Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Kasım Süleymani Kürtleri dağa sürmekle tehdit etmiş

Vengma / 21 Ekim Cumartesi 2017   Saat: 10: Duvar Gazetesinde yayınlanan bu röportajı önemli gördüğümmüzden dolayı okuyucularımızın okumasını ve arşivlemelerini istediğimizden dolayı yayınlamaya gerek gördük. Bu röportaja ek olarak Darka Mazi sitesinde yayınlanan bir yoruma da yer verdik:

DUVAR – Irak ordusunun Kerkük ve çevresinde Haşdi Şabi ile birlikte düzenlediği saldırıdaki rolü tartışılan İran Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani’nin, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık referandumu öncesinde ve saldırıya giden süreçteki temaslarının arka planı ilk kez ortaya çıktı. Reuters ajansı, Iraklı, Kürt ve İranlı yetkililere dayandırdığı haberinde Süleymani’nin, özellikle Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) yetkilileriyle görüşmesinde Kerkük’ten çekilme için nasıl baskı yaptığını anlattı. Bir yetkili Süleymani’nin, Saddam Hüseyin’in katliamlarını hatırlatır şekilde onları ‘dağa sürmekle tehdit ettiğini’ aktardı.

Devrim Muhafızları’nın dış operasyonlarından sorumlu Süleymani’nin temaslarına dair haberdeki iddialar özetle şöyle:

‘EN AZ ÜÇ GÖRÜŞME YAPTI’

  • Reuters’a konuşan Kürt yetkililer, İranlı komutanın Kürt liderleri petrol kenti Kerkük’ten çekilmeleri için ‘tekrar tekrar uyardığını’, bunu yapmamaları halinde Irak güçleri ve İran destekli Haşdi Şabi’nin saldırısıyla karşı karşıya kalacaklarını söylediğini anlattı. Buna göre, Süleymani saldırıdan önce, Kürt liderlerle görüşmek için bu ay Kürdistan Bölgesi’ne en az üç kez gitti.

‘SADDAM HÜSEYİN’İ HATIRLATTI’

  • KYB’li bir vekil, Süleymani’nin saldırıdan sadece bir gün önce Süleymaniye’de KYB yetkilileriyle görüştüğünü söyledi. Vekil, Süleymani’nin şu sözlerini aktardı: “[Irak Başbakanı] Haydar Abadi bütün bölgesel güçlerin ve Batı’nın desteğine sahip. Eğer buna karar verirse, sizi dağlara geri göndermekten onu alıkoyacak hiçbir şey yok.” Bu sözlerin Saddam Hüseyin’in 1991’de Kürtleri hedef alan katliamlarını hatırlattığını söyleyen KYB’li vekil, “Süleymani’nin ziyareti karar mercilerine ölümcül bir hata yapmamaları için son bir şans verme amaçlıydı” dedi.

‘REFERANDUMDAN ÖNCE DE SÖYLEDİ’

  • Süleymani’yle referandum öncesi bir ziyaretinde biraraya gelen önde gelen bir Iraklı Kürt siyasetçiyse, İranlı generalin bağımsızlık oylaması konusundaki tavrını şöyle anlattı: “İranlılar çok açıktı. İhtilaf çıkacağı, bu toprakları kaybedeceğimiz konusunda çok açık davrandılar.”

BİR GÖRÜŞME DE TALABANİ’NİN CENAZESİNDE

  • Reuters, bir diğer görüşmenin de 6 Ekim’de, KYB lideri Celal Talabani’nin cenazesinden sonra yapıldığını yazdı. Irak’taki üst düzey bir İranlı diplomatın ve İran’ın ruhani lideri Ayetullah Ali Hamaney’e yakın bir yetkilinin aktardığına göre, cenazeye katılan Süleymani, İran’ın geleneksel olarak yakın olduğu KYB’nin ‘Kerkük’ten çekilmeyi reddetmenin tehlikelerini anlamalarını istiyordu‘.

‘BAFEL TALABANİ İLE GÖRÜŞTÜ’

  • Bir KYB yetkilisi ise Süleymani’nin Talabani’nin oğullarından Bafel ile cenazeden birkaç gün sonra görüştüğünü anlattı. Yetkili, “Süleymani Abadi’nin çok ciddiye alınması gerektiğini söyledi. ‘Bunu anlamanız gerekiyor’ dedi” ifadelerini kullandı.

Kasım Süleymani, kriz diplomasisi için

‘İKİ GECE ÖNCE KERKÜK’TEYDİ’

  • Ajansın Irak’taki bir kaynağı Süleymani’nin Irak ordusunun saldırısından iki gece önce ‘askeri rehberlik yapmak için birkaç saatliğine’ Kerkük’e gittiğini söyledi. Iraklı bir istihbarat yetkilisi ise “Sahadaki kaynaklarımızdan aldığımız bilgiye göre, komşu İran KYB’nin Bağdat’la doğru yolu seçmesi için belirleyici bir rol oynadı” dedi.

BAFEL TALABANİ: ÜS VERMEYİ KABUL ETSELERDİ KERKÜK KAYBEDİLMEYEBİLİRDİ

  • ‘KYB peşmergesi Kerkük’ten çekildi’ suçlamasını reddeden Bafel Talabani ise Reuters’a yaptığı açıklamada Barzani’nin lideri olduğu Kürdistan Demokratik Partisi’ni (KDP) suçladı. Talabani, Irak hükümetinin Erbil’den Kerkük’teki bir üssün kontrolünü istediğini ancak KDP’nin bunu reddederek bir son dakika anlaşmasını ve Kerkük’ü kaybetmenin önüne geçme şansını kaçırdığını iddia etti. Bafel Talabani, “Ne yazık ki çok çok yavaş tepki verdik. Ve şu an bu noktadayız” dedi. Reuters, Talabani’nin üs iddiasını iki Iraklı siyasi kaynağının da doğruladığını yazdı.

‘AMAÇ KDP’Yİ YOK ETMEK’

  • Barzani’ye yakın bir kaynak ise ajansa açıklamasında KYB’ye yönelik İran’la anlaşma suçlamasını yineledi. Kaynak, “Kerkük’e yönelik saldırının arkasında Talabani klanı vardı. Onlar Kasım Süleymani’den yardım istedi. İran’ın bu operasyonları KDP’yi yok etme amacıyla yönettiği açık hale geliyor” iddiasında bulundu.

‘BEDELİ HALK ÖDÜYOR

  • Reuters’ın Süleymaniye’de sokak röportajı yaptığı emekli Abdullah Ahmed ise her iki partiye de tepki gösterdi: “Hem KYB hem KDP liderleri kendi kendilerine kararlar alıyor ve halkın hayatıyla oynuyorlar. Sonunda bedeli biz ödüyoruz. Bu, herkes için bir felaket.”

‘TAHRAN, KERKÜK’Ü DÜŞMANLARA BIRAKMAZ’

  • Reuters yaşananların Irak’taki İran nüfuzunu ortaya koyduğu yorumunu yaparken, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye yakın bir yetkili de ajansa açıklamasında “Tahran’ın askeri yardımı artık bir sır değil. General Süleymani’nin resimlerini Irak’ta her yerde bulabilirsiniz. Ayrıca siyasi meseleler bir yana, Kerkük petrolü OPEC üyesi olan İran için kilit önemde. Bu petrol sahalarının İran’ın düşmanları tarafından kontrol edilmesi bizim için felaket olur. Niçin onların petrol pazarına girmelerine izin verelim?” dedi. (Dış Haberler)

Darka Mazinin Kasım Süleymani, PKK ve Haşdi Şabi ile ilgili yorumu:

“Güney Kürdistan’ın 36. Paralel ile başladığı ve 2003 yılında Saddam’ın devrilmesi ile atılım yapan kendini yönetme ve statü elde etme dönemi 29 yıldır devam ediyor. Bu 29 yıllık zaman içinde Güney Kürdistan’da ki statünün boğulması için pek çok senaryo hazırlandı, savaşlar çıkarıldı. DAİŞ bile bu çabanın bir parçası olarak hareket etti. DAİŞ bahanesi ile harekete geçen Kürdistanı işgal eden ülkeler Kürdistanı dört biryandan kuşatmak için çaba harcıyor. İran bu işi Türkiye gibi bağırıp çağırarak yapmıyor. Sessiz sedasız ama öldürücü darbeler vurmaya çalışıyor.

İran Kürtlerin Irak’taki statüsünün bölge olmaktan çıkıp ayrı ayrı şehirler olarak Irak’a bağlanmasından yana ve bunu uygulamak için epey faaliyet yürüttü. Bunu Kerkük işgali döneminde yapmak istediler. Kasım Süleymani o dönem Bağdat, Süleymaniye hattında mekik dokudu. YNK ve PKK’nin üst düzey yöneticileri ile görüşmeler yaptı. İran,  Süleymaniye ve Hewler arasına kadar Irak askerini yerleştirerek Süleymaniye ve Hewleri koparmak istedi. Hatta Reuters haber ajansı Kasım Süleymani’nin “eğer Kerkük’ten çekilmezseniz sizi dağlara kadar sürerim” diye tehdit ettiğini yazdı. YNK zaten İran denetimindeydi. İran ve PKK yetkilileri de görüşmelerde ortaklaştı. PKK Güney’in statüsünün boğulması operasyonunun bir parçası oldu.  Kerkük ve 140. Madde kapsamında kalan Xanaqin ve Şengal gibi alanların Güney Kürdistan bölgesel yönetiminden koparılması YNK ve PKK’nin İran komutanı Kasım Süleymani’ni ile anlaşması ve Irak’ın Kerkükü ele geçirmesine sessiz kalması ile oldu.

Şimdi geldik önemli konuya Kasım Süleymani öldürüldükten sonra İran intikam yeminleri ediyor, Irak Hizbullahı Ketaib güçleri Kürtlerin ABD askerlerinin Irak’tan çıkmasına destek vermezlerse Kürtlere savaş açacaklarını söylediler. Yani bu ABD ile İran arasındaki çatışmalarda sömürgeciler Kürtlerin statüsünü yok etmek isteye bilir. Zaten daha önce de yeni bir ırak yasasında sadece şehir idarelerine izin vermek gibi bir tartışma vardı. Peki, YNK ve PKK’nin tavrı ne olacak?

PKK ve Referandum tavrı

YNK ve PKK’nin Şii hattı ile ilişkileri biliniyor. Özellikle PKK’nin Cemil Bayık yönetimi dönemde İran’ın sözünden çıkmadığı da bilinen bir gerçek. Şimdi Şii siyaseti Güney  Kürdistan’ın Statüsünü yok etmek isterken PKK ve YNK’nin Şiilerden yana tavır alması Kürdistan için büyük bir tehlikedir.

25 Eyül 2017 tarihinde yapılan Kürdistan Bağımsızlık referandumu döneminde PKK başlangıçta tavrını örgüt olarak ortaya koymadı, daha çok Mustafa Karasu ve Duran Kalkan gibi yöneticileri değişik isimlerle makaleler yazdılar. Basında dolaylı olarak referandumu bir öcü gibi gösterdiler.  Öncelikle PKK her zaman olduğu gibi halk gücünü harekete geçirdi. Süleymaniye Merkezli RJAK ( Kürdistan Özgür Kadın Örgütü) açıklama yaparak biz kadınlar devlete karşıyız, devlet olmasın dedi. Daha sonra ise Şengal’de PKK’ye bağlı Halk Meclisi isimli kuruluşun başkanı Kurde Ali açıklama yaparak “ biz Güney Kürdistana bağlı değiliz, denetimimizde ki yerlerde referandum yaptırmayacağız” dedi.

16 Ağustos 2017’de ise PKK’nın Irak Kürdistan bölgesindeki örgütlenmesi olan Kürdistan Özgür Toplum Hareketi (Tevgera Civaka Azadiya Kurdistan) Kerkük’te yaptığı resmi açıklamada bağımsızlık referandumunda ”hayır” diyeceklerini ve bu yönde kampanya yapacaklarını duyurdu. Açıklamayı eş başkan yardımcısı Tara Hisen yaptı.

Ve en önemli açıklama ise 14 Ekim 2017 tarihinde PKK içinde İrancı kanadın önderi kabul edilen Cemil Bayık tarafından yapıldı. Bayık açıklamasında şöyle dedi;  Onun için biz bu sorun konusunda da Önder Apo’nun ortaya koyduğu üçüncü çizgi temelinde hareket edeceğiz. Milliyetçilik ya da mezhepçilik temelinde hareket eden Başur veya Irak Hükümetlerinden herhangi birinin yanında ve aralarındaki çatışmalarda yer alamayız. Çünkü ortada iki yanlış politika vardır. Biz, iki yanlıştan birini tercih edemeyiz. Bağımsız, demokratik ve Özgürlükçü çizgimizi sürdürecek ve Halklarımızı bu çelişki ve çatışmadan uzak tutacak bir yaklaşımı esas alacağız.

İşin özü Cemil Bayık biz tarafsız olacağız mesajı verdi. Oysaki doğada ve siyasette tarafsız olamayacağınız zaman dilimleri vardır.  Pasif kalsanız bile bir tarafa hizmet ederseniz. Çünkü kritik aşamalarda nötr durum yoktur.  PKK’nin de Irak saldırılarının başladığı Güneyin boğulmak istendiği böylesi bir dönemde tarafız kalması diye bir durum olamazdı. PKK sesiz kalıyorum diyerek aslına İran ve onun temsilcisi Irak’tan yana tavır aldı.

PKK Kerkük işgali ve Referandum dönemindeki tavrını tekrarlar mı?

Diye bilirsiniz ki referandumda sorumluğu yoktu bu nedenle böyle yaptı. Evet, fakat güney yönetimi ve KDP’de Rojava’da ki siyasete karşıydı fakat Türk işgalinin başladığı 9 Ekim gününden itibaren Rojava halkını ve YPG’yi desteklediler.  Direk mesut Barzani Trump’ı eleştiren cevaplar verdi ve tüm diplomatik gücünü rojava için kullandı.  Eğer Barzani rojava işgalinde “ ben rojava yönetiminin tarzını benimsemiyorum tarafsız kalacağım” deseydi PKK medyası kürtlere saldırı varken tarafsız olmayı ihanet olarak yorumlardı. Doğru olan da oydu. PKK’nin Kerkük’te ben tarafsızım diyerek iran’dan yana tavır alması, hem askeri hem siyasal anlamda Güney Kürdistan hükümetine karşı olan İran-Irak, Abadi- Süleymani cephesinde yer alması bir ihanetti.

Şimdi başa geri dönelim şu anda ırak bu denli karışmışken ve Şii cephesi Kürtlerin statüsünü değiştirmek için çaba harcarken PKK yine tarafsız mı kalacak. PKK Kürdistan referandum döneminde Irak ile ilişkiler, Şengal’in kendisine verilmesi, silah desteği vb. konulara anlaştı. Şimdi de kendisine verilecek bir özerk bölge vb. çıkarlar için sessiz kalır mı?

Kısacası; şu anda Güney Kürdistan üzerindeki en büyük tehlike içerde İran’a ve doğal olarak Şii cepheye yakın duran PKK ve YNK’dir. Çünkü geçmişte her iki kesiminde partisel çıkarlar için Kürt  halkının geleceği ile ilgili bir konuda tarafsız kala bileceğini gösteriyor.”

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

nine − 2 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla