zindandan. Hayrilerin, Kemallerin yakın arkadaşıdır.
Ama gelin görün ki Karasu bu 4 yiğit insanı anlatırken onları Apo’nun varlığına kurban ediyor. Onları Apo’nun devrimci çizgisinin uygulayıcısı olarak bize hikâye ediyor ki, O, bu söyledikleriyle o insanların kemiklerini sızlatıyor. Böyle olunca gördükleri, yaşadıkları, onlara dair tanıklığı heba oluyor ister istemez.
Kemal Pir’i anlatırken diyor ki :
“İşte Kemal Pir, Önder Apo’nun çizgisini, devrimci karakterini, ruhunu en iyi yansıtan, en iyi pratikleştiren arkadaş olmuştur. Önder Apo nasıl kendisini cıva gibi tanıtıyorsa, Kemal Pir de cıva gibidir; hareketlidir, tarzı ve temposu çok yüksektir”
Kemal Pir’i cıvaya değil, iradesiyle, yaşam pratiğiyle bir kayaya benzetmek daha doğru olurdu. Kemal Pir bulunduğu ortama göre şekil alan cıva gibi değildir; aksine, eğilip bükülmez çelik gibidir, kaya gibidir. Benzetilecekse çeliğe veya kayaya benzetmeliydi sayın Karasu.
Önder dediği Öcalan ise, evet, cıvaya benzetilebilinir, bir mahsuru yok. Girdiği kabın şeklini alıyor cıva, Öcalan da öyle. Fakat Kemal Pir’i de cıvaya benzetip girdiği kabın şeklini alır demeye getirdin mi, o zaman Kemal Pir’in mücadelesine, hatırasına saygısızlık etmiş olursun. Yanlış benzetmelerle yanıbaşında ölüme yürümüş o yürekli arkadaşlarının kemiklerini sızlatmış olursun.
“Önder Apo’nun çizgisi-devrimci karekteri” diyor bir de Karasu. Devrimci çizgi denince her Kürdün aklına Kemal Pir, Hayri Durmuş, Mazlum Doğan, Ferhat Kurtay veya İsmail Beşikçi gibi isimler gelebilir, bunu anlamak mümkündür. Ama Karasu’nun aklına Öcalan geliyor ve Hayri’den, Kemal’den bahsederken Öcalan ismini de kalkıp bu bu insanlarla birlikte anıyor.
Bir tarafta mahkemelerde Mazlumların, Hayrilerin, Kemallerin savunmaları duruyor, öte tarafta da Öcalan’ın savunması duruyor. Merak eden hepsini bulur, karşılaştırmalı olarak okur. Karasu tüm bunları bildiği halde gerçeği tersyüz ediyor, arkadaşlarımı anayım derken onların kemiklerini sızlatıyor. Gerçeğe bağlı kalmak yerine O, Öcalan’a methiyeler düzüyor. Sürekli yaptığını yapıyor.
Cezaevinde kendisiyle yıllarca kalan Selim Çürükkaya, Karasu’nun bu yazısı üzerine şu benzetmeyi yaptı: “Ayının bildiği 40 türkü varmış, 40’ı da armut üzerineymiş. Bizim Karasu’nun da bildiği 40 şey hep Apo üzerinedir, başka şey bilmez ki”
Karasu’nun söyledikleri üzerine Selim Ağabey ile konuşurken şunu da söyledi: “Bizi gardiyanların odasına götürüp dayaktan geçirirlerken Kemal’e de sorarlardı, ‘nesin?’ diye. Kemal, ‘insanım’ derdi. Oysaki Kemal Türktü ve bunda utanılacak birşey yoktu, ama o, yanıbaşında sırf Kürt olduğumuz için bize yapılanları gördüğü için Türk’üm demezdi, insanım derdi. Dayak yedi, işkenceler gördü. Yemeden, içmeden ölüme gitti. Pekii Öcalan bugüne dek bir fiske yemiş mi? Kürt halkı için bırak ölüme gitmesini 1 gün açlık grevine gitmiş mi? Kendisi nasıl bir devrimci çizgi tutturmuş ki Hayriler, Kemaller O’nun partiğini en iyi yansıtan kişiler olsun? ”
Evet, devrimci bir ruhtan bahsedilecekse, devrimci bir karekterden bahsedilecekse, onu ortaya koyanlar Hayriler, Kemallerdir. Ortada böyle bir pratik var, böyle bir deneyim var. Biri eğer diğerinden birşey alacaksa, burda Öcalan onlardan birşeyler almalıdır. Onlar pratikleriyle tarihe maloldular. Öcalan da yıllar sonra devletin eline düştü, ama hiç de Karasu’nun parlattığı bir devrimci çizgi, bir yiğitliği göremedik kendisinden.
Yine Mustafa Karasu’nun, Kemallerin, Hayrilerin arkadaşı, PKK davasında 20 yıl yatmış M. Can Yüce, Öcalan’ın “af dilenciliği” yaptığını söyleyerek şöyle yazıyor:
“Peki Öcalan, ne yapmak istiyordu, neyin peşindeydi, neyi kotarmaya çalışıyordu? PKK bu muydu, Mazlumlar, Hayrılar, Kemaller böyle mi davranmışlardı, topyekün imhanın dayatıldığı, gerici ve egemen dünyanın Kürde bir karış yer, bir solukluk yaşam hakkı tanımadığı bu yaman, amansız koşullarda düşmandan aman dilemek, onun karşısında diz çökmek, af dilenciliği yapmak, kendini inkar, ret ve mahkum etmek mi gerekirdi? Biz bunu mu hak ettik? Bunca fedai eyleminde ölümsüzleşen evlatlarımız, yoldaşlarımız af dilemek, düşman karşısında diz çökmek için mi her şeylerini ortaya koydular?”
Bu isimler de Karasu kadar Kemal’i, Hayri’yi iyi bilir, iyi tanırlar.
Karasu şimdi bu 4 kahraman insanı, Öcalan’ı parlatmakta kullanıyor.
Karasu devamla şöyle söylüyor:
“ Önder Apo’nun tarz ve tempo yüksekliğini en iyi pratikleştiren Kemal Pir olmuştur. Bu bakımdan bütün arkadaşlar da Kemal Pir’in mücadelemizin militan ruhunun yaratılmasında çok önemli yere sahip olduğunu söyler. Zaten Önder Apo “Onlar beni iyi anlayanlardı, en iyi pratikleştirenlerdi” derken bu kast edilmektedir.”
Bunları söylüyor sayın Karasu.
Daha fazla alıntı yaparak uzatmak istemem.
Sayın Karasu, keşke sussanız da Diyarbakır Cezaevi’ndeki o saygınlığınızla hep anılsanız.
Herkes Öcalan’ın internette dolanan videolarını izliyor, görüyor. Mahkeme savunması ve Cumhuriyet Savcısı Talat Şalk’ın kendisini sorgulamasını, sorgu metnini her okuma yazması olan bulup okuyabiliyor.
Kemal’in, Hayri’nin yapıp ettiklerini götürüp İmralıdakini parlatmakta kullanırsanız bu etik olmaz. İnsanlara anlatacak şeyiniz vardır mutlaka ama bunlar olmamalıdır.
O temiz, yürekli insanların kemiklerini sızlatmayın yeter. Kimse başka şey istemiyor sizden.
”Asiye nasil kurtulur” ona bakiyor Karasu.