Elif Görgü / Bir tek bunlar kaldı, bu kağıt parçaları kaldı dertleştiğim…”
Gözyaşları mı?
Kendisi dayandı, göz bebekleri dayanamadı. Sağ gözü görmüyor artık. Sol gözünün de damarları tıkanmış. Bilmiyordum, meğerse ağlamak göz sağlığı için gerekliymiş diyor.
Kütahya’ nın kuyruklu KürtleriÂ’
Okulda çok baÅŸarılıdır. Hatta kızlar arasında birincidir. Ama çok istemesine raÄŸmen okuyamaz. BeÅŸinci sınıfa geçtiÄŸinde Demokrat Parti iktidara gelir ve af çıkar. Cezaevleri boÅŸalır, sürgünler sılaya geri döner. O zaman öğrenir ki Arat, memleketi Diyarbakır’dır.
Ancak bıraktıkları gibi değildir. Hükümet babasının iki köyünü satmıştır, geçinmek zordur.
18 yaşında kendisinden çok yaÅŸlı biriyle evlendirilir. Bismil’den Hani’ye bir aÄŸa ailesine gelin gider: “Şehirde büyüyenin köyde yaÅŸaması zor oluyor. EvlendiÄŸim zaman bütün köy iÅŸlerini yapmak mecburiyeti oldu, yaptım da hepsini.”10 çocuÄŸu vardı 7Â’si öldü…
10 çocuÄŸu olur Sakine annenin. Biri üç aylık, biri bir buçuk yaşında ölür önce. Geriye 5 oÄŸlan 3 kız kalır. Çocuklarını okutabilmek için kocasını da zorlayarak Diyarbakır’a taşınır. AÄŸa olmaktan baÅŸka bir ÅŸey bilmeyen eÅŸi çalışmaz, kumar oynar. Sakine Arat, 8 çocuÄŸuna dikiÅŸ dikerek, iÄŸne yaparak bakar, onları okutur. Bu da yetmez, kocasının kahve, sigara parasını da çıkartır emektar elleri. Cemal, Ankara’da üniversiteyi kazanır. Ancak 70’li yıllardır, Caddelerde öğrenciler panzerlerle eziliyorlardı diyerek göndermez. Ertesi yıl açık öğretimi kazanıp Zirai Donatımda memur olur.
Babası oğlunu ihbar etti
Çocukları da anneleri gibi mücadelecidir ancak baba deÄŸildir. Baba Arat, aranan oÄŸlu Cemal’i ihbar eder. Cemal, 12 Eylülün en karanlık zindanına, Diyarbakır Cezaevine konur. VahÅŸi iÅŸkencelere karşı arkadaÅŸlarıyla baÅŸladığı ölüm orucunda yaÅŸamını yitirir. Tacettin de tutuklanmıştır. Serbest kaldıktan sonra o da kırsala gider. Ardından küçük Murat aÄŸabeylerinin yaÅŸadıklarına dayanamaz ve o da daÄŸa çıkar. İkisi de yaÅŸamını yitirir. Gençlerimiz sokaklarda kurÅŸunlandı, cezaevlerinde iÅŸkenceler gördü 12 Eylülde.
Öyle bir darbe geldi ki insanlar artık sokakta yürüyemiyorlardı, hastalarını hastaneye götüremiyorlardı.1984 te ölüm orucuna girdikleri zaman 48 gün oÄŸlumu (Cemal) göremedim. Sonra askeri hastanesine gittiÄŸim zaman 11 yatak vardı. Saçı sakalı birbirine karışmıştı oÄŸlumun. OÄŸlumu tanıyamadım, o hale gelmiÅŸ ki… Vücutları erimiÅŸ bitmiÅŸ, kemikten baÅŸka hiçbir ÅŸey yoktu. Sadece o kuru kafa kalmış. İki göz kapıda, birisi gelsin de bizimle görüşsün diye bakıyorlar. Cemal’in kulakları artık duymuyordu, gözleri hiç görmüyordu. Dedi “Anne sen misin, keÅŸke yüzünü görebileydim.” Öyle bir acı gülüş güldü ki ömrümün sonuna kadar onu unutamam.”
‘Görevimi yarım bıraktım oğlumun cenazesine gittim.
Bu arada Sakine Arat Cemal’e söz verdiÄŸi için, Ankara’ya önce Meclis kapısına, sonra da ANAP genel merkezinde Turgut Özal’ın kapısına dayanır. Özal’ı saatlerce odasına hapsederler. BaÅŸbakan korkudan dışarı çıkamaz.
Tam darbenin komutanı Kenan Evren ile görüşecekleri o tarihi gün ise Cemal’in ölüm haberini alıp, oÄŸlunu gömebilmek için memleketine döner. Hayatımdaki en büyük piÅŸmanlığımdır bu. EÄŸer ben görevimi bırakıp köye dönmeseydim, Kenan Evren’le görüşebilseydim, belki olaylar deÄŸiÅŸirdi diye hâlâ kendini suçluyor Sakine Arat.Semra’yı öldürmesinler diye verdimÂ
Ölmesin diye zorla gelin ettiÄŸi kızının 17 yaşında cesedini alır geri. Kayıtlara intihar olarak geçer ama kimse inanmaz. Semra’nın küçük kızı Zelal’i ise babası almayı reddeder. Sakine Arat, torununu da kendi nüfusuna geçirir: Öldürmesinler diye iÅŸkenceye verdim, o niye öldü? Okul kapısında öldürmesinler diye verdim niye öldü?”
Halbuki kriz geçirmiÅŸ kalbi yorgun. Kalp kapakçıklarının çalışmadığını söylemiÅŸ doktor. İstanbul’a gidip tedavi olması gerekiyor.
Yine de bir isteği var ki, bunca yaşadıklarına rağmen iradesi karşısında söylenecek hiçbir şey kalmıyor. “