12 Nisan 2019 günü, İBV’den İbrahim Gürbüzle, uçakla, Hewler’e vardık. Erbil Havaalanı’nda, bizi, Barzani Vakfı’ndan Mirhac Mustafa karşıladı. Doğruca, Hewler’deki Weqfa İsmail Besikci’ye gittik. Vakfımızın Diyarbakır temsilcisi Seid Veroj’da, 14 Nisan sabahı, Habur üzerinden Duhok’a gelecek…
Kısa bir süre oturduktan sonra, İş insanlarına 18 Nisan akşamı, verilecek yemeğin gerçekleşeceği alana gittik. Caming Soon denilen bu alanda iki yapı var. Bu yapının biri Mado. Burayı Kürd sanatçı Rojin çalıştırıyor. Bu yapının hemen yanında, Zana’nın çalıştıracağı bir yapı daha var. Ada Cafee… Bu yapıda eşyaların, mobilyaların, perdelerin vs. yerleştirilmesi devam ediyor. Burası, 18 Nisan akşamı, Vakfın, iş insanlarına vereceği yemekle açılacak.
Daha sonra Otel Jiryan’a giderek eşyalarımızı yerleştirdik. Otelden ayrıldıktan sonra, Hewler Kitap Fuarı’nı ziyaret ettik. Hewler Kitap Fuarı çok canlı. Çocuklarıyla birlikte standlar arasında dolaşanlar, kitap alanlar, bir köşeye oturmuş kitap-dergi inceleyenler, minderler üzerine oturmuş, sohbet eden gençler, poşet poşet kitap taşıyanlar… çok canlı bir görünüm. Poşetleriyle fuardan ayrılanlar, fuara gelenler… Kalabalık, canlı bir fuar… Geçen yıl da böyleydi… Uzun yıllar Kürdistan’n güneyinde oturanlar, satın alınan kitapların okunduğunu da belirtiyorlar.
Hewler Kitap Fuarı’nda, Beşikci Center’in standı da var. Avesta’nın ve Nubihar’ın standları da var. Bu standları da ziyaret ettik. Nubihar’ın standında Said Temelle karşılaşmak hoş bir sürpriz oldu. Said Temel, hocamız Celal Temel’in selamlarını iletti.
Kitap Fuarı’ndan çıkışta Rudaw TV benimle küçük bir röportaj yaptı. Ogün gelirken, uçakta, İngilizce, Türkçe, Arapça anonslar yapılıyordu. Kürdçe duyulmuyordu. Kürdistan’a geliyorsunuz, Türkçe, Arapça duyuyorsunuz ama, Kürdçe duyamıyorsunuz. Ayrıca, pasaport kontrollerinde, Bağdad’dan gönderilen bir Arap memur, bazı yolcuların pasaportunu inceliyor. 16 Ekim 2017’den önce böyle değildi. Bu tutumu eleştiren bir konuşma yaptım. Bu konuda, Talabaniler’in rolünü belirttim.
Fuardan sonra akşama doğru Weqfa İsmail Besikci’ye gittik. Vakıf yöneticileri, Musa Ahmed, Salar Osman, Rondiq Faris Abdullah, Eli Awni, İbrahim Sevim de geldiler… İş İnsanlarına 18 Nisan akşamı verilecek yemek konusunda çalışmalara devam edildi.
Daha sonra bir kafede, Rondiq Faris ve eşi Kovan Ömer’le sohbetimiz oldu. Prof. Dr. Kovan Ömer, Erbil Politeknik Üniversitesi’nde İstatistik hocası. Aynı zamanda, üniversitede, seminerler düzenliyor, programlar yapıyor. Bizden, Teknoloji, Bilim, Eğitim konusunda bir konferans vermemizi talep ettiler. Bu isteği kabul ettik. Bu gezi sırasında bu konferans da gerçekleşecek…
Rondiq (gözyaşı), Kovan (hüzün) isimleri, bu arkadaşların, Kürdistan’ın, göç, sürgün, zulüm, yakma, yıkma yıllarında, enfal yıllarında doğduklarını hatırlatıyor. Dilerim, çocuklarının isimler bu acıları çağrıştırmaz…
Akşam, Orhan Kaya’nın yemeğine katıldık. Yemek, bir lokantada düzenlenmişti. Yemekte PAK Başkanı, Mustafa Özçelik de vardı. Yemekte, Ortadoğu ile ilgili, Kürdlerle ilgili birçok konu konuşuldu. Yemek, gece geç vakitlere kadar devam etti.
13 Nisan sabahı, Botan’ı, Sevda’yı ve arkadaşlarını, nerinaazad ofisinde ziyaret ettik. Birçok konu üzerinde uzun uzun konuştuk. Yazılarda yeralan dipnotları, bazı bilgisayarların ekranlarında görülmeyebiliyor. Bunun teknik nedenlerini anlamaya çalıştım.
Hewler Kitap Fuarı’nı bugün de ziyaret ettik. Fuar bugün de çok kalabalık. Besikci Center’in standında, ABD’li bir hoca ile tanıştık. Selahaddin Üniversitesi’nde öğretim üyesi. Bostonlu olduğunu söyledi. Boston’da emlak işleriyle uğraşan, dostumuz Harry Parsekian’dan söz ettik. Harry Parkesian’ı tanıyor.
Fuardan sonra, dostumuz Faruk Gür’ü konfeksiyon magazasında ziyaret ettik Faruk Gür deyince Wearing is an art cümlesi akla geliyor. Faruk, Kürdleri yakışıklı yapmaya devam ediyor.
Faruk’un hesap işleri de dikkat çekici. Bu hesaplama, Bitlisli tüccarların, hesaplamalarını hatırlatıyor. 1950’lerde, 60’larda, baharda köylüler alış-veriş için Bitlis’e gelirlerdi. Kış boyunca paraları tükendiği için, tüccarlara borçlu olarak alış-veriş yapar, borçları deftere yazılırdı. Hesap genel olarak şöyleydi… ’80 artı 90 eder 190, sen de 200’ Deftere 200 lira yazılırdı. Yaz sonunda, hasat sonunda, tüccara 200 lira belki daha fazlası ödenirdi. Köylü bu hesaplamada bir yanlışlık olduğunu farkeder ama, borçlu olduğu için fazla ses çıkaramazdı. Faruk da İbrahim Gürbüz’e şöyle diyor… ‘Senin hesabın 1470. Sen 1500 gönder…’ Bu hesabın, sözü edilen tüccarlarınkinden daha insaflı olduğunu söyleyebiliriz.
Daha sonra, Rojin’in Mado’suna gittik. Rojin harıl harıl çalışıyor. Orada, dostumuz, arkadaşımız, mimar-mühendis Mutlu Onat bizi ziyarete geldi. Avrupa’daki, iş insanı dostumuzun da yemeğe katılmak için gelebileceğini söyledi.
Daha sonra, akşama doğru, Mirhaçla birlikte Duhok’a hareket ettik… Hewler-Duhok yolunda trafik çok yoğun. Yol üzerindeki dükkanlarda ticaret çok gelişmiş. Büyük Zap Nehri’nin Hewler tarafındaki dükkanlar binbir çeşit eşyalarla dolu. Alan da çok satan da çok…
Yol boyunca, yolun her iki tarafındaki alanlarda koyun sürülerine rastlıyoruz. Kürdistan’ın Güneyi’ne ilk defa 2013’de gelmiştik. O zaman, yoların etrafındaki alanlarda, dağların eteklerinde, ysaylalarda vs. hiç koyun sürüsüne rastlamamıştık. Bu gelişimizde çok koyun süsüsüne rastladık. Çobanların da Kürd olduklarını sanıyorum. Kıyafetlerinden, tavırlarına Kürd oldukları anlaşılıyor… Hewler-Duhok yolunun bazı bölümlerinde, yol inşaatı çalışmaları da hız kazanmış.
Yolun, Büyük Zap Nehri’nin Duhok tarafından Brifkani Dağlarına kadar olan bölümü ve oradan Duhok’a kadar olan bölümü çok iyi. İnşaat çalışmaları, yolun, Büyük Zap’n Hewler tarafındaki bazı bölümlerinde devam ediyor. Çoman, Revandiz, Barzan taraflarında çok hırçın, coşkun olan Büyük Zap Hewler ovasından çok sakin, durgun bir görünüm içinde geçiyor.