Zarrab Konuşursa Beştepe Sarayı sarsılır, hükümet düşebilir diyecem ama bu muhalefet oldukça Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ”yönetecek” gibi görünüyor. Çünkü devletin bütün imkânlarını, basın, yayın kurumlarını elinde bulunduran Erdoğan hükümeti, 15 yıldır yaptığı gibi Zarrab skandalını’da Türkiye’nin ”ulusal güvenlik meselesi” ve bekası demogojisiyle şeytanlaştırdığı karşıtlarını ve cemaat gibi estrümanları bol bol kullanarak tetikçi gazatecilerine enine boyuna retorik ettirecektir.
Hata bir kısım Kemalist gazetecileri ve sol görünen çevrelerin milli reflekleri kışkırtarak bu doğrultuda konuşturacaklar. Neden biliyormusunuz? Çünkü Türkiye’nin kaderini kendine bağlayan Recep Tayyip Erdoğan, Saddam Hüseyin ve Esad’ların Baas partileri gibi AKP’nin yıkılmasını Türkiye nin yıkılması olarak propaganda ediyor. Erdoğan’ın kara kotusu olan Reza Zarrab, ABD ve Batı’nın İran ambargolarını Türkiye hükümeti işbirliği ile milyar dolarlık işler ve altın ticareti aracılığıyla deldiğini mahkemede anlatırsa ve anlatacağı gibi dosyada yer verilirse ekonomik ve siyasi yaptırımların yanında Recep Tayyip Erdoğan, ailesi ve ekibi için Batıya seyehat riski doğurabileceği bir çok uzmanın ortak görüşü olarak ifade ediliyor.
Son olarak Paris konferansında, Kürd Enstitut’sünde karşılaştığım Profesör Henri J. Barkey, Türk hükümeti tarafından darbeyi organize etmekle suçlanmasını tebessümle karşıladıktan sonra şöyle demişti; ”Gerçekten Birincisi darbeyi ben yapmadım, ikincisi yapsam başarırdım,”! Keza ”Zarrab’ın konuşma ihtimalinin Erdoğan’ı korkuttuğunu ve bu konunun Erdoğan için YPG ile ABD’nin işbirliğinden ve Gülen’in iadesinden çok daha önemli olduğunu ve şayet Zarrab savcılara konuşursa, Erdoğan’ın da içinde olduğu pek çok şey açığa dökülecek,” demişti.
2016’dan bu yana ABD’de tutuklu bulunan Reza Zarrab’ın 27 Kasım’daki duruşmasına bir hafta kala yerinin değiştirilmesi, bütün ortaklarını Erdoğan Saray’ında bir araya getirdiği belirtiliyor. Tabi bu arada Erdoğan’ın birinci yardımcısı, dönemin uluslar arası ilişkilerinden sorumlu AKP’nin kilit ismi ve İstanbul Milletvekili, eski Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın, neden Kıbrıs Türk vatandaşlığına acele iltica talebinde bulunduğu’da merak ve tartışma konusudur.
Demek oluyorki 27 Kasım’da açıklanması muhtemel Erdoğan’ın Zarrab dosyası olduğu gibi açıklanırsa hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır. Türk devleti, bu dosyayanın hasır altı edilmesi veya görünmez kılınması için Trump’un eski danışmanı üzerinde milyon dolarları gözden çıkardığı biliniyor. İşin Fetullah Gülen eksininden kamuoyuna yansıtılması ve arada bir YPG’nin IŞİD karşıtı kualisyon, ABD ilişkisinden hareketle tehdit salvolarında bulunulması aklından çok pazısı ile hareket eden toplulukları iknaya kâfi gelmişti.
“Kodukmu oturturuz” kültürü ile ruh hastası haline getirilmiş Türk toplumun, Kürd paranoyası ve Cemaat bahanesiyle haps edilmiş yüzbinlerce insanın, milletvekillerin, aydının, gazetecinin, işinden kovulmuş akademisyen, okulundan kovulmuş öğretmen, ögrenci, işinde atılmış işçi, memur, tecize uğrayan kadınlar ve çocuklar, keza her gün gruplar halinde öldürülen Kürdlere karşı kin ve nefretle eğitilmesi kitle tabanlı korkunç bir faşizmin ötesinde toplumsal bir faciadir.
Aslında AKP hükümetinin sürekliliği kendi izdüşümüne aldığı ”muhalefeti yarattığı sunni gündemle meşkul etme üzerinde yürüyor. Fakat bir ihtimal eğer Zarrab dosyasına müdahale edilmezse ABD, AB ile çelişkilerin, Kürdlere dayatilan savasın ve gerginlikte beslenmenin nedeni daha açıklayıcı olacak gibi görünüyor. Türk Başbakan Binali Yıldırım,ın davetsiz misafir misali Erdoğan’ın kuryecisi gibi ABD’ye yollanması ve bir hafta sonra Egemen Bağış’ın Kıbrıs Türk bölgesine iltica talebinde bulunması Ankara yönetimini Avrasya istikametine mecbur edebilir.
Özcesi gitikçe ağırlaşan Zarrab dosyası neyin karşılığında rektifiye edileceği veya edilemeyeceği henüz belli olmazsada AKP hükümetinin illegal altın ticareti, kara para aklama ve islamist terör örgütleriyle karanlık ilişkilerinden dolayı ABD ile sorunları Fetullah Gülen cemaati, PKK ve Rojava Kürdleri üzerinde kamuoyuna yansıtma politikası son aşamasına gelmiştir. Erdoğan’ın, son bir atakla Putin ile görüşmesinin asıl amacıda Zarrab dosyası olduğu ve Putin,Trump yakınlığından hareketle dosyayı kendisi için zararsiz hale getirmeye çalıştığı iddia ediliyor.
Ankara hükümeti, gelinen aşamada pek çok kişiyi devreye koyduğu ve milyon dollarları harcadığı bilinmeyen bir sır değildir artık. Son olarak Dışişleri Bakanı nezdinde ABD’ye Zarrab notası vermesi istemlerini henüz elde etmediğini gösteriyor. Asıl yol ayırımı ve gündem bu aşamadan sonra gelişebilir. Türk devleti, ABD’yi kendisi ile karıştırarak herşeyi para gücü ve rüşfetle hal edebileceğini ve bütün iplerin tüccar kafalı Trump ile Tillerson’un elinde olduğu hesabını yapmıştı.
AKP hükümeti, 16 yıldır öldürerek, hapsederek, korkutarak ve yasaklayarak ‘yönetiyor.’ Hergün insanların öldürüldüğü, hapislerin tıka basa doldurulduğu, olağan üstü halin sürekleştiği ve kontrolu darbe, Gülen cemaati manipulasyonuyla iktidarını sürdüren Erdoğan hükümeti, kara para aklayan illegal altın ticaretçisi ortağı Zarrab için ABD’ye nota verecek duruma gelmişse Avrasya direksiyonuna girmesi kurtuluşu olacağını hiç zanetmiyorum. AKP izlediği bu politika ile kendini yıkacağını ve muhalefet ise bu işi sadece hızlandırabileceğini yıllar önce belirtmiştim. AKP değil ama muhalefet beni yanıltı. 16/11/2017
Medkobal@hotmail.fr