Selman Çimen / Ekinimi harman da yaktılar…!
Anlayacağınız…
Bir Dersim masalın da doğmușum,
Sonu kaybetmek ile biten….
Bir Yigit, vurulur mu Karakoçan yaylasında
Mezarını kendisine kazdırarak…
Niye ōfekelisin diye sorma hiç?
Taș olsam erir,
çelik olsam çürür
toprak olsamda kan istersin bizden kan.
Dağ olmam hiç,
beni çağırırsın biliyorum,
ōlümümü isteme artık, yeter diyorum artık yeter.
mavzerimde ki; çapraz fișek olurum her defasında..
Zülüm nerde ise oradayım.
dayanamıyorum namertlige biliyorsun….
Kavga ise kavga, ōlüm ise ōlüm…
haksız vurușmalara yoktur sabrımız,
zayıfdandır her zaman tarafımız..
O toprapığın çocukları mert olur, kara yağızdır teni,
tutuğunu koparan, pers krallarının son endamlı durușudur…
Taxtè Cemșit yıkıdıktan bu yana.
Deli bir yürek tașırlar, bir de bükülmez bir bilek…
Ey… Munzur’un çocukları…
Sevdasına mert, kavgasına da…
Dağlarına yakıșır bir delikanlı asaletidir…
Bakma bu son nesildeki çürüklere, yüz karası…
Sey Qajinin şiirlerlerini okumamıșlardır.
Beșlim anlından ōper, untandırma beni.
Ele güne karșı der, varsa yağlı bir tek gülle sürerim yivine.
Dedem’den tek mirasdır, anlının çatısında ateș yakmak, zülüm ekenin…
Gerisi kıyamet de olsa, yoktur affımız.
Bolu’ya, Edirne’ye olsada sürgünümüz. Kalleș dōğüșmeler de yokdur yerimiz, kan aksın istemem..
Yoktur artık yağma, talanın..
Ve
yiğitliğin bin yıllık
coğrafyasında.
Adı Dersim’dir.
namı Mısır’dan,
Mezopotamya’ya bilinen…
Kuș sürüsünün geçtigi diyar degil, medeniyet kapısıdır…Medeniyet.
Bilirsin….
Dağa sevdalıyım
kalu-beladam bu yana bilirsin…
Destansı kavgalara yer yok artık,
Turuva’nın atıdır kül ekti mertlige…
Șam’ın çeligi bile kar etmedi bizim bilegimize…
Öpmüșüm ellerinden, Harput diyarının
Kol atmıșım, soygunsa soygundur,
Yıldız bağlarına,
Holveng’ine
Üzüm, kuru dut, pestil getirmișim Mazra Lolu’na.
Çocuklar da çok sevindi, biliyormusun.?
Yılan dağında bir eșkiya, alnı geniș, omuzları geniș, gōnlü geniș.
Kayıp pars aslanıdir.
Tağar’da sevdamdamdır, aramızda kalsın.
varsa lafı olanın sōylesin…
Şıx Hasananlı kadının kırmızı pușiși gibidir, boynuma sardığım…
Yağlı urgan’ımdır, birlikte yattığım.
Nefesini Halvoride aldığım bahar gibisin biliyormusun.?
Biliyormusun.?
Mıste Siliç’in mehremi gibisin.
Süngü yarasına
Sürgüne çare olmasa da.
Darağacında beni sallandıracak ipi de, yanım da tașırım…
Buğday Meydanında Fındıq’ı asan ip’in üç kez koptuğundan beri.
devletin ip’ine bile güvenim yoktur.
Yatmıșsam mapus damında Șarkkıșlanın, borcumu ōdemiș ōyle çıkmıșım gün yüzüne.
Hükümete yokdur hiç bir eyvallahımız…
Niğde de evlatlık kız çocuk, Unkapanı da Kabadayı, Çukurova pamuk tarlasında ırgat, Torbalı da grev bașçısıyım,
Metris de ise, amansız bir direnișci…
Kinzir ormanında günlece aç kalmıșım jandarmanın korkusudan çocuk halimle, ama ağlamamıșım…
Kamıșlı da bir ev baskınında -ōlü ele geçmiș-im.
Sac ekmek kokusu, çōkelek küfü,
ceviz yeșiline hasretdir bizi ōldüren… Bilirmisiniz?
Bütün “telim ol” çagrıları vız gelmiștir bana, basmıșım tetige, ateșle karșılık vermișim.
Bir kurșun ıskalamıș bedeni mi, ama
Ölmemișim….
Rengulè dağının kucağında bir gece yatmıșım ondandır.
Ya da… Cème Șerxanu da içtigim sudanmıș,
Anne’me gōre ise, Golè Cètu de yaktığı bal mumlarının hatırıdır.
Hardè Dewreș belki de kıymamamıștır,
-gōzlerimin içi gülen- halime…
Șimdi…
Sin’de ki dul kadının çektiği derin ahhhsın.
Yigitlerden emanet kalan, yamalı anbar çuvalı.
Dicle den getirdigin gelin…
Xınıs da ki kivrem….
Gımgım’dan Deraza’nın gōnderdigi el emgi cazim…
Koçgiri….ağırdır yarası, așiret ihanet vurmuș sırtından…
Çavdar bașağının kōr ettiği gōzüm, niye kanar hiç durmadan…
Axuçan ocağından çaldığın mum..
Palu dan ikrar için aldığım arap tayı…
Anlımda ki süngü yarası….
Kıl kōyünde Düzgün Baba’ya yalvaran aç kurt…
Ya da….
Kırmizıdağda aslan yelesi ile, çarpıșan son Demananlıları…
Gel konușalım derim,
Dersim sancağını
Tanrının, küstüğü bu dağların asaleti… Sahipsizdir șimdi,
Bu duman niye hep bizim bașımız da dōner ki?
Sorma…?Yoktur bunun cevabı.
Mazgirt..
orda bıraktığım nișan yüzügümdür, Ermeni yurdu…
Xozkeğ de oturur yașlı bir adam duvar dibine… .
Altı köşeli șapkası ile kavgalı,
her nefeste kaldır indir yapar kafasına…
Ren nehiri kıyısında gezen torunlarını,
almamıș henüz kucağına…
Bir sürgündür, bir de Çaresizlik musallat olmuș bahtına….
Bir kasvetir, kesretir, hasrettir…
çeker içine
Adıyamandan gelen kaçak tütünün dumanını.
Hay dilini bilenlerdendir kendisi, Kırmanciye belek’in.
Vakit akșam, bir martı uçar Havsig ōnlerinden deli bir fișek gibi…
Boynuna kement atılmıș Munzur suyuna paralel,
Çığlık çığlığa bir Zelemele kopuyor,
Taaa…. Kızılkiliseden bile duyulur…
Yeni kurtulmuș, kızıl Atmaca’nın pençesinden…
Dersimdir,
nereye yazılır bu tarih
Pülümür’de Soyșen Begin saltanatını
Aliye Gax’ın mazgirt kaymakamını rehin almasını…
Çuxur da Hasan ağa Harçik de Wusozeng’in paylașılan mülkünü…
Demananlıların Sılê Sur ihanetini..
Bir Baba oğluna bağlanır mı?
Soğuk bir metal kelepçe ile…
Varmıdır…? Bir benzeri yeryüzün de, kendi oğlunu darağcında asılı gōrmek…
Bu acı nereye yazılır…? hangi tarih defteri bunu not eder…
Bir Baba beni oğlumdan ōnce asın der mi? Der…
Burası Dersimdir,
Dayanmaz…
hiç bir yürek evlat acısına.
Ama biz de… yalvarmak yoktur, zalımin zülümüne.
Safak sōkmeden asılmak, güneși selamlamadan gitmek olmazdı,
Bu Dersim diyarından…
En çok da, bunu dert etti,
evlat acısından da ağırdır…
Toprak üșüdü, cellad üșüdü, devlet heyeti üșüdü…
Soğuk… “Kristal Gece”de kırılan camlar gibi kesiyordu…
Harput ovasını boydan boya…
Hiç toz kondurmadı Dersim’in namına…
İnsan, Lider doğar bu cağrafyada, ya bir da hiç…
Hakkını vermemișsen, kōr kurșun bile utanır niye bu bedene saplandım diye…
Düșürmedi beşyűz yıllık gelenegi, ayaklar altına…
Yakıșmazdı da zaten bize…
O dikine yürüdü ōlüme, celladı itti bir kenara…
Sen de,
bir Dersimliyi asacak onur yok dedi….
Yapma gün bu gündür, ağır…
Dersimdir ciger..
Vursan olmaz,
Gitsen de….
Kal ki; az ve az versin yiğit
Yere düșmesin
selvi boy, buğday ten, çakır gōz, dilberin güzelligi…
Yuva yıkan kara gōzlerin de…
Çiçekli elbiseli kız çocuklarının gülüșüdür ki,
Bana kalbimin yerini hatırlatan….
Vala’sını ortaya atınca, kavgayı bitiren kadının bin yıllık endamıdır,
Mezepotomya gōlge eden kuzeyde ki dağ…
Kurumasın Derik de ki zeytin ağacı, bize akraba olurlar.
Nede olsa Rutanlardır…
Dersime dayanır seceresi.
Kırılmasın soy kütügümüz, Deylem ocağının,
cennetin kapısı da kırılmasın.
Hiç sorma beni, iyi degilim iște…
İki kadeh Süryani șarabı içmeden artık șiir yazmıyorum.
Bağ kurumuș, Mardin de çan susmuș, Virane bir sevdaya filiz dikiyorum….
En çok da, Ezidi kadınlarının acısına ağılıyorum, bu aralar “bizim dilden”…
Anlayacağınız…hiç iyi degilim
Bak…! Her yer cehnem karası bir zülüm.
Pülümür tuzundan basıyorum yarama, her gün batımında.
İyice kanasın diye…
Dedim ya… Bir Dersim masalın da doğmușum,
Sonu kaybetmek ile biten….
Bir hüzün düșer orta yere….
Sahipsiz…
Ağlamasın Zımex’li yașlı kadın…
Gōz yașıdır.
Dayanamam…