Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Ruşen Alkar: Yeni bir ses

Serpil Güneş
BasNews –P
op, rock ve funk müziğini  geleneksel Kürt müziği ile harmanlayan Kürt sanatçısı ve besteci Ruşen Alkar, son dönemde ortaya çıkan yeni nesil müzisyenler arasında dikkat çeken bir isim.

Yaptığı Kürtçe müziklerde hem geleneksel Kürt klamlarını, hem de evrensel-çağdaş müziği harmanlayan sanatçı Alkar, müziğini bir arayıştan ziyade bir “sarılış” olarak tanımlıyor. Farklı yorumu ve ses tınısıyla iki başarılı almübe imza atan Ruşen Alkar, şimdiden Kürt müzik severlerin gönlüne taht kurmuş durumda. Ruşen Alkar müzisyen kimliğinin yanısıra, kadın kimliğinin farkında olan ve toplumsal sorunlara da duyarlı bir insan.

Ruşen Alkar, müziğinde geleneksel müzik enstrümanların yanı sıra, çağdaş enstrümanları Rock tarzında seslendirdiği eserlerinde, başarılı bir şekilde kullanıyor.

Ruşen Alkar ile müzik serüveni hakkında konuştuk.

-Kürt müziğinde farklı bir yorum olarak öne çıkıyorsunuz. Yaptığınız müziklerde hem geleneksel Kürt klamlarını hem de evrensel-çağdaş müziği harmanladığınızı görüyoruz. Otoritelerin müziğinizle ilgili iki temel belirlemesi var: Müziğinizi kentli ve bir arayış müziği olarak değerlendiriyorlar. Buna katılıyor musunuz ya da kendi müziğinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Müzik yolculuğunuz nereden nereye doğru gidiyor?

“Arayış” yerine “sarılış” kelimesini kullanmayı tercih ederim. İçinde kendimi iyi hissettiğim bir ses dünyası yaratmak arzusundayım. Ki her müzisyenin müziğini inşa ediş hikâyesi bu çabaya yaslanır. Yaparken beni mutlu eden müziği hayata geçirmeye gayret ediyorum. Yaşamsal tecrübem, eğitim geçmişim vs. her şey bu sürece tesir ediyor. Yaptığım müziğin Kürt dinleyiciler nazarında kıymetli bulunduğunu hissediyorum. Bu da aynı “arayış”a sahip başka insanların olduğunun göstergesi. Yani bu yolculuğu yaşanmaya değer kılan bir şey. Bundan sonraki yol genişleyerek bir kendine sarılış hikayesi olarak devam edecek diye umuyorum…

-Özgün eserlerinizin yanında geleneksel Kürt şarkılarını da yeni bir formatta okuyorsunuz. Çağdaş müzik ile kilam ve stranların birleştirilmesi hakkında neler söylemek istersiniz?. Kürt müziğinin çağdaş enstrümanlarla veya batılı bir tarzla icra edilmesine karşı olanlar da var destekleyenler de. Siz albümlerinizde saksafondan yan flüte, piyanodan akustik gitara kadar birçok enstrüman kullanıyorsunuz. Bunun yanında Kürt müziğinin mevcut enstrümanları da var. Bu evrensel müzik yaratımı denemelerinin Kürt müziğinin doğal dokusunu kaybettirebileceği yönündeki görüşlere katılıyor musunuz?

Ben bunu yapmayı seviyorum. Yaparken de ortaya çıkan şeyin yenilikçi olmasına dikkat ediyorum. Sonuçta fikir özgürlüğünden yanaysak bu girişimleri saygı ile karşılamayı bilmemiz gerek diye düşünmekteyim. Bir dinleyici kesimi için hassas bir konu olabiliyor bu. Farklı yaklaşımlara verilen reaksiyon biçimi bence yenilenme fikrine karşı tahammül düzeyini yansıtıyor. Ben halkı temsil eden kendi halinde ortalama bir insanın kilam ve stranların yeni versiyonları konusunda daha açık fikirli olduğunu, beğenmezse bile buna karşı bir argüman geliştirme gereği duymadığına inanıyorum. Bence asıl tahammülsüzlük hayatın değişkenliğini bir tehdit olarak algılayan kesimde var. Politik tutuculuğun tezahürü aynı zamanda. Mesele beğenip beğenmemek değil, saygı gösterip göstermemek. Halkçı bir argüman ama bence halktan çok uzak bir tepkisellik bu. Ben Diyarbakır’da doğup büyüdüm. Büyüdüğüm şehirde yaptığım müziğin soluğu kesinlikle vardı. Oradan beslendim. O espri anlayışından ve açık fikirli damardan beslendim. Birilerinin çıkıp “kültürümüzü bozuyorsun” demesi mantık dışı bana göre. Bu konuda birini diğerinden daha fazla hak sahibi yapan nedir ki? Ayrıca yenilikçi yaklaşımlar tabiri caiz ise bir tarihi eser üzerinde oynamıyor. O eserin farklı versiyonlarını yeniden üretiyor. Yani dinlemek isteyen otantik versiyonuna ulaşabiliyor halihazırda…

En başa dönelim. Kürt müziğine dair ilginiz ne zaman başladı?  Kürt ve kadın kimliğinizden ötürü müzik piyasasında nasıl tepkiler aldınız? Müzik alanında da cinsiyetçi yaklaşımlarla karşılaştınız mı?

İlk Kürtçe şarkım Qîza Bê Dê (anasız kız) şarkısı. Sanırım 2009 yılında kayıt ettik ilk olarak. Kürtçe Ermenice ve diğer dillerden farklı türlerde şarkı söyleme pratiği de aynı dönemlerde başladı. O zamana kadar sadece kendi şarkılarımı söylemeyi tercih etmiştim ve şarkılarım Türkçeydi. Bir yenilenme ihtiyacından kaynaklı halihazırdaki stilimden uzaklaşmak istedim.  Müziğime katkı oldu bu süreç; hem vokal stili hem de tanınırlık anlamında. Kadın olarak bir ayırımcılığa maruz kalmadığımı söylemem tabii ki imkansız. Cinsiyetçilik havaya karışan bir şeydir. Onu herkes solur ve kendini bundan tamamen yalıtmak, -kadınlı erkekli- ciddi bir öz farkındalık gerektirir. Dolayısıyla her an kendini korumak mümkün olamıyor. Çok “masum” şekillerde de karşına çıkabildiği için görünmezliği oluyor.

– İlk albümünüz Sebr/Sabır/Patience hatırlatmak isterim; bugünden dönüp baktığınızda ilk albümünüzü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sebr’deki söz müziği bana ait şarkılar arasında üretim yılı bakımından farklılıklar var. Sebr hayatımın ilk albüme kadar olan sürecine dair fikir veren bir albüm. Söz ve müzik olarak Rock formatına daha yakın.  Hêdî Hêdî ise ilk albümden bugüne yayılan bir zaman dilimine dair bir üretimi yansıtıyor. Şarkılar melodi ve söz itibariyle daha sade görünse de aslında icrası daha zor. Orkestral düzenlemeler daha progresif (gelişmsel) bir karaktere sahip. Sahneden iki repertuarı karıştırarak söylemek çok farklı bir his uyandırıyor bende. Yılların birikimini, hepsi kendine has olan şarkılar aracılığıyla seyirciyle paylaşmak tarifi zor bir bütünleşme duygusu yaratıyor.

– İkinci ve son albümünüz Hêdî Hêdî’ye dair nasıl tepkiler aldınız? Biraz albümünüzden bahseder misiniz?

Cesur ve yenilikçi olduğu yönünde yorumlar aldık en çok. Tabii tanıtım aşamasında ve konser olanağı yaratmak anlamında işimiz ortalama bir müzik grubundan çok daha zor. Fakat zor bir coğrafyada büyümüş bir kadın olmak tercihlerini zordan yana kullanmayı da getiriyor beraberinde. Yol açıcı ve risk alan bir yerden yürüyorum. Öbür türlü bir seçim aynı heyecanı uyandırmazdı. Albümde Türkçe şarkıların olmasını yadırgayanlar da oldu ama tüm şarkılar duygu ve fikir olarak birbirini tamamlıyor bana kalırsa. Ruşen nasıl biri, neler taşıyor iç aleminde bunu rahatlıkla duyabilir dinleyici.

-Son zamanlarda Kürt kadın müzisyenlerin oldukça güçlü bir çıkışı oldu. Birçok müzisyenin albümünün yayınlanması üst üste geldi. Neler söylemek istersiniz?

Kadınlar olarak yetenek ve potansiyelimizi mecbur tutulduğumuz mesuliyetlerin üstünde tutmak gibi bir mücadelemiz var. Daha çok üretmemiz kendimize daha çok inanmaya başladığımızın göstergesi. Ataerkil düzenin toplumun iliklerine işlediği bir yapıdan bahsediyoruz. Doğal olarak kadın üretimleri tutucu çevrelerce basit, geçici olarak algılanma eğilimine sahip. Güç ve değişimi eril bir dilden beklemekle ilgili bir tıkanıklık bu. Ben yine de cinsiyetin mesleğin önünde bir sıfat olarak kullanılmadığı bir gelecek diliyorum sonraki nesiller için.

– Kürt müziğinin geleceği hakkında görüşlerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Huzurlu ve yaralarından kaynaklı acıları dinmiş bir toplumda yaşamaya başladığımızda şu an müzik özelinde sahip olduğumuz sıkıntılar da düzelecektir. Sanatsal olarak emeğinin karşılığını alabilmek için kalite ve samimiyetin yeterli olduğu bir gelecek arzum var. En iyi platformlarda sahne alabildiğimiz, seyircimizle tedirginlik olmadan kucaklaştığımız, bol konserli bir gelecek olsun dilerim her müzisyen için.

Kaynak: Basnews
Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

14 − 13 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla