Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Hazar, Hazar, Hazar

Cemsi Kaya / Anacığım 21 Eylül 2018’de 87 yaşında bu dünyadan göçtü. Annesiz çocuklar séyek’ tir. (yetim) Anamız bizi séyek bıraktı.

Ä°nsan yaÅŸayınca fark ediyor; ÅŸairin dediÄŸi gibi: ‘’hayat salıncağından düşmek’’ gibi bir ÅŸey anneyi kaybetmek. En son 16 Eylül’de Elazığ-Fırat Ãœniversitesi hastahanesi odasında kendisine veda ettik. Hafızası yerindeydi. Beni ve kardeÅŸim Haydar’ı kıskıvrak yakalamış, takati yetse neredeyse hiç bırakmayacaktı. Odadan ayrılıp koridora vardıktan sonra, geri dönüp ona bir daha sarılmak istedim, kardeÅŸim Haydar, annemiz daha kötüleÅŸir düşüncesiyle, razı olmadı. Halk ezgisindeki gibi, ‘’Ölüm ile ayrılığı tartmışlar, elli dirhem fazla gelmiÅŸ ayrılık!” dedikleri de tam da buymuÅŸ!

ANNEM FAYÊ
Annemin babamla talihsiz evliliğine Qoçgirili Alişer’i öldüren Rayberé Seydağa’nın eşi Menes Xatun vesile olmuş.

‘Talihsiz evlilik’ diyorum; zira babamla annemin aralarındaki yaş farkı otuzun üzerindeydi!!!

Menes Xatun ile benim nenem Milçe Xatun canciğer iki dostmuş. Batı Dersim’in bu iki saygın Xatun’u ne tesadüf ki 1938 sürgününde de Çorum’a sürülüyorlar. Dostlukları orada da devam ediyor.1938 kırımında karısı öldürülen babam 8,5 yıl cezaevinde kaldıktan sonra ve yaş haddinden sadece altı ay askerlik yaptıktan sonra yeniden hayata tutunmaya çalışır. O ara Menes Xatun ve nenem Milçé Xatun da sürgünden geri dönmüşler. Bir gün Menes Xatun nenem Milçé’ye haber salar: ‘’Kezé’nin torunu Fayê yetişmiş, gelin kızı, Gemo’ya (babamın adı) götürün!’’ der.

Kezé (Kejé) annemin anneannesi ve nenem Milçe’nin de kız kardeÅŸidir. O da 38’de kurÅŸuna dizilenlerden. Sarışın olduÄŸu için adı “Kezé/Kejé” kalmış.

Yöremizde Menes ve Milçé’nin sözü ve kararı kanundu, çiğnenemezdi. 17-18 yaşındaki Faye’nin -anacığımın- kaderini bu iki Xatun belirlemişti. Fayé kendisinden otuz küsür yaş büyük olan babamla evlendirildi. Yazmaya duygularım elvermiyor ama vicdanen yazmak zorundayım, hiç değilse bu hatalı evlilikleri şimdiki nesiller yaşamasın diye!!!

Annemi gelin olarak getirmeye gittiklerinde pek tabii ki babam da kız isteyenler ile birlikte gidiyor. Gelin adayı annem misafirlerin elini tek tek öpüyor, bu arada babamın da elini öpüyor!!! Ama birbirlerini tanımıyorlar ve babam‚ elini öpen müstakbel zevcesini tanımadığından;
-‘‘Héni meke çena me héni meke/ öyle yapma kızım öyle yapma!!! ‘‘ diyor.

Kürdî ataerkilliğimize kurban edilmişti Fayé! Hem de iki kadının eliyle!!!

Fayé de tıpkı anneannesi Kezé gibi keze, yani sarışındı. İnce uzun, selvi boyluydu; al yazması yoktu ama, başına kofi takar, taqî û téri’ giyer kaşıng bağlardı.

Annem Fayê sürgüne tabi olmayan bir aileden geldiÄŸi için hiç Türkçe bilmezdi.1980’li yıllarda oÄŸlu Haydar’ı cezaevinde ziyaret ettiÄŸinde, oÄŸluyla Kürtçe konuÅŸmuÅŸ, görüşmeyi izleyen asker ‘Kürtçe yasak’ diyerek konuÅŸmayı men etmiÅŸ, annem de kalan vaktini oÄŸluyla bakışarak geçirmiÅŸti.

Fakir û zaruret içerisinde geçirdiÄŸimiz çocukluk yıllarımızda, annem bir diÅŸi aslan gibi nafakamızın temini için didinir dururdu. Yokluk yıllarımızda onun aklımdan çıkmayan ve asla unutmadığım dersi nefis terbiyesi dersiydi: ‘’Né bo ke sıma çéyané sar de taba boré!!” Yani:
– Olmaya ki siz kimsenin evinde bir ÅŸey yiyesiniz!’ sözü kulağımda küpedir hala…

Dört yıl önce bir dostum kendisine İstanbul’da ufak bir cep harçlığı vermişti de anama zorla kabul ettirmişti. Anam kibir nedir bilmezdi, onunkisi kibir değil onurdu. Can havliye kendi deyimiye;
“Zé féke téru” (yani: Feqîya Teyra) menziline varmak için bir buyana, bir oyana koÅŸuÅŸturur dururdu. “Feké teru” kelimesinin annemin daÄŸarcığında olması, yıllar sonra yurtdışına gelip, Feqiyé Teyran’ı öğrenince, bana ilginç gelmiÅŸti. Geçen yıl kendisine:
-‘’An’xatun sen feké teru ‘dan bahsediyordun, feké teru kimdir? ‘’ diye sorduğumda, ‘o,
– ’ju tér a/o bir kuÅŸtur’’ diye cevaplamıştı. Fekiyé Teyran’da masal kuÅŸu metaforunun merkezi önemi düşünüldüğünde, annemin cevabı anlamlıydı. Gerçekten de öyleydi; Feqiyé Teyran gibi o da hayatını Anka kuÅŸunu bulmaya adamıştı. Anam Fayé de hayatını, elbetteki her anne gibi, çocuklarına adadı. Ä°kisi de menziline varmak için can havliyle koÅŸuÅŸturup durdu!!!

Bir baÅŸka anıyla onu yad etmek istiyorum. 12 Eylül rejiminin karanlık yılları. “UskeÄŸ” adlı köyümüzde kıst pıst bir ÅŸeyler fısıldar insanlar birbirine. Bir kara haber olduÄŸunu sezer Fayé anam. Niye ve neyi gizli konuÅŸurlar UskeÄŸliler? Anam kuÅŸkulanır; zira iki oÄŸlu daÄŸdadır. Ölüm kokusu alır Fayé yi!!! Çaresizlik içerisinde narasını atar: -“Neyi gizliyorsunuz? Söyleyin, söyleyin de meyitlerimize/ölülerimize sahip çıkalım!!!‘‘ der. Köylüler açıklar, Dersim daÄŸlarında çatışma var, öldürülen Fayé’nin oÄŸulları deÄŸil ama kardeÅŸinin oÄŸlu Aziz Süer’dir.

Sürekli kırıma uğrayan kavmin çocukları olan bizleri yıkadığında –su çimdirdiğinde-, çimdirmenin finalinde üç sefer birer tas su başımıza döker:
‘’Hazar, hazar, hazar!!!’ diye dua ederdi. Ancak biner biner çoğalarak varlıklarını koruyabilirdi sürekli kırımlara uğrayan Kürd kavminin çocukları.
Darda olduğumuzu düşündüğünde: ‘
’Xızır sıma ré perr bo/Hızır size kol kanat olsun!!! ’’ derdi. Şimdi ise anacığım,
“Xızır perr’ini takıp zé feké teru/Feqiyé Teyran” gibi anka’yı bulmak üzere sonsuzluk menziline doÄŸru uçtu.
Ruhu ÅŸad olsun!!!
CeKa 27.09.2018

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

seven + 3 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla